İçinde bulunduğum her zaman diliminde,
Ciğerlerime soluduğum her zerreyle birlikte, Değişiyorum, Pek farkında olmasam da Farklı bir boyuta geçiş yapıyor, benliğim. Hayat her zamanki gibi değişken, Başka başka pencereler açıyor, Bununla birlikte yepyeni bilgiler ediniyorum. Diğer yandan da yüzüme çarpıyor, Tenimde, sertliğini hissediyorum, pencere camının. Ve canım acıyor, Vurduğu yerde izi kalıyor, Yaralarımı sarmak, meşakkatli, Upuzun zaman alıyor. … Bazı pencereler hep yarı aralık, Ardında zifirî karanlık! Ötesinde ne olduğu belirsiz, Düşünceler, meczup… Üstü başı darmadağınık, Tehlikeli! Kimliksiz, Nerede doğduğu belli değil. Hafızasını yitirmiş, Bilincini kaybetmiş, Dünyadan bihaber! Eşi dostu yok, Kimsesiz. … Bazen bir âlim gibi hissediyorum, kendimi, Her şeyi bilir, Ve doğru hükümler verirmiş gibi… Bazen de cahil cühela! Bilgi dağarcığım eriyip gidiyor, Sanki bildiklerim buharlaşıp toz gibi havada uçuşuyor, Sonra bir elektrikli süpürge hortumuyla, ‘Hüp’ diye her şeyi içine çekiyor… Bazen de zırdeliyim! Yani başıma kocaman huni geçirsem yeridir. Yer, gök yokmuşçasına yaşıyorum Evime barkıma sığmıyorum. … O zamanlar hiçbir ‘engel’ tanımam. Sahip olduğum tüm ‘engeller’ belleğimden silinmiş, Bütün sınırları aşacakmış gibiyim! Üstelik insanlar yaklaşamıyor, Etrafım kara delik. Yanıma gelen giden kalmadı ki! Bir kere gelen tutsak, Bir daha gidemiyor. Gidense ardına bakmadan kaçıyor, Yolda görse selam bile vermeden, Başını çeviriyor. … Bugüne değin, defalarca, ‘Hey hayat! Sen nesin?’ diye sordum, kendime. Onu bir kalıba sokuşturmaya, Aklım sıra çizdiğim şablonlara sıkıştırmaya, En tepelerde konumlanmış bir tahta oturtmaya çalıştım ki! Kimse ona ulaşmasın, Kimse ona dokunmasın, Yerinden kaldırmasın. Ne zamandan sonra öğrendim… Meğer ‘evreden evreye geçmekmiş’ hayat! Yola çıkıp önce denemek, Belki yanılmak, Hasbelkader ayakta kalmayı başarmak, Doğru yola girebilmek, Zihne kazınan tüm tasvirleri silebilmek! … ‘Haute Couture’ bir giyim çeşididir. Müşteri seçimine göre değişir, Belli bir standardı yoktur, Kıyafetler ‘kişiye özel’ dikilir. Yani tek kişilik! Düşünsenize… Başka hiç kimsede olmayan, Sadece sana ait bir kıyafet. Haliyle, bu giysinin içinde, Kişi ‘özel’ hisseder, kendini. … Biliyor musunuz? Hayatta ‘haute couture’ giymeyi hiç beceremedim. Ne zaman ‘İlle de ben’ diye tuttursam, Diğerlerinden farklı olmak için çırpınsam, İçinde oturduğum kayık, devrildi, Çektiğim onca kulaç nafile! Perişan oldum, Kıyıya erişemedim… Ne zaman önce ‘sen’ desem, ‘Ben’ zaten ardından gider oldum. Sevgili okur… Artık kendim için ‘haute couture’ tarzı bıraktım, Başkalarının üstüne uyana razı oldum. |