Bulmaca Sözlüğü
Hızlı Aramalar için :
Ctrl + F tuşundan sonra aradığınız sözcüğü yazıp ara diyebilirsiniz.
A
Aba terlik.ANTUFLA
Abartı. : MÜBALAĞA
ABD Başkanı Eisenhower’in takma adı. : İKE
Abdülhak Hamit Tarhan’ın manzum trajedisi. : NESTEREN
Abla.:CİCE
Acem hükümdarı. : EKASİRE
Acemi zeybek.:KIZAN
Acemi,bir işe yeni başlayan. : NEVNİYAZ
Acemi. : TOR
Acı biber.:KAYEN
Acı çikolata : BİTTER
Acı kavun. : EŞEK HIYARI
Acı yitimi. : ANALJEZİ
Acıbadem ağacı.: EREZ
Acıklı olay,dram. :HAİLE
Acıklılık. : FECAAT
Aç gözlü.: TAMAHKAR
Açı ölçmeye yarayan dönme hareketli bir çeşit cetvel. :ALİDAT
Açık alan korkusu.:AGORAFOBİ
Açık duran baş parmağın ucundan işaret parmağının ucuna kadar olan uzaklık.: SERE
Açık eflatun renk.: KIZILŞAP
Açık havada ızgara veya kızartma yapmaya yarayan ocak.:BARBEKÜ
Açık kapı ve pencereler arasında oluşan hava cereyanı.: KURANDERE
Açık mavi, kırmızı ve beyaz,sıkı ve tatlı küçük elma. : ABİ
Açık tohumlardan parklarda süs bitkisi olarak yetiştirilen,yurdu Güney Asya olan,palmiyeye benzer ağaç. : SİKALAR
Açık toprak rengi. : BOZ
Açık toprak rengi.:BOZ
Açık ve yüksek sesle.:CEHREN
Açık yeşil ve pembe renkli,kolay işlenen,değerli bir taş. : YEŞİM
Açık,ortada. : AYAN
Açıkgöz,kurnaz,hin.: EKE
Açıkgöz.:CİNGÖZ
Açıklık,bellilik.:BE DAHET
Açıktan geç,yaklaşma anlamında bir denizcilik ünlemi.:ALARGA
Açma,açılış. : KÜŞAT
Ad kavmi hükümdarı Şeddad tarafından cennete benzetilerek yaptırılan efsanevi bahçe.:İREM
Ad veya numara çekilerek oynanan şans oyunlarının genel adı.: LOTARYA
Ada çayı. : MERYEMİYE
Adak. : NEZİR
Adalet.: TÜRE
Adana ve Mersin yöresinde güğümle doldurularak sokaklarda satılan ve böbreğe iyi geldiğine inanılan meyankökü şurubu.:AŞLAMA
Adanmış ülke yada İsrail ülkesinin eski adı.:KENAN
Adem ile Havva’nın üçüncü oğlu. : ŞİT
Adet görme. : MENSTRUASYON
Adet yokluğu: AMENORE
Adı kötüye çıkmış kimse.:BEDNAM
Adım aralığı. : FULE
Adını anma,sözünü etme.:ZİKİR
Adını bugünkü Bogota yakınlarında yaşamış bir yerli kabilesinin efsanevi yöneticisinden alan masalsı altın ülkesi.: ELDORADO
Adil hükümdar. AVER
Afgan halklarından biri. : PEŞTUN
Afganistan ve Pakistan kadınlarının yüzlerini örtmek için kullandıkları bir tür peçe: BURKA
Afrika kabilelerinde krala verilen ad.: KABAKA
Afrika kokarcası da denilen bir kürk hayvanı. : ZORİLLA
Afrika kökenli bir Amerikan müziği.:CAZ
Afrika kökenli bir dans.:BAMBULA
Afrika misk kedisi. : KALEMİS
Afrika ve Asya’nın kurak bölgelerinde yaşayan kemirgen bir hayvan.:GERBİL
Afrika zencilerinin çalı çırpıdan yaptıkları çardak gibi barınak.:APATAM
Afrika’da gruplar halinde yaşayan ve boyu
Afrika’da ve Amerika’da yaşayan,iri gövdeli,uzun yapraklı palmiye.: RAFYA
Afrika’da bir ağaç. : AKO
Afrika’da bir oyun türü. : AVELE
Afrika’da bir ülke. : BENİN
Afrika’da çitle çevrili bir hayvan barınağı ile çevresindeki evlerden oluşan yerleşme biçimi.:KRAAL
Afrika’da yaşayan bir antilop. : KOB
Afrika’da yaşayan bir leylek türü.:MARABU
Afrika’da yaşayan bir yaban kedisi.:İMPAKA
Afrika’da yaşayan iki antilop türünün ortak adı. : GNU
Afrika’da yaşayan İnek antilobu. : KAAMA
Afrika’da yaşayan iri bir antilop: BEİSA
Afrika’da yaşayan ve çok hızlı koşabilen bir antilop. : İMPALA
Afrika’da yaşayan,narin ve küçük bedenli bir antilop.: BEİRA
Afrika’da yetişen ve parlak kerestesi mobilyacılıkta kullanılan bir ağaç. KUME
Afrika’dan zenciler tarafından getirildiği sanılan ağır bir Küba dansı. : HABANERA
Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro’nun yerli dillerde özgürlük anl***** gelen adı. : UHURU
Afrika’nın hızlı koşular için yetiştirilmiş evcil hecin devesi. : MEHARİ
Afrika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan iri bir leylek cinsi. : TANTAL
Afrika’ya özgü bir tür yaban kedisi.ERVAL
Afyon yöresinde kadınlar tarafından oynanan bir halk oyunu.:FADİK
Afyon’un Sandıklı ilçesinde bir kaplıca.:HÜDAİ
Afyondan çıkarılan,öksürüğü kesmek için hekimlikte kullanılan bir madde. : KODEİN
Afyondan elde edilen ve hekimlikte kullanılan bir alkoloit. : PAPAVERİN
Agaragar.:JELOZ
Ağ : APIŞLIK
Ağ yatak. : HAMAK
Ağacın reçinesini çıkarmada,boyanmış eski mobilyaları temizlemede kullanılan beyaz toz.OTAŞE
Ağaç bilimi. : DENDROLOJİ
Ağaç cilası.:LAK
Ağaç çemberler üzerine örülmüş torba biçiminde balık ağı. : VİNTER
Ağaç çivi. : KAVELE
Ağaç dallarından yapılmış gölgelik.:ÇARDAK
Ağaç işleriyle uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta.:MARANGOZ
Ağaç rendelemekte kullanılan,uzun marangoz rendesi. : PLANYA
Ağaç sansarı.:ZERDEVA
Ağaç veya demir parçalarını birbirine bağlamakta kullanılan somunlu iri başlı vida: CIVATA
Ağaç veya fidan dikmeye yarayan yer.YUM
Ağaç veya kumaştan yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde.TOR
Ağaç veya topraktan yapılmış küçük testi.:BODUÇ
Ağaç yada sebze dikmek için açılan çukur. : EMEN
Ağaç,bağ çubuğu veya sebze dikmek için açılan çukur.:EMEN
Ağaç,taş ve madenleri oyarak şekil veren usta.:NAKKAR
Ağaçların kütük ve dallarındaki yosun. : PUS
Ağaçlıklı yol.:ALE
Ağaçtan yapılmış iri çekiç.:TOKMAK
Ağaçtan yapılmış testi.: SENEK
Ağaçtan yapılmış top.: TOMAK
Ağdalı,koyu kıvamlı bir maddenin özelliği,ağdalık.: VİSKOZİTE
Ağı otu.: BALDIRAN
Ağıl,davar ağılı : ARKAÇ : KOM
Ağın her suya atılışıyla bir defada yakalanan balık. : FOROZ
Ağır akan su.:KARASU
Ağır başlı,uslu. : DÖLEK
Ağır bir şeyi denizden çıkarmak veya denize indirmek işinde kullanılan büyük vinçli deniz teknesi.:ALGARİNA
Ağır bir yükün yerden yükseltilmesini sağlayan alet.:KRİKO
Ağır cisimleri bir yerden başka bir yere kaydırmak ve özellikle deniz teknelerini karaya çekmek için bunların altına sürülen yuvarlak ağaç.Çekek tahtaları,felek. : FİLENK
Ağır ritimli bir İspanyol dansı.:BOLERO
Ağır tempolu bir İspanyol dansı.ARABANDA
Ağır topuz.:GÜRZ
Ağır,kalın,dayanıklı ve sağlam.: KUNT
Ağırbaşlı,sözleri ve davranışları ölçülü olan kimse.ENLİ
Ağırbaşlılık.:VAKAR
Ağırlama. : İCLAL
Ağız kısmı yayvan bakır kap.:ÜSKÜRE
Ağız ve dil hareketlerinden yararlanarak,soluk borusuna arka arkaya küçük miktarda hava göndermek için başvurulan soluk alma.:FROG
Ağız yangısı. : STOMATİT
Ağızdan ağıza söylenen parola. : PASAPAROLA
Ağızotu.:YEM
Ağrı Dağındaki bir yayla. : ELİ
Ağrı dağının eski adı. : ARARAT
Ağrı.: VECA
Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine özgü bir tür köfte.:ABDİKÖR
Ağrılı ve kirpikleri dökülmüş göz.:ÇİPİL
Ağustos ayının ilk haftasına denk gelen yazın en sıcak günlerine verilen ad.:EYYAMIBAHUR
Ağustos böceği.: ORAK BÖCEĞİ
Ağzı çember biçiminde telden yapılma torbaya benzer büyük gözlü ağ. : APOŞİ
Ağzı geniş,tek kulplu su kabı: KANATA
Ağzı sıkı.:KETUM
Ağzın içinde oluşan pamukçuk. : AFT
Ağzına kadar dolu.:LEBALEP
Ahali,sakinler.EKENE
Ahbaplık,arkadaşlık, alışkanlık.: ÜNSİYET
Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan delik, pencere. : TEMEK
Ahi kuruluşlarına girenlerin törenle bellerine bağlanan kuşak. : ŞED
Ahize,alıcı,reseptör . : ALMAÇ
Ahlaklı.: NEZİH
Ahmaklık. : HAMAKAT
Ahmet Raşit Öğütçü. : ORHAN KEMAL
Ahmet Rıfat’ın kurduğu,insanın bütün nefis baskılarından,geçici eğilimlerinden arınmasını amaçlayan bir Sünni sistemi.: RUFAİLİK
Ahşap ve çubuklarla yapılan ve pencerelere takılan siper.:KAFES
Ahududu soslu şeftalili,krem şantili dondurma.EŞMELBA
Ahududu. : AĞAÇ ÇİLEĞİ
Aids testi. : ELİZA
Aids virüsü.:HİV
Ailesine bakan./Yoksul: AİL
Ajanda.:ANDAÇ
Akaç. : DREN
Akaju. : MAUN
Akanyıldız. : AĞAN : ŞAHAP
Akarsu krosu. Sal yarışı. : RAFTİNG
Akarsu krosu.: RAFTİNG
Akarsu yatağı., mecra. : AKAK
Akbaba.:KERKES
Akciğer zarı iltihabı.NÖMONİ
Akciğer. : RİE
Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses. : RAL
Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan ateşli bir hastalık.:MALTAHUMMA SI
Akdeniz yöresinde yetişen ve çiçek tomurcukları turşu yapımında kullanılan bir bitkiye verilen ad. : KEBERE
Akdeniz bölgesinde bir akarsu. : ALATA
Akdeniz Bölgesinde yaygın bir çiçek.:BEGONVİL
Akdeniz Bölgesinin batı kesiminde bir akarsu.: EŞEN
Akdeniz çevresinde bol yetişen,ateşe ve öksürüğe karşı sağaltıcı bir etkisi bulunan,uyarıcı,güçl endirici,yara sağaltıcı olarak da yararlanılan bir bitki.ALAKOTU
Akdeniz çevresinde yaşayanlarda görülen kansızlık.Cooley hastalığı. : TALASEMİ
Akdeniz çevresinde yetişen ve dalları sepet örmekte kullanılan bir ağaççık.:AYIT
Akdeniz ve Marmara’da yaşayan kırmızı renkli,eti lezzetli bir balık. : MAZAK
Akdeniz yöresinde görülen çok sıcak rüzgar. : SİROKO
Akdeniz yöresinde kendiliğinden yetişen ve dokumacılıkta kullanılan bir bitki.: ALFA
Akdeniz yöresinde yetişen ve köklerinden kırmızı boya elde edilen bir bitki. : HAVACIVA
Akdeniz yöresinde yetiştirilen ve lezzetli kökleri sebze olarak kullanılan bir bitki.:İSKORÇİNA
Akdeniz’de İtalya’ya ait bir ada. : ASİNARA
Akdeniz’de yaşayan beyaz etli bir balık. : HANİ
Akdeniz’de yaşayan iri karides türü. : NİKA
Akdeniz’de yaşayan,pullu,eti beğenilen bir balık.İNARİT
Akdeniz’de yaşayan,vücudu yassı,pullu,eti lezzetli bir balık.: İŞKİNE
Akıcı söz. : SELİS
Akıl hastalıklarının genel adı. : PSİKOZ
Akıl. : US
Akıldışıcılık. : İRRASYONALİZM
Akıllı,zeki.:LEBİB
Akıllıca. : ALEMİYANE
Akılsız,budala. : EBLEH
Akıntılı hastalık.:AKARCA
Akıtaç. : PİPET
Akıtma.:İSALE
Akkız otu,mübarek dikeni gibi adlar da verilen ve çiçekli dalları halk hekimliğinde kullanılan otsu bitki. : ŞEVKETİ BOSTAN
Akkor. : NARIBEYZA
Akla ve bilmeye değil de iradeye üstünlük tanıyan,ruhsal olayların ve bilgi sürecinin temelinde iradeyi gören bilim dışı öğreti.:VOLONTARİZM
Aklı başında olmayan,baygın.:BİHU Ş
Aklı yatmış. : KAİL
Akran,eş.:BEKTAŞ
Akran. : TAYDAŞ
Akrep takım yıldızının kuyruğunun güneyinde yer alan,küçük güney takımyıldızı,sunak.: ALTAR
Aksaray’da bir baraj. :APA
Aksu,ak basma,perde.:KATARAK T
Akşam vakti,akşam namazı. : AŞA
Aktinyum elementinin simgesi. : AC
Akut lösemilerin tedavisinde kullanılan bir antibiyotik. :AZASERİN
Akyuvar. : LÖKOSİT
Alaca benekli./Cüzamlı./Çiçek bozuğu. : ABRAŞ
Alaca,iki renkli.: YANAL
Alakasız.(Mecazi). : KELALAKA
Alamanadan küçük,üç çifte balıkçı kayığı. : MANYAT
Alan korkusu.:AGORAFOBİ
Alaşım. : HALİTA
Alaturka müzikte kullanılan bir tür zilsiz tef. : BENDİR
Alavereci. : SPEKÜLATÖR
Alay,eğlenme. : MEZEK
Alaysı. : İRONİK
Alçak kimse. : DENİ
Alçalma. : ZÜL
Alçı taşı.:JİPS
Alçıdan kabartma süsler.Süslemecilik sanatında alçak kabartma tekniğinde,mala ile yapılan alçı süslemeye verilen ad. : MALAKARİ
Aldatma,oyun,düzen.E SİSE
Alev.Yalaz. : ALAZ
Aleve tutularak pişirilmiş.:FLAMBE
Alevi ve Bektaşi müritleri aydınlatmak için düzenlenen cemaatlerde dedelere yapılan yardım veya verilen para.:HAKKULLAH
Alevi-Bektaşi törenlerine verilen ad Alevi semahı.:CEM
Alışılagelen.:BERMUT AT
Alışkanlık.:ÜNSİYET
Alışkanlıkla elde edilmiş beceri.: RUTİN
Alışma,kaynaşma.:ÜLF ET
Alışveriş. :AKSATA
Alışverişte çok kar amacını güden kimse.:BEZİRGAN
Alkalik. : KALEVİ
Alkil kökü. :AMİNO
Alkolde eriyen hayvani reçine.:GOMALAK
Allah’ın buyruklarına uyma.:TAAT
Almak,alıp götürmek.:APARMAK
Alman,Avusturya,İngi liz,Rus ve İsveç askeri hiyerarşisinde en yüksek rütbe.:FELDMAREŞAL
Almanca evet.:JA
Almanya dışına sürülmüş Musevilerin 14. asırdan başlayarak kullanmış oldukları Almanca-Yahudice karması dil. : YİDİŞ
Almanya ve Avusturya’da kullanılmış eski gümüş para. : TALER
Almanya ve İtalya’da resim müzelerine çoğu zaman verilen ad. : PİNOKOTEK
Alnın üzerine düşen kısa kesilmiş saç.:KAKÜL
Alosa’da denilen balık.: TİRSİ
Alt gagasında deriden bir kesesi olan iri kuş.: PELİKAN
Alt,aşağı.:ZİR
Altay panteonunda deniz tanrıçası. : AKANA
Altı aylığa kadar körpe yaban domuzu.:FESEK
Altı çan biçiminde genişleyen etekler için kullanılan sözcük. : KLOŞ
Altı düz,üçgen biçiminde yelkenli iki kişilik tekne. : ŞARPİ
Altı mukavva ile beslenmiş,üstü sırmalı işleme.: DİVAL
Altı veya sekiz çift kürekle çekilen dar,uzun bir çeşit kayık : KANCABAŞ
Altın alaşımı.: ORÜR
Altın kökü. : İPEKA
Altın renginde olan.:ALTUNİ
Altın ve gümüş eritilen kabın içine konulan çerçeve. : İLİCE
Altın ve gümüş işlemeli bir tür ipekli kumaş. İpekten sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz kumaş. : DİBA
Altından yapılma,altın rengi. : ZERRİN
Altıpatlar da denilen bir tabanca türü.:REVOLVER
Altmış santimlik bir uzunluk ölçüsü. : ARŞIN : ENDAZE
Altmış yıl.: SİTTİNSENE
Altmışlı yılların başlarında doğan bir Jamaika müziği.KA
Altyapı. : İNFRASTRÜKTÜR
Alüminyum,bakır ve magnezyum katılmış çinko alaşımlarına verilen ad. : ZAMAK
Alüminyumun simgesi: AL
Alüvyon. : LIĞ
Alyuvarlar. : ERİTROSİT
Amaçlamak. : İSTİHDAF ETMEK
Amaçtan şaşmak: ÇAVMAK
Amasya’da bir göl. : BORABAY
Amasya’nın Taşova ilçesi yakınlarında,sarkıt ve dikitleriyle tanınmış mağara. : BALLICA
Amazon bölgesinde bataklık sık orman.: İGAPO
Ameliyat bıçağı. : BİSTÜRİ : NEŞTER
Ameliyat ipliği. : KATKÜT
Amerika ve Avustralya’da yaşayan,kürkü değerli memeli bir hayvan.POSSUM
Amerika’da yaşayan, avlanması ve postlarının satılması yasak olan memeli bir hayvan. SELO
Amerika’da 1917’de çeşitli meslekten insanları kültürel,insancıl amaçlar çerçevesinde toplamak amacıyla kurulan kulüp.:LİONS
Amerika’da Amazon,Afrika’da Nijer ırmakları gibi Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan geniş ve balta girmemiş ormanlara verilen ad. : SELVA
Amerika’da yaşayan ve yavrularını sırtında taşıyan keseli sıçan. : SARİG
Amerika’nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaç,hint bademi.:KAKAO
Amerika’nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaççık.:İKAKO
Amerika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan kimi kemiricilerin ortak adı.: AGUTİ
Amerikan armudu : AVOKADO
Amerikan devesi. : LAMA
Amerikanın ekvator bölgesindeki tatlı sularda yaşayan bir kaplumbağa. : MATAMATA
Amerikanın sıcak bölgelerinde yetişen ve mandalinaya benzer meyvesi olan bir ağaca verilen ad. : GUAYAVA
Amine Hatun’un Hazreti Muhammed’e hamile kaldığı gece.:REGAİP
Amip,akyuvar ve bazı bakterilerde hücre bölünmesi yoluyla olan çoğalma.:AMİTOZ
Amirler. : ÜMERA
Amonyak tuzu. : NIŞADIR
Amyant. : AKASBEST
Ana ırmağa karışan akarsu.:GELEĞEN
Ana kent. : METROPOL
Ana rahminde doğma zamanını tamamlayamamış veya vaktinden önce düşmüş çocuğa verilen ad. :CENİN
Anadolu beyliklerinde donanma askeri. : AZAP
Anadolu halklarının ana tanrıçası. : KİBELE
Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası,:MA
Anadolu’da doğup Karadeniz’e dökülen akarsuların en doğuda olanı.:ÇORUH
Anadolu’da Lykia bölgesinin en önemli liman kentlerinden biri.ATARA
Anadolu’da seyirlik köy oyunlarını düzenleyen kişiye verilen ad.:KIZILAYAK
Anadolu’da yüzyıllardan buyana göçerler arasında dokunan bir tür ensiz dokumaya verilen ad. : ÇARPANA
Anadolu’nun bazı yörelerinde mercimekli bulgur pilavına verilen ad.:MÜCEDDERE
Anadolu’nun bazı yörelerinde tohuma verilen ad. : BİDER
Anadolu’nun çeşitli yörelerinde genellikle kadınların vücutlarının çeşitli yerlerine yaptırdıkları dövme. : DAK
Anadolu’nun en eski halkı.:LUVİLER
Anadolu’nun güneybatısının antik devirlerdeki adı. : KARİA
Anadolu’nun iç ve doğu kesimlerinde yaşayan,toprak altına yuva kuran memeli bir hayvan.:AVURTLAK
Anadolu’nun kimi bölgelerinde erkekler arasında yapılan sohbet toplantıları: BARANA
Anadolu’ya özgü bir halk oyunu.:TAMZARA
Anahtar. : AÇAR
Anakent,ana şehir.:METROPOL
Anarşizmin rengi.:KARA
Anasonsuz üzüm rakısı. : DÜZİKO
Anayurdu Meksika olan,odunundan kırmızı boya elde edilen bir ağaç.:BAKAM
Anayurdu Orta ve Güney Amerika ile Batı Hint adaları olan elli kadar ağaç ve çalı türünün ortak adı.: JAKARANDA
Angola’nın başkenti.:LUANDA
Angola’nın para birimi.:ESKÜDO
Anında çeviri.: SİMÜLTANE
Anında,hemen.: ALAMİNÜT
Anıtkabir’in tasarımını da gerçekleştiren ünlü mimarımız.:EMİN ONAT
Anıtmezar. : MOZOLE
Ankara keçisinin kılı. : MOHER
Ankara ve yöresine özgü iki kişiyle oynanan ağır ritimli bir halk oyunu.:FİDAYDA
Ankara yöresine özgü bir halk oyunu.:MİSKET
Ankara’daki Hitit Güneşi adlı anıtıyla tanınan,1905-1978 yılları arasında yaşayan heykelcimiz.:NUSRET SUMAN
Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde ulusal park kaps***** alınan orman alanı.OĞUKSU
Anket. : SORMACA
Anlam bakımından birbirine bağlı iki dizeden oluşmuş şiir parçası.:BEYİT
Anlambilim.: SEMANTİK
Anlaşılmaz bir biçimde yüksek sesle bağırmak.: BÖĞÜRMEK
Anlaşma,uyuşma. : ANTANT
Anlatışta düzgünlük.: FESAHAT
Anlayış. : İZAN: FERASET
Anlayışlı.:FERASETLİ .:ZEYREK
Anlayışsız,ahmak,kal ın kafalı.:GABİ
Ansızın gelen bela,sıkıntı. : MUSİBET
Antakya’da,bir çok dinsel yapı bulunan ve tabiatı koruma alanı kaps***** alınan dağ.:HABİBNECCAR
Antalya ilinde antik bir kent. : SİMENA
Antalya körfezinin batı kıyısında bir burun. : GELİDONYA
Antalya Körfezinin batı kıyısında bir koy ve burun.: ADRASAN
Antalya ve Fethiye körfezleri arasında yer alan yarımadanın adı.:TEKE
Antalya yöresine özgü,kaburga kemiği ve pirinçle yapılan bir yemek.:LABA
Antalya’da bir baraj.:ALAKIR
Antalya’da bir mağara. : KARAİN
Antalya’da Kale ve Finike ilçeleri arasında yer alan kıyı gölü.:BEYMELEK
Antalya’da Manavgat çayı üzerinde bir baraj ve hidroelektrik santralı.YMAPINAR
Antalya’da tanınmış bir mağara.: DAMLATAŞ
Antalya’nın Elmalı ilçesinde tabiatı koruma alanı kaps***** alınan ve Toros sediri ağaçlarıyla kaplı olan orman alanı. : ÇIĞLIKARA
Antalya’nın eski adı.:ADALYA
Antalya’nın Lara bölgesinde,yaklaşık 150 kuş türünü barındıran bir göl.:YAMANSAZ
Antalya’ya özgü tahinle yapılan bir yiyecek. : HİBEŞ
Antarktika’da etkin bir yanardağ.:EREBUS
Antepfıstığıgillerde n,sıcak bölgelerde yetişen,kabuğu hekimlikte,yapraklar ı dericilikte kullanılan bir ağaç. : SOMAK
Antik çağda daha çok mezar taşı işlevi gören ama adak,anı veya sınır taşı olarak da dikilen taş levha.TEL
Antik çağlarda Kızılırmak ile Sakarya ırmağı arasındaki bölgeye verilen ad. : GALATYA
Antik çağlarda,Anadolu’nun güneybatısına verilen ad.:LİKYA
Antik Yunan’da,konserler verilen,şiirler okunan,oyunlar oynanan,genellikle dikdörtgen biçiminde,üzeri kapalı yapı.DEON
Antiller’de ve bütün tropikal bölgelerde yetiştirilen,kökünde ki yumrulardan ararot çıkarılan bir kamış çeşidi.:MARANTA
Antimon’un simgesi. : SB
Antlaşma:. MUAHEDE
Anüsten su vermek yoluyla kalın bağırsağın içini temizleme.Lavman.: TENKİYE
Apandis iltihabı.:APANDİSİT
Aptal. : ALIK: ŞAVALAK
Ara,arasında.:BEYN
Ara. : ANTRAKT
Araba oku.:ARIŞ
Araba okunun ekseni. : İK : İĞ
Araba üzerine gerilerek içine saman veya tahıl doldurulmuş büyük kıl çuval. : GERİ
Araba vapuru. : FERİBOT
Arabacı.:KOÇAŞ
Arabada saman yüklenen taşıma sepeti. : ÇİTEN
Arabistan plakası. : KSA
Arabistan yarımadasında yaşayan bir çok Arap kabilesinin ortak adı. : MAZİN
Arabistan’da çeşitli yerlerde kurulan pazarlar.: SUK
Aracısız,doğrudan. : BİLVASITA
Arap abecesiyle yazılan ve ancak büyüteçle okunan bir yazı biçimi. : GUBARİ
Arap abecesiyle yazılan bir yazı türü. : CELİ : HİLALİ.: TALİK
Arap alfabesinin her hangi bir rakamı karşılayan ve anlamsız sekiz kelimeden oluşan değişik bir düzeni. : EBCET
Arap atlılarının bayramlarda yaptıkları gösteri. : FANTAZMA
Arap atlılarının bayramlarda yaptıkları gösteri.:FANTAZYA
Arap dili ve edebiyatıyla uğraşan kimse.: ARABİST
Arap erkek giyiminde,kefiyenin kaymaması için başa geçirilen ayarlı çember.Yün çember bağ. : AGEL
Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi.:RIKA
Arap harfleriyle yazılmış metinlerde kısa ünlüleri göstermek için kullanılan işaret.:HAREKE
Arap reisinin evi. : ZAMALA
Arap yazısının düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi.:KUFİ
Arapça çok karanlık gece.:LEYLA
Arapça da ben. : ENE
Arapça dilbilgisinde fiil çekim örneklerini içeren kitap.: EMSİLE
Arapça el yazısı biçimi. : RIKA
Arapça kuş.:TAYR
Arapça zarf yapan gibi anlamında benzetme öneki.:KE
Arapça’da domuz. : HINZIR
Arapça’da inandık anlamında bir söz.:AMENNA
Arapların başlarındaki serpuş. : KEFİYE
Arapların Recep ayında kestikleri kurban. : ATİRE
Araz. : İLİNEK
Arazi üzerinde serilmiş bir işaret noktasının düşeyini gösteren geometrik biçimli tahta lata. :MİRA
Arazide dikilen işaret çubuğu. : ARDA
Ardıç kozalağı. : EFİN
Argo da adam,herif anlamında söz. : *****
Argo da ahlaksız kimse. : KAYARTO
Argo da esrar. : OT
Argo da hiç emek vermeden ele geçirilen şey. : LÜP
Argo da orta yaşlı erkek. : KIRANTA
Argo’da aptal,sersem.:GEBEŞ
Argo’da çirkin kimseye verilen ad.:KOKOROZ
Argo’da dikizleme.:RONT
Argo’da dolap.:KETENPERE
Argo’da dost,metres anlamında sözcük.:GACO.:ZAMKİN OS
Argo’da fahişe.:KEVAŞE
Argo’da gizli dost.:AŞNAFİŞNE
Argo’da görgüsüz,kaba saba kimseye verilen ad.:ZONTA
Argo’da hamama verilen ad.:TATO
Argo’da hile,düzen,tuzak.: TONGA
Argo’da kağıt para.APEL
Argo’da lira anlamında kullanılan sözcük.SKİ
Argo’da metres.:MANTİNOTA
Argo’da rakı.:ANZAROT
Argo’da sersem,budala,ahmak. : HIRT
Argo’da silahla yapılan hırsızlık.: TUFA
Argo’da sövme,sövgü.:KALAY
Argo’da tanışıyormuş gibi yaparak para sızdırma.:MANİTA
Argo’da tavla oyununda kullanılan zar.:KEMİK
Argo’da vurgun anlamında sözcük.: TUFA
Argo’da yolsuzca veya zorla elde edilen mal.:KAPAROZ
Argo’da,şuna bak,hale bak anlamında bir sözcük.:KİTAKSİ
Argoda alay. : SARAKA
Argoda altın lira. : OSKİ
Argoda bit. : MACAR
Argoda cebi delik. : KOKOROZ
Argoda çalmak ,aşırmak. : AŞIRAMENTO
Argoda değersiz,kötü. : KITIPİYOZ : KITIPİYOS
Argoda değersiz,önemsiz,der me çatma. : CAVALACOZ
Argoda genç ve yakışıklı erkeğe verilen ad. : LAÇO
Argoda git defol anlamında sözcük. : NAŞ
Argoda giysi. : FAÇA
Argoda gizli yer. : SOTA
Argoda gösteriş,çalım. : AFİ
Argoda gözetleme. : ERKETE
Argoda güzel giyimli,çok şık. :APİKO
Argoda külhanbeyi tavırlı kimse. : ADADİYOZ
Argoda oynaş. : AFTOS
Argoda uydurma söz,yalan.:KITIR
Arı beyi.:ANAARI
Arı kil. : KAOLİN
Arıların çıkardığı bir tür salgı.. : EĞİR
Arıların kovan deliğini kapatmak için kullandıkları sarı ve yumuşak madde,balmumu.:KİREB OLU
Aristokrasi.:ZADEGAN
Aristoteles’in şiir anlayışından alınan ve sanat yapıtını birtakım kurallara bağlı olmakla birlikte dünyanın bir taklidi olarak tanımlayan terim. : MİMESİS
Arjantin’in plaka işareti.: RA
Ark.Kıvılcım. : ŞERARE
Arka. : PEŞ : AKAB
Arkadaş,geceleri konuşulup dertleşilen dost.EMİR
Arkadaş. : ENİSE
Arkadaş.:YAREN : REFİK
Arkalıksız iskemle. : SEKMEN
Arkalıksız küçük iskemle. : OTURAK
Arkalıksız,alçak,yum uşak,ayakları gözükmeyen oturacak. : PUF
Arkası kabarık,oturak yeri geniş koltuk. : BERJER
Arkası yırtmaçlı resmi ceket. :CEKETATAY
Arkası yırtmaçlı,etekleri uzun,çift sıra düğmeli,resmi erkek ceketi.:REDİNGOT
Arkeolojide antik kentlerin mezarlarına verilen ad. : NEKROPOL
Arkeolojide,genellik le boynuz veya hayvan başı biçiminde içki kabı.: RİTON
Armağan,karşılıksız verilen: PEŞKEŞ
Armut biçiminde ipek telli Vietnam lavtası. : TİBA
Arnavutluk para birimi. : LEK
Arnavutluk’un plakası:AL
Arpa,buğday ve benzerlerinin kalburdan geçirilmiş bölümü. : ELENTİ
Arsenik. : ZIRNIK
Arsız sokak çocuğu,piç. : KOPİL
Arşının sekizde bir uzunluğunda ölçü birimi. : URUP
Arşiv.:BELGELİK
Arta kalan. : BAKİ
Artırma yoluyla yapılan satış.:MEZAT
Artvin ilinde,Sahara yaylası ile birlikte ulusal park kaps***** alınan ve doğal güzelliğiyle tanınan bir göl.: KARAGÖL
Artvin ilinde,ulusal park kaps***** alınan ünlü yayla.AHARA
Artvin’in Ardanuç ilçesinde ünlü bir yayla.:BİLBİLAN
Artvin’in eski adı. : LİVANE
Aruz ölçülerinden biri. : REMEL
Aruz ölçüsünde kısa okunması gereken bir heceyi,kalıba uydurmak için uzatma. : İMALE
As.: KAKIM : ERMİN
Asalak bilimi. : PARAZİTOLOJİ
Asalak. : TUFEYLİ : EKTİ
Asbestli çimentodan yapılan bir çatı kaplama gereci.:ETERNİT
Asgari,minimum.: MİNİMAL
Asık suratlı,somurtkan. : ABUS
Asıl hücre ile protoplazma uzantılarından ve bir silindir eksenden oluşmuş sinir hücresi.:NÖRON
Asıl,unsur,hipostaz. : UKNUM
Asilzade,derebeyi.:A LPAGUT
Asit. : HAMIZ
Asker şapkalarına takılan ve rengi uluslara göre değişen işaret. : KOKART
Asker yetiştirilmek üzere Yeniçeri ocağına alınacak çocukları seçip toplama işi.EVŞİRME
Asker,ordu. : LEŞKER
Asker,ordu.:CEYŞ
Asker. : SÜ
Asker.Ü
Askeri ataşe.. : ATAŞEMİLİTER
Askeri donatımın metal bölümlerini temizlemek için kullanılan üstübeç,alkol ve sabun karışımı madde. : ASTİKA
Askeri mahkeme.İVANIHARP
Askerlerin arasına katılmış sivil savaşçı.:BAŞIBOZUK
Askerlik çağı.:ESNAN
Aslan takımyıldızının Latince adı.: LEO
Asma biti. : FİLOKSİRA
Asma filizinin rengi,açık yeşil renk.:FİLİZİ
Asma kütüğü.: REZ
Asma,kavun,karpuz gibi bitkilerin sürgünü veya dalı.: TEVEK
Asma,yukarı kaldırma. : TALİK
Asmalık.:BAĞ
Aspiratör.:EMMEÇ
Ast. : MADUN
Astarlık bir kumaş türü.: SOF
Astronomi alanındaki buluşları,matematik, doğa bilimleri,coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla ünlü,Orta Çağın en büyük bilginlerinden biri.: BİRUNİ
Astronomi. : FELEKİYE
Asurlular tarafından kurulan ticaret kolonilerine verilen ad.:KARUM
Asya ve Afrika’da yaşayan,güzel ötüşlü küçük bir kuş.:BENGALİ
Asya’da bir göl.:URMİYE
Asya’da bir ırmak. : OBİ : OKA
Asya’da ve Malezya takımadalarında yetişen yelpaze yapraklı büyük boylu palmiye.:KORİFA
Aşağı derece.EREKE
Aşağılık kimseler,alçaklar anlamında eski sözcük.: EDANİ
Aşı boyası. : OKR
Aşık ve bilye oyunlarında kullanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştırılmış boyalı kemik.: AKAT
Aşık kemiği. : KAP :TALUS
Aşık olmaktan duyulan korku. : AMOROFOBİ
Aşılanmamış zeytin ağacı,yabani ağaç.: DELİCE
Aşırı iştahlı.:EKİL
Aşırı iştahsızlık. : ANOREKSİ
Aşırı kitap okuma tutkusu.:BİBLİYOMANİ
Aşırı sembolist sanatçılara verilen isim.(19. Asır sonlarında görüldü).EKADAN
Aşırı şişmanlık. : OBEZİTE
Aşırı ulusçuluk.: ŞOVENİZM
Aşiret. : OYMAK
Aşk ateşi. : OD
Aşk. : SEVİ
Aşkla ilgili,kösnül.:EROTİ K
Aşure kazanını karıştırmak için kullanılan uzun saplı,yayvan uçlu kepçe. : MABLAK
At ahırı. : TAVLA
At arabalarının tekerleğine geçirilen demir çember. : ŞINA
At eğitimi ve bu eğitimin yapıldığı yer. : MANEJ
At eğitimi yapılan alan.: MANEJ
At gezdirmeliği. : PADOK
At koşturup karşı takım oyuncularına değnek atarak topluca oynanan eski bir Türk oyunu.:CİRİT
At tüyünün rengi. : DON
At üretilen çiftlik. :HARA
At ve eşek yavrusu.:KULUN
At ve kısrak sürüsüne verilen ad. : ÜREK
At veya araba uşağı. : İSPİR
At yarışlarında kullanılan klasik engele verilen ad. : OKSER
At,eşek gibi tek tırnaklı hayvanların tırnağı. : TOYNAK
At,köpek gibi evcil bir hayvanın soy kütüğü. : PEDİGRİ
Ata bakan,tımar eden kimse,at bakıcısı.EYİS
Atardamar bozukluğu. :ARTERİT
Atardamar. : ARTER
Atardamarda kanın pıhtılaşması veya yağ parçacıklarının oluşması sonucunda meydana gelen tıkanma.:AMBOLİ
Atasözlerine dayanan didaktik Çin-Japon şiiri. : Pİ
Ateş anl***** gelen Sanskritçe sözcük.: AGNİ
Ateş böceği. : ARUSEK
Ateş. : KOR : NAR
Ateşe tapanlar,Zerdüşt dinine bağlı olanlar. : MUGAN
Ateşli silah çapı. : KALİBRE
Ateşli silahlarda atılmak için hazırlanan her türlü patlayıcı madde.:CEPHANE
Ateşperest. : MECUSİ
Ateşte kızartılmış taze buğday veya mısır. : ÜTME
Ateşten fırlayan ve etrafa saçılan kıvılcım.:UÇKUN
Atgillerden soyu tükenmiş olan küçük,çevik bir yaban atı. : TARPAN
Atı yönetmek için ağzına takılan demir araç : GEM
Atıcılık sporunda bir dal.KEET.:TRAP.:BALT RAP
Atıcılık. : RİMAYET
Atılmış,eğrilmeye hazırlanmış,top biçiminde yün veya pamuk . : TULUP
Atın ağzına takılan demir araç. : GEM
Atın başındaki süsler. : OYAN
Atın bir koşma biçimi.:RAHVAN
Atın bir tür hızlı yürüyüşü. : EŞKİN
Atın eşkin yürüyüşü. : LİNK : ADETA
Atın kısa adımlarla hızlı yürüyüşü.:TIRIS
Atın kişnemesi. : OKRAMA
Atıştırmalık. : SNACK BAR
Atik,çevik.:ÇALAK
Atilla İlhan’ın lakabı : KAPTAN
Atlara binilerek değneklerle oynanan bir çeşit top oyunu.OLO
Atların ağzına takılan kantarma türlerinden biri. : PELEM
Atların alnından alt çenesine uzanan beyazlık.:KİLİT
Atların ayaklarında görülen ve rahat yürümelerini önleyen hastalık. :ARPALAMA
Atların boynuna takılan muska,değerli taş,hayvan tırnağı gibi şeylere eski Türklerde verilen ad.:MONCUK
Atların taşınması için yapılmış kapalı taşıma aracı.:VAN
Atlas çiçeği.: KAKTÜS
Atlas. : SATEN
Atletizm yarışmalarında derece alan atletlerin veya giysileri sergilemek için mankenlerin çıktıkları merdivenli,yüksekçe yer.: PODYUM
Atletizmde on ayrı dalda yapılan yarışma.EKATLON
Atlı savaşçı. : ŞÖVALYE
Atmaca ve doğana benzeyen bir tür yırtıcı kuş.: MUYMUL
Atmaca,doğan.:LAÇIN
Atmosfer içinde oluşan sıcaklık değişmeleri,rüzgar,y ıldırım,yağmur,dolu gibi olaylara verilen genel ad.: METEOR
Atmosferin
Atmosferin,yeryüzünd en
Atom çekirdeğinde her bir (+1) pozitif elektrik yükü taşıyan tanecik.ROTON
Atom çekirdeğini oluşturan proton ve nötronun ortak adı. : NÜKLEON
Atom parçacığı. : PARTİKÜL
Atölye. : İŞLİK
Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi. : FERMA
Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi.: FERMA
Av vergisi,av resmi. : SAYDİYE
Av. : ŞİKAR
Ava alıştırılamayan bir tür doğan. : ESPERİ
Avcı çantası.:CELBE
Avcı kulübesi Avcı pusu yeri. : AVSİN. : EVSİN
Avcı kulübesi.:GÜME
Avcılar için göl kenarında yapılmış kulübe. : BECENE
Avcıların av beklemek için taş yığınlarından yaptıkları pusu. : ÖNEZE
Avda hiçbir şey öldüremeyen veya tutamayan avcı için kullanılan sözcük.:MAZET
Avı çekmek için dökülen yem.ADAMIK
Avlamak istediği yaban domuzu tarafından öldürülen,Bybloslu genç Fenike tanrısı.:ADONİS
Avlu.,iki ve daha çok katlı ev,sofa. : HANAY
Avrupa Birliğine üye ülkelerin ortak para birimi.:EURO
Avrupa Futbol Birliği’nin kısaltması.:UEFA
Avrupa uzay ajansı. : ESA
Avrupa uzay araştırmaları örgütü. : ESLO
Avrupa ve Kafkasya’nın yüksek dağlarında yaşayan bir cins dağ keçisi.:ŞAMUA
Avrupa Yayın Birliği. : EBU
Avrupa’da 18. asırda egemen olan İtalyan opera tarzının adı.: NAPOLİTEN
Avrupa’da bir ırmak. : İNN
Avrupa’da yaşayan bol renkli iri bir kelebek türü. : ADELA
Avrupa’nın en büyük gölü. : LADOGA
Avrupalıların Çin devlet memurlarına verdikleri ad. : MANDARİN
Avşa adasına verilen ad.:TÜRKELİ
Avşa adasında yetişen ve iyi bir sofra şarabı elde edilen kırmızı üzüm cinsi. : ADAKARASI
Avukat sayısı beşten az olan yerlerde avukat yetkisini taşıyan meslek ad***** verilen ad : DAVA VEKİLİ
Avukatların meslek örgütü. : BARO
Avustralya tavuğu’da denilen bir kuş. : MELİ
Avustralya’da yaşayan bir cins devekuşu. : EMU
Avustralya’da yaşayan çeşitli otçul keselilerin ortak adı.:VALABİ
Avustralya’da yaşayan keseli ağaççıl memeli hayvan.: KOALA
Avustralya’da yaşayan,ağır gövdeli,kısa bacaklı hayvan.:VOMBAT
Ay ( kamer ) takviminin beşinci ayı,büyük tövbe ayı.: CEMAZİYÜLEVVEL
Ay ağılı,hale. :AYLA
Ay çiçeğine verilen bir başka ad.:GÜNEBAKAN
Ay takviminde on birinci ay. : ZİLKADE
Ay takviminin yedinci ayı.:RECEP
Ayağa kalkmak. : KIYAM
Ayağa vurulan halka,köstek,pranga. :BUKAĞI
Ayağı kayma,sürçme. : ZEL
Ayağı sakat olan.:ÇOLPA
Ayağı sekili at.: ALABACAK
Ayağına çabuk,atik,çevik.:ÇA LAK
Ayak : KADEM
Ayak bakımı.EDİKÜR
Ayak bastı parası. : KADEMİYE
Ayak bilekliği.. : HALHAL
Ayak takımı.ARYA
Ayak topu. : FUTBOL
Ayakkabı bağı.:BAĞCIK
Ayakkabı boyama. : LOSTRA
Ayakkabı çekeceği. : KERATA
Ayakkabı kalıbının çapı. : LORTA
Ayakkabı yapıştırıcısı. : ÇİRİŞ
Ayakkabı,çanta yapımında kullanılan parlak deri.: RUGAN
Ayakkabıcılıkta kenar düzeltmek için kullanılan metal alet.:MAKİNETA
Ayakkabıların altına çakılan demir.: NALÇA
Ayakkabının altını kalınlaştırmak için yerleştirilen parça.: FİYAPA
Ayakkabının ön tarafında dikişle ayrılmış burun bölümü. : MASKARATA
Ayakkabının üstünden bacağın alt bölümüne değin sarılan,kumaş yada köseleden yapılmış bir tür tozluk. :.GETR
Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü. : SAYA
Ayaklı,taşınır ocak.:MALTIZ
Ayaklık. : PEDAL
Ayakta duran. : KAİM
Ayarı bozuk (para). : NASARA : NASERE
Aydın ilinde bir baraj.: MADRAN
Aydın yöresinde,kadınların kına gecesi,düğün,bayram gibi özel günlerde başlarına örttükleri geniş örtüye verilen ad. : ULADA
Aydınlatma,ışıklandı rma. : TENVİR
Ayın etkisiyle huyunun değiştiği düşünülen kimse.:AYSAR
Ayın on dördü.:BEDİR
Ayırıcı duvar,cidar.:ÇEPİÇ
Ayırmaç.:FARİKA
Ayırtman. : MÜMEYYİZ
Aylandız da denilen ve gölge ağacı olarak dikilen kötü kokulu bir ağaç. : KOKARAĞAÇ
Aymaz. : GAFİL
Aynı adlı karabiberden elde edilen bir tür içki. : KAVA
Aynı adlı keçi türünün ince,yumuşak,parlak yünü.:TİFTİK
Aynı cins. : HETEROJEN
Aynı cinsten şeyler arasındaki ince fark.:NÜANS
Aynı işi yapan esnafın bulunduğu çarşı. : ARASTA
Aynı oranda aynı element oluşumunda ama farklı özellik taşıyan iki bileşikten biri.:İZOMER
Aynı rengin çeşitli tonlarıyla yapılan resim. : KAMAYÖ
Aynı tiyatroda çalışan oyuncular topluluğu.:TRUP
Aynı yere giden taşıt veya yolcu topluluğu.:KONVOY
Ayrıca değerli taşlarla süslü olmayan altın veya gümüşten yapılmış kuyumculuk işleri.: SADEKARİ
Ayrılış,ayrılık. : FİRKAT
Ayrılma. : İNFİRAK
Ayrılmış,dağınık. : MÜTEFERRİK
Ayrıntılar.: MÜFREDAT
Ayvalık ilçesindeki ünlü turistik tepe. : ŞEYTAN SOFRASI
Az aydınlık yerlerde görememe biçiminde beliren göz hastalığı. : TAVUKKARASI
Az bulunan,nadir.:TURFA
Az eğimli arazi.:BAYIR
Az kavrulmuş un ve tavuk eti dövülerek yapılan,pelte kıvamında yöresel bir yemeğe verilen ad. : HERİSE
Az miktarda.:CÜZİ
Az pişmiş et. : TATARİ
Az sözle çok şey anlatma. : İCAZ
Az yada çok kabarık enine fitillerle belirginleşen ipekli bir dokuma. : GROGREN
Azalma. : FİRE
Azap.: EZİNÇ
Azerbaycan’ın başkenti.:BAKÜ
Azerbaycan’ın para birimi.:MANAT
Azerbaycanlı ünlü yazar.:ANAR
******kızgın hayvan.:AKUR
Azı dişi.:NAB
Azılı atları zaptetmek için dillerini bastıracak biçimde yapılmış demir araç.: KANTARMA
Azınlık,azlık. : EKALLİYET
Aziz mezarı.: RAVZA
Azman bir midye çeşidi.İNES
Azmış yara.:BICILGAN
Azotun bir başka adı. : NİTROJEN
B
Bir ülkede yönetime el koyan kimselerden oluşan kurul.: CUNTA
Bir ülkenin iskeleleri arasında gemi işletebilme hakkı. : KABOTAJ
Bir üzüm cinsi. : İRİKARA: PAPAZKARASI
Bir üzüm türü.:KARAGEVREK
Bir varlığın doğası. : NELİK
Bir veya iki çalgı için yazılmış,üç veya dört bölümden oluşan müzik eseri. ONAT
Bir veya iki milimlik pli. : NERVÜR
Bir yada iki çalgı için yazılmış üç yada dört bölümden oluşan müzik eseri. : SONAT
Bir yağ türü.:BEZİRYAĞI
Bir yapıda dış kapıyla odalar arasındaki giriş bölümü. ALAN
Bir yapının Belediyece öngörülen yüksekliği. : GABARİ
Bir yapının iç duvar kaplaması. : LAMBRİ
Bir yarış yelkenlisi. : SNİPE
Bir yaşını geçmiş inek yavrusu. ÜVE
Bir yazı sayfasının altına,metnin herhangi bir noktasıyla ilgili olarak yazılan açıklama.:HAŞİYE
Bir yelkenli türü.:CÖNK
Bir yengeç türü. : UCA
Bir yerde biriken sıvıları dışarıya akıtmakta kullanılan oluk veya boru. : AKAÇ
Bir yere gönderilen eşyanın listesi.:İRSALİYE
Bir yeri kira ile tutabilmek için sahibine veya içindeki kiracıya açıktan verilen para.:HAVAPARASI
Bir yetimin veya akılca zayıf birinin malını yöneten kimse. : VASİ
Bir yılan türü.: PİTON
Bir yıllık kuzu.:TOKLU
Bir yol veya geçide girilmemesi için acele yapılan engel : BARİKAT
Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç. Topoğraf aracı. : NİVO
Bir yüzü içbükey,öbür yüzü dışbükey olan mercek. : MENİSK
Bir yüzünde Kurtuluş Savaşı,diğer yüzünde ise Cumhuriyetin ilanı canlandırılan,8 Ağustos 1928’de açılan Taksim ******* Anıtının İtalyan heykeltıraşı. İETRO CANONİCA
Bir zırhlı gemi türü. : DRETNOT
Bir zinciri oluşturan halkalardan her biri. : BAKLA
Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanmış arpa veya başka taneler.:MALT
Birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçacıklarından oluşan,saydam pencere süslemesi veya resim. : VİTRAY
Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı.:KIRAN
Birbirine sürtünen cisimlerin karşılıklı etkileşimini inceleyen bilim dalı. : TRİBOLOJİ
Birbirine uygun,karışık. : MÜMTEZİÇ
Birbiriyle geçinemeyen gemi tayfası. : ALABABULA
Birçok onayaklı kabukluda orta sularda yaşayan larva biçimi. : ZOE
Birden çok işletmenin bir grup başkanının yönetimi altında,belirli bir işi gerçekleştirmek amacıyla belirli bir süre için oluşturdukları topluluk. OOL
Bireycilik. : İNDİVİDÜALİZM
Bireyler.: EFRAT
Biri Amerika’da,diğeri Madagaskar’da yetişen ve yelpaze biçiminde yaprakları olan iki ağacın ortak adı.:RAVENALA
Biri öne,öteki arkaya bakan,birbirine karşıt iki yüz biçiminde betimlenen eski bir Roma tanrısı. :İANUS
Bir-iki yaşında koyun. : ŞİŞEK
Birimlerin başına konulduğunda on katı gösteren bir ek. EKA
Birinci çağın ilk dönemi ve bu dönemde oluşmuş yer katmanları.:KAMBRİYE N
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı ordusunda kullanılan bir tür başlık.:KABALAK
Birine bir mülkü sahip kılma. : TEMLİK
Birine karşı gelmek,sert cevap vermek.:ÇEMKİRMEK
Birinin ölümünü haber veren.:NAİ
Birler,tekler. : YEGAN
Birleşik bir ışık demetinin bir biçmeden (prizma) geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü.:TAYF
Birleşikgillerden hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki. : TARHUN
Birleşikgillerden,kö kleri sebze olarak kullanılan otsu bir bitki. : TEKESAKALI
Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün kısa yazılışı.: UNESCO
Birlik. : VAHDET
Birlikte kullanıldığı terimin anl***** aşırılık kazandıran bir müzik terimi.:ASSAİ
Birmanya (Myanmar) para birimi. : KIYAT
Birmanya’da sıradağlar. :ARAKAN
Birmanya’nın plakası. :BA
Bisiklet ve motosiklette dümenin elle tutulan kısımlarına geçirilen ve yumuşak,sentetik maddeden yapılan kaplama.:ELCİK
Bistüri. : NEŞTER
Bit yavrusu. : YAVŞAK
Bit,tahta kurusu gibi böceklerin yumurtası. İRKE
Bit. : KEHLE
Bitki hastalıklarını inceleyen bilim dalı.:FİTOPATOLOJİ
Bitki kökleri,şeker,misk,d övülmüş ceviz veya fındık içi ile yapılan bir tür şekerleme. EVAİMİSK
Bitki. : VİTAL
Bitkilerden elde edilen ilaçlarla hastalıkların tedavisi.: FİTOTERAPİ
Bitkilere,özellikle ekinlere zarar veren bir böcek.:BAMBUL
Bitkilerin,hayvanlar ın doku ve sıvılarında bulunan,birleşimi karbon,oksijen,azot, hidrojen ve kükürt olan,suda eriyen,beyaza yakın renkte,yapışkan madde.:ALBÜMİN
Bitkinin doğal olarak yetiştiği yer,yurt.:HABİTAT
Bitkisel tellerden yapılmış kaba örgülü büyük çuval. : TELİS
Bitkisiz. : AFİTAL
Bizans kiliselerinde kadınlara ayrılan bölüm. : YİNEKE
Boagillerden,Afrika ve Asya’da yaşayan,zehirsiz,çok güçlü büyük yılan. İTON
Boagillerden,tropika l Amerika’da yaşayan,avını sararak ve sıkarak öldüren yılan.:ANAKONDA
Bodrum yakınlarında turistik bir belde.:TÜRKBÜKÜ
Boğa güreşçisi. : TORERO
Boğa güreşi.:KORİDA
Boğa,tosun.:KELE
Boğanotunun güz çiğdemi de denilen bir türü. : İTBOĞAN
Boğaya tutulan kırmızı şal (Matadorların boğayı yormak ve hırslandırmak için kullandıkları kırmızı renkli kumaş parçası). : MULETA
Boğaz mukozasının şişmesi,yutak iltihabı.: ANJİN
Bol,verimli,gür.:FEY YAZ
Bolivya’nın başkenti. : LAPAZ
Bolkar dağları ile Ala dağlar kütlesini birbirinden ayıran tektonik çukur. : ECEMİŞ
Bolluk,genişlik.:FER AHİ
Bolu ilinde bir kaplıca. AROT
Bolu yakınlarındaki kayak merkezi. : KARTALKAYA
Bolu’nun Göynük ilçesinde,doğal güzelliğiyle tanınmış bir göl. ÜNNET GÖLÜ
Bombalardan korunmak için yerin altına kazılmış siper.:KAZAMAT
Borazan kuşu. : AGAMİ
Borç alınan bir paranın belirli zamanlarda ödeneceğini gösteren senetler.:ESHAM
Borç alma. : İSTİKRAZ
Borç veren,alacaklı : DAİN
Borç veren. AYİN
Borç verme anlamında eski bir sözcük. : İDANE
Borç verme. : İKRAZ
Borçlar. ÜYUN
Borda kaplamalarını yerleştirmek için ahşap gemilerin omurgalarına açılan yuva. : AŞOZ
Borneo dağlarında yaşayan sülün. : RALİC
Borsada kesin vadeli değerlerin kuru ile primli değerlerin kuru arasındaki fark. : EKAR
Boru sesi. : Tİ
Boruları döndürmeden eklemeyi sağlayan bağlantı parçası. : RAKOR
Borusunun içinde,ağız deliğinin altında bir tapa (blok veya dil ) bulunan ve ucundan üflenerek çalınan kavallara verilen ad. : DİLLİDÜDÜK
Bostanda yapılan bekçi kulübesi. : GÜMELE
Boş alan korkusu.: KENOFOBİ
Boş,anlamsız söz.:FASARYA
Boş,çürük,yanlış. : BATIL
Boş,yararsız : . MALAYANİ
Boş. : TEHİ
Boş.,yararsız,.saçma . : ABES
Boşanma. : TALAK
Boşanmış kadın. : TALİKA
Boşluk. : KAVİTE
Boşluk.:VAKUM
Boşta gezen.:HAYTA
Boşuna.:BEYHUDE
Botanikte köksap.: RİZOM
Botanikte populus olarak tanımlanan söğütgillerden uzun orman ağacı.: KAVAK
Botanikte,kabuğu çatlamamış meyve kabuğuna verilen ad.: AKEN
Bovling oyununda devrilmeye çalışılan,üzeri plastik kaplı tahta kuka. : PİN
Boy,endam. : KAMET
Boy,klan. : ANAR
Boyacılık ve sepicilikte kullanılan tanence zengin bitkisel özüt. : KAŞA
Boyacılıkta kullanılan,nikel ve demire benzeyen,gümüşi renkte bir element.:KOBALT
Boyalı ve yapışkan suyun üzerine kapamak yoluyla kağıda yapılan bir çeşit dalgalı ve kareli süs.:EBRU
Boyanmamış seramik rengi. : ZEM
Boylam uzunluk. : TUL
Boynuz.:KARN
Boynuzdan yapılan bir çeşit boru. : NEFİR
Boyu yüz metreyi aşabilen bir ağaç.: OKALİPTÜS
Boyu 40-
Boyunduruk. : NİR
Boyut.:BUUT
Boyutları farklı iki gövdeden oluşan tekne tipi.: PRAO
Bozukluk ,yanlışlık. : SAKAMET
Bozukluk,yanlışlık,e ksiklik. AKAMET
Bozularak kokuşmuş.:CILK
Bozulmak,ekşiyip çürümek.: EPRİMEK
Böbrek üstü bezlerinin etkili bir maddesi. :ADRENALİN
Böbürlenme. : TAFRA
Böcek.:HAŞERE
Böcekbilim.:ENTOMOLO Jİ
Böceklerde baş ile karın arasında kalan beden bölümü. : TARAKS
Böcekleri inceleyen bilim dalı.: ENTOMOLOJİ
Böceklerin kurtçuk durumundan yetişkin duruma geçerken arada aldıkları özel biçim. :NEMF
Böceklerin kurtçuk durumundan yetişkin duruma geçerken arada aldıkları özel biçim.:NEMF
Böğürtlen,diken dutu,it üzümü. : BÜK
Böğürtlen.:BÜK
Bölüştüren, ayıran, ikilem. : MUKASSİM
Bram Stoker’ın sinemaya da uyarlanmış ünlü korku romanı. RAKULA
Brezilya müziği.(1950’lerin sonlarında ortaya çıkarak halk arasında yaygınlaştı).:BOSSAN OVA
Brezilya’da bir kent. : NATAL
Brezilya’da büyük kentlerin çevresini saran gecekondulara verilen ad. : FAVELA
Brezilya’nın para birimi. : REAL
Brezilya’nın plaka işareti. : BR
Briçte iki manştan oluşan bölüm.:ROBER
Briçte karşı tarafa ancak bir el vererek çıkarılan oyun. : ŞLEM
Briçte kazanılan her ele verilen ad.: LÖVE
Briçte oyunculardan birinin elinde bir renkten hiç kağıt bulunmaması. : ŞİKAN
Briçte,bir eli üstün bir kağıtla almayıp daha aşağı bir kağıtla almaya verilen ad.:EMPAS
Bronz. : TUNÇ
Bu günkü belediyenin Türkiye’de ilk kurulan biçimi. : ŞEHREMANETİ
Bu günkü Hollanda,Belçika ve Kuzeydoğu Fransa’ya eskiden verilen ad.: FELEMENK
Buddha’nın Çin’deki adı.: FO
Budistlerin en büyük tanrısı. TARA
Budizm de ruhun ulaştığı en yüksek mertebeye verilen ad. : NİRVANA
Budun ön kısmından elde edilen ve kızartmaya elverişli olan dana eti. : NUAR
Buğday tanesinin olgunlaşmış içi.,bir şeyin özü. : EVİN
Buğday,toprak gibi şeylerin elendiği iri gözlü kalbur.:GÖZER
Buhar. : İSTİM
Buharlı hamam. : SAUNA
Bukalemun. : KAYAKELERİ
Bulanık,net olmayan. : FLU
Bulaşıcı hastalıklar bulunan bir ülkeden gelmiş insanların karantinaya alındıkları binaya verilen ad. : LAZARETTO
Bulaşıcı,geçici. ARİ
Bulgar parası. : LEVA
Bulgaristan’ın plakası. : BG
Bulgur,biber,soğan,d omates gibi şeylerle yapılan ve asma yaprağına sarılıp çiğ olarak yenen bir yemek. : BAT
Bulmaca anlamında kullanılan bir sözcük.: ENİGMA
Bulmaca bilim. : ENİGMATOLOJİ
Bulut. : SEHAB
Bunama. : ATEH
Bunamış.: MATUH
Bundan böyle. : BADEMA
Bundan dolayı. : BİNAENALEYH
Bunun gibi,böyle. : HAKEZA : KEZALİK
Burçlar kuşağının dördüncü işareti (Yengeç).:CANCER
Burdur’da bir baraj. NAÇ
Burgaç,çevri,eğrim. : ANAFOR
Bursa – Mustafakemalpaşa’da bir kaplıca. : DÜMBÜLDEK
Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesinin eski adı. : KİRMASTİ
Bursa’nın Gemlik ilçesinin antik dönemdeki adı.:KİOS
Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı,tamamıyla sit alanı olan Zeytinbağı bucağının eski adı.:TİRİLYE
Burun boşluğu ile orta kulağı birleştiren boru biçimindeki yola verilen ad.:ÖSTAKİ
Burun iltihabı. : RİNİT
Burun kanaması. : EPİSTAKSİS
Burun ve burun boşluğu hastalıklarıyla uğraşan patoloji dalı.: RİNOLOJİ
Burun. : ENF
Burunotu.: ENFİYE
Buzul.:CUMUDİYE
Bükerek germek için iki kat edilmiş bir ipin ucuna geçirilen tahta parçası. : TOYAKA
Bükme ve fırlatma tekniklerini kullanması ve saldırganın gücünü ve hamlelerini ona karşı kullanmayı amaçlaması bakımından Jiujitsu ve Judo dövüş tekniklerine benzeyen kendini savunma sistemi.:AİKİDO
Bütün beslenme işlevlerinin bozulmasıyla oluşan ileri derecede zayıflık. : KAŞEKSİ
Bütün beslenme işlevlerinin bozulmasıyla oluşan ileri derecede zayıflık.:KAŞEKSİ
Bütün denizlerde yetişen,emici köklerle kayalara tutunan,uzun şeritler durumunda bir deniz yosunu.: LAMİNARYA
Bütün dünyaya yayılmış küçük yaprak böceği. : LUPERUS
Bütün Hıristiyan kiliselerinin birleştirilmesini amaçlayan hareket.:EKÜMENİZM
Bütün vücudu yıkamak.:ÇİMMEK
Bütünleşme,birleşme. : ENTEGRASYON
Bütünleşme,birleşme. :ENTEGRASYON
Bütünsel. : TOTAL
Büyücü.:CADI
Büyük araç korunağı,sundurma. : HANGAR
Büyük bakraç.Su kovası. : SİTİL
Büyük balıkçı kayığı. : ALAMANA
Büyük balıkların göğsüne yapışık olarak yaşayan küçük balıklara verilen ad.:RAMORA
Büyük bir maymun türü.:LANGUR
Büyük bira bardağı.:ŞOP
Büyük boynuzları olan bir yaban koyunu : ARGALI
Büyük bölümü hazır olarak buzdolaplarında saklanan,sonradan birleştirilip çabucak hazırlanabilen basit ve standart yiyecek servisinde uzmanlaşmış lokanta. NACK
Büyük bölümü saf metandan oluşan,kolayca tutuşabilen bir gaz.:GRİZU
Büyük çağlayan.:ÇAVLAN
Büyük çarpmaları,bölmeleri ,kök ve kuvvet alışlarını yapabilmek için bulunan bir yol.:LOGARİTMA
Büyük çivi. : ENSER: MIH
Büyük çoğunluğu Moldova’da,az bir bölümü Deliorman,Dobruca,Be sarabya ve Ukrayna’da oturan Ortodoks Türk halkı.:GAGAVUZ
Büyük delikli kalbur. : SARAT
Büyük devletler. (İngiltere,Fransa,Al manya ve Rusya). : DÜVELİ MUAZZAMA
Büyük erkek kardeş,ağabey. : EDE
Büyük hasır çanta.Hasırdan örülmüş saplı torba. : ZEMBİL
Büyük havan. : DİBEK
Büyük havuz.:BİRKE
Büyük Hindistan cevizi. : NARCIL
Büyük ırmak. : ŞAT
Büyük iplik çilesi.: KELEP
Büyük kötülük. : MELANET
Büyük küpeleriyle tanınan ve dinsel inançlarında Hindu,Şiva,Tandra Budhacılığı ve Hathayoga’ya özgü ögeleri birleştiren Şivacı çileciler tarikatı.: KANPHATAYOGİ
Büyük mağaza.:BONMARŞE
Büyük Menderes deltasında,zengin bir kuş yapısına sahip olan göl.:KARİNE
Büyük meşin heybe. : HURÇ
Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç. : GELBERİ
Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç.:GELBERİ
Büyük Okyanus da yer alan,dünyanın en derin çukuru. : MARİANA
Büyük piliç. : YARKA:BULADA
Büyük pulluk.Kotan. : KUTAN
Büyük Rus kentlerinin yakınındaki tatil evlerine verilen ad.: DAÇA
Büyük saban.,pulluk anlamında yerel sözcük. : KOTAN
Büyük sandal. : BARKA: ŞALUPA
Büyük sıçan.: KEME
Büyük su kabı.:BİDON
Büyük tencere. : KAÇARULA:HARANA
Büyük ve derin karavana,kazan. : KERES
Büyük ve görkemli ev. : KONAK
Büyük ve ulu.:CELİL
Büyük yelkenli gemi.:CÖNK
Büyük yılan.: EJDER
Büyük yün çilesi. : KELEP
Büyük zoka. : SİNARA
Büyük,kocaman.:CESİM
Büyük,yetişkin,yaşlı . : EKE
Büyük,yumurtamsı,kır mızımsı mavi renkli bir erik türü.:AYNABAKAR
Büyükbaş yada küçükbaş hayvanların bağırsakları temizlenip içine ciğer,soğan,pirinç ve baharattan oluşan iç doldurularak yapılan dolma. : BUMBAR DOLMASI
Büyükelçi.: SEFİR
Büyüklük,irilik.:CES AMET
Büyüklük,yücelik. : İZZET
Büyükşehir,anakent.: METROPOL
Büyültme. : AGRANDİSMAN
Büyüme hormonunun aşırı salgılanmasına bağlı olarak ellerde,ayaklarda ve başta aşırı büyüme gibi değişikliklerle belirgin hastalık.:AKROMEGALİ
Büyümemiş karpuz. : KALAK: ŞALAK
Büyüteç. : LUP
Büyütme,abartma. : İZAM
20
C
Caddelerde kutlama için kurulan süsler. :TAK
Cahiliye devri Arap şairi.:NABİGA
Cahiller.:CÜHELA
Cam bilye. : CİCOZ
Cam,sedef,taş v.v den yapılmış renkli süs tanesi.:BONCUK
Cami hademesi.:AYYUM
Camide namaza kalkmak için okunan ezan.: KAMET
Camide verilen ders. ERSİAM
Camilerde iç avluda yer alan,havuz biçiminde bir haznenin çevresinde bulunan musluklardan oluşan,üstü kapalı yada açık çeşme. : ŞADIRVAN
Camilerde parmaklıklarla çevrilmiş yer.:MAKSURE
Camlı taraça.:VERANDA
Can Yücel’in,Deniz Gezmiş’i anlattığı ünlü şiiri.:MARENOSTRUM
Can. : ANİMA
Canlandırıcı. : ANİMATÖR
Canlı bir organizmanın oluşturduğu ona özel bir renk veren kimyasal madde. İGMENT
Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi koşulların tümü. RTAM
Canlı olmayan cisim.:CİRİM
Canlı,hareketli.:CEV VAL
Canlı,parlak ve koyu pembe renk. : FUŞYA
Canlılarda ve makinelerde kontrol,iletişim ve işleyişi inceleyen bilim. İBERNETİK
Canlıları benzerlik ve farklılıklarına göre sınıflandıran bilim.:TAKSONOMİ
Canlıların aralarındaki bağlantıları ve ortamlarıyla olan ilişkilerini inceleyen biyoloji dalı.:EKOLOJİ
Canlıların bölümlenmesinde dalların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. : FİLUM
Canlıların hücre,doku ve organlarının görevlerini ve bu görevlerin nasıl yerine geldiklerini inceleyen bilim dalı. : FİZYOLOJİ
Cansız olan.: İNORGANİK
Cansız şeyler.:ECRAM
Cansız varlıklar.:CEMADAT
Cansız. : CAMİT
Casus.Ajan. : ÇAŞIT
Cava ve Bali gibi,Endonezya adalarından biri.(Eski adı Selebes). : SULAWESİ
Cava yerlilerinin silahlarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir. : UPAS
Cazibe. :ALBENİ
Cebirde bir denklemin katsayılarına giren değişken nicelik. ARAMETRE
Cehennem bekçisi.:ZEBANİ
Cehennem.: TAMU
Celbeden,çeken.:CALİ P
Cem Sultan’a Avrupalılarca verilen ad.:ZİZİM
Cemal Süreya’nın şiir kitabı.: SICAK NAL
Cenaze namazı kılmak için veya bayram ve Cuma namazına cemaati çağırmak için minarelerde okunan dua,çağrı ezanı. ALA.: SELA
Cendere. : PRES
Cendere. IKMAÇ
Cengiz Han’ın annesinin adı. : ULUNEKE
Cennet ile cehennem arası. : ARAF
Cennet.:BEHİŞT
Cennetkuşu da denilen ve gösterişli çiçekleri olan bir süs bitkisi. TARLİÇE
Cennetlik. : NACİ
Cennette bulunduğuna inanılan kutsal su. : KEVSER
Cennetteki iki melekten biri. : RIDVAN
Cephe.:CENAH
Cepken altına giyilen kolsuz bir çeşit giysi.: GAZEKİ
Cerrahi aletler bilgisi. : ASİDOLOJİ
Cerrahide,marangozlu kta kullanılan bir maddeyi kazımaya yarayan bıçak biçiminde araca verilen ad. : İSPATULA
Cesareti ve gücü ile tanınan dayanıklı bir köpek cinsi. : TERİYE
Cesur,korkusuz. ERBAZ
Cevat Şakir Kabaağaçlı. : HALİKARNAS BALIKÇISI
Cevher.: TÖZ
Ceviz veya badem içi.:ÇİĞE
Ceviz. : KOZ
Cevizin yeşil kabuğu veya yaprağı. : TETİR
Ceylan derisi.: RAK
Ceylan. :AHU : GAZAL
Cezaevinden serbest bırakılan suçlunun toplum yaşantısına yeniden uyabilmesini sağlamak amacıyla yapılan yardım çalışması. ATRONAJ
Cezalandırma.:TECZİY E
Cezayir kurtuluş savaşında,Fransa saflarında yer alan Cezayirlilere verilen ad.:HARKİLER
Cezayir sahrasında vahalar dizisi. : RİR
Cezayir’de doğan ve Arap müziğiyle Batı müziğinin karışımı olan müzik türü. : RAİ
Cılız,zayıf. : İNEZE
Cıvataların altına yerleştirilen ortası delik yuvarlak metal parça. : RONDELA
Ciddi bir eseri veya olayı alaya alarak güldürme amacı güden komedi türü.Gülüt. : PARODİ
Ciddi işlerle uğraşmayan,havai.:YE LEKE
Cila yapmakta kullanılan bir çeşit reçine. : KOPAL
Cila. ERDAH
Ciltcilikte kitap yapraklarını düzgün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit.Pehlivan kispetinin paçası. : ŞİRAZE
Ciltte çeşitli sebeplerle oluşan kaşıntılı döküntüler,kurdeşen. : ÜRTİKER
Cilveli. : FETTAN
Cimri. : NEKES
Cinayet. : KIYA
Cinnet,delirme,çıldı rma.:CÜNUN
Cinsel dürtünün enerjisi. Cinsel içgüdünün belirtilerini taşıyan yaşama gücünün bütünü. : LİBİDO
Cinsel uyarılmada ve doyumda,alışılmışın dışında davranışlara ve özel nesnelere zorunluluk duyma. : PARAFİLİ
Cinsellik korkusu.: EROTOFOBİ
Cokeylerin giydiği bir tür başlık.: TOK
Cömert,dost. : AHİ: AKA
Cömert,eli açık.:CEVAT
Cumba. AHNİŞİN
Cümle bilgisi.:NAHİV.: SENTAKS
Cüruf.: DIŞIK
Cüzam hastalığına tutulmuş olan kimse.:MİSKİN
Cüzam. : LEPRA
Cüzamlı. : ALATEN
Cüzi,kısmi. :TİKEL
Ç
Çabalama.:CEHT
Çabuk kurumasını sağlamak için boyaya az miktarda katılan madde. : SİKATİF
Çabuk yol alan,hızlı giden.:YÜRÜK
Çabukluk,hız,sürat : İVİNTİ
Çadır kümeleri. : ASARİM
Çağlar,devirler. : EDVAR
Çağrı kağıdı. : OKUNTU
Çakala benzer vahşi bir hayvan.:KARAKULAK
Çakıllı ve bozuk yol. : NALDÖKEN
Çalgı ağızlığı ile pistonu olan,boyundan geçirilerek tutulan,çember biçimli,üflemeli bakır çalgı.:HELİKON
Çalgıcıların kullandığı bahşiş.:ALATURA
Çalgıç,mızrap.:TEZEN E
Çalgılı meyhane. : TAVERNA
Çalı bahçe duvarı. : ÇİT
Çalışan,çaba gösteren.:CAHİT
Çalışan,***ret eden. : SAİ
Çalışkan.:HAMARAT
Çalışma. : SAY
Çalma,hırsızlık.: SİRKAT
Çam ağacından yapılmış su testisi. : SENEK
Çam ağacının çiğnenip emilen iç bölümü ve bunu almak için ağacın gövdesine açılan yara,soymuk. : YALAMUK
Çam ağacının reçineli kabuğu. : ZAVİL
Çam sakızı. : REÇİNE : AKMA
Çam,ardıç,ladin ağaçlarının iğne gibi ince yaprakları. : PÜR
Çam,ardıç,sedir gibi ağaçların yaprağı.: İBRE
Çamaşır leğeni.:TEŞT
Çamaşır yıkamada kullanılan yassı tokmak. : TOKAÇ
Çamaşır yıkarken kullanılan tahtadan yassı tokmak.:TOKAÇ
Çamaşırcı ayı’ denilen,kürkü kıymetli bir hayvan. : RAKUN
Çamaşırın az kirli ve köpüklü son suyu. : EPRİK
Çamgillerden,yüksek bölgelerde yetişen,kozalaklı bir orman ağacı. : KÖKNAR
Çamur tedavisi. : PALEOTERAPİ
Çamur,cıvık.:LAY
Çamurcun,eğri koca gibi adlar da verilen ve yurdumuzun sulak alanlarında yaşayan küçük ördek cinsi.:ÇAKIRKANAT
Çan,çıngırak. : DERA
Çanakkale Boğazı’nın Nara Burnu mevkiinde,1954 yılında,Dumlupınar denizaltımıza çarparak batıran İsveç tankeri.: NABOLAND
Çanakkale Boğazında Dumlupınar deniz altısına çarparak, dört Nisan 1953’de batmasına neden olan İsveç yük gemisi. : NABOLAND
Çanakkale ilinde ünlü bir antik kent.:ASSOS
Çanakkale’nin Ezine ilçesinde bir kaplıca.:KESTANBOLU
Çanta ve ayakkabı yapımında kullanılan sepilenmiş dana derisi. : VİDALA
Çanta,eldiven yapımında kullanılan yumuşak deri.:NAPA
Çapkın.:HOVARDA
Çarlık Rusya’sında gizli ve siyasi polis birliği. HRANA
Çarmıha giden İsa’ya kötü davrandığı için sonsuza dek yürümeye mahkum edilen efsanevi kişi.:AHASVERUS
Çarpan balığı. : TRAKUNYA
Çarpık,eğri ağız. : YILIK
Çarşıya,pazara getirilen şeylerden alınan tartı vergisi.:KANTARİYE
Çavuşkuşu,hüthüt.:İB İBİK
Çay ağzında yapılmış olan balıkçı büğeti. : KARMIK
Çeçenlerin kendi ülkelerine verdikleri ad.:İÇKERİYA
Çekici.:CALİP
Çekilerek balık avlamaya yarayan,genellikle daire şeklinde el ağı. : TRATA
Çekim ve baskı işlemlerini çok çabuk ve otomatik olarak yapan fotoğraf makinesi. OLAROİT
Çekinik. : RESESİF
Çekinme,sakınma.:İBA
Çekinmeden.:BİPERVA
Çekişme.:CİDAL
Çelik. : PULAT
Çelikkalem takımyıldızının Latince adı.:CAELUM
Çelimsiz ve biçimsiz kimse.:CİMBAKUKA
Çelişki. : TENAKUZ
Çember biçiminde,tellerden yapılma,torbaya benzer,büyük gözlü ağ.:APOŞİ
Çember ve demir tellerle bağlanmış ticaret eşyası.:BALYA
Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı.: Pİ
Çemen otu.: POY
Çene yarıştırma. : TALK-SHOW
Çeper,zar.:CİDAR
Çerez olarak yenen tahıl kavurgası.:FİRİK
Çerkezlerin ulusal destanı. : NART
Çeşitleme.:VARYASYON
Çeşitler.:ENVA
Çeşitli boğanotu türlerinden elde edilen bir alkaloit. : ATİZİN
Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş sahne gösterisi. : REVÜ
Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri.: KABARE
Çeşitli malzemelerin sanatsal amaçla bir araya getirildiği ürün. : KOLAJ
Çeşitli tropikal bölgelerde genellikle kuru,sağanaklardan sonra geçici akarsuya dönüşen sel yatağı.:ARROYO
Çeşitli yükleri yukarı çekmek için halattan yapılmış sapan. : İZBİRO
Çeşitli yüzeyleri istenilen konuma getirmek için kullanılan ölçü aleti. UTERAZİSİ
Çeşme zıvanası. : MASURA
Çeşme,musluk vs. çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için konulan delikli taş tekne.:YALAK
Çete.:GANG
Çevre.:ETRAF
Çevrili girinti. : ALKOV
Çıkılması güç kayalık yer.:LAÇİN
Çıkrık veya dişli yardımıyla ağır yükleri kaldırmaya veya çekmeye yarayan bir alet.:BOCURGAT
Çıkrıkçı çarkı.: TARTURA
Çılgın,divane. : ŞEYDA
Çınar,meşe,palamut gibi ağaçların meyvesi. ELİT
Çıplak toprak./Kel. : DAZ
Çıplak,tüysüz. : CAVLAK
Çırak.: ŞAKİRT
Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi.: TAÇ
Çiçek bozuğu yüz.:ÇAPAR
Çiçek demeti. : BUKET
Çiçek tozu. : POLEN : TAL
Çiçek. : ŞÜKUFE
Çiçekleri hekimlikte kullanılan ve kökleri kavrularak yenilen bir bitki,sığırdili.:HOD AN
Çiçekleri katmerli ve mor renkte bir tatula türü.:NAVÇAĞAN
Çiçekleri sinek örümcek gibi kimi böcekleri andıran otsu bir bitki. FRİS
Çift sürerken öküzleri yürütmek için kullanılan, ucuna sivri demir çakılmış uzun değnek. : ÜVENDİRE
Çift atlı binek arabası. : KAROÇA
Çiftleşme zamanı gelmiş kısrak yada dişi eşek. : GÜRE
Çiftlik uşağı.:AZAP
Çile durumundaki ipliği yumak yapmak veya masuraya sarmak için,üzerine geçirilen kafes dolap biçimindeki hafif ve bir eksen üzerinde dönen araç.: ELEMGE
Çimenlik,bahçe.:ÇEME NZAR
Çin ayısı. : PANDA
Çin düşüncesinde dişi ilke : YİNG
Çin felsefesinde doğru yolu yada cennetin yolunu belirten temel kavram. : TAO
Çin felsefesinde eril,gök,aydınlık,et kin ve delici olarak düşünülen ilke. : YANG
Çin gongu. : TAMTAM
Çin gülü. : KAMELYA
Çin Halk Cumhuriyeti’nde bir ırmak.:İRTİŞ
Çin kirazı denilen ve nemli topraklarda yetişen bir meyve.: LİÇİ
Çin müziğine özgü dört veya beş telli lavta. : PİPA
Çin ve Japonya’da oynanan bir strateji oyunu. Çin satrancı. :GO
Çin,Vietnam,Malezya’ da yetişen ve lifleri dokumacılıkta kullanılan değerli bir bitki.: RAMİ
Çin’de Buda’ya verilen ad. : FO
Çin’de yetişen ve meyvelerinden kurutucu bir yağ elde edilen ağaç. : TUNG
Çin’in eski para birimi.: TAEL
Çin’in para birimi. : YUAN
Çin’in plakası.: TJ
Çinakoptan büyükçe lüfer. : SARIKANAT
Çingene çadırı.:ÇERGİ
Çingene.:KIPTİ
Çinko banyosu. : GALVANİZ
Çinko,bakır ve nikelden yapılan,gümüşü andırır bir alaşım.Mayşor. : ALMAN GÜMÜŞÜ
Çinko.:TUTYA
Çinkonun başlıca cevherlerinden biri olan doğal çinko sülfür. : BLEND
Çinlilerin bir uzunluk ölçüsü. : Lİ
Çipura balığının,boyu 10 santimetreye kadar olan gençlerine verilen ad.:LİDAKİ
Çirişli bir çeşit parlak bez.: KETAL
Çirkin huy. : ENİR
Çirkin.:KAKNEM
Çiroz durumundan çıkarak yağlanmaya başlamış olan uskumru.:LİPARİ
Çit yapmakta kullanılan büyük kızak.: SÖVEN
Çit,perde. : ÖR
Çit.: ÇEPER
Çitlembik. : MELENGİÇ
Çivit renginde koyu mavi.:NİLGÜN
Çiy, kırağı. : JALE: ŞEBNEM
Çizgi. : HAT
Çizgileri olan kumaş.: REYE
Çizgilerin,yüzeyleri n,katı cisimlerin birbirine rastlayıp kesiştikleri yer.:ARAKESİT
Çizilerek veya oyularak açılan kertik. : ÇETELE
Çoban düdüğü denilen keskin kokulu bir bitki. : MEYHANECİ OTU
Çoban düdüğü. : TİKE
Çoban düdüğüne halk hekimliğinde verilen ad.:AZARON
Çoban köpeği.:KARABAŞ
Çoban türküsü. : KAYABAŞI : İGLOG
Çoban yamağı anlamında kullanılan yöresel bir sözcük. : ÇONA
Çoban yıldızı,Venüs.:ÇOLPA N
Çoban yıldızı. : KERVANKIRAN
Çoban.: RAİ
Çobanların çaldığı ıslık. :ASADOLU
Çobanların omuzlarına aldıkları dikişsiz,kolsuz,keçe den üstlük : KEPENEK
Çocuk hastalıkları ile ilgili bilim dalı. : PEDİATRİ
Çocuk oyunlarında kale olarak kullanılan çukur.:MELE
Çocuklarda,karın şişmesiyle beliren bir hastalık.:KIRBA
Çocukları korkutmak için kendisinden söz edilen bir yaratık,umacı,hayale t.:KARAKONCOLOS
Çoğu kıldan dokunmuş büyük çuval.: HARAR
Çoğulcu.: PLÜRALİST
Çoğunluğu Türk soyundan olan ve Polonya topraklarında oturan Musevi topluluğu.:KARAİMLER
Çoğunlukla akaryakıt gibi sıvı maddeleri taşımada kullanılan,silindir biçiminde,metalden büyük kap.: GALON
Çoğunlukla bir kütleyi çok daha küçük bir kütle yardımıyla tutmaya yarayan alet.:BASKÜL
Çoğunlukla döşemelik olarak kullanılan,keten veya ipek karışımı bir kumaş.: DAMASKO
Çoğunlukla hidrojen veya helyumla şişirilmiş güdümlü balon.:ZEPLİN
Çoğunlukla imaretlerde yoksullara verilen kepekli undan yapılmış pideye benzer bir tür ekmek.: FODLA
Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan,içinde ızgarası bulunan,ayaklı ve taşınır ocak.:MALTIZ
Çoğunlukla yüzey sularından yoksun mağaralarla ve yer altı ırmaklarıyla örülü kıraç ve kayalık arazi. : KARST
Çok acıklı olay.: HAİLE
Çok anlamlı bir kelimeye her defasında başka bir anlam yükleyerek birbirine yakın birkaç yerde kullanma. : CİNAS
Çok az kaldı anlamında bir sözcük.:RAMAK
Çok beyaz.:APAK
Çok bilinen bir sözü veya atasözünü biraz değiştirip eklemeler yaparak güncel sorunları belirten cümle.:LAFORİZMA
Çok bükümlü ipliklerle dokunan ve kendine özgü dalgalı bir görünümü olan kumaş.:KREP
Çok eski bir geçmişi olan ve kimi Şinto törenlerinde yapılan dinsel Japon dansı. : KAGURA
Çok eski bir tarihi anlatır. : Fİ
Çok gizli.:EKTEM
Çok güzel,en güzel.:AHSEN
Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi. : SKAVUT
Çok hücreli canlılarda hücrenin belli evrelerden geçerek çoğalması.:KARYOKİNE Z
Çok iğneli olta takımı. : ÇAPARİ
Çok iğneli uzun balık oltası. : PARAKA
Çok ince bir yün cinsi. : KAŞMİR
Çok ince toz tanesi.: TOZAN
Çok ince ve çok seyrek muslin yada pamuklu bez. : ADATİS
Çok iri ve kaba şey.: LENDUHA
Çok kaynatılarak koyulaştırılmış şerbet.:ŞURUP
Çok kepekli un. : PASPAL
Çok kısa boylu,bücür.:BODUR
Çok öfkeli.Kötü ve korkunç cin. : İFRİT
Çok övünen. : FAHUR
Çok parlak.: BER
Çok pullu,gümüş renkte,beyaz etli bir balık.:KEFAL
Çok rüzgarlı yer.: TOZKOPARAN
Çok sesli müzikte bir beste.: FÜG
Çok süslü giyinen ve modaya düşkün kadın. : KOKET
Çok şey bilen,her şeyden anlayan.:HEZARFEN
Çok şiddetli ve çevrintili bir yel. : KASIRGA
Çok tanrıcılık. : PAGANİZM
Çok tanrılı dinden olan kimse. : PAGAN
Çok tehlikeli bir köpek balığı türü. : HARHARYAS
Çok üşümek.:BUYMAK
Çok verimli,bol,eksiksiz .: ONGUN
Çok yırtıcı bir deniz balığı.:MURANA
Çok yiyen,obur.:HIRA
Çok yorulmak. : TELESİMEK
Çok zaman tahıl,kepek ve keten tohumu karışımından oluşan at yemi. : MAŞ
Çokluk. : KESRET
Çorak toprak. : KEPİR
Çorba gibi yiyeceklere lezzet kazandırmak için un ve yağla yapılan sosa verilen ad. : MEYANE : MİYANE
Çorum bezi de denilen ve geleneksel el tezgahlarında dokunan bir tür bez.:KENEFİ
Çorum ilinde,Hitit Uygarlığını aydınlatan ünlü höyük.:ALACAHÖYÜK
Çorum’da,Hititler döneminde yapılmış açık hava tapınağı.: YAZILIKAYA
Çorum’un Mecitözü ilçesinde bir kaplıca.: BEKE
Çorumun Alaca ilçesinde ünlü bir höyük. : ESKİYAPAR
Çöl bölgelerinde bazı çukurların tabanını kaplayan tuzlu ve killi toprak.: TAKİR
Çöl bölgelerinde yaşayan bir sürüngen türü. : SKİNK
Çöl.:BEYABAN
Çölde fırtına sonucu tepecikler halinde yığılan kum kütlesi.:KAUR
Çölde işaret için konulan taşlar. : ARAM
Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgarların yığdığı kum tepesi.Kumul./Buzul : EKSİBE.
Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgarların yığdığı kum tepesi. : KUMUL
Çözgü ve atkının kumaş yüzeyi üzerinde kendiliğinden bir desen oluşturduğu her tür kumaşa verilen ad. : FASONE
Çözgü veya atkının kumaş yüzeyi üzerinde,kendiliğind en desen oluşturduğu her tür kumaş.:FASONE
Çözgü. :ARIŞ
Çözgüsü ipek veya sentetik elyaf,atkısı kalın pamuk veya yün olan kumaş. : BENGALİN
Çubuk veya kamıştan yapılmış bağ ve bahçe kulübesi.: HUĞ
Çuha kumaşının sarıldığı top.: PASTAV
Çukur yer.: ESİK
Çulluk. : BEKAS
Çürütülmüş tütünden yapılan ve buruna çekilen keyif verici toz. : ENFİYE
D
Dadı. : TAYA
Dağ geçidi.: AŞIT
Dağ keçisi. : ELİK: YAĞMURCA
Dağ kırlangıcı da denilen küçük bir kuş. : EBREHE
Dağ kırlangıcı denilen küçük bir kuş ,Keçisağan.:EBABİL : EBREHE
Dağ lalesi.Manisa lalesi: ANEMON
Dağ servi’si. : SEDİR : ARAR
Dağ sırtlarında davarların yatırıldığı düz,rüzgar almayan kuytu yer.: ARKAÇ
Dağ sırtlarında geçit veren çukur yer.Dağ üzerindeki yüksek geçit. : BELEN
Dağ tavuğu. : ÇİL
Dağ yürüyüşü. : TREKKİNG
Dağcılık. :ALPİNİZM
Dağılma, : İNFİSAH
Dağıtıcı.:MÜVEZZİ
Dağıtım.:TEVZİ
Dağlarda yetişen,rengi hafif yeşil bir çeşit yaban soğanı.:KÖMÜREN
Dağların oyuk,kuytu yerleri.: KEPEZ
Dağlık yer.:CEBELİSTAN
Daha çok ayakkabı yapılan bir çeşit sağlam ve parlak kumaş.:KARAMANDOLA
Daha çok hayvan postundan yapılan bir başlık türü.:BÖRK
Daha çok kadınların bluz üzerine giydikleri yelek. : JİLE
Daha çok Karadeniz yöresinde giyilen bir tür erkek ayakkabısı. : ÇAPULA
Daha çok Nil ırmağında kullanılan bir tür küçük gemi. : FELUKA
Daha çok radyo ile yayımlanmak için hazırlanmış,genellik le güldürü niteliğinde kısa oyun. KEÇ
Daha çok tahıl tarlalarında görülen mor çiçekli bir bitki,mavi kantaron. / Peygamber çiçeğine verilen ad : BELEMİR
Daha çok Türkmen oymakları arasında rastlanan bir tür kukla oyunu. : KARAÇOR
Daha iyi. : EVLA
Daha sonra.:BİLAHARE
Dahi. : ÖKE
Dal ve budak kırpıntısı.:ÇIRPI
Dalan.,çıkar topluluğu. : LOBİ
Dalga dalga renkli çizgiler.:MENEVİŞ
Dalga. : TALAZ
Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir tür kumaş,hareli kumaş.: MUARE
Dalla örtülü, çalı çırpıdan yapılmış kulübe,çardak. : ALACIK
Dallardan örülmüş büyük sepet.:ÇİTEN
Dalları çok çatallı ve sapları odunsu bir bitki.:ÇALI
Dalsız budaksız ağaç. : KABAŞ
Dalyanın kapak yeri.: BASARNA
Damak zevki olan.Yemekten ve içkiden anlayan,bunların tadına varabilen kimse. : GURME
Damar sertliği. :ARTERYOSKLEROZ
Damarlı ve yarı saydam bir taş,balgam taşı. : ONİKS
Damıtmaya yarar araç,damıtıcı.:İMBİK
Damla. : KATRE
Danışma kurulu.: ŞURA
Danışma.:İSTİŞARE
Danimarka,İsveç ve Norveç’in küçük para birimi. : ÖRE
Danimarka’nın para birimi.:KRON
Dans adımı. : EŞAPE
Dans düzenleme sanatı. : KOREOGRAFİ
Dantel ve nakış ipliği yumağı. :KUKA
Dar geçit,boğaz. ERBENT
Dar tentene. : OYA
Dar ve ensiz tahta.: TİRİZ
Dar ve kapalı yerlerde duyulan kaygı veya korku,kapalı yer korkusu.: KLOSTROFOBİ
Dar,uzun ve hafif bir yarış kayığı,kik.:FUTA
Darıdan yapılan şarabın kımızla karıştırılmasıyla elde edilen eski Türk içkisine verilen ad.: TARASUN
Datça’daki eski çağ kenti. : KNİDOS
Dava. : ARANÇ
Davar ağılı.:KOM
Davet eden,çağıran. : DAİ
Davranışçılık.:BEHAV YORİZM
Dayanak,yardımcı. : MEDAR
Dedeler,atalar. : ECDAT
Dedikodu etme. : NEMİME
Dedikodu.Bir kişinin gıyabında ileri geri konuşmak. : GIYBET
Dedikoducu. : NEMMAL
Defterler. EFATİR
Değerini,önemini yitirmiş. : KADÜK
Değerli eşya,kumaş,mücevher v.s. alınıp satılan kapalı çarşı.:BEDESTEN
Değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık,saflık ve değer derecesi ölçüsü. : MİYAR
Değerli olan,zebercet adını taşıyan silikat.: OLİVİN
Değerli olmayan maden veya taşlardan yapılmış takı,süs eşyası.:BİJUTERİ
Değerli taşlarla donanmış. : MURASSA
Değerli tespih taşı.(Deniz filinin dişinden yapılan). : NAKA
Değersiz,önemsiz.:NA ÇİZ
Değirmen suyunu başka yöne akıtmak için yapılan düzen.: SAVAK
Değirmen taşına buğdayı akıtan oluk.:ARD
Değirmen taşının ekseni. EPEK
Değirmen. : AS
Değiş tokuş da üste verilen şey. : ABRA
Değiş tokuş. : MÜBADELE
Değiş,mal değişi,trampa.:TROK
Değişik renkli çiçekleri ve rozet yaprakları olan, dere kenarlarında da yetişen bir süs bitkisi.: ÇUHA ÇİÇEĞİ
Değişik biçim.:VERSİYON
Değişik boyda , sert ağaçtan yapılmış tuşlardan oluşan bir Afrika çalgısı. : BALAFON
Değişik çağları birbirine karıştırma,bir olayın çağıyla ilgili yanılma. : ANAKRONİZM
Değişik çağları birbirine karıştırma,bir olayın çağıyla ilgili yanılma.:ANAKRONİZM
Değişik genetik kökenli çeşitli hücrelerden oluşan organizma.:KİMERA
Değişik renklerde üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına bir desen yapılan değerli taş.:KAME
Değişik renkli üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına kabartma bir desen yapılan değerli bir taş.. : KAME
Değişik renkte boya kullanılarak,kumaş üzerine desen ve zemin basma işlemiyle bu işleme uğratılan ipekli,yünlü vs kumaş. : EMPRİME
Değişik sayıda akortlu tahta yada metal çubukların gam sırasıyla dizilmesinden oluşan iki değnekle vurularak çalınan bir çalgı. : KSİLOFON
Değişik şekillerde kesilmiş,yağda veya fırında kızartılmış ekmek.:KRUTON
Değişik tonlarda boyama. : RÖFLE
Değişik türlerden,çoğunlukla yabanıl ağaç,ağaççık ve çalıların deneysel yetiştirilmesine ayrılmış park veya alan. : ARBORETUM
Değişim cetveli,grafik. İYAGRAM
Değiştirgeç. : RÖLE
Dekoratif bir dikiş türü. : REÇME
Dekoratif demir işçiliği. : FERFORJE
Delege . : MURAHHAS
Delgeç. : MATKAP
Delikanlı.Yakışıklı erkek:CİVAN
Delikli kepçe.:KEVGİR
Delikli örgü,gözenek.: AJUR
Delil,kanıt,ispat.:B URHAN
Delilik.:CİNNET.:CÜN UN
Deliorman,Dobruca, Besarabya ve Ukrayna’da oturan Hıristiyan Ortodoks Türklere verilen ad.:GAGAVUZ
Delme.: PERFORAJ
Delta : ÇATALAĞIZ
Demir atmış gemi. : RASİ
Demir kiriş. : PUTREL
Demir şiş. : SİH
Demir yada tahta üzerindeki boya,pas gibi şeyleri çıkarmakta kullanılan çelik araç.:RASPA
Demirci aracı. : ÖRS
Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç. : AÇKI
Demirin simgesi. : FE
Demiryollarında gündüz mekanik olarak bir kolla gece kırmızı ışıkla işaret veren alet. EMAFOR
Demiryollarında traverslerin altına,şoselerde düzeltilmiş toprak üzerine döşenen taş kırıkları.:BALAST
Demokrasi. : ELERKİ
Demre’de (Yeni adı Kale) yaşadığına ve Noel Baba olduğuna inanılan ve adı efsaneleşen Aziz. :AYANİKOLA
Den dolayı,..den ötürü anlamında eski bir sözcük.: BİNAEN
Denek taşı.: MİHENK
Denetleme,denetim.: TEFTİŞ
Denetleme. : MURAKABE
Deney üstü. : TRANSANDANTAL
Denge,ölçü. : MUVAZENE
Dengesini ustalıkla korurken top,bıçak,tabak gibi nesneleri havaya atıp tutarak gösteri yapan sanatçı.: JONGLÖR
Deniz anası. : MEDÜZ
Deniz ataşesi. : ATAŞENAVAL
Deniz avcılığında kullanılan ince daldan örülü sepet. : KİRTİL
Deniz ayısı da denilen ve soğuk güney denizlerinde yaşayan fok türü. : OTARİ
Deniz bilim. ŞİNOGRAFİ
Deniz derinliğini ölçme işi (Batimetre). : İSKANDİL
Deniz diplerinde inceleme yapmak için kullanılan araç.:BATİSKAF
Deniz içinde zincirlerin birbirine dolaşması. : ISPARMAÇA
Deniz kenarında salaş ve dam gibi barınılacak yer.:KAVALA
Deniz kırlangıcı.:BALIKÇIN
Deniz kızı.: SİRER
Deniz kuşlarının gübre olarak kullanılan pisliği. : GUANO
Deniz tarafından ırmak ağızlarında yada akarsuların kazdığı derin vadilerin aşağı kesimlerinde oluşan yüksek kenarlı kıyı biçimi. : RİA
Deniz taşıtlarını yönetmek.:ABRAMAK
Deniz taşıtlarının pervanesi. : USKUR
Deniz tedavisi.:TALASOTERA Pİ
Deniz teknelerinin iç yanları.: ALABANDA
Deniz veya denizcilikle ilgili.:BAHRİ
Deniz yolculuklarında geminin veya yükünün gördüğü zarar.. : AVARYA
Deniz,göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer.: BALIKLAVA
Deniz,göl ve ırmaklarda kıyılara yakın yerlerde ağ ve kazıklarla oluşturulan,balık avlama yeri. ALYAN
Deniz.:BAHİR
Denizaltında dinleme aygıtı. : SONAR
Denizcilik dilinde aşağıda,alt anlamında kullanılan söz.Gemiyi baştan yada kıçtan halatla karaya bağlama. : ABAŞO
Denizcilik dilinde yelken indirmeye verilen ad.:MAYNA
Denizcilikte çok durgun deniz ve hava.: BONAÇA
Denizcilikte iki halatı ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi.:MATİZ
Denizcilikte safra anlamında kullanılan sözcük.:BALAST
Denizcilikte ve havacılıkta kullanılan radyo seyir sistemi.: LORAN
Denizcilikte yedek halat. : PERMEÇE
Denizcilikte,çekilme kte veya indirilmekte olan bir halatı veya zinciri bir yere bağlamak için verilen komut.: ABOSA
Denizde ada.:CEZİRE
Denizde ağır cisimleri kaldırmaya,batık gemileri çıkarma veya askıya almaya yarayan,su kesimi az,vinçli tekne yada duba. : ALGARNA
Denizde batmış olan bir geminin,bir nesnenin yerini ve durumunu ses dalgalarıyla saptayan sistem. ONAR
Denizde yada kıyıda buz tabakasıyla örtülü olan kesim. : BANKİZ
Denizde yaşayan,Latince adı Noctulica Milliaris olan,dokunulduğunda ateş böceği gibi ışık saçan plankton.(Milyonlarc ası bir araya gelince geceleri bir balık veya bir kayık çarptığında ışık saçarlar).:YAKAMOZ
Denizde yol göstermeye,bir tehlikeyi veya geçiş yolunu haber vermeye yarayan yüzer cisim.:ŞAMANDIRA
Denizde yosunlu sazlı yer.:ÇEPEZ
Denize uzanan dar ve alçak kara parçası. İL
Denizin çekilmesi.:CEZİR
Denizlerin çekilmesiyle oluşan bölge. : NERİTEL
Denizli yöresinde kına gecesinde gelin için okunan maniye verilen ad. : OKŞAMA
Denk,uygun. : MÜTEVAZİN
Deprem bilim.: SİSMOLOJİ
Deprem dalgası.: TSUNAMİ
Derbeder,başıboş yaşayış. : BOHEM
Derbeder. : HARABATİ
Derebeylik düzeninde bir vasala senyörce verilen toprak veya mal. : FİEF
Derebeylikte toprakla beraber satılan köle. : SERF
Deri dokusunun anormal büyüyüp yağlanmasıyla oluşan kabarcık.:ET BENİ
Deri hastalığı. : LİKEN
Deri tüberkülozu. : SIRACA
Deri üzerine uygulamaya özgü hamur kıvamında ilaç. : PAT
Deride,sinirler boyunca,özellikle gövde,bacak ve yüzde bir takım ağrılı fiskelerin dökülmesiyle beliren mikroplu bir hastalık : ZONA
Deriden yapılmış kalkan. : DARAKA
Deriden yapılmış torba. AĞAR
Derilerin içine batırıldığı tanenli bitki suyu. : TETERİ
Derin sular. : ABİSAL
Derin vadi. : KANYON
Derinin yağ bezi ve ter bezi salgılarının anormal artışı. : SEBORE
Derinleştirme. : TAMİK : İKAR
Derinliği aynı olan sığ su alanı. : FİLET
Derinliği az metal kap. : SAHAN
Derinliğine,iyice.En ine boyuna:. ARİZAMİK
Derinlik ölçme aracı. : SONDA
Derinlik., aptallık. : AMAKAT
Derisinden kürk yapılan bir kır sansarı. : FERSAN
Deriyi kullanılabilecek duruma getiren kişi,sepici,tabak. EBBAĞ
Deriyle kaplı bir çeşit eskimo kayığı. : UMİAK
Deriyle kaplı bir çeşit Eskimo kayığı.:UMİAK
Derli toplu,özenli,düzgün, temiz. : NETA
Ders verme.:TAKRİR
Dervişlerin bulunduğu yer. : DERGAH
Dervişlerin giydikleri tiftikten yapılmış ince külah.ARAKİYE
Desibel. : DB
Destan. : EPOPE : DASİTAN
Destansı. : EPİK
Deve semeri. : HAVUT
Deve yavrusu. : POTUK
Devegiller familyasından,sırtın da besin depo etmeye yarayan tek hörgücü bulunan bir memeli türü.: HECİN
Deveyi çöktürmek için çıkarılan ses.:IH
Devinbilimi. : DİNAMİK
Devirler,çağlar. EVRAN
Devlet hazinesi.:BEYTÜLMAL
Devlet hazinesi.:MİRİ
Devlet malı,beylik. : MİRİ
Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge.:BAREM
Devlet yönetiminde akrabalara ve özellikle yeğenlere yapılan iltimas.:NEPOTİZM
Devletçe koruma altına alınmış tarihi yer veya bölge. İT
Devletçe para,senet ve tahvil çıkarma,piyasaya sürme.:EMİSYON
Devletçe verginin kesildiğini gösteren etiket.:BANDROL
Devletçilik. : ETATİZM
Devletin merkeziyetçiliğini savunan kimse. : JAKOBEN
Devletler hukukunda bir ulusun hangi devlete bağlanacağıyla ilgili oylama. LEBİSİT
Dış evlilik.:EGZOGAMİ
Dış mahalleler.:VAROŞ
Dıştan sağlanan her türlü maddeye karşı fiziksel ve ruhsal bir bağımlılık duyan kimse. : TOKSİMAN
Dibek. : SOKU
Difteri.: KUŞ PALAZI
Diğer bir olayın belirli bir büyüklüğüne karşılık bulan bir olayın yaklaşık büyüklüğünü bulma amacını güden işlem.: REGRESİON
Dijital Video Disk’in kısaltması. VD
Dik yerlerden inen buzullarda,derin yarılmalar nedeniyle buz parçalarının koparak aşağıya düşmesi. ERAK
Dik,sarp. : YALMAN
Dikdörtgen bir masada oynanan minyatür futbol oyunu.: LANGIRT
Diken. : NİŞ
Dikenli çalı. : KEVEN
Dikenli,sert pullu,kısa ve geniş,siyaha yakın esmer bir balık.:ÇOTİRA
Dikilitaş. : OBELİSK
Dikişte hata. : POT
Dikme.Dik. : AMUT
Dil bilgisi.:GRAMER
Dil tutukluğu. :ANARTRİ
Dilde tutukluk,kekemelik. : REKAKET
Dilek. : KAM
Dilekçe. : ARZUHAL
Dilenci.: GOYGOYCU
Dili tutuk olan,kekeme.:REKİK
Dilsiz,sessiz.:EBKEM
Din adına yapılan savaş.:GAZA
Din büyüklerinin yada tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikaye. : MENKIBE
Din dışı. : LADİNİ
Din işleriyle uğraşanların mesleği. : İLMİYE
Din kurallarını öğretmek için yazılmış kitap.:İLMİHAL
Din uğruna yapılan savaş.:CİHAT
Dindar Yahudilerin başlarını örttükleri takke.:KİPPA
Dingil. : AKS
Dini bakımdan İngiliz kilisesine bağlı kimse.:ANGLİKAN
Dini ezgi veya kaynağı dini olan orkestra parçası.: KORAL
Dini ezgi yada kaynağı dini ezgi olan orkestra parçası.::KORAL
Dini tören masası.: SUNAK
Dini,felsefi ve politik bir öğretim sistemini meydana getiren dogma ve kavramların bütünü,öğreti. OKTRİN
Dinlenme salonu. : ODİTORYUM
Dinler. : EDYAN
Dinsel yada yarı dinsel bir konu üzerine bestelenen büyük ölçekli müzik yapıtına verilen ad. : ORATORYO
Dinsel inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda çıkacağına inanılan yalancı.: DECCAL
Dinsel tören ve kuralları.,mason töreni. Ritüel. : RİT
Dip not. : HAŞİYE
Diploma.:BRÖVE
Dipten dallanan bir süs bitkisi. : MAZI
Direk.Yapıda kullanılan dört köşe yada yuvarlak,kalınca sırık. : MERTEK
Dirgen,yaba.:ANADUT
Diş çıkarma. : ISNAN
Diş diplerinde ve kaplarda oluşan kireç tabakası. : KEFEKİ
Diş kiri,diş pası. ESEK
Diş köklerini kaplayan sert madde.: SEMAN
Dişçilikte kullanılan,cıva ile bakır veya cıva,gümüş ve kalay bileşiği.:AMALGAM
Dişçilikte kullanılan,cıva ve bakır yada cıva,gümüş ve kalay bileşiği. : AMALGAM
Dişi at. : KISRAK
Dişi bizon ile boğanın çiftleşmesinden doğan melez hayvan. : KATOLO
Dişi deve. NAKA: MAYA: ARVANA
Dişi geyik. : MARAL
Divan edebiyatında içkiyi ve içkili toplantıları övmek için yazılan şiir türü. AKİNAME
Divan edebiyatında kaside veya gazelin ilk beyti.:MATLA
Divan edebiyatında sevgilinin kaşı,kirpiği,bakışı için kullanılan benzetme,: TİG
Divan edebiyatında şehzadelerin sünnet düğünleriyle hanım sultanların doğum ve evlenme törenlerini anlatan yapıtlara verilen ad. : SURNAME
Divan şiirinde her beytin son sözcüğünü,sonraki beytin ilk sözcüğü yapma biçiminde ortaya çıkan söz sanatı. : İADELİ
Divan şiirinde uyakta tesis adıyla anılan eliften önceki sessiz harfin harekesi. : RES
Divit.yazı hokkası. : AME
Diyalektik. :EYTİŞİM
Diyalog halinde yazılmış,genellikle eğlendirici sahne eseri : SKEÇ
Diyarbakır yöresine özgü sütle yapılan bir hamur tatlısı. : NURİYE
Diyarbakır’ın eski adı. : AMİD : AMED
Diyelim ki,tutalım ki. : BİLFARZ
Diyezli ve bemollü bir sesin eski duruma getirilmesini gösteren nota işareti.:BEKAR
Diz meniski travması. : MENİSKUS
Dizanteri. : KANLI BASUR
Dizginleri koyuverilmiş bir atın dört nala koşması.Süvari akını.:ILGAR
Dizi,sıra. : NAF
Dizicilerin harfleri içine yerleştirdikleri demir yuva. : KUMPAS
Dogma. : NAS : İNAK
Doğa seslerine benzer seslerle yapılan sözcük ses yansıması,yansıma. NOMATOPE
Doğacak çocuğu ana rahminden çekmeye yarayan aygıt.:LAVTA
Doğaçlama tiyatro. : TULUAT
Doğada ve toplumda nitelikle ilgili değişmelerin yavaş yavaş değil,birdenbire olması.:MUTASYON
Doğada,kemik dokusunda bulunan,içinde flüor veya klor olan doğal kalsiyum fosfat.:APATİT
Doğadaki canlıların birbiriyle ve çevreyle ilişkilerini inceleyen bilim dalı. : EKOLOJİ
Doğal hidratlı manganez ve kalsiyum silikat.: İNEZİT
Doğal olarak böğürleri kalçalara doğru daralan at için kullanılan sözcük : LAĞAR
Doğal set. : SEKİ
Doğalcılık.:NATÜRALİ ZM
Doğalgaz,elektrik gibi şeylerin kullanılan miktarını ölçen alet.: SAYAÇ
Doğalgazın ikinci önemli bileşeni olan hidrokarbon.:ETAN
Doğanın bilgisine büyüsel işlemlerle varılabileceği inancı. : ÖKÜLTİZM
Doğayı gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil,ondan edinilen izlenimin ölçüsüne göre anlatan;doğrudan doğruya gerçeği,nesneyi değil de,onun sanatçıda uyandırdığı duyumları veren sanat akımı.:EMPRESYONİZM
Doğramacılıkta kereste olarak kullanılan,sıkıştırı lmış talaş ve yongadan yapılan tahta. UNTA
Doğru yolu arama.:HİDAYET
Doğru,gerçek.:ÇIN
Doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak yalnızca hareketlerin sonuçları ve başarıları ile değerlendiren öğreti. RAGMATİZM
Doğu Karadeniz Bölgesinde tulum eşliğinde horon oynayarak yapılan geleneksel eğlence. : VARTAVAR
Doğu Afrika’da yaşayan bir antilop.:GERENUK
Doğu Afrika’da yaşayan göçebe bir halk.:MASAİLER
Doğu Anadolu ile Azerbaycan’da çalınan bir çalgı türü.: TAR
Doğu Anadolu’da bir göl.:ARİN
Doğu Anadolu’da kullanılan bir küçük zurna.:MEY
Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna.: MEY
Doğu Anadolu’dan doğarak Hazar’a dökülen bir ırmak. : ARAS
Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu. :TAMZARA : MEYROKİ
Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu. EPE
Doğu Anadolu’ya özgü,halay türü bir halk oyunu. EPE
Doğu Asya’da bir ırmak. : YALU
Doğu Karadeniz kıyı bölgesinde yetişen bir koyun türü.:KARAYAKA
Doğu Karadeniz dağlarında,fundalıkl arda yetişen,2-
Doğu Karadeniz kıyı bölgesinde yetişen,uzun kuyruklu,beyaz renkli bir koyun ırkına verilen ad. : KARAYAKA
Doğu Karadeniz’de ünlü bir yayla. : VERÇENİK
Doğu Karadeniz’de özellikle Rize yöresinde dokunan çamaşırlık ince bez. : FERETİKO
Doğu Karadeniz’in dağlık kesimlerinde yaşayanların giydiği,bacağı çorap gibi saran bir tür çizme. : SABUK
Doğu kiliselerinde ermişlerin tahta pano üzerine yapılan resimlerine verilen ad.:İKONA
Doğu masal ve efsanelerinde kötü ve korkunç cin.:İFRİT
Doğu müziklerinde eserler arası çalınan parça. : ARANAĞME
Doğu Timor’un başkenti. : DİLİ
Doğu ülkelerinde yaşayan Yunan asıllılara verilen ad.: RUM
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da konar göçerlerin kıl çadırından oluşan yayla yerleşmesine verilen ad. : ZOMA
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü,tavuk eti,sarımsak ve ekmekle yapılan bir çeşit pilav. ENGESER
Doğum meleği.:AYZIT
Doğum sancısı.:BURU
Doğumdan altı ay sonraya kadar olan erkek yada dişi at yada eşek yavrusu. : KULUN
Doğurması yakın olan hamile kadın. : AĞIRAYAK
Doğuştan kör. ARİR
Doğuştancılık. : NATİVİZM
Doktorların kulaklarına takarak insanların iç organlarını dinlemek için kullandıkları tıbbi alet. TETESKOP
Doku ölümü.:NEKROZ
Dokubilim. : HİSTOLOJİ
Dokuma tezgahı çerçevelerinin gücü tellerine takılan ve içinden çözgü ipliği geçen küçük halka.. : NİRE
Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan,demirden veya ağaçtan yapılmış dişli araç.: KİRKİT
Dokumacılıkta atkıların geçirildiği uzunlamasına ipler : ÇÖZGÜ
Dokumacılıkta kullanılan unlu yada çirişli sıvı.:HAŞIL
Dokumacılıkta mekikle enine atılan iplik. :ATKI
Dokuması kalın,sık ve yumuşak,bir tür pamuklu bez.: PAZEN
Dokunmuş kumaşlardaki tarak izlerini yok etmek için bu kumaşları bir bıçaktan geçirme işlemi.Sanayide kimi metalleri ve yüzeyleri parlatma. : POLİSAJ
Dokusunda altın ve gümüş renkte tellerin çoğunlukta olduğu kumaş.:LAME
Dokuz dereceden oluşan,depremlerin gücünü ölçme birimi.:RİCHTER
Dokuz milimetre çapında,İngiliz yapısı,hafif,kullanı şı kolay bir tür makineli tüfek. TEN
Dokuzuncu İsrail kralı. : YORAM
Dolama.Parmak çıbanı. : ETYARAN
Dolandırıcı.:AYYAR
Dolaşma,gezinti.:CEV ELAN
Dolmuş yapan büyük at arabası. : OMNİBÜS
Dolunay,mehtap. ,ayın on dördü : . BEDİZ : AYAS
Dolunayda huyu değişen. : AYSAR
Domalan’da denilen ve patatese benzeyen bir tür mantar.:KEME
Domates.: BANADURA
Domuz yavrusu. : MOZAK
Domuz.:BOCUK
Domuza benzer bir hayvan./ Yaban domuzu. : PEKARİ
Don Kişot’un atının adı : ROSİNANTE
Don,şalvar. : TUMAN
Donanım. : TEÇHİZAT
Donanma. : ARMADA
Dondurulmuş meyve suyundan yapılan bir tür pelte. : ELMASİYE
Dondurulmuş yada buzlu olarak hazırlanan içecek.:FRAPE
Dost,yakın arkadaş.:ENİS
Dostlar,arkadaşlar. : İHVAN
Dökme demir,font. : PİK
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl. : ALAZA
Dökülen yaprak. : HAZAL
Dökümcülerin kullandığı ağaçtan yapılmış kalıp. : SAÇULA
Döl verme yetkinliğine eren,baliğ.:ERİN
Döl yolu. : VAGİNA
Dönbaba,turna gagası gibi adlar da verilen ve yapraklı dalları Ege Bölgesinde sebze olarak kullanılan otsu bir bitki.:İĞNELİK
Döneç. : ROTOR
Dönek,uğursuz. : ALABACAK
Dönemeç.:BÜK
Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü.:EVLEK
Dönüşümcülük. : TRANSFORMİZM
Dört bölükten kurulan,bir binbaşının komutasında bulunan asker birliği.:TABUR
Dört Japon çiçek süsleme okulundan biri. : KO
Dört köşe yelkenlerin yan yakalarına,alt tarafa doğru bağlanan halat.: BORİNA
Dört tekerlekli,çift körüklü bir tür binek at arabası.:LANDO
Dört tekerlekli,hafif,bir tür gezinti arabası.:KALESKA
Dört tekerlekli,içinde dingillere paralel olarak düzenlenmiş karşılıklı iki oturma sırası bulunan üstü açılıp kapanabilen çift körüklü binek arabası. : LANDO: LANDON
Dört telli bağlama.:BULGARİ
Dört yaşına kadar olan dişi manda.:EVERE
Dört. : CIHAR
Dörtte bir,çeyrek anlamında eski sözcük. : RUBA
Döşeme gereci plastik madde. : MARLEY
Döşeme sıvası.: ŞAP
Dövülmüş et,bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte. : ORUK
Dövülmüş sarımsak,yumurta sarısı ve zeytinyağından oluşan soğuk sos.: AYOLİ
Dövüşemeyecek duruma gelen bir boksörün karşılaşmayı bırakması. : ABONDONE
Duacı. Aİ
Dul kadınlar. : ERAMİL
Duman rengi. : FÜME
Duman. UHAN
Dumanda kurutulmuş et,balık veya peynir.:FÜME
Dumanı toplayıp bacaya vermeye yarayan çıkıntı. AVLUMBAZ
Durağan yıldız. ABİTE
Durgun su. : RAKİT
Durum. : HALET
Duvar içindeki oyuk,raf,: NİŞ
Duvar lambası. : APLİK
Duvar örülürken büyük taşların arasına konan ufak taşlar. : HELİK
Duvar ve tavan süslemeleri yapan usta.:NAKKAŞ
Duvarcıların doğrultu bulmakta kullandıkları şakul ipi. : PERESE
Duvardaki taş yada tuğla sırası.:REDE
Duvarı berkitmek için taşların arasına yatay olarak yerleştirilen direk.: HATIL
Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan ve çiçek resimleriyle bezeli pişmiş balçık levha,fayans.:ÇİNİ
Duyarga,dokunma duyusu. : LAMİSE
Duygu kapanıklığı. : APATİ
Duygulu. : MÜTEHASSİS
Duygusal,hikayeli türkü./ Serbest biçimli,romantik,müz ik araçlarıyla çalınan yada şarkı olarak okunan yapıt. : BALLAD
Duygusuz,kayıtsız,uy uşuk. : APATİK
Düdenden daha geniş olan çukurlara verilen ad.:UVALA
Düğme ve süs eşyası yapımında kullanılan bir deniz kabuklusu. : ABALON
Düğün armağanı. : SAÇI
Düğünde oyundan sonra davulcunun topladığı para. : ŞABAŞ
Düğüne çağrılanlara düğün sahibince verilen hediye. : DÜRÜ
Dümen kolu. : YEKE
Dünya çapında.:CİHANŞÜMUL
Dünya ile ahret. AREYN
Dünya ve dünya ile ilgili her şey.:MASİVA
Dünyaca ünlü bir çevre örgütü.:GREENPEACE
Dünyanın Yedi harikasından biri sayılan Bodrum’daki anıtmezarıyla ünlü Kayra kralı. : MAUSOLOS
Dünyanın yedi harikasından biri olan Babil asma bahçelerini yaptıran efsanevi Asur kraliçesi. EMİRAMİS
Dünyanın bütün denizlerine yayılmış bir yumuşakça cinsi.:ERATO
Dünyanın büyük bir kısmını eline geçiren.:CİHANGİR
Dünyanın ilk nükleer denizaltısının adı.: NAUTİLUS
Dürbün.:IRAKGÖRÜR : BAKAÇ
Düş gücü.:MUHAYYİLE
Düşkünler evi. ARÜLACEZE
Düşkünlük,tutku. : İPTİLA
Düşman. : YAĞI : ADU
Düşmanlık. : ADAVET
Düşme. UKUT
Düşsel.:FANTASTİK
Düşük nitelikli,kötü anlamında argo sözcük. ANDİK
Düşük sıcaklıklı bir yanardağ patlaması sonucunda ortaya çıkan küçük krater. : MAAR
Düşünceden çok,canlı duygulara ve aşka dayanan sanat eserleri için kullanılan eski bir sözcük.:GARAMİ
Düşünceleri şeriat ilkelerine aykırı görüldüğünden,Memlük sultanının buyruğu üzerine,Halep’te derisi yüzülerek öldürülmüş olan Türk tasavvuf şairi.(14. asır). :NESİMİ
Düşünme gücü. : KARİHA
Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay. : İRONİ
Düşünüş biçimi. : MANTALİTE
Düz dam,taraça. : ŞATU
Düz dokunmuş açık saman renginde bir tür ipek kumaş. : SADAKOR
Düz duruma getirme,düzleme.: TESVİYE
Düz kenarlı şapka. : KANOTİYE
Düz nehir gemisi. : TOMBAZ
Düz tepeli,sarp yamaçlı dağ,masadağ. : MESA
Düz veya desenli bir kumaştan kesilmiş motiflerin bir başka kumaşa işlenmiş durumu.:APLİKE
Düz veya desenli kumaştan kesilmiş motiflerin bir başka kumaşa işlenmiş durumu.:APLİKE
Düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket : SETRE
Düz yazıda yapılan uyak. ECİ
Düz,engebesiz toprak parçası.: DÖLEK
Düzen,hile.: DEK
Düzenleme. : ARANJMAN
Düzenlenmiş arazinin yüzölçümünü bulup planını yapmaya yarayan alet. : TAKEOMETRE
Düzenleyen. : NAZIM
Düzenleyici. : ARANJÖR
Düzenli olarak ekim yapılan arazi. : EKENEK
Düzgün biçilmiş uzun ve ensiz tahta : ÇITA .
Düzgün sarılmış halat yumağı. : RODA
Düzgün söz söyleme kolaylığı. : TALAKAT
Düzgün. : ONAT
E
Ebegümecigillerden bir bitki.:BAMYA
Eczacılık. : İSPENÇİYARİ
Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bir bitki.:KARAYA
Eczacılıkta,parfümer ide kullanılan ve çiçeklerden çıkarılan sarımtırak yağ. : LANOLİN
Edat. : İLGEÇ
Edebiyatta bir şiiri yada şiir parçasını şakacı bir anlatıma çevirme.:HEZEL
Edebiyatta birden çok anlamı olan bir kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek,kötüsünü kastetmek.:CİNAS
Edebiyatta,iki yada ikiden daha çok anlamı olan bir sözcüğü yaygın olmayan anlamlarını düşündürecek yolda kullanma sanatı.:İHAM
Edepsiz,şamatacı. : ŞEREMET
Edepsiz,şirret.:ZİLL İMAŞA
Edipler. : UDEBA
Edirne yöresine özgü bir peynir tatlısı.: BELMUŞ
Edirne’de Meriç ırmağı deltasında bir göl.:BÜCÜRMENE
Edirne’nin Enez ilçesinin antik adı. : AİNOS
Efelek de denilen çok yıllık otsu bir bitki.. : LABADA
Efendisinin hizmetinden ayrılan ve serüvenler ardında ülkeyi baştan başa dolaşmaya koyulan samuray.:RONİN
Efes kentinin kurucusu. : ANDROCLE
Efes’te bir tapınak. : SERAPİS
Eflatun,beyaz, kokulu çiçekler açan bir ağaç.:LEYLAK
Efsane köpek.:KITMİR
Efsanelere göre içene ölümsüzlük sağlayan bir su.:ABIHAYAT
Efsanevi Argos kralı.:AGAMEMNON
Efsanevi bir kuş. : SİMURG
Eftalitler’de denilen ve 5. yüzyılda güçlü bir devlet kuran eski Türk ulusu.:AKHUNLAR
Ege bölgesinde Güllük körfezi kıyısında antik bir kent. : İASOS
Ege bölgesinde taze sarı incire verilen ad. : LAP
Ege Bölgesine özgü bir tür zeybek oyunu.: FERAYİ
Ege bölgesine özgü,küçük ama lezzetli bir karides cinsi.: ÇİMÇİM
Ege Denizinin eski adı. : ADALAR DENİZİ
Ege denizinin ilk çağlarda “eski deniz” anlamındaki adı. :ARŞİPEL
Ege kıyılarında,özellikl e İzmir kentinde etkili yerel deniz meltemi. : İMBAT
Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişen,tohumları çok zehirli küçük bir ağaççık.:ZİVİRCİK
Ege ve Akdeniz’de bulunan iri ve büyük bir karides cinsi.:NİKA
Egemenliğini tanıma.:BİAT
Eğerin altındaki belleme. : YUNA
Eğik olarak kesilmiş kenar. : PAH
Eğilim,yönelim.:TAND ANS
Eğim ölçer. : KLİNOMETRE :EKLİMETRE
Eğirmen,kirmen.:İĞ
Eğitim bilimi. : PEDAGOJİ
Eğlenceli,hafif konulu,içinde bestesiz konuşmalar da bulunan sahne yapıtı. PERET
Eğrelti otu,aşk merdiveni.: FUJER
Eğreti dikiş.: TEYEL
Eğretileme.: METAFOR
Eğrilmekte olan yün,keten gibi şeylerin tutturulduğu,bir ucu çatal değnek.: ÖREKE
Ejderha. RAGON
Ek çizgisi,bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm. : YİV
Ek vagon.:FURGON
Ek. : LAHİKA
Eker. : MİBZER
Ekilen biçilen tarlada işçileri idare eden kimseye halk dilinde verilen ad. : EYNERCİ
Ekin biçerken sıralanan işçi takımı.: HON
Ekin biçildikten sonra toprakta kalan köklü sap.: ANIZ
Ekinlerde başak.:KELLE
Ekip gereçleri. : EKİPAJ
Eklembacaklılardan taşlar altında yaşayan zehirli bir böcek.:ÇİYAN
Eklembacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan madde.:KİTİN
Eklemlerdeki ağrılı hastalık. :ARTRİT
Ekler’e benzer bir tür pasta. ROFİTEROL
Ekmek içi,ceviz,zeytinyağı ,sarımsak ve sirke ile yapılan bir tür meze : TARATOR
Ekmek parçası,lokma. : BANAK
Ekmek.:NAN
Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişkeni göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak,teorik çalışmaların deneylerle doğrulanmasını sağlayan matematiksel yöntem.: EKONOMETRİ
Eksen. : MİHVER
Eksiklik,kusur. : NAKISA : AĞMAN
Eksiksiz,kusursuz.:H AZA
Ekşimik.:KESİK
Ekvator Afrika’sında ve Güney Afrika’da yaşayan küçük antilop.:GİB
Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı. : ANONA
Ekvator bölgesinde yetişen bir meyve ağacı.: ANONA
Ekvator kuşağında geniş çayırlara verilen ad. AVANA
Ekvator kuşağındaki geniş çayırlara verilen ad. : SAVANA
Ekvator para birimi. : SÜKRE
Ekvator. : EŞLEK
Ekzama. : MAYASIL
El ile bir çeşit dantel örmek için kullanılan silindir biçimli araç.: KOPANAKİ
El ile dokuma. : PEMAS
El işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi.:KANAVİÇE
El tezgahında bez dokuyan kimse.:ÇULHA
Elazığ yöresine özgü bir halk oyunu. : AVREŞ
Elbise plesi.:BÜZGÜ
Elbise,çamaşır ve örtü gibi şeylere süs olarak dikilen seyrek örgü,tentene. ANTEL
Elbise,çamaşır.:CAME
Elbisede bir tür kol kesimi.:JAPONE
Elçi atanma yazısı. : AGREMAN
Elçiliğe bağlı uzman:. ATAŞE
Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle ilgili olan görevli. : KANÇILARYA
Elçilik veya konsolosluklarda çalışan koruma memuru. : KAVAS
Elde veya makinede işlenmiş süslü şerit.:FİSTO
Elde yün eğirmeye ve bükmeye yarayan ve ipliğin yumak halinde elde edilmesini sağlayan ağaçtan yapılmış bir tür iğ. : KİRMAN : KİRMEN
Eldiven ve giysi yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri. : NAPA
Ele başı. : SERGERDE
Elek ve kalbur üzerinde kalan iri taneler.: İRİNTİ
Elek. : KALBUR
Elektrik direnç birimi. : OM
Elektrik kutusu. : BUAT
Elektrik sıgası birimi. : FARAD
Elektrik ve ısı enerjisinin birlikte üretildiği teknoloji. : MOJENERASYON
Elektriksel kapasite. IĞA
Elektroensefalografi ’nin kısaltması.:EEG
Eleman,unsur.: ÖGE
Elemler. : ALAM
Eli açık,cömert. : KERİM
Eli açık,cömert.: KOÇAK
Eline,ayağına çabuk,çevik,atik.:ÇA LAK
Elle seyrek dikiş. : OYULGA
Elle sürülen,hafif,küçük çocuk arabası.: PUSET
Elli şiniklik tahıl ölçeği. : MUT
Elma armut gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü. : EŞELEK
Elmas,yakut gibi değerli taşlar,mücevher.: CEVAHİR
Elmasın tıraş edilmiş yüzlerinden her biri. : FAÇETA
Emanet.İnam. : VEDİA
Emekçi topluluğu. : PROLETARYA
Emiliano Zapata’nın devrim planı. : AYALA
Emmeç. : ASPİRATÖR
Emzikli şişe.:BİBERON
En az : EKAL : EDNA
En beyaz.:BEYZA
En büyüğü yarım kiloyu aşmayan kılçıklı küçük balıklara verilen ad. :ÇİTARİ
En büyük. : EKBER
En çok vadilerde,yamaçlarda bulunan kil ve kum karışımı,sarı renkli verimli balçık.:LÖS
En elverişli,en iyi olan. PTİMUM
En eski jeolojik sistem.:AZOİK
En iri geyik. : MUS
En kısa zaman.:AN
En küçük boylu yarış yelkenlisi. : KADET
En küçük izci kuruluşu. : OBA
En son. : HATEM
En ünlü iki Alman destanından biri.:NİBELUNGEN
En yüksek değer.: KEMAL
Encümen,komisyon,kom ite. : YARKURUL
Endonezya plakası. : RI
Endonezya,Malezya gibi ülkelerde hem erkek,hem kadın tarafından giyilen ve etek biçiminde sarınılan uzun kumaş parçası. : SARONG
Endonezya’da takımadalar. : ARU
Endonezya’da takımadalar.: ARU
Endonezya’nın para birimi.: RUPİ
Enerji.:ERKE
Engebeler,tümsekler, yüzey biçimleri.:AVARIZ
Engel,uymazlık.BEİS
Engel. : KET
Engerek yılanı. : EFİ
Enine boyuna,her yönü ile.: ARİZAMİK
Enine olan : ARZANİ
Enli çember. : KASNAK
Erbainden sonra gelen,31 Ocakta başlayan elli günlük kış dönemi.: HAMSİN
Erginlik.:RÜŞT
Erik,kayısı gibi ağaçlardan sızan bir tür zamk. : KEDİBALI
Erim. : MENZİL
Erime. : ZEVEBAN
Erişim. : MUVASALA
Erişmiş. : NAİL
Eriyen elektrotla,karbondio ksit koruması altında uygulanan ark kaynağı. : MAG
Eriyik. : MAHLUL
Erkeğin eşi,zevce.: AYAL
Erkeğin toplumsal bakımdan kadına egemen olduğu ve bu nedenle efendilik ayrıcalıklarını hak ettiği düşüncesine dayanan ideoloji.:MAŞİZM
Erkek balığın tohumu. ÜT
Erkek çocuk. : KIZAN
Erkek deve.: LÖK
Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi.:AŞIM
Erkek hindi. : GURK
Erkek kardeş. ADAŞ
Erkek keçi.:ERKEÇ
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı.: BABAÇ
Erkek ördek. : SUNA
Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı.:ALAGARSON
Erkek veya dişi üreme hücresi.:GAMET
Erkeklerde resmi,ciddi;kadınlar da öğleden sonra giyilen,özenli,süslü ,aksesuarı tamam giyime verilen ad.:ABİYE
Erkeklerde yaş dönemi. : ANDROPOZ
Erkeklere ait özel konut. : GARSONİYER
Erkekliği güçlü,çok eski bir Mısır tanrısı.:MİN
Erkekliğin ve dişiliğin belirlenmesinde rol oynayan kromozom. : ALOZOM
Erkeklik organı. : ZEKER
Erkekte cinsel güçsüzlük.,puluçluk. : ANANET
Erken bunama. : ŞİZOFRENİ
Erken doğmuş bebek. : PREMATÜRE
Erken olgunlaşan ince kabuklu bir siyah üzüm çeşidi. : DİMNİT
Ermeni müziğine özgü,kavala benzer bir çalgı. : DUDUK
Ermenistan’ın başkenti.:ERİVAN
Ermenistan’ın kendi dilindeki adı. : HAYASTAN
Ermenistan’ın para birimi. : DRAM
Erotik,şehevi : KÖSNÜL
Erteleme. : TECİL
Erzak odası. : KİLER
Esenlik dilemek. : SELAM
Eserin sonuç bölümü. : EPİLOG
Eshabı Kehf’de yedi uyuyanların köpeğinin adı. : KITMİR
Esinti,rüzgarın bir kere esmesi.:NEFHA
Esinti.:NEFHA
Esir çocuk. : BEÇE
Eski toplarda kullanılan mermi ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. : ŞARAPNEL
Eski dilde bir yazıya eklenen parça. : ZEYİL
Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse yada topluluk. : VANDAL
Eski Yunanlılarda, eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralığa verilen ad. : KOMA
Eski adı Seylan olan ülke. : SRİLANKA
Eski ağırlık ölçüsü okkanın dört yüzde biri. : DİRHEM
Eski Asur kenti. : NİNOVA
Eski ayakkabı. : KELİK
Eski bez parçası,paçavra.:ÇAP UT
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.:BATMAN
Eski bir çalgı. : MAR
Eski bir fitilli tüfek. : ALAYBOZAN
Eski bir hacim ölçüsü.: KA
Eski bir salon dansı.: KADRİL
Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü. : KİLE,: SA
Eski bir tüfek. : KARABİNA
Eski bir uzunluk ölçüsü birimi (68 cm’ye eşit).: ARŞIN
Eski bir uzunluk ölçüsü. : ENDAZE
Eski çağlardan kalma eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen bilim dalı.:ARKEOLOJİ
Eski Çin felsefesinde,evrenin birliğini sağlayan düzen ilkesi.:TAO
Eski dilde surat,yüz. : RU
Eski dilde acıyan. : RAİF
Eski dilde ağırbaşlılık,vakar. ;VAK
Eski dilde ağız. EHEN
Eski dilde ağlatma. : IBKA
Eski dilde akıllı. : LEBİB : LEBİBE
Eski dilde alametler,işaretler. : ALAİM
Eski dilde alın. : NASİYE
Eski dilde altın. : ZER
Eski dilde anne. :EM.: ÜM
Eski dilde Aralık ayı. : BİRİNCİ KANUN
Eski dilde arka,sırt.:ZAHR
Eski dilde arkası sıra.: DERADAP
Eski dilde aslan. : ŞİR : ESED
Eski dilde at,beygir. : ESB
Eski dilde atasözü. ARBIMESEL
Eski dilde ateşler. : NİRAN
Eski dilde atlı haberci,postacı.:ÇAP AR
Eski dilde ayırıcı özellik. : ŞİAR
Eski dilde ayrı durma.Sıkma,sıkarak bağlama. : ŞET
Eski dilde aysberg. : CUMUDİYE
Eski dilde azı dişi.: NAB
Eski dilde baba Cet. : EB
Eski dilde bağlı kılma,kısıtlama.: TAKYİT
Eski dilde balık. : MAHİ
Eski dilde balta.: TEBER
Eski dilde bayağı insanlar. : EDANİ
Eski dilde bayrak.:RAYET
Eski dilde belediye . : URAY
Eski dilde belirti. : NİŞANE
Eski dilde bencillik.:ENANİYET
Eski dilde berrak,duru.:NAB
Eski dilde bilgiçlik taslayan.:MALUMATFUR UŞ
Eski dilde boy,endam. : KAD
Eski dilde boynuzdan yapılan bir tür boru.:NEFİR
Eski dilde bozma,.feshetme. : FEK
Eski dilde burun ucu. / Hayvanların burun ucu.: KALAK
Eski dilde bülbül. : ANDELİB
Eski dilde cam,kristal.: MİNA
Eski dilde cehennem. : TAMU
Eski dilde cıva. : ABEK
Eski dilde çekinme,razı olma. : İBA
Eski dilde çekirge. : MİK
Eski dilde çeyrek. : RUBU
Eski dilde çizme. : MUSE
Eski dilde çöl. : TİH
Eski dilde dağ eteği,çayırlık,çimen lik. : RAG
Eski dilde daha doğru,en sağlam. : ASAH
Eski dilde damar.: REG
Eski dilde delip geçen,içe işleyen.:NAFİZ
Eski dilde demir. : AHEN
Eski dilde deri kalkan. ARAKA
Eski dilde derin hale getirme. : İKAR
Eski dilde derinlik.:UMK
Eski dilde deve.:ŞÜTÜR
Eski dilde devirler,çağlar,zama nlar.:EDVAR
Eski dilde dilek.:KAM
Eski dilde dilenci.: SAİL.:GEDA
Eski dilde dinlenme,istirahat.: AJ
Eski dilde doku. : NESİÇ
Eski dilde dokumacılıkta,tüle benzer ince ve saydam bir kumaş. AKANGUR
Eski dilde dolum,dolma,doluluk. : MELA
Eski dilde dölleme,döllenme.: İLKAH
Eski dilde dönence.: MEDAR
Eski dilde dudak. : LEB
Eski dilde duvar. : DAR
Eski dilde düğün yemeği./Saadet,mutluluk. : URS : URAS
Eski dilde Ekim ayı. : BİRİNCİ TEŞRİN
Eski dilde ekmek. : NAN
Eski dilde elma: . SİB
Eski dilde en azından.,asgari. :LAAKAL
Eski dilde en sefil,pek aşağı. : ESFEL
Eski dilde en tatlı.:AZEB
Eski dilde engel,uymazlık.:BEİS
Eski dilde er,erkek. : NER
Eski dilde erik. : ALU
Eski dilde erkekler.: RİCAL
Eski dilde estetik. : BEDİA
Eski dilde eş,zevce.:REFİKA
Eski dilde eşek .:HAR
Eski dilde eşik.:ASİTANE
Eski dilde etek. AMEN
Eski dilde faiz.:RİBA
Eski dilde gece. : ŞEB
Eski dilde geceler : LEYAL
Eski dilde geçip gitme,sona erme.: MÜRUR
Eski dilde gelin.: ARUS
Eski dilde gemi demiri.:MİRSAT
Eski dilde gemi. : SEFİNE : SABİHA : KEŞTİ
Eski dilde gerdek. : ARİS
Eski dilde geri döndürme,geri çevirme.:REKS
Eski dilde görme.:RÜYET
Eski dilde gösterme.:İRAE
Eski dilde göz. : AYN: DİDE
Eski dilde güç,iktidar elde etme.: NAMİYE
Eski dilde güçsüz bırakma. : İHAN
Eski dilde gün.:RUZ
Eski dilde güneş yada ay tutulması. : KESF
Eski dilde haberci,ulak.: SAİ
Eski dilde halkın İstanbul’daki yabancılara,özellikl e Fransızlara verdiği ad. İDON
Eski dilde hastalık , dert. : DA
Eski dilde herhangi bir şeyin küçük parçası.:ŞİRZİME
Eski dilde hesap defteri.. : ABAR
Eski dilde hevesler,istekler. : EHVA
Eski dilde hokkabazlık,el çabukluğu. : ŞABEZE
Eski dilde horoz. İK
Eski dilde ılgın ağacı.:AC
Eski dilde idare etmek.,temize çıkarmak. : ABRAMAK
Eski dilde ihtiyarlık. : ŞEYB
Eski dilde iklimler.:EKALİM
Eski dilde ilkbahar.:NEVBAHAR
Eski dilde intikam,öç. : SAR
Eski dilde kadın.: ZEN
Eski dilde kale hendeği. : UR
Eski dilde kalıba dökme.:İSAGA
Eski dilde kamış. : NAY
Eski dilde kan. : DEM
Eski dilde kaplan.:BEBİR
Eski dilde karınca. : MUR
Eski dilde Kasım ayı. : İKİNCİ TEŞRİN : SONTEŞRİN
Eski dilde kaş.: EBRU
Eski dilde kaz.: BAT
Eski dilde kemik.:AZM
Eski dilde kılıç. : TİG
Eski dilde kırmızı renkli olan. : LALİN
Eski dilde kilise çanı.:NAKUS
Eski dilde kimseler,insanlar. : KESAN
Eski dilde kip. IYGA
Eski dilde koku. : BU
Eski dilde kolay. : ASAN
Eski dilde korku.:BİM
Eski dilde kovma. : İBAD
Eski dilde kök tutmuş,köklenmiş.:Rİ ŞEGİR
Eski dilde köpek. : SEG : SEK
Eski dilde körpelik,tazelik.: TARAVET
Eski dilde kumaş. : KALA
Eski dilde kurban bayramı. : ADHA
Eski dilde kuş gagası.:NAL
Eski dilde kuşluk vakti. : ÇAŞT
Eski dilde lanet sözü. : LAN
Eski dilde mektup,mesaj ulaştırma. : BELAĞ
Eski dilde mermer.:RUHAM
Eski dilde mimaride yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eski dilde mum,balmumu.: ŞEM
Eski dilde müjde,müjdeli haber. : SAVA
Eski dilde Müneccimlerce insanın doğduğu andan başlayarak,yaşamında ki uğursuz anların hesaplanması. : ASİTAN
Eski dilde nevale,azık. : TUŞE
Eski dilde oburlar.: EKELE
Eski dilde Ocak ayı. : İKİNCİ KANUN : KANUNU SANİ
Eski dilde ok atıcı,okçu.:KEMANKEŞ
Eski dilde ok.. : TİR
Eski dilde oklar anlamında sözcük.:NİBAL
Eski dilde otlar. : ERA
Eski dilde öç,intikam. AR
Eski dilde öd kesesi.:MERARE
Eski dilde öfke.:RİS
Eski dilde öğrenci.:ŞAKİRT.:TİL MİZ
Eski dilde öğüt,akıl verme.: NUSH
Eski dilde öğüt,nasihat. : MEVİZE : NUSH
Eski dilde örtme,gizleme.: SETR
Eski dilde özgürlük yanlısı olanlar. : AHRAR
Eski dilde parlaklık,göz alıcılık.:REVNAK
Eski dilde parlama.:LEM
Eski dilde pek az., çok aşağı. : EDNA
Eski dilde pirinç. : ERZ
Eski dilde rüzgar,esinti. : RİH
Eski dilde saf,arı,katıksız anlamında sözcük.:NAB
Eski dilde sağır. : ASAM
Eski dilde sanık.: MAZNUN
Eski dilde satrançtaki vezir taşı.: ASAF
Eski dilde satrançtaki vezir. : FERZ
Eski dilde sermaye,kapital.:RES ULMAL
Eski dilde sıcak suda haşlama. : NAK
Eski dilde sıcaklık,hararet.:TE B
Eski dilde sığır çobanı.: RAİ
Eski dilde sıhhi. : ZENİ
Eski dilde soylular.:ZADEGAN
Eski dilde su yosunları.: ÜSNİYE
Eski dilde su.. : AB : MA
Eski dilde sünnet etme.:HİTAN
Eski dilde süs.: ZİVER
Eski dilde şarap.. :HAMR
Eski dilde şehir.:ŞAR
Eski dilde şiirler.:EŞAR
Eski dilde şişme,kabarma. : AMASA
Eski dilde taç.: İKLİL
Eski dilde taçlar. : TİC
Eski dilde tarak. : ŞANE
Eski dilde toplama. : İCMA
Eski dilde tuğgeneral.: MİRLİVA
Eski dilde tuz. : NEMEK
Eski dilde uyurgezer.: SAİFFİLMENAM
Eski dilde uzaklık,ara. : KAB
Eski dilde üzengi.: RİKAB
Eski dilde üzerine yazı yazılmış kağıda veya mektuba verilen ad.:RAKİME
Eski dilde üzüm.: İNEB
Eski dilde üzüntü,kaygı, : HEM
Eski dilde vergi toplama . : CİBAYET
Eski dilde yakın,az aralıklı olan.:KARİN
Eski dilde yara.:ZAHM
Eski dilde yardım. : NASR
Eski dilde yasaklayan,engel olan. : NAHİ
Eski dilde yemin etme. : İLA
Eski dilde Yengeç Burcu.: SERETAN
Eski dilde yeni anlamında bir sözcük.: CEDİT
Eski dilde yıl. : AM
Eski dilde yılan.:MAR
Eski dilde yıldırım.: BARİKA
Eski dilde yıldız. İTARE
Eski dilde yırtma. : ÇAK
Eski dilde yiğitler,kahramanlar . : ASÜD
Eski dilde yiyecek ve içecek şeyleri veren anlamında sözcük.: RAZİK
Eski dilde yumuşak.:NERM
Eski dilde yumuşaklık.: NERM
Eski dilde yuva.:LANE
Eski dilde yüzyıl.: ASR
Eski dilde zaman.:EYN
Eski dilde zarif giyinen kimse. : TİRENDAZ
Eski Doğu’da ve Bizans’ta hükümdarlık simgesi olan tören başlığı.:TİARA
Eski eşya pazarı.:BİTPAZARI
Eski İran dininde aşk ve bereket tanrısı. :ANAHİTA
Eski İran dininde aşk ve doğurganlık tanrısı.:ANAHİTA
Eski İskandinav mitolojisinde baş tanrı. : ODİN
Eski İskandinav mitolojisinde evrenin yaradılışında oluşan ilk canlı. : YMİR
Eski Japon bozuk parası. : RİN
Eski Japonya’da soylular sınıfı: İO
Eski Japonya’da tüccar sınıfı . : CHONİN
Eski Kıbrıs’ın kuvvet tanrısı. : BES
Eski konaklarda harem ile selamlık arasındaki daire. : MABEYİN
Eski Mezdeki dinine bağlı Perslerin ayinlerde kullandıkları,bazıla rının yalancı altın mantarı gibi sanrı yaratıcı bir mantar sandığı bitki. : HAOMA
Eski Mısır tanrılarının asası. : UAS
Eski Mısır valilerine verilen ad.:HİDİV
Eski Mısır ve Yunan kültürlerinde önemli bir yeri olan insan başlı aslan gövdeli mitolojik yaratık. : SFENKS
Eski Mısır’da güneş tanrısı. : AMON
Eski Mısır’da şehir devletlerine verilen ad.:NOM
Eski Mısır’da üretici güç. : KA
Eski Mısır’ın en büyük piramitlerinden biri. : MİKERİNOS
Eski Mısırlıların,Asya’nı n Mısır’a yakın bölgelerinde yaşayan Sami kavimlerine verdikleri ad.:AAMU
Eski Roma’da ayrıcalıklı Particiler dışında kalan yurttaşlara verilen ad. LEBLER
Eski Roma’da vahşi hayvan ve av tanrıçası. İANA
Eski Roma’da,bir sirk içinde küçük çapta deniz savaşları yapılmak üzere kazılmış büyük havuz.:NOMAHYA
Eski Romalılar zamanında,Roma’da ve diğer şehirlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan.:FORUM
Eski Romalıların ulusal giysisi olan geniş ve uzun harmani. : TOGA
Eski Rusya’da gönüllü emekçiler birliği.:ARTEL
Eski salon danslarından biri. : KADRİL
Eski Sümer su tanrısı. : EA
Eski şairlerin kasidelerinde övdükleri kişilerden aldıkları bahşiş.:CAİZE
Eski Türk devletlerinde ,özellikle Selçuklularda şehzadelerin eğitimi yada bağımsız bir eyaletin yönetimi ile görevli vezir. : ATABEK
Eski Türk güreşlerinden biri. : ABA
Eski Türklerde atasözü,tez. : SAV
Eski Türklerde büyük davula ve davul tokmağına verilen ad. : BARABAN
Eski Türklerde deniz tanrıçası.:AKANA
Eski Türklerde hekim. : ATASAGUN
Eski Türklerde kullanılan bir unvan.:TİGİN
Eski Türklerde mezarların üzerine anıt olarak dikilen taşlar. : BALBAL
Eski Türklerde ordu müfettişlerine verilen ad. : YASAVUL
Eski Türklerde ölüler için yapılan tören. : YOĞ : YUĞ
Eski Türklerde soylular sınıfı. : AKSÜYEK
Eski Türklerde Tanrı.: OĞAN
Eski Türklerde yağmur yağdırıp yel estirdiğine inanılan büyü taşı.:YADA
Eski Türklerde yer altı tanrısı.:ERLİKHAN
Eski ve usta gemici.: ÇAÇA
Eski Yahudilere verilen ad.:İBRANİ
Eski Yunan mitolojisinde Medusa’nın kanından doğma kanatlı at. : PEGASOS
Eski Yunan fabl’larını derlediğine inanılan,ama gerçekte yaşamadığı hemen hemen kesin olan yazara geleneksel olarak verilen ad.:EZOP (AİSOPOS)
Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.: MONAT
Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.:MONAT
Eski Yunan kentlerinde pazar yeri,antik kent meydanı.Yönetim,poli tika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan. : AGORA
Eski Yunan mitolojisinde kötülük tanrıçası.:ATE
Eski Yunan mitolojisinde öbür dünyanın en karanlık bölümü.: EREBOS
Eski Yunan mitolojisinde,Artemi s tarafından öldürülen ve takım yıldıza dönüştürülen,Poseido n’un oğlu olan dev avcı. RİON
Eski Yunan mitolojisinde,Oidipu s’un hem annesi,hem karısı olan kadın.: İOKASTE
Eski Yunan tiyatrolarında sahneye verilen ad. KENE
Eski Yunan ve Roma’da hekimlik tanrısı.: ASKLEPİON
Eski Yunanistan sitelerinin özelliklede Atina’nın yönetsel bölümü. EMOS
Eski Yunanistan’da tapınaklarda yer alan ve üzerine sungular konan masa. : ABAK
Eski Yunanlı,Grek.:HELEN
Eski Yunanlılarda,özellik le Makedonya piyadelerinin çekirdeğini oluşturan mızraklı alay.:FALANJ
Eski Yunanlıların Dionysos şerefine okudukları tören şarkısı. : DİTİRAMP
Eski,ezeli. : KADİM
Eskiden adet,tören. : DEB
Eskiden albay. : MİRALAY
Eskiden Anadolu beyliklerinde donanma hizmetlerinde görevlendirilen asker. : AZEB
Eskiden Aralık ayına verilen ad. : İLKKANUN
Eskiden askerlerin aldıkları üç aylık maaşın Şevval,Zilkade ve Zilhicce aylarına denk gelen dördüncü bölümü.: LEZEZ
Eskiden Avrupa’da kentler arasında yolcu taşımakta kullanılan kapalı ve dört tekerlekli at arabası. : DİLİJANS
Eskiden Bağdat,Isfahan ve Almeria’da dokunan ipekli kumaş. : ATABİ
Eskiden Bağdat,Isfahan ve Almeria’da dokunan sağlam ipekli kumaş.:ATABİ
Eskiden bezek işlerinde kullanılan bir tür sedef.: ARUSEK
Eskiden Bulgar krallarına verilen unvan.: GAR
Eskiden cüzamlı hastaların konulduğu yere verilen ad.: MİSKİNLER TEKKESİ
Eskiden ders çalışma masası. : RAHLE
Eskiden dervişlerin oturduğu yer,tekke. ERGAH
Eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez.:REVENDÜK
Eskiden el yazması kitaplara yapılan suluboya resim.:MİNYATÜR
Eskiden esnafların gelirlerini toplayıp satan kimse.:KESEDAR
Eskiden Fransa’da kullanılan 52 ar değerinde olan yer ölçüsü.:AKR
Eskiden giyilen düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket. ETRE
Eskiden giyilen kolsuz,önden açık,uzun ve geniş kesimli giysi. : KAFTAN
Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi:. AŞAR
Eskiden İran’da kullanılan Zerdüşt takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN
Eskiden işlemeli kısa yelek türü. : CAMADAN
Eskiden Japonların kullandığı
Eskiden Japonların kullandığı
Eskiden kansere verilen ad.:AKİLE
Eskiden kara ve deniz savaşlarında kullanılan bir top.:BALYEMEZ
Eskiden Karagöz oynatılan kahvelere verilen ad. : TATU
Eskiden kimi gezgin dervişlere verilen ad.:ABDAL
Eskiden koyun ve keçi başına alınan sayım vergisine verilen ad.: AĞNAM
Eskiden kökü hekimlikte kullanılmış olan,zambakgillerden bir bitki.: SAPARNA
Eskiden köy muhtarının yardımcısı.:KİZİR
Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü birimi.: OKKA
Eskiden kullanılan tepesi yuvarlak,dilimli çuha başlık. : ŞUBARA
Eskiden kullanılan üç direkli,bir tür yelkenli savaş gemisi.: FİRKATEYN
Eskiden kullanılan yedi gram ağırlığında altın sikke.: LİRA
Eskiden kullanılan,kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.: ÇEKELEVE
Eskiden kullanılan,kolları ve etek uçları bazen bol ama genellikle bele oturan kadın korsajına verilen ad. : KARAKO
Eskiden kullanılmış ince,uzun ve zarif bir kayık.:HANIM İĞNESİ
Eskiden kullanılmış mermi yerine çakıl taşı atan bir tür top. : ÇAKALOZ
Eskiden kuyumculara taslak hazırlayan kimselere verilen ad. : SADEKAR
Eskiden Kuzey Afrika’daki dervişlere verilen ad.:MARABUT
Eskiden lise düzeyinde okul. : İDADİ
Eskiden Mısır halkından olan kimse. : KIPTİ
Eskiden Mısır köylülerine verilen ad. : FELLAH
Eskiden Müslüman olmayanlardan alınan bir çeşit vergi.:CİZYE
Eskiden nikahsız olarak alınan cariyelere verilen ad.: ODALIK
Eskiden oğlak burcuna verilen ad. : CEDİ
Eskiden okul öncesi yaştaki çocuklar mahalle mektebine başlarken yapılan tören.:AMİNALAYI
Eskiden on para değerindeki sikke. : METELİK
Eskiden özellikle sülüs yazı yazmak için kullanılan perdahlı bir kağıt türü : ALİKURNA
Eskiden papaların kullandığı tören başlığı. : TİARA
Eskiden portre yapan ressamlara verilen ad.:NİGARİ
Eskiden postayı taşımaya yarayan küçük tekne.:AVİZO
Eskiden Romanya’nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad.: ULAH
Eskiden Rum korsanlarına verilen ad.: IZBANDUT
Eskiden Rus Kazaklarının başbuğuna verilen unvan.:ATAMAN
Eskiden savaşlarda işaret vermek için kullanılan büyük davul.: KÖS
Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para veya armağana verilen ad. : CAİZE
Eskiden Tekel idaresine verilen ad.:REJİ
Eskiden tiyatroya verilen bir ad.:TEMAŞAHANE
Eskiden trajediye verilen ad.:HAİLE
Eskiden tuğgeneral.:MİRLİVA
Eskiden Türk’e yabancı olan kimse ve topluluklara verilen ad. : TAT
Eskiden ücret karşılığı ölünün arkasından ağlayan kadın.:NAYİHA
Eskiden üzerine yazı yazmak için hazırlanan deri,parşömen. : TİRŞE
Eskiden vezir konaklarındaki bir bölüm müstahdeme verilen ad.:ZOBU
Eskil. : ARKAİK
Eskilere göre dünya atmosferinin ötesindeki boşlukları dolduran çok uçucu akışkan.:ESİR
Eskimiş giyecek.:ALIK: ALAK
Eskimiş,üzerinden zaman geçmiş,kronik. : MÜZMİN
Eskimoların buzdan kulübeleri. : İGLO : İGLU
Eskimoların kendilerine verdiği ad. : İNUİT
Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. : EPE : FLÖRE
Esmer açık kestane renginde olan.: KONUR
Esmer,açık kestane rengi rengi.:KANUR
Esnaf kuruluşu. : LONCA
Esnek dokunmuş ipekli yada yünlü bir kumaş. : JARSE
Esrarkeşlerin kullandığı bir çeşit nargile.: KABAK
Eş anlamlı. : SİNONİM
Eş basınç. : İZOBAR
Eş zamanlı olmayan.: ASENKRON
Eş zamanlı.: SENKRONİK
Eş,zevce. : REFİKA
Eşcinsel kadın. : LEZBİYEN
Eşek binmeliği. : SEMER
Eşek eyeri.: PALA
Eşek yavrusu. : SIPA
Eşek. : KARAKAÇAN: MARSIVAN
Eşey bezi. :GONAT
Eşeylik kazanmış böceğin son biçimi.:İMAGO
Eşeysiz bölünme. : AMİTOZ
Eşgüdüm.:KOORDİNASYO N
Eşik. : SÖVE
Eşit. : MÜSAVİ
Eşkenar dörtgen. : MAİN
Eşya üzerindeki mikrop veya ufak böcekleri basınçlı buharla öldürmeye yarayan büyük kazan. : ETÜV
Eşyanın üzerini işlemek için kullanılan sedef,plastik,metal vs malzemeden yapılmış parlak ve yassı plaka. : PAYET
Eşyaya vurulan damga.:EN
Et ve sebzeleri, kapak kenarı hamurla iyice kapatılmış tencere içinde pişirme yöntemi. : USTUFATO
Et haşlanırken su üzerinde biriken tortu.:KEF
Et kesimi yortusu. : APUKURYA
Et yemez. : VEJETARYEN
Etek ceketten oluşan iki parçalı kadın giysisi. : DÖPİYES
Etek ucuna doğru genişleyen. : EVAZE
Etene,son. : MEŞİME : EŞ
Eter. : LOKMANRUHU
Eti beyaz ve lezzetli bir balık. UDAK
Eti beyaz,üzeri pullu iri bir balık.:LEVREK
Eti için avlanan bir deniz kabuklusu.:LANGUS
Eti için avlanan,pavuryaya benzer küçük su hayvanı.:ÇAĞANOZ
Eti yenen bir çeşit mürekkep balığı. : KALAMAR
Etiket. : PAFTA
Etiyopya’nın para birimi. BİRR
Etken,yapan. : AMİL
Etkime. : TESİR
Etli lahana yemeği.:KAPUSKA
Etli,yuvarlakça ve şişkin olan sap kısmı yenen lahana cinsi. : ALABAŞ
Etnik. : BUDUNSAL
Etoburların gelişmiş dönemlerinde kalın bağırsaklarında yaşayan tenya türü.:EKİNOKOK
Ev halkı,aile. : HORANTA
Ev makarnası. : ERİŞTE
Ev.:BEYT
Evde kalmış kız. : KALIK
Evlek. : MAŞALA
Evlenme.:İZDİVAÇ
Evlerin önündeki taşlık. Üstü kapalı balkon : SUNDURMA
Evlerin önüne oturmak için taş ve çamurdan yapılan set.: SEKİ
Evren bilim. : KOZMOLOJİ
Evrenin temeli olarak düşünülen maddenin canlı olduğunu savunan öğreti.:HİLOZOİZM
Evrensel alıcı kan grubu. : AB
Evrensel hayat enerjisi anl***** gelen,çok eski bir Japon sağlık tekniği.: REİKİ
Eyer örtüsü. : ÇAPRAK : ŞAPLAK
Eytişim. : DİYALEKTİK
Ezgi,makam. : TERANE
Ezgi.:MELODİ
Ezici.:KAHİR
Ezilmiş havuç içine fındık,şeker vs eklenerek yapılan bir tatlı türü.: CEZERYE
Fabrika yapımı her türlü kumaş,bez gibi dokumalar. : MANİFATURA
Fahri. NURSAL
Faizler. : FERAİZ
Fal. : BAKI
Falez.:YARIYAR
Farazi. : HİPOTETİK
Farbala,fırfır.: FARBA
Farsca’da tat,çeşni,tadılacak şey. : MEZE
Fas’ın plaka işareti. : MA
Fas’ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi. : MAROKEN
Fas’ta sultanı devirmek isteyen kimseye verilen ad.:RUGİ
Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerinde kullandığı mahlas. : AVNİ
Favori,/gözde sporcu.:AS
Faydalar. : MENAFİ
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı. : ASU
Fedai. : SERDENGEÇTİ
Felç,inme. : NÜZUL : AKATİZİ
Felç.: PARALİZİ
Felçli. : MEFLUÇ
Feldispat,kuvars,mik a ve ortoklaz minerallerinden birleşmiş,türlü renkte billursu,çok sert bir kayaç.: GRANİT
Felsefe,bilgelik. : HİKMET
Felsefede bir durumdan diğerine geçiş. : OLU
Felsefede değişebilen,geçici nitelik.:KİP
Felsefede nesnenin kendisi.:NUMEN
Felsefede seçmecilik.: EKLEKTİZM
Felsefede,belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen,yalnız ca sınırlı,dar bir çevreye aktarılan her türlü bilgi,öğreti.:İÇREK
Ferman : YARLIK
Feryat.:VAVEYLA
Fesleğen’de denilen,yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi. : REYHAN
Fethiye ilçesi yakınlarında,doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy ve ada.:KATRANCI
Fıçı biçiminde Libya davulu. : NEVBET
Fıçıcı keseri. : BARDA
Fıkıh bilgini.:FAKİH
Fıkra.:ANEKDOT
Fındık ve Antep fıstığı veya meyve konservesi katılmış sertçe veya daha yumuşak pişmiş şeker hamuru.:NUGA
Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan ve soyu tükenme tehlikesi gösteren,uzun gagalı bir kuş. : KELAYNAK
Fırfır.: FARBALA
Fırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek. : ISIRAN
Fırınları temizlemekte kullanılan ucuna bez sarılı uzun sırık.:ESE
Fışkıran su. AFİK
Fışkırma. : FEVERAN
Fidan,yeni dikilmiş fidan. İKME
Fide dikilirken kullanılan ucu çatallı çubuk. : DİKEÇ : DİKELEÇ
Fide veya fidan dikilen yer.:ARIK
Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü.:TAVA
Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak. : TAVA
Fihrist. : KATALOG
Fiiller,eylemler anlamında eski söz. : EFAL
Fiillerin zarf olarak kullanılan şekilleri,bağfiil.: ULAÇ
Fildişi kıyısı plakası. : Cİ
Filika büyüklüğünde bir deniz teknesi,küçük vapur,istimbot. : ÇATANA
Filipinler’de yetişen,dokuma maddesi elde edilen bir tür muz ağacı.:MANİLA KETENİ
Filipinlerde yetişen ve Manila keneviri adlı elyafı veren muz türü. : ABAKA
Filistin Direniş Hareketi. : İ NTİFADA
Filizlenmek.:CÜCÜKLE NMEK
Film seslendirmelerinde,t iyatro oyunlarında hareketlere uygun seslerin özel bazı yöntemlerle çıkartılması işlemi.:EFEKT
Filmin başlangıç yazıları. : JENERİK
Filmin kurgusu açısından bir bütün oluşturan plan dizisi. EKANS
Finlandiya parlamentosuna verilen isim. : EDİSKUNTA
Finlandiya’da göl.:İNARİ
Finlandiya’nın plaka işareti. F
Fistül.:AKARCA
Fiyatların düşmesini önlemek için ürünlerin piyasaya sürülmeyip tahrip edilmesine verilen ad ARDANİZM
Fizik biliminin ışık olaylarını inceleyen kolu. PTİK
Fizikte bir iş birimi. : JUL
Formika görünümlü sunta .: SUNTALAM
Fosforun simgesi. : P
Fotoğraf duyarlığını belirten sayısal değer. : ASA
Fotomekanik işlemlerde duyarlı tabaka önüne yerleştirilen kareli veya ağımsı saydam bir malzemeden oluşan elek.:TRAM
Fransa’da 18. yüzyılın başında çok geçerli olan,kavisli çizgileri bol,gösterişli bir bezeme üslubu.:ROKOKO
Fransa’da bir ırmak. : AİM
Fransa’da bir idari bölge.: AİN
Fransa’nın güneybatısında planlama bölgesi.:AKİTANYA
Fransa’nın kuzey yarısında konuşulan Roman dili lehçeleri. : OİL
Fransa’nın plakası. : FR
Franz Kafka’nın sevgilisi. : MİLENA
Frengi. : SİFİLİS : ŞANKR
Frengiye benzer bir hastalık. : PİAN
Futa. : KİK
Fütüvvet şeyhi.:AHİ
Füzeli mermi veya makinelerin,havaya fırlatılmak için üstüne yerleştirildikleri eğik destek.:RAMPA
20
G
Gabon’da yetişen zakkumgillerden bir ağaç.:İBOGA
Gaetano Donizetti’nin bir operası. : RİTA
Gaf, OT
Gagasındaki deliklerden rüzgar estikçe türlü sesler çıktığına inanılan bir masal kuşu. :MUSİKAR
Galeta ununa bulanarak yağda kızartılan bir çeşit köfte,patates v.s.:KROKET
Galeta ununa bulanarak yağda kızartılmış pirzola.: KOTLETPANE
Gambiya’nın para birimi. : DALASİ
Gametlerde bulunan kromozomların hepsine verilen ad.: GENOM
Gana’nın para birimi.: SEDİ
***rı müslim mezarlığı. : MAŞATLIK
***rı,başka anlamında eski sözcük. : SİVA
Gaz söktürücü bir bitki./ Hoş kokulu ve baharlı meyveleri anason gibi yemeklerde ve içkilerde tat verici olarak kullanılan otsu bitki. : REZENE
Gazel ve kasidenin ilk beytine verilen ad. : MATLA
Gazete,dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni.:MİZANPAJ
Gazete.:CERİDE
Gazetecilik dilinde uydurma habere verilen ad. : ASPARAGAS
Gaziantep ve Kayseri yöresine özgü,yoğurt tatlısına benzer bir hamur tatlısı.:NEVZİNE
Gaziantep yöresinde yetişen beyaz bir üzüm cinsi.: RUMİ
Gaziantep yöresine özgü bir cins çörek.:KAHKE
Gaziantep yöresine özgü bir halkoyunu. : AŞEY
Gaziantep yöresine özgü bir tür kebap. : CARTLAK
Gazinolardaki ilgi çekici,eğlendirici gösteri:. ATRAKSİYON
Gazların hareketini inceleyen fizik bilimi dalı.:AERODİNAMİK
Gebe inek. : AVGAN
Gebre otu. : KAPARİ : KEBERE
Gece korkusu.: NYCTOFOBİ
Gece ve gündüzün eşitliği. : EKİNOKS
Gece ziyafetlerinde,galal arda ve gece eğlencelerinde erkeklerin giydikleri,önü açık,ceketi daha çok atlas yakalı takım elbise.: SMOKİN
Gece. : TÜN : ŞEB
Geceler anlamında eski sözcük. : LEYAL
Geceleri sık işeme. : NİKTÜRİ
Geceleyin söylenen ağır ve feryatlı türkülerde uygulanan bir halk ezgisi. : TATYAN
Geceleyin, ateş çevresinde genç erkeklerin davul, zurna eşliğinde oynadıkları bir halk oyunu.: SİNSİN
Gecelik,gömlek,peçet e yapımında kullanılan bir tür ince,yıkanabilir pamuklu kumaş.:ŞİLEBEZİ
Geçen yıl.:BILDIR
Geçerli,akan. : CARİ
Geçici,yeterli etkinliği olmayan. : PALYATİF
Geçim. : MAİŞET
Geçimini orman ürünlerinden sağlayan köylü. : ÇITAK
Geçişme.: OSMOS
Gedik,yarık. : RAHNE
Gelecekçilik.:FÜTÜRİ ZM
Gelen evrak. : VARİDE
Gelenek. : ANANE
Geleneksel Anadolu konut mimarlığında,ahşap yapılardaki çıkmaların altına çaprazlamasına konan dikdörtgen kesitli destek.:ELİBÖĞRÜNDE
Geleneksel Türk evlerinde bulunan raf. : TEREK
Gelibolu yarımadasında eskiçağ kenti.: İDAİON
Gelibolu yöresinde kadınların boydan boya örtündükleri bir tür çarşaf.:ALAVURA
Gelin başlığı. : KEPEZ
Gelin çiçeği.:KALA
Gelin tacı.:KALAK
Gelincik çiçeği. : KIZALAK : KALA
Gelincik.: ARS
Gelinin çeyizi. ÜRÜ
Gelip çatma,girme. : HULUL
Gelip geçici. :ARIZİ
Gelirler. : VARİDAT
Gelişigüzel toplanmış eşya. : DERİNTİ
Gelişigüzel ve dayanıksız yapılmış anlamında: ÇER
Gelişigüzel. : ALELITLAK
Gelişme. : NEŞVÜNÜMA
Gemi bordolarına,küpeştel erine açılan dörtgen biçimli delik.:LOMBAR
Gemi çatmasında eğri parça. ARAÇOL
Gemi demiri.:ÇAPA.:LENGER
Gemi demirinin ucundaki yassı parça.: TIRNAK
Gemi enkazı,batık. : LAŞE
Gemi güvertesinin enine konmuş kirişlerinden her biri. : KEMERE
Gemi için,pervaneyi ters yönde çevirme.: TORNİSTAN
Gemi kiralama : ISKAPARMA
Gemi omurgası.:KARİNA
Gemi safrası. : SABURA
Gemi yada tren yatağı. : KUŞET
Gemi yapılan yer.:TERSANE
Gemi yapım yeri.Gemilerin yükleme ve boşaltma yapması için rıhtımlarla çevrili havuza verilen ad. OK
Gemi zincirinin su içindeki bölümü. : KALOMA
Gemici çırağı,küçük yaştaki tayfa yamağı. : MİÇO
Gemici düdüğü.: SİPSİ
Gemici,işçi gibi kimselerin eğlenmek için gittikleri içkili,danslı yer.:BALOZ
Gemicilerin eğlenmek için gittikleri içkili yer. : BALOZ
Gemicilerin ***ret sözü. : HEYAMOLA
Gemicilikte halat germe. : TİZE
Gemide direklere takılı halatları bağlamak için küpeştenin iç tarafında bulunan delikli ve çubuklu levha.:ARMADURA
Gemide hareket halinde bulunan bir halatın veya zincirin,bir an durdurulması için verilen komut.: ABOSA
Gemide hava bacaları. : MANİKA
Gemide tayfa başı. : LOSTROMO
Gemide teslim satış. : FOB
Gemilerde çeşitli anlamlar taşıyan ışıklı işaretlerin topluca sıralandığı direk.:NOEL AĞACI
Gemilerde denizcilik kurallarına aykırı durum. : KARAVELA
Gemilerde kullanılan demir halka. : ANELE
Gemilerde kullanılan küçük su fıçısı. : KARTEL
Gemilerde mizana direğinin gerisindeki yelken. : RANDA
Gemileri bağlamakta kullanılan üç yada dört kollu halat. : YOMA
Gemileri farklı iki su düzeyinin birinden ötekine geçirmek için yapılan ara havuz. : LOK
Gemileri iskele,rıhtım veya şamandıraya bağlamaya yarayan kalın halat. : PALAMAR
Gemilerin alabileceği yükü belirtmekte kullanılan bir tona eşit birim.:TONİLATO
Geminin saatteki hızını ölçen alet. : PARAKETE
Geminin arkası. : PUPA
Geminin bağlı olduğu limanın adı yazılan düz veya yuvarlak kıç bölümü :AYNALIK.
Geminin başka bir gemiden veya kıyıdan uzaklaşması.:AVARA
Geminin cıvadrasına çekilen üçgen yelken.: FLOK
Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler.:KANA
Geminin en geniş yeri. :MASTURİ
Geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak. : BANDIRA
Geminin içindeki en alt bölüm.: SİNTİNE
Geminin ön tarafı. : PRUVA
Geminin rüzgar alan yönü. : ORSA
Geminin rüzgar üstüne veya altına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme,bazısını germe işlemi. : TİRAMOLA
Geminin yan kısmı.:BORDA
Geminin zincirini toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulunması :APİKO
Genç yanardağların çevresinde,karbondio ksit ve metan gazı ile çeşitli hidrokarbon gazları sızdıran yarık veya delik.:MOFET
Genç,toy. : TORLAK
Genelev işleten kadın,mama.:ÇAÇA
Genelge. : TAMİM
Genellikle 12 Martta görülen,Batı Karadeniz’e özgü şiddetli bir fırtına.:HUSUM
Genellikle altına gömlek veya bluz giyilen örgü kazak. ÜVETER
Genellikle bayramlarda konuklara ikram edilen kokulu bir çörek.:NOKUL
Genellikle beyaz renkli ve damalısı da olan cilalanabilen billurlaşmış kireç taşı. : MERMER
Genellikle bir çok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı. ABO
Genellikle bir traktörün arkasına monte edilen ve zemini derince kazmaya yarayan alet.:RİPER
Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tatlı bisküvi. : KEDİDİLİ
Genellikle eski bir sanat yapıtının,bir yazıtın çizilerek veya boyanarak yapılmış kopyası.:RÖLÖVE
Genellikle gece kulüplerinde,pavyonl arda genç bir kadının müzik eşliğinde dans edip soyunarak yaptığı gösteri.: STRİPTİZ
Genellikle giysinin yaka,kol,etek çevresine kendi kumaşından veya başka kumaştan geçirilen ince şerit.: BİYE
Genellikle gömlek yapmakta kullanılan,çizgili ve ince bir pamuklu kumaş.:ZEFİR
Genellikle güneşten korunmak için bir yerin üzerine gerilen bez,naylon v.s.’den yapılmış örtü.:TENTE
Genellikle hamsi veya sardalye balığından yapılan zeytinyağlı ve tuzlu balık ezmesine verilen ad. : ANÇÜEZ
Genellikle haşlandıktan sonra salata olarak yenilen,deniz kenarlarında ve tuzlu topraklarda yetişen otsu bir bitki. ENİZ BÖRÜLCESİ
Genellikle Hindistan’da dokunan,özel motifleri olan değerli bir yün kumaş. ŞAL :
Genellikle kadınların denize girerken saçları ıslanmasın diye kullandıkları başlık.:BONE
Genellikle kahveyle birlikte yenilen bir tür çikolata. : TRÜF
Genellikle kışın akan,yazın kuruyan küçük çay : DERE
Genellikle kürkten yapılmış omuz atkısı : ETOL
Genellikle ölçü aygıtlarında gösterge çizelgesi. : SKALA
Genellikle resmi yerlerde,resmi işlerde uyulması gereken kural,yol ve yöntemlerin tümü. EREMONİ
Genellikle şeker hastalarının kullandığı tatlandırıcı : SAKARİN
Genellikle topla yapılan yaylım ateş. : SALVO
Genellikle uluslar arası bir serginin yapımcılığını üstlenen kişi. : KÜRATER : KÜRATÖR
Genellikle Uzakdoğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden doğan bir hastalık. : BERİBERİ
Genellikle Venedik’te kullanılan bir kayık.:GONDOL
Genellikle yakmak için kullanılan iri saman.: KES
General veya amiral aşamasındaki askerler.:ERKAN
Geniş açılı manzara. : PANORAMA
Geniş cadde. : BULVAR
Geniş kulplu kap. : LENGER
Geniş şal. Uzun omuz atkısı. : ETOL
Geniş ve derin bilgisi olan. : MÜTEBAHHİR
Geniş yapraklı bir süs bitkisi. EVE TABANI
Geniş,engin : VASİ
Genişlik. : VÜSAT
Genizsi,genzel.:NAZA L
George William Russell (takma adı). : AE
Gerçeğin doğaya uygun biçimde yansıtılmasını amaçlayan sanat akımı.:NATÜRALİZM
Gerçek olan,gerçeğe yada aslına dayanan. TANTİK
Gerçekleşme.: TAHAKKUK
Gerçekliği ve onun çelişmelerini incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmaya yarayan yolları aramayı öngören akıl yürütme yöntemi. İYALEKTİK
Gerçekten,doğrusu. : FİLHAKİKA
Gerekçe. : ESBABI MUCİBE
Gerekli okul eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş olan kimse.:ALAYLI
Gerekli,lüzumlu.: BECİT
Gerekli. : MUKTAZİ
Gerekme,gerekçe. : İKTİZA
Gerektiği zaman kullanılmak için saklanan tahıl. : ZAHİRE
Geri alma. : İSTİRDAT
Geri çevirme. : İRCA
Gerilim yokluğu. :ATONİ
Gerilmiş halatla taşıma.Getirip götürme halatı. : VARAGELE
Geriye doğru uçabilen küçük bir kuş. : KOLİBRİ
Gevenden çıkarılan ve kestere de denilen bir tür zamk.: KİTRE
Geveze,sözünü bilmez anlamında yerel bir sözcük.:VAZALAK
Geveze. : RAAT
Geviş getiren hayvanlarda,dört bölümlü midenin dördüncü bölümü.: ŞİRDEN
Gevrek bir elma türü.:FERİK
Gevşek,iş bilmez,tembel. ALPA
Gezegen. : PLANET
Gezgin samuray.: RONİN
Gırtlağın ön tarafında bulunan ve salgısını kana veren bir bez.:TİROİT
Gırtlaktaki aşırı ve süreğen iltihap.:LARENJİT
Gidiş. : AZİMET
Gine’nin para birimi.: SİLİ
Giresun yakınlarında bir burun. : YOROZ
Giriş müziği. : PRELÜD
Girişik bezeme. : ARABESK
Girit’in efsanevi kralı. : MİNOS
Gitar eşliğinde seslendirilen Portekiz halk şarkısı. : FADO
Giyim eşyası alanında uzmanlaşmış moda desinatörü. TİLİST
Giyim süslemede,şapka,çant a ve sepet örmede kullanılan parlak ve renkli şerit.: RAFYA
Giysi kesimi,kesimle verilen biçim. : KUP
Giysi. : LİBAS: ESVAP : FİSTAN
Giysinin kenarına paralel olarak yapılan kendi kumaşından süs. : BİYE
Gizemcilik.: MİSTİSİZM
Gizemli eski yazı.:RUNİK
Gizleme,örtme.: SETR
Gizli oyun. ALAVERE
Gizli yer,köşe bucak. : TUN
Gizli,saklı,gizlenmi ş. İNHAN
Gobene’de denilen bir balık. : TORBİL
Gomalak’da denilen ve cilacılıkta kullanılan hayvansal kökenli reçine.:ŞELLAK
Gonçarov’un,uyuşuk ve iradesiz bir toprak sahibinin portresini çizdiği ünlü romanı. BLOMOV
Gondol’a benzer kayık. : PEREME
Gondolcu şarkısı.:BARKAROL
Göçebe ve yarı göçebe Türkmenler arasında,genellikle ölülerin ardından söylenen ağıt ve bozlağa benzer türkü. : YAKIM
Göçebe,eti için avlanan bir kuş. : ÇULLUK
Göçebelik:. BETAET
Göçücü balıkların Akdeniz’den Karadeniz’e çıkması. : ANAVASYA
Göçücü balıkların Karadeniz’den Akdeniz’e geçmesi. : KATAVASYA
Göğün en yüksek katı.: ARŞ
Göğüs kafesinin iç yüzünü kaplayan ve akciğerleri saran zar. LEVRA
Göğüs kemiği arkasında bulunan iç salgı bezi.: TİMÜS
Göğüs zarı. : PLEVRA
Göğüs,bağır. ÖŞ: TORAKS
Gök bilim.:ASTRONOMİ
Gök boşluğu.:CEVV
Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç.:USTURLAP
Gök gürültüsü korkusu.: BRONTOFOBİ
Gök yakut. : SAFİR
Gökçeada’da yurdumuzun batıdaki en uç noktası olan burun. : AVLAKA
Gökçeada’nın eski adı. : İMROZ
Gökkuşağı,eleğimsağm a. : ALAİMİSEMA : ALKIM
Gökova körfezi kıyısında turistik bir belde.:AKYAKA
Gökova körfezinin güney kıyısında doğal güzelliğiyle ünlü bir koy.:BÖRDÜBET
Göktaşı. Taş meteorit. : AEROLİT
Gökteki ay. : MAH
Gökyüzü. : ASUMAN
Gölge. : SAYE
Gölgede kalan taraf.: KUZ
Gölgeler. : ZILAL
Gölgelik. : TENTE
Gölgelik.: SAYEBAN
Gölleri inceleyen bilim dalı. : LİMNOLOJİ
Gömlek. : KAMİS
Gönderme , yollama. : İRSAL
Gönderme kağıdı. : İRSALİYE
Gönlü rahat.Sessiz,sakin. :ASUDE
Gönül alıcı davranış, kompliman.:CEMİLE
Gönül alma.: TALTİF
Görevi sadece şarap dağıtmak olan garson. OMELİYE
Görgülü,terbiyeli,ol gun kimse. : ÇELEBİ
Görgüsüz.:CUDAM
Görkem,ihtişam,şataf at,tantana. EBDEBE.:ŞAŞAA
Görme. : RÜYET
Görsel sanatlar ve müzik alanlarında,1960’lar ın sonlarında NewYork kentinde ortaya çıkan,biçimde aşırı sadeliği ve nesnel yaklaşımı savunan akım.:MİNİMALİZM
Görsel sunumu içeren özel dosya. ORTFOLYO
Görülen alemin ötesi.: MAVERA
Görüngü bilimi. :FENOMENOLOJİ
Görüntüleme.: KLİP
Gösterge bilimi. : SEMİYOLOJİ
Göstergebilim.: SEMİYOLOJİ
Gösteriş,şatafat.:CA FCAF
Gösteriş. :ALAYİŞ
Gösteriş.:ALAYİŞ
Gösterişi seven,varlıklı kimse.: KALANTOR
Gösterişi ve özentisi olmayan. : BABAYANİ
Gösterişsiz,sade yaşamaktan yana olan.:KALENDER
Gösterme,ortaya çıkarma. : İZHAR
Götürü iş yapan.: TAŞERON
Götürü,toptan. : KABALA
Gövde heykeli. : TORS
Gövdesi , kabuğu soyulduktan sonra yenilen veya turşusu yapılan yumru köklü,beyaz çiçekli ve otsu bir bitki. : GİMİ
Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz.: REBAP
Gövdesi kızıl kırmızı,ayakları ve yelesi siyah renkli olan at. ORU
Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan cinsi.:ARA
Göz alıcı,göze çarpıcı. : FRAPAN
Göz bebeği.:HADEKA
Göz çukuru. :ÇANAK
Göz tansiyonu.:GLOKOM
Göz. İDE
Gözbağcı,büyücü. : RAİB
Gözde iris ile billur cisim arasında bulunan boşluk. : ARTODA
Gözde sarıya çalan kestane rengi. : ELA
Gözdeki ağ tabaka. : RETİNA
Gözdeki arpacık.:İT DİRSEĞİ
Gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük,aksu.:KATARAK T
Göze takılan mercek. : LENS
Gözle görülmeyen,yapay olarak elde edilip tıpta kullanılan bir ışınım,ultraviyole.: MORÖTESİ
Gözlemevi. : OBSERVATUAR
Gözler,pınarlar,kayn aklar. : UYUN
Gözleri ağrılı ve kirpikleri dökülmüş kimse.:CİPİ
Gözleri görmeyen. : AMA
Gözpınarları. : AMAK
Gözün içini aydınlatıp görmek ve gözü muayene etmek için kullanılan aynaya verilen ad. FTALMOSKOP
Gözün ön odasına kan dolması.: HİFEMA
Gözüpek. : ACAR
Gözyaşı ile ilgili. : LAKRİMAL
Gözyaşı kanalcığı içinde oluşan taş. AKRİYOLİT
Gözyaşı.: EŞK
Gramerde çıkma durumu.:ABLATİF
Gramerde özne.: SÜJE
Granitle aynı kimyasal yapıda,içinde mikrolitler olan kayaç.:LİPARİT
Gri renkli,sise benzeyen fakat yere kadar inmeyen bulut tabakası,katmanbulut . TRATUS
Gri veya sarı renkte,etçil bir sinek cinsi.Çulluk sineği.:YEPTİS
Grip,paçavra hastalığı.:ENFÜANZA
Grup,kategori. : ULAM
Guatemala’nın para birimi.:KETZALİ
Guatr. : GUŞA
Gurbete gitme.:CELA
Gurbette yaşayan.:ELGİN
Gurur. : AZAMET
Gübre,tezek. :KEMRE
Gücenme.:İĞBİRAR
Gücü tükenmiş,yorgun,bitk in.: ARGIN
Gücü’de denilen ve bez tezgahında ipliği ayarlayan tarak.:NİRE
Gücünden yararlanmak için elde edilen buhar. : İSLİM
Güç vermek,güçlendirmek. EKİTMEK
Güçlü ve gösterişli,iri yarı kadın.:BABAÇKO
Güçlü,kuvvetli,sağla m. : BEKEN
Güçlü,şiddetli etki. : ZARP
Güçlük,sıkıntı.:MEŞA KKAT
Güçsüz düşmek,yorulmak.:FAR IMAK
Güldürücü öyküler,fıkralar anlatıp hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyerek halkı eğlendiren kimse.:NEKRE
Güleç,güler yüzlü.:BESİM
Güleç.:BESİM
Güler yüzlü.:BEŞUŞ
Gülgillerden bir ağaç ve bu ağacın muşmulaya benzeyen yemişi. : ÜVEZ
Gülgillerden bir ağaç.:ÜVEZ
Gülgillerden yabani bir ağaç ve bu ağacın mayhoş yemişi.:ALIÇ
Güllük körfezi kıyısında,Milas ilçesine bağlı turistik bir köy.: KIYIKIŞLACIK
Gülme,gülüş.: HANDE
Gülünç bir biçimde giyinip süslenen kadın.:RÜKÜŞ
Gülünç derecede dar ve kısa giyinmiş olan. : ZİBİDİ
Gülüş. : HANDE
Gülüt. : GAG
Gümüş balığı. : ATERİNA
Gümüş balığına benzer bir küçük balık. : ÇAMUKA
Gümüş parlaklığında,biline n en hafif element.: LİTYUM
Gümüş parlaklığında,demir sertliğinde,kolay işlenir ve kolayca tel durumuna getirilir bir element.:NİKEL
Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış. AVAT
Gümüş,altın tellerden süsleme. : TELKARİ
Gümüşbalığının küçüğü. : AFİS: İLARYA
Gümüşhane ilinde,kayak merkezi olan bir dağ. : ZİGANA
Gümüşhane ilinde,sarkıt ve dikitleriyle ünlü bir mağara.:KARACA
Gümüşhane’nın Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale. : TOMARA
Gümüşhane’nin Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale.:TOMARA
Gümüşhane’nin Torul ilçesinde,tabiat parkı kaps***** alınan 18 krater gölünün ortak adı.:ARTABEL
Gün doğusundan esen hafif ve tatlı rüzgar. : SABA
Gün. : RUZ
Günahtan dönme.: TÖVBE
Günahtan sakınma,züht. : TAKVA
Gündüz sefası. : KAHKAHA ÇİÇEĞİ
Güneş ışığını soğurarak bitkilerde karbon özümlemesini sağlayan ve bitkilere yeşil renklerini veren madde. : KLOROFİL
Güneş odası. : SOLARYUM
Güneş.: AFİTAP.: ŞEMS
Güneşin battığı yer, batı. : MAĞRİP
Güneşin doğduğu yer,doğu. : MAŞRIK
Güneşin doğması. : TULU
Güneşin yedi rengini ayrıştıran spektroskop.: TAYFBİN
Güneşte veya hafif alevde kurutulmuş et.:KADİT
Güneşten yayılan ısı miktarını ölçmeye yarayan alet.: HELYOGRAF
Güney Amerika’da yaşayan bir cins deve kuşu.: REA
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin yönetsel başkenti. RETORİA
Güney Afrika Cumhuriyetinde doğmuş veya uzun süredir orada yaşayan ve Afrikaans dili konuşan beyaz ırktan kişiler.:AFRİKANER
Güney Afrika Cumhuriyetinin plakası. : ZA
Güney Amerika ırmaklarında yaşayan bir balık. ORADO
Güney Amerika kemiricisi: AGUTİ
Güney Amerika ormanlarında yaşayan,mavi ve yeşil metalik yansımalı bir kuş.:AGAMİ
Güney Amerika yerlilerinin oklarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir. : KÜRAR
Güney Amerika’da üretilen kaliteli bir kahve cinsi. : ARABİKA
Güney Amerika’da yaban hayvanlarını yakalamakta kullanılan kement.:LASO
Güney Amerika’da yaşayan büyük su yılanı. : MUSURANA
Güney Amerika’da yaşayan iri kemirici bir hayvan. AKARANA
Güney Amerika’da yaşayan uzun kuyruklu bir tukan türü. : ARAKARİ
Güney Amerika’nın sıcak ve bataklık bölgelerinde yaşayan bir kuş. : HOAZİN
Güney Anadolu’da yabani olarak bulunan ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen kırmızı çiçekli otsu bir bitki. : NAKIL
Güney Anadolu’daki konar göçer Türkmenler arasında göç kervanını yöneten genç kıza verilen ad. : ALADORLAR
Güney Ege ve Akdeniz kıyısı bölgelerimizde Çipura balığına verilen ad. :ALYANAK
Güney kutbunda yaşayan bir kuş. ENGUEN
Güney ve Güneydoğu Anadolu da halk arasında domatese verilen ad. : BANADURA
Güney yarımkürede bulunan parlak yıldız,Yıldırak.: SÜHEYL
Güney,güney rüzgarı,kaba yel. : LODOS
Güneydoğu Asya’da özellikle Laos’ta kullanılan ağızlı org. : HEN
Güneydoğu Anadolu ile Irak Türk bölgesinde ezgiyle söylenen mani. : HOYRAT
Güneydoğu Anadolu’da antik kent.:ZEUGMA
Güneydoğu Anadolu’da yetiştirilen yerli koyun ırkı. : İVESİ
Güneydoğu Anadolu’ya özgü acı kahve. : MIRRA
Güneydoğu Anadolu’ya özgü,çekilmiş mercimek,bulgur ve soğanla yapılan bir yemek.:KÖLÜKAŞI
Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin simgesi.:ASEAN
Güneydoğu Asya’da bir ırmak. : İRAVADİ
Güneydoğu Asya’da yaşayan kuyruklu bir maymun.:MAKAK
Güneydoğu Asya’da yaşayan yabani öküz. : BANTENG
Güneydoğu Asya’da yetişen ve mobilya yapımında kullanılan bir cins kamış.:RATAN
Gün-gece eşitliği : EKİNOKS
Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri toplama şeklinde koleksiyonculuk. : EFEMERA
Gür erkek sesi. AVUDİ
Gürcistan’ın başkenti. : TİFLİS
Güreş meydancısı.:CAZGIR
Güreşler için boğa yetiştiren kimse.:GANADERO
Güreşte bir oyun.: KAFAKOL
Güreşte bir oyun.:BOYUNDURUK.:KU RTKAPANI. ALMA:ÇİPE
Gürgengillerden,kere stelik bir ağaç cinsi.:HUŞ
Gürültü patırtı. AĞDAĞA
Gürültü,patırtı,tela ş,karmakarışık durum.: DAĞDAĞA
Güven mektubu.:İTİMATNAME
Güvercin kanadı. : CENAHI KEBUTER
Güvercin. : KEBUTER
Güverte locasının altındaki demir kol. : KASTANYOLA
Güzel avrat otu.:BELLADONNA
Güzel avrat otundan elde edilen ve hekimlikte yararlanılan zehirli bir madde. : ATROPİN
Güzel çiçekli bir süs bitkisi. : KANA
Güzel koku. : RAYİHA
Güzel koku.:ARF
Güzel kokular.:ITRİYAT
Güzel kokulu beyaz çiçekler açan ağaççık.:FUL
Güzel kokulu bir kavun türü. : ŞAMAMA
Güzel kokulu çiçekleri olan tırmanıcı bir bitki.:HANIMELİ
Güzel kokulu,değişik renkli çiçekleri olan bir süs bitkisi.: ŞEBBOY
Güzel kokulu,sarı renkte,uzunca bir kavun türü.:TOPATAN
Güzel kokulu.: ITRİ
Güzel konuşma yeteneği. : NATIKA
Güzel sanatlar evi. ARÜLBEDAYİ
Güzel sesli bir kuş.:İSKETE
Güzel sesli ötücü bir kuş. : İSKETE
Güzel sevgili. : NİGAR
Güzel söyleme ve yazma yeteneği. : SELİKA
Güzel söz söyleyen,konuşkan. İLBAZ
Güzel ve faydalı şeyler.:BEDAYİ
Güzel ve inandırıcı konuşma.:CERBEZE
Güzel yüz. İDAR
Güzel,hoş (kadın). : RANA
Güzel,hoş,nefis.: OFLAZ
Güzel,ince,zarif kadın.Ceylan.: AHU
Güzel,iyi kadın anlamında kullanılan bir sözcük : HASNA
Güzel,sevimli insan.:GÖKÇEK
Güzel. : NİK
Güzeli en üstün,en yüce değer sayan kişi.:ESTET
H
Haberci,ulak. : KARAKULAK
Haberleşmeye yarayan bir tür süratli vapur.: AVİZO
Habeş piskoposlarına verilen ad. : EBUNA
Habeş soylusu. : RAS
Habeş Yahudi’si.:FLAŞA
Hac sırasında kesilen kurban.: HEDİ
Hacim,oylum. : CİRİM
Haç : ÇARMIH
Hafıza kaybı : AMNEZİ
Hafif esinti.:İPİLTİ
Hafif kadifemsi bir görünüş kazandırılmış sığır derisi. : NUBUK
Hafif yağmur,serpinti.:ÇİL ENTİ
Hafif yaralama : HACAMAT
Hafniyum’un simgesi. : HF
Haiti kökenli bir dans ve müzik.:MAMBO
Haiti kökenli,rumba ve çaça’ya benzeyen bir dans.: MAMBO
Haiti plakası. : RH
Hak ve adalete uygunluk.: NASFET
Hakim,başat,başta gelen. OMİNANT
Hakkı devretme.: TEMLİK
Haksız olarak alınan toprak,mal. : ASABALIK
Haksızlık,kıygı. : GADR (GADİR)
Hala.:BİBİ : ÇİÇE
Halat gibi örülmüş iplik çilesi. : TURA
Halat ucu.: ÇIMA
Halat yumağı.: RODA
Halatların dikişlerinde kullanılan demir veya ağaç kama.: KAVELA
Halatta kaymayı önleyen bir düğüm biçimi.:KROPİ
Halı dokuma tezgahı.:ISDAR
Halı ve jakar dokuma sanayinde çözgü ipliği. : KORD
Halı veya kilim dokunan tezgah. : ISDAR : ISTAR
Halı,kilim veya bez dokuma tezgahı. : HAMA: HANA
Halıcılıkta iplik düğümlerini sıkıştırma topağı. : KİRKİT
Halk arasında yaban arısına verilen ad. : SARICA
Halk arasında ekini biçilip kaldırılmış tarlaya verilen ad. : KOZAN
Halk arasında Eylül ayına verilen ad.:VERİMAY
Halk arasında hindiye verilen ad. : CULUK
Halk arasında,herkesin söylediğini yapan,iltifat meraklısı kimseye verilen ad.:EFELEK
Halk bilgisi.:FOLKLOR
Halk dilinde etek anlamında kullanılan sözcük.: YEKTE
Halk dilinde abla.: MADAMA
Halk dilinde acı pul biber. : İSOT : ISIOT
Halk dilinde ağıl.: ARKAÇ
Halk dilinde atasözüne verilen ad. : ORAÇLAMA
Halk dilinde avare,işe yaramaz.:AVARA
Halk dilinde babanın kız kardeşi,hala. : EME : EMETİ: BİBİ
Halk dilinde badem. : PAYAM
Halk dilinde bahane. : MAHNA
Halk dilinde boşboğaz,söz taşıyan. : YALAK
Halk dilinde büyük heybe.:ARTMAK
Halk dilinde çay demliğine veya küçük güğüme verilen ad.: HALASTAR
Halk dilinde çekül sözcüğünün aldığı biçim.:ŞAVUL
Halk dilinde çoban köpeği.:KARABAŞ
Halk dilinde çuvala verilen ad.:KELETE
Halk dilinde dikenlik anlamında kullanılan sözcük. İYEŞ
Halk dilinde dilsiz.:TAT
Halk dilinde ekilmeden bırakılmış tarlaya verilen ad. : KEN
Halk dilinde kardeş. : KADA
Halk dilinde kemik veremi.:AKARCA
Halk dilinde kertenkeleye verilen ad.:ELÖPEN
Halk dilinde keser.:KERKİ
Halk dilinde kır lalesine veya gelincik çiçeğine verilen ad.: PAMPAL
Halk dilinde klitoris,bızır. ILAK
Halk dilinde köylerde hekimlik yapan kimselere verilen ad. TÇU
Halk dilinde küme,topluluk anlamında kullanılan sözcük.:ÇOM
Halk dilinde lor peynirine verilen ad. : ÇOMA
Halk dilinde mısır.:LAZUT
Halk dilinde mızıkçı,yaygaracı,gü rültücü anlamında kullanılan sözcük.:KACARA
Halk dilinde minnet.: MÜDANA
Halk dilinde mutfağa verilen ad.:TAKANA
Halk dilinde otlak.:ÖRÜ
Halk dilinde parıltı.: IŞILAK
Halk dilinde pestil.: BASTIK
Halk dilinde sazlık yer.: KOVALIK
Halk dilinde sebze bahçesi.:AVAR
Halk dilinde semavere verilen ad.:KAVAZ
Halk dilinde semizotuna verilen ad. : PİRPİRİK
Halk dilinde serçeye verilen ad. : DARICAN
Halk dilinde sincap.:ÇEKELEZ
Halk dilinde sperm,meni. : ATMIK
Halk dilinde şaka anlamında kullanılan sözcük.:HORATA
Halk dilinde şarbon hastalığına verilen ad. : YAKMA
Halk dilinde Temmuz ayı.: ORAKAYI.
Halk dilinde termometreye verilen ad.:I*****TE
Halk dilinde yabani tereye verilen ad : ISPATAN
Halk dilinde yanık,yırtık.. : YİRİK
Halk dilinde yenge anlamında kullanılan sözcük. : BULA
Halk edebiyatında aşk,özlem gibi duygusal konuları işleyen şiir türü.: GÜZELLEME
Halk edebiyatında mahlas anlamında kullanılan sözcük.:TAPŞIRMA
Halk edebiyatında uyağa verilen ad. : AYAK
Halk hekimliğinde gaz söktürücü ve antiseptik olarak kullanılan,aynı zamanda kimi yiyeceklere de katılan bir cins ceviz. : MUSKAT
Halk oylaması.: REFERANDUM
Halk tarafından sevilme,tutulma. : POPÜLARİTE
Halk,topluluk.:CUMHU R
Halkalar geçirilerek yapılmış veya zincirden örülmüş zırh.:CEBE
Halojenler gurubunun dördüncü ametali olan yalın cisim. : İYOT
Halterde kaldırılması gereken alet. : BAR
Ham demir madeninin eritildiği büyük ocak,fırın.:HADDEHAN E
Ham deriden yapılan köylü ayakkabısı.:ÇARIK
Ham ile olgun arası. : ALASULU
Ham ipeği iplik ve ibrişim durumuna getiren kimse.:KAZAZ
Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş. : SOF
Ham keten rengi. : EKRU
Ham olarak yenilen badem,erik,kayısı gibi yemişler.:ÇAĞLA
Ham üzüm. : KORUK
Hamal semeri. : ARKALIK
Hamalların yük taşırken kullandıkları arka yastığı.:ARKALIK
Hamam böceği.:KAKALAK
Hamam. : YUNAK
Hamamda kese yapan erkek. : TELLAK
Hamamlarda musluk altında bulunan ve su biriktirmek için kullanılan mermer veya taş tekne.:KURNA
Hamle.: SAVLET
Hamsi,Sargan gibi küçük balıkları tutmakta kullanılan balık ağı : BARABAT
Hamsigillerden bir balık. : TİRSİ
Hamur durumundaki ekmeklerin, fırına atılmadan önce, içine konulduğu oyuk gözlü tahta.: BİNİT
Hamur açılırken tezgaha yapışmaması için serpilen un.:UĞRA
Hamur açılırken yapışmaması için un serpmek.:UĞRALAMAK
Hamur tahtası. : SENİT
Hamur teknelerini kazımaya yarayan araç.:ISIRAN
Hamuru ovalayarak yapılmış kırıntılarla pişirilen çorba. : OVMAÇ
Hamurun fırına verilmeden önce dinlendirildiği , üzerinde bekletildiği tahta. : PASA
Hamurun kızgın sac üzerinde pişirilmesiyle yapılan bir tür tatlı.:AKITMA
Hanay. :AVLU
Hanım,hanımefendi.:B ANU
Hanigiller familyasından bir balık türü.: LAKOZ
Hanigillerden bir balık türü. RFOZ
Hanigillerden,Akdeni z ve Ege’de yaşayan lezzetli bir balık.:LAHOS
Hap. : DRAJE
Haraç.:BAÇ
Hare.Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık. : MENEVİŞ
Hareket etmeyen,kımıldamayan ,sakin. İNGİN
Harfler,kısaltmalar kümesi. : LOGO
Harfler.:HURUFAT
Harita çıkarmaya yarayan bir aygıt.: PLANÇETE
Haritacı.: KARTOGRAF
Haritasını çıkarmak için bir araziyi üçgenlere bölme işi. : NİRENGİ
Harman aktarma ve sap yükleme işlerinde kullanılan tarım aracı.Dirgen.Yaba : ANADUT .
Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak,çöp ve samanla karışık tahıl taneleri.:BADAS
Harman yerlerindeki hububat döküntülerini toplayan kişi. : AFARACI
Harran ovasında ünlü bir ören yeri. : SOGMATAR
Harzemşahların ilk hükümdarı.: ANUŞTİGİN
Has ekmek. : FRANCALA
Has,mahsus. :ÖZE
Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj.: ILISU
Hasattan sonra tarla veya bahçelerde kalan ürünleri toplama.:BAŞAKLAMA
Hasırdan örülmüş kulplu torba.:ZEMBİL
Hasırotu,saz,kamış.: KOFA
Hasta dinleme aleti. : STETESKOP
Hasta. : SAYRI : BİMAR
Hastalığın bedene yerleşmesi.:RES
Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde. : ANTİKOR
Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde.:ANTİKOR
Hastalık nöbeti,kriz. : AKSE
Hastalık,dert.: ÇOR
Hastalıklar bilimi. : PATOLOJİ
Hastalıklar. : EMRAZ
Hastalıkların kimyasal maddelerle tedavi yöntemi.:KEMOTERAPİ
Hastalıkların nedenini araştıran bilim. : ETİYOLOJİ
Hastalıktan sonraki iyileşme. :İFAKAT
Hastanelerde perhizsiz hastalara etlisi tatlısıyla verilen tam yemek.: ALTIDAN
Hastanın veya yakınlarının,onun daha önce geçirmiş olduğu hastalık ve sağlık durumları hakkında hekime verdiği bilgilerin tümü.: ANAMNEZ
Hat sanatında birkaç kağıdın,suları ters yönde olmak üzere üst üste yapıştırılmasıyla elde edilen mukavva.:MURAKKA
Hata ,/ hatalı pul. : ERÖR
Hatay ili Reyhanlı ilçesinde arkeolojik höyük. : AÇANA
Hatay yöresine özgü,cevizli bir hamur tatlısı.:KEREBİÇ
Hatay yöresine özgü,yan yana tutturulmuş iki kamış düdükten yapılmış çifte kaval.:ARGUN
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Tel Açana’da denilen ünlü höyük.:ALALAH
Hatıra,yadigar. : ANDAÇ
Hatırlayan. : ANAN
Hava basıncını ve dolayısıyla bir yerin yüksekliğini ölçen alet,basınç ölçer.:BAROMETRE
Hava basınç birimi.: BAR
Hava korkusu. : AEROFOBİ
Hava yutma. : AEROFAJİ
Havacı bülteni. : NOTAM
Havada oksitlenmeyen bir element.:KROM
Havada on milyonda bir oranında bulunan bir asal gaz. : KSENON
Havadaki toz taneciklerini ölçmeye yarayan araç.:AEROSKOP
Havadar. : YELEÇ
Havagazı lambasının ucu. : BEK
Havai. : YELEME
Havari.:APOTR
Havaya fırlatılan bir plakanın vurulması ilkesine dayanan atıcılık dalı.: TRAP
Havuca renk veren madde. : KAROTEN
Havuç. : YEREGEÇEN
Havuç.: YEREGEÇEN
Havuz,göl,akarsu,den iz,okyanus gibi sulara ait ekosistemlerin herhangi bir derinliğindeki su tabakalarında,su hareketiyle sürüklenen veya yavaş olarak yüzen,hayvan ve bitkilerden oluşan mikroskobik büyüklükteki organizmalar. : PLANKTON
Hawai adalarına özgü gitara benzer dört telli çalgı. : UKULELE
Hawai inanışında savaş tanrısı. : KU
Hawai’de karşılama veya uğurlama anısı olarak verilen,çiçekten yapılmış kolye.:LEY
Hayal. : İMGE
Hayat hikayesi.:BİYOGRAFİ
Haydut,eşkıya. : ŞAKİ
Haylaz,serseri. : NABEKAR
Hayvan bilimci. : ZOOLOG
Hayvan boyunduruğu. : TASMA
Hayvan çulu.ALIK
Hayvan derisinden yapılmış kırbaç.:ÇAVUN
Hayvan korkusu.: ZOOFOBİ
Hayvan pisliği.:TERS
Hayvan postundan başlık. : KALPAK
Hayvan vebası. : MALKIRAN
Hayvan yavrusu.:BALAK
Hayvan,balık,sebze,m eyve gibi yiyecekleri,yerinden getirerek toptan satan kimse.:MADRABAZ
Hayvanca duygu.:BEHİMİ
Hayvanı avcılığa alıştırma. : BAV
Hayvanı otlatmak. : OTARMAK
Hayvanın bir yanındaki yük.:TAY
Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek. UŞAK
Hayvanlar veya hayvan yaşamı ile ilgili Yunanca öntakı: ZOO
Hayvanlara yedirilen bir çayır bitkisi./Bir tür sümbül. : NARDİN
Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip.Hayvan bağlanan ip. : ÖRK
Hayvanları nallayan kimse.:NALBANT
Hayvanların beğenmeyerek yemedikleri iri kalbur üstü taneler. : İRİNTİ
Hayvanların eskiyen nallarının çivilerini değiştirme işlemi.: KAYAR
Hayvanların kemik ve kıkırdak gibi dokularından yada bitkisel yosunlardan elde edilen saydam ve renksiz bir madde.:JELATİN
Hayvanların saman,ot,mısır sapı gibi kışlık yiyeceği.: ALAF
Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap.: YALAK
Hayvanların,özellikl e atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke.:AKITMA
Hazır. : AMADE: ANIK
Hazreti Muhammed’e yardım eden ve İslamiyet’in yayılmasına hizmet eden kimseler.:ENSAR
Hazreti Muhammed’in aile üyelerine verilen ad. : ALİABA
Hazreti Ebubekir’in lakabı.:ATİKA
Hazreti Muhammed’in hayatını anlatan kitap. : SİYER
Hazreti Muhammed’in siyah renkli sancağının adı. : UKBA
Hecelerin uzunluk ve kısalık,kapalılık yada açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarından oluşan Divan Edebiyatı nazım ölçüsü. : ARUZ
Hediye verilen levha. : ŞİLT
Hediye,bahşiş. : ATİYYE
Hekim,otacı. İRGER
Hekimlik taslama.: OLÇUM
Hekimlikte iştah açıcı olarak kullanılan bir bitki. : KANTİYANE
Hekimlikte kullanılan,sütleğeng illerden bir bitkinin verdiği zamk ve özsu.:TIGALA
Hektar. : HA
Hele,özellikle. : BAHUSUS
Hem ısıtmaya,hem de üzerinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası.:KUZİNE
Henüz mayalanmamış üzüm suyu. : ŞIRA
Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm.:KORUK
Her biri başka perdede bir sıra kamış düdük,musikar.:MISKA L
Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca ortaya bir söz çıkacak biçimde düzenlenmiş manzume.: AKROSTİŞ
Her iki küreği bir kişi tarafından çekilen ve birden üç çifteye kadar küreği bulunan savaş gemisi filikası. : PATALYA
Her şeyin evveli,tazesi,turfan da. : REYAN
Her tür organik yağa verilen ad. : LİPİT
Her tür organik yağa verilen ad.: LİPİT
Her türlü gösteriş ve dünya kaygılarından uzak kalmayı öğütleyen Sünni tarikatı.:MELAMİLİK
Her yanı görmeye elverişli,camlı çatı katı veya taraça,kule.: CİHANNÜMA
Her yiyeceğe canı çeken. : EKTİ
Her zaman olduğu gibi.:BERMUTAT
Her zaman. AİMA
Herek.:İSPALYA
Herhangi bir kişinin, malın yada durumun niteliklerini öğrenmek için toplanan bilgi. : RANSEYMAN
Herhangi bir değerli taş yada metali sabitleştirmekte kullanılan yapışkan madde. : ROKELA
Herhangi bir eserin tanıtılması,okunması ,yorumlanması veya bir sanatçıyı anma amacıyla düzenlenen toplantı.: MATİNE
Herhangi bir nedenle armağan kabul edenin vermek zorunda olduğu karşılık.:AVİYET
Herkes tarafından kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan. : İNDİ
Hesap defteri.:EVAR
Hesap sahiplerine bankaca gönderilen mektup. : AVİ
Hesap ve kumanda işlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre.:MATRİS
Heyecan veren edebi üslup. Dokunaklı,etkili. : PATETİK
Heyelan. : KAYŞA
Heykel,abide anlamında yerel sözcük.:ANAK
Heykel,sütun gibi şeylerin üstüne konulduğu parça,ayak,taban. : DURAÇ
Hıristiyan sanatında ellerini kaldırmış dua eder durumda canlandırılmış insan figürüne verilen ad. : ORANS
Hıristiyan bayramı. : YORTU
Hıristiyan beyi. : TEKFUR
Hıristiyan sanatında ölü İsa’nın vücudunu kollarında tutan Meryem betimlemesi. : PİETA
Hıristiyan sanatında,Meryem Ana ile çocuk İsa’yı gösteren heykel veya resim.:MADONNA
Hıristiyan ve Musevilerde gelinin güveye verdiği para veya mal.: DRAHOMA
Hıristiyanların büyük perhize girmek üzere bulundukları günler.:APUKURYA
Hıristiyanlıkta ermiş.: AZİZ
Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. : AFOROZ
Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası.: AFOROZ
Hıristiyanlıkta küçük kilise yapısı veya büyük bir kilisenin içinde bir azize adanmış ibadet yeri.:ŞAPEL
Hıristiyanlıkta,ilk günahı silmek ve Hıristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem.:VAFTİZ
Hırsızlık yapma şeklinde beliren hastalık.: KLEPTOMANİ
Hırslı.:MUHTERİS
Hırvatistan ve Slovakya’da bir kont tarafından yönetilen toprağa verilen ad. : ZUPA
Hız ve manevra yeteneği bakımından üstün niteliklere sahip küçük savaş gemisi,muhrip. ESTROYER
Hızı saatte 120 km’yi geçen çok şiddetli ,yağmur getirmeyen fırtına. : URAGAN
Hızla dönen rüzgarların oluşturduğu şiddetli siklon fırtınası. : TORNADA
Hicri takvimde 22 Aralık 31 Ocak arası.Kırk günlük kış dönemi. : ERBAİN
Hiç görülmemiş,alışılmam ış,şaşılacak veya yadırganacak şey.Ucube.: ACİBE
Hiçbir heyecan yada zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği. : ATARAKSİYA
Hiçbir koşula bağlı olmayan,istediği gibi davranabilen. : ERKİN
Hikaye,fıkra.:KISSA
Hilal. : AYÇA
Hile,düzen. : DEK: AL
Hileci. EKBAZ
Hilekar. : AYYAR
Himalaya dağlarında doruk.:APİ
Himalayalar’da yaşadığına inanılan “kar adam”a verilen ad. : YETİ
Hindistan kökenli evcil bir sığır türü.: ZEBU
Hindistan plakası. : İND
Hindistan Prensesi .Raca karısı. : RANİ
Hindistan Prensi. : RACA
Hindistan ve Endonezya’da yetişen,kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç. : KINAKINA
Hindistan ve Malezya ormanlarında yaşayan ilkel maymun. : LORİS
Hindistan yarımadasında yaşayan kuyruksuz,çok uzun kollu maymunların ortak adı.:JİBON
Hindistan’a özgü,güreşle ragbinin karışımı olan bir spor.:KABADDİ
Hindistan’da bitkisel elyafla dokunan bir cins tafta. : DARİDAS
Hindistan’da Ekber döneminde büyük eyaletlere verilen ad. : SUBA
Hindistan’da kastlar halinde değil de kabileler halinde örgütlenmiş ve kültürleri Hindu olmayan yerli halk.:ADİVASİ
Hindistan’da kocasının cesediyle birlikte ateşe atılan ve ermiş sayılan kadın. : SATİ
Hindistan’da yetişen bir ağaç. : RİTA
Hindistan’da yetişen bir bitki. : HALİLE
Hindistan’da yetişen tırmanıcı bir karabiber ağacı. : BETEL
Hindistan’da, bir din büyüğünün çevresinde toplananların birlikte oturup eğitildikleri yer : AKRAMA
Hindistan’ın güneyinde konuşulan bir dil. RAVİD
Hindistan’ın para birimi.:RUPİ
Hinduizm,Budizm ve Caynacılığın bazı mezheplerinde Batıni (içrek) uygulamaları konu alan çok sayıda metnin ortak adı.: TANTRA
Hinduizm’de servet ve iyi talih tanrıçası.:LAKŞMİ
Hinduizm’in temel ilkesi olan,hiçbir varlığı incitmeme erdemi.:AHİMSA
Hinduizmin en büyük tanrılarından biri.:ŞİVA
Hinduların kutsal kitabı. : VEDA
Hint bademi. : KAKAO
Hint edebiyatında bir çeşit epik dram. : NATAKA
Hint İran dil grubuna verilen ad. : ARİ
Hint irmiği. : SAGU
Hint kenevirinden çıkarılan esrara eskiden verilen ad.:HAŞİŞ
Hint kertenkelesi.:İGUANA
Hint mitolojisinde ayin içkisinin elde edildiği bitkiyi kutsallaştırma. : SOMA
Hint mitolojisinde fırtına ve yağmur tanrısı. Hindistan’da Veda tanrılarının en büyüğüne verilen ad. : İNDRA
Hint mitolojisinde ilk insan. : MANU
Hint müziğine özgü telli bir çalgı. : VİNA
Hint müziğine özgü telli bir çalgı. ARANGİ
Hint müziğine özgü yaylı bir çalgı.: SARANGİ
Hint okyanusunda denizaltı dağı. : OB
Hint safranı.: ZERDEÇAL
Hint sülünü.:ALE
Hint tanrısı. : RAMA : AGNİ
Hintlilerin,bağlı oldukları tarikatı belirtmek için kül veya renkli tozla alınlarına çizdikleri işaretlere verilen ad.:TİLAKA
Hiperaktif çocukları sakinleştirmede kullanılan ilaç.:RİTALİN
Hipotez,faraziye.: VARSAYIM
Hiroşima’da atomdan sağ kurtulanlar. : HİBAKUŞA
Hisse senedi,tahvil,yabanc ı para gibi değerli kağıtları daha karlı görülen başka kağıtlarla değiştirme işi.: ARBİTRAJ
Hisse senedi. :ESHAM
Hitabet sanatı.:RETORİK
Hitit mitolojisinde gökyüzü krallığının ilk yöneticisi. :ALALU
Hititlerde arazi fiyatlarının saptanmasında kullanılan bir ölçü birimi. : İKU
Hititlerin Anadolu da yerleştikleri ilk kent olan ve günümüzde Kültepe olarak adlandırılan yer. : NEŞA
Hititlerin akıl ve bilgelik tanrısı.: AYA
Hizip. : KLİK
Hizmet belgesi.:BONSERVİS
Hizmet eden.Sadık,dost. : HADİM
Hokkabazların kullandıkları tahta maşa.:ŞAKŞAK
Hollanda’nın para birimi.:FLORİN
Honduras’ın para birimi.:LEMPİRA
Hong Kong’un plakası. : HK
Hor görmek. : KARAMAK
Hor görülen,aşağılanan.: ZELİL
Horoz tepeliği,köşe-kenar-uç. : İBİK
Horozun en gösterişli tüyü.ÇIĞA
Hortlak.:CAZU
Hoş kokulu.:ITRİ
Hoşgörü. : TOLERANS
Hoşlanarak bakma.:TEMAŞA
Hud Peygamber döneminde Hicaz’da oturan,kötü ahlakları nedeniyle yok oldukları rivayet edilen,Kutsal Kitap’ta adı geçen bir kavim.:AMALİKA
Hukuk.: TÜZE
Hukukta bir mülk üzerindeki ortaklığı giderme.:İZALEİŞÜYU
Huni biçiminde çukur yer.İç bükey. : OBRUK
Hurma dalı veya kamıştan yapılan iki yanı kulplu meyve sepeti.:KAVSARA
Huysuz atları yola getirmek için dudaklarına takılan tahta kıskaç.: YAVAŞA.: EGEN
Huysuz şirret kadın.:CADALOZ
Huzur,erinç : DİRLİK
Hücre çekirdeğinde bulunan ve kromatin tanelerini taşıyan ağ biçimindeki ipliksi yapı. : LİNİN
Hücre bölünmesi yoluyla gerçekleşen hücre çoğalması. : MİTOZ
Hücre sitoplazmasında oluşan cansız yapı.:KOFUL
Hücre.:GÖZE
Hücrebilim.: SİTOLOJİ
Hükümdar ve hükümdar ailesi mensuplarına verilen ad.:İLİG
Hükümdarın,bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi. : OTOKRASİ
Hükümler.:AHKAM
Hükümsüz.:BATIL
Hüngür hüngür anlamında bir söz.:ZARİZARİ
Hünnap,iğde gibi zeytinimsi meyve. : UTME
Hünnapgillerden,heki mlikte ve boyacılıkta kullanılan bir bitki cinsi,güvemeriği.:AK DİKEN
I
Irak’ın Musul kenti yakınında Yezidiler tarafından kutsal sayılan vadi. : LALES
ırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek.:ISIRAN
Irkçılık. : RASİZM
Irmak ile dere arası büyüklükte akarsu.:ÇAY
Irmak veya dere suyunun hızlı aktığı yer. : AKANAK
Irmaklarda işleyen bir çeşit altı düz tekne. : PELEME : TOMBAZ
Irmaklarda ve sığ sularda yük taşımakta kullanılan bir tür tekne. : LİMBO
Isı derecesi,sıcaklık.: SUHUNET
Isı yükselişi. : CEMRE
Isıl. : TERMİK
Isırgın. : İSİLİK
Iskarta mal.:MARDA
Ispanak,pancar gibi sebzelerle pirinç ve bulgur karıştırılarak yapılan bir yemek.: ÇİLEME
Ispanakgillerden yaprakları etli bir bitki. : IŞTIR
Isparta ilinde,doğal değerlerin korunması amacıyla ulusal park kaps***** alınan göl.:KOVADA
Isparta kentinin eski adı. : HAMİDABAD
Isparta yakınında,1991’de tabiat parkı kaps***** alınan krater gölü.:GÖLCÜK
Isparta yöresinde yetişen ve iyi bir sofra şarabı elde edilen üzüm cinsi. :ALGEMRE
Issız yolda hırsızlık. : KARMANYOLA
Işık ölçer. : POZOMETRE
Işık yoğunluğu birimi.mum. : KANDELA
Işık.:ŞAVK
Işıklar,nurlar.:NİRA N
Işıklı,nurlu.: NURANİ
Işın demeti. : HUZME
Işınbilim. : RADYOLOJİ
Işınım dozu birimi.: REM
Izgara.:GRİL
İbadet.Allah’ın buyruklarına uyma. : TAAT
İbni Sina’ya batıda verilen isim. : AVİCENNA
İbrahim Peygamberin babasının adı.: AZER
İbrani alfabesinin ilk harfi.:ALEF
İbrani rahiplerinin dinsel törenlerde giydikleri giysi. : EFOD
İbranice v Aramcayla birlikte Yahudilerin üç temel yazı dilinden biri.: YİDDİŞ
İç Anadolu’da bir göl. : EBER
İç Anadolu’da volkanik bir göl.: MEKE
İç bükey,konkav,obruk.: MUKAAR
İç donu.: TUMAN
İç duvar.:CIDAR
İç etek.:JÜPON
İç güdü.:İNSİYAK
İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker,ovelit. : PERİDOT
İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker.: OVOLİT
İç kulakta kemik dolambacın orta bölümü. : DALIZ
İç sıkıntısı.:AFAKAN : İLİNTİ
İç yüz,sır.:BATIN
İçe kapanıklılık.: OTİZM
İçel’in Silifke ilçesinde bir antik kent ,: URA
İçi kaloit veya yağ gibi sıvı veya yarı sıvı bir madde ile dolu patolojik torba. : KİST
İçi kremalı,üzeri çikolata kaplı pasta.:EKLER
İçi pamuk yada yün vatka ile doldurularak dikilmiş,döşemelik veya giyim eşyası yapımında kullanılan kumaş.:KAPİTONE
İçimi hoş ve tatlı su.:ZÜLAL
İçinde cinsel konularla ilgili açık saçık yazıların,resimlerin bulunduğu eser.:BAHNAME
İçinde diri balık saklanan denizden ayrılmış havuz. : LİVAR
İçinde fosil bulunmayan toprak.:AZOİK
İçinde gemi yapılan veya onarılan üstü örtülü büyük havuz. OK
İçinde yağ yakılan toprak kandil. : PESÜS
İçine çamaşır,elbise gibi şeyler koyup sarmaya yarayan bez veya kumaş.:BOHÇA
İçine demir çubuklardan kafes konulmuş beton.:BETONARME
İçine doğduğu gibi söylenerek,doğaçlama .: İRTİCALEN
İçine hardal katılarak yapılan üzüm şırası.:HARDALİYE
İçine kor kömür doldurulan , açık havada ısınmaya yarayan ayaklı ve delikli madeni kaba verilen ad :BRASERO
İçine mendil,gecelik gibi şeylerin konulduğu kumaş bohça. : ŞASE
İçine pekmez,peynir,yağ vs konulan yada yayık olarak kullanılan deri tulum. : TULUK
İçine pişirilmiş kuş başı et ve sebze konularak hazırlanan bir tür börek.:TALAŞKEBABI
İçine soğan,sarımsak,mayda noz ve havuç gibi şeyler katılarak zeytinyağıyla pişirilen ve soğuk olarak servisi yapılan yemek. İLAKİ
İçine su biriken doğal çukur. BRUK
İçine yalnız kürek çekenin girebildiği uzun ve dar yarış kayığı. : SKİF
İçitim.:ZERK
İçki bardağı. İYALE
İçki içerken birinin şerefine,sağlığına kadeh tokuşturulması.:TOKA
İçki mahzeni.:KAV
İçki meclisi.: BEZM
İçki sunanlara verilen ad. : SAKİ
İçki veya uyku sersemliği.:HUMAR
İçki. : AYŞ : İŞRET
İçkiye düşkün,içkici,ayyaş. : BEKRİ
İçli,acıklı şiir.:ELEJİ
İçmeye veya tanrıların onuruna yere şarap dökmeye yarayan,ortası bombeli,ayaksız,az derin,geniş ağızlı kap. ATERA
İçten çürümüş ağaç : ARDAK.
İdam mahkumlarının asıldığı ağaç. AR
İdare kandili. : İLİKMEN
İdare,yönetim. : ZİMAM
İdrar kesesi iltihabı. İSTİT
İdrar yolları hastalıkları,üroloji .:BEVLİYE
İdrarını yapamama şeklinde ağır bir böbrek rahatsızlığı belirtisi,İdrarın kesilmesi.:ANÜRİ
İftihar etme,öğünme. : ULVAN
İğ : EĞİRMEN
İğne deliği. : YURDU
İğne korkusu.: BELONOFOBİ
İğne yaprakları yaz kış yeşil olan bir orman ve süs bitkisi. : PORSUK
İğneye yol açmak için kullanılan,çelikten, ince ve sivri uçlu bir alet.:BİZ
İğrenme,tiksinme. : KERAHET
İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker.: ERBAŞ
İhtiyar kimse. İRİFANİ
İki gövdeli (birbirine paralel tutturulmuş iki kütükten yapılmış) deniz taşıt aracına verilen ad. :KATAMARAN
İki akarsuyun birleştiği yer.:KOYAR
İki anlamı olan bir sözcüğün akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması ve anlamı güçlendirme sanatına verilen ad. : İHAM
İki atlı kızak. : ZANKA
İki ayrı ırktan gelme. : LETİS
İki bağlantı parçasını birbirine yakın olarak eklemekte kullanılan özel parça. : NİPEL
İki çenetli yumuşakça.:ARCA
İki dağ arasındaki sırt. : SENİR
İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı.: ÇATAK
İki denizi ayıran dar kara parçası veya dünya ile ahret arasındaki yer. : BERZAH
İki direkli yelkenli bir gemi.:USKUNA
İki direkli,seren yelkenli,birkaç top taşıyan gemi.:BRİK
İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan,on dört dizeli bir Batı şiir türü. ONE
İki gemi veya gemi ile kıyı arasında haberleşmede kullanılan üç kollu işaret sütunu. EMAFOR
İki kaş arası.: BELCE
İki kişi tarafından yönetilen bir çeşit yelkenli. : PİRAT
İki kişilik,alçak,oldukç a geniş koltuk.:MARKİZ
İki kişilik,sportif amaçlı bir tür küçük yelkenli. İRAT
İki kulplu ve küfe biçimindeki büyük sepete halk dilinde verilen ad. : KELET : KELETER
İki olay arasındaki süre.: FETRET
İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen süre.:FETRET
İki renkten oluşan.:YANAL
İki sıra kürekli Antikçağ Roma teknesi. :BİREMİS
İki tarla arasındaki sınır. : AN
İki ucu açık küçük boru.ZIVANA
İki ucuna birer kişi oturup,karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan,ortasından bir yere dayalı tahta kalas.: TAHTEREVALLİ
İki veya daha çok katlı ev.:HANAY
İki veya üç telli bir saz türü.:CURA
İki veya üç yaşındaki erkek koyun.: ÖVEÇ
İki yanı ağaçlıklı yol. :ALE
İki yaşına girmiş manda.:EVERE
İki yataklı karyola. : RANZA
İki yönlü bir dalgalı akımı,bir yönlü doğru akıma çevirmeye yarayan aygıt.:REDRESÖR
İki yüzlü,riyakar. : MÜRAİ
İki,üç veya dört kişi arasında oynanan bir tür iskambil oyunu. : PİKET
İkilem. : DİLEMMA : KIYASI MUKASSİM
İkinci Abdülhamit’in Selanik’e sürgüne gönderildiği köşkün adı.:ALATİNİ
İkinci Bayezit’in şiirlerinde kullandığı mahlas : ADLİ
İkinci çağın yaklaşık 45 milyon yıllık dönemi.:TRİYAS
İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’li erlere verilen ad.:Gİ
İkinci Dünya Savaşında ABD erlerine verilen ad. : Gİ
İkinci kez evlenen kadının beraberinde götürdüğü çocuklar.:TAYGELDİ
İkinci Mahmut devrinde feslerin tepesine püskülü tutturmak için takılan metal tepelik.:FERAHİ
İkinci Mahmut döneminde,yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra kurulan yeni ordunun adı.:ASAKİRİMANSURE
İkinci. : SANİ
İkisi dikili,üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taştan oluşturulmuş taş devri mezarı. OLMEN
İkiyüzelli kiloluk bir ağırlık birimi.:ÇEKİ
İklimbilim. : METEOROLOJİ : KLİMATOLOJİ
İknalar tarafından kullanılan ve iplerin üstüne atılmış her düğümün rengine göre bir anlamı olan düğüm-yazı.:KİPU
İlaç bilimi. : FARMAKOLOJİ
İlaç kullanmadan,yalnız ısı yardımıyla aygıt ve pansuman gereçleri gibi şeyleri mikropsuzlaştırma işi.:ASEPSİ
İlaç tedavisi. : KEMOTERAPİ
İlaç,çare,deva. : EM
İlaçların formüllerini gösteren resmi kitap.:KODEKS
İlahi duyuru.:VAHİY
İlahiyat. : TEOLOJİ
İleri atılmış,ortaya çıkarılmış.:LANSE
İletim. : KONVEKSİYON
İletişim dizgesi birliği.:LİNK
İletki.: MİNKALE
İlgi eki. : Kİ
İlgisiz.:BİGANE
İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk tarafından 1952’de çıkarılan siyasi mizah dergisinin adı. : KIRKBİRBUÇUK
İlhanlılarda ordu müfettişine verilen ad.:YASAVUL
İlişik. : MERBUT
İlk çağdaki uygarlıkla ilgili olan. : ANTİK
İlk doğan çocuk.:BEŞE
İlk İncil’in yazarı sayılan, İsa’nın on iki havarisinden biri. : MATTA
İlk insanlar tarafından yapıldığı sanılan en eski aletlere verilen ad.: EOLİT
İlk kez Hindistan’da dokunan,yumuşak ve hafif bir çeşit ipekli kumaş. ÜRA
İlkbaharda kırlarda yetişen,ufak yeşil yapraklı,ıspanak gibi yenilen bir bitki.:MADIMAK
İlkel benlik. : İD
İlkel. : PRİMİTİF
İlmekli bir tür sarma işi ve bununla yapılmış işleme.:RİŞLİYÖ
İmkansız. : MUHAL
İmren.:GIPTA
İnanç ve bilgiyi kiliseyle,özellikle Aristoteles’in bilimsel sistemini uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışan Ortaçağ felsefesi. KOLASTİK
İnandıran,ikna eden. : MUKNİ
İnanılan kimse. : İNAL
İnanma,güvenme.: İTMİNAN
İnanmış,emin olan.:MUTMAİN
İnatçı,ayak direyen:. ANUT
İnce alay.:İRONİ
İnce bağırsağın bir yada birkaç bölümünün kronik iltihabı.:İLEİT
İnce bağırsak iltihabı. : ANTERİT
İnce dövülmüş tavuk eti veya dana eti.(Yağsız ve sinirleri alınmış).:ESKALOP
İnce halat. : URGAN
İnce iplik ile çok sık dokunmuş yünlü kumaş. : LASTİKOTİN
İnce kabuklu bir erik cinsi. : ÜRYANİ
İnce kumaştan yapılan bir tür kadın üstlüğü. : MAŞLAH
İnce pide halinde ekmek.:LAVAŞ
İnce ruhlu.RAKİK
İnce yağan yağmur. : ÇİSENTİ : ÇİSE
İnce yapılı,zarif,narin.: YEPELEK
İnce yapraklar biçiminde ayrılabilen ve özellikle çatı örtüsü olarak kullanılan sistli kayaçlara verilen ad.:. ARDUVAZ
İnce yassı elmas. : KARAVANA
İnce,düzgün dokunmuş pamuklu kumaş. PAL
İnce,parlak nakış.:MİRE
İncelik. : RİKKAT
İnci çiçeği.:MÜGE
İnci çiçeği.:MÜGE
İnci,boncuk,deniz kabuğu gibi malzemeyi ipe dizip kelep haline getirdikten sonra birbirine dolaşarak yapılan kısa gerdanlık.:KISTI
İncik boncuk işleri. : TUHAFİYE
İncil bölümü.:LUKA
İncil’den önceki kutsal kitaplar.:AHDİATİK
İncil’den.:AHDİCEDİT
İnciler. : LEAL
İncirlerde döllenmeyi sağlayan sinek. : İLEK
İngiliz uluslar topluluğuna üye olan bağımsız ülkelere verilen ad. OMİNYON
İngiliz uzunluk ölçüsü. : İNÇ : YARDA
İngiltere’de at yarışı. ERBY
İngiltere’de kullanılan bir ağırlık ölçüsü. : ONS
İnişli yer,bayır.: ŞEV
İnkalar’ın atası olduğuna inanılan güneş tanrısı. : İNTİ
İnleme,inilti. : ENİN:NALE
İnleyen. : NALAN
İnorganik madde. : MİNERAL
İnsaf,haklılık. : NASFET
İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan. : AURA
İnsan bilimi uzmanı. : ANTROPOLOG
İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti.:FANİ
İnsan kalabalığı.:CEMAAT
İnsan nüfusunu yapı,gelişme ve dağılım açısından inceleyen bilim. EMOGRAFİ
İnsan omzunda veya deve,fil,at gibi hayvanlara yüklenerek götürülen,üstü örtülü,tekerleksiz taşıt.: TAHTIREVAN
İnsan sever.:FİLANTROP
İnsan topluluğu. : CEMİYETİ BEŞERİYE
İnsan ve hayvan vücudunda çıkan kabarcık,şiş. : KOP
İnsan zihninin deney edinmeden önce,üzerine hiçbir şey yazılmamış bir tabletten farksız olduğunu belirtmek için deneyci filozofların kullandıkları deyim.:TABULARASA
İnsan,hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim.:ANATOMİ
İnsan. :İN
İnsanbilim.:ANTROPOL OJİ
İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü.:TARAK
İnsandaki etkisi açısından tanımlanan ışınım dozu birimi.:REM
İnsanın yaratılış özelliği. : NATURA
İnsanın,makinenin veya çevrenin bir arada uyumlu ve verimli çalışmasını inceleyen bilim dalı.:ERGONOMİ
İnsanlar için tehlikeli olmayan bir örümcek türü.:TARANTULA
İnsanlar,dünya adamları. :ALEMİYAN
İnsanların ırklara ayrılışını,bunların nereden çıktığını,oluşumunu, yeryüzüne yayılışını,aralarınd aki niteliklerini inceleyen bilim. : ETNOLOJİ
İnsanların ince bağırsağında yaşayan bir solucan türü. : TRİŞİN
İnsanüstü. : FEVKALBEŞER
İonya adalarından biri.: İTHAKİ
İpek ibrişim yapan kişi. : KAZAZ
İpek sargılı ip.Pamuk veya ipekten sicim. : KAYTAN
İpekli bir kumaş türü.:CANFES
İpekli peştamal.:FUTA
İpekli veya yünlü esnek dokunmuş kumaş.:JARSE
İpekten sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz ve ağır kumaş. : ABANİ
İplik eğirmek için kullanılan bir alet.:ÇIKRIK
İplik kangalı.:ÇİLE
İplik sarılan zıvana.:MASURA
İpliklerin boyanmak istenmeyen bölümlerinin ağaç kabukları,yapraklar veya balmumuyla sarılarak boyaya batırılması yoluyla uygulanan bir tür boyama tekniği. : İKAT
İpotek,rehin. : TUTU
İpucu. : KARİNE
İran Moğolları döneminde bastırılan bir tür kağıt para. : ÇAV
İran pilavı.:ÇİLAV
İran saray ve evlerinde avluya bakan,üç yanı açık sundurma.:TALAR
İran takviminde 6. ay.: ŞEHRİR
İran,Yemen ve Umman’ın para birimi. : RİAL : RİYAL
İran’da Sasani hükümdarlarına verilen unvan.:KİSRA
İran’ın plakası. : İR
İran’ın resmi haber ajansı.:İRNA
İri dişli törpü: RASPA
İri gövdeli bir papağan türü.:ARA
İri gövdeli ve kısa saplı bir tambura türü.:ÇÖĞÜR
İri gözlü kalbur : ÇİLİNGİR
İri kemik. MACA
İri kepekli un.:RAZMOL
İri köpek,,çoban köpeği.:ÇOMAR
İri muşmula. : BEŞBIYIK
İri taneli misket üzümü. : MALAGA
İri taneli misket üzümü.:MALAGA
İri taneli siyah üzüm çeşidi.:İRİKARA
İri taneli tahıl.:YARMA
İri ve boru biçiminde beyaz veya sarı renkli çiçeği olan bir süs bitkisi.: KALA
İri ve çok mayhoş bir elma cinsi. : HÜRYEMEZ
İri ve güzel çiçekli bir süs bitkisi. : İRİS : SÜSEN
İri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi. : RAZAKI
İri ve verimli kiraz çeşidi. : VAN
İri yarı,kırıcı,sinirli, asık yüzlü kimse.: AZNAVUR
İribaş. : TETARİ
İrilik.:CESAMET
İrinli yara. : UFUNET
İrlanda Kurtuluş Ordusu. : İRA
İrlanda’nın plakası.:EİR
İrlanda’nın resmi adı. : EİRE
İrmik ve şekerle yoğrularak fırında pişirilen bir tür kurabiye.:ACIBADEM
İsa Derneği denilen bir Hıristiyan derneğinin üyesi.: CİZVİT
İsa Peygamberi ele vermesiyle tanınan Yahudi. : YAHUDA
İsa Peygamberin doğum ve gizli yaşam yeri olduğu sanılan bugünkü İsrail kenti. : NASIRA
İshak Peygamberin karısı ve Yakup Peygamberin annesi olan kadın. : REBEKA
İsilik. : ISIRGIN
İsimler. : ESAME : ESAMİ : ESMA
İskambil kağıtlarında karoya verilen ad. RYA
İskambil kağıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı,kalp biçiminde olanı.:KUPA
İskambil kağıtlarıyla oynanan bir oyun.:LASKİNE
İskambilde birli.:AS
İskambilde ikiliden altılıya kadar olan kağıtlara verilen ad. : KONÇİNA
İskambilde karo. : DİNERİ
İskambilde koz. : ATU
İskambilde sinek işaretine verilen bir başka ad. : İSPATİ
İskambilde vale,bacak,oğlan. : FANTİ
İskambildeki karo rengine verilen bir başka ad. : ORYA
İskambillerle oynanan bir oyun.: OHEL
İskandinav mitolojisinde ağıyla yakaladığı denizcileri okyanusta evine götüren,okyanus tanrısı Aegir’in karısı.:RAN
İskandinav mitolojisinde,göksel güçlerin tanrısı.:THOR
İskandinav ülkelerine özgü üflemeli bir çalgı,tarih öncesi tunç korno. : LUR
İskele gibi yerlere yanaşan teknelere girip çıkmayı sağlayan tahta köprü,gemi merdivenine verilen ad. : DOSA
İskele kuşu,yalı çapkını. : BAHRİ
İskenderun’a özgü bir fırtınanın yerel adı. : YARIKKAYA
İskoç erkeklerin giydiği kısa eteklik. : KİLT
İskorpitgillerden,Ak deniz ve Atlas Okyanusunda yaşayan lezzetli bir balık. : LİPSOS
İslam inancına göre ölüleri mezarında sorguya çeken iki melekten biri. (Diğeri Münkir). : NEKİR
İslam mimarlığında kara ve deniz sınırlarının önemli noktalarında yer alan korunaklı yapı. : RİBAT
İslam devletlerinde maaş yerine veya hizmet karşılığı olarak askere ve ricale bırakılan toprak. Padişahın toprak bağışlaması. : IKTA
İslam devletlerinde posta ve haberleşme örgütü.:BERİD
İslam dininde,Cebrail’e verilen bir ad.: RUHÜLKUDÜS
İslam dinine dönmüş olan. : AVDETİ
İslam hukuk bilgini.:FAKİH
İslam hukukunda zina suçu işleyenlerin taşlanarak öldürülmesi.:RECİM
İslam ordularında piyade erlerine verilen ad. : RACİL
İslam ülkelerinde kullanılan kimi mızraplı ve yaylı çalgıların ortak adı. Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz. : REBAB
İslamlıktan önce Arapların taptıkları bir put. : TAGOT
İslimle çalışan ağırlık kaldırma makası.: MAÇUNA
İspanya plakası. : E
İspanya’da soylu kadınlara verilen onur unvanı. : DONA
İspanya’da,Endülüs Araplarından kalma saraylara verilen ad.:ALKAZAR
İspanyol mutfağına özgü pirinç yemeği. : PAELLA
İspanyol tiyatrosunda güldürücü kısa oyun. : SAİNETE
İspermeçet balinası. : KAŞALOT
İsrail Hava Yolları. : ELAL
İsrail Kuzusu’da denilen tavşan iriliğinde bir memeli hayvan. AMAN
İsrail parlamentosuna verilen ad.:KNESSET
İsrail’de bir tür kooperatif tarım yerleşmesi.: MOŞAV
İsrail’de ortak çalışma esaslarına göre oluşturulmuş tarımsal topluluk.: KİBUTZ
İsrail’in para birimi. : ŞEKEL
İsrail’in plakası. : İL
İstanbul boğazına adını veren tanrıça. : LO
İstanbul Rum Patrikhanesinde,patr iklerle hükümet arasındaki işlere aracılık eden sivil görevlinin sanı. : LOGOFET
İstanbul Sarayburnu,Ankara Ulus,Konya ve Samsun’daki ******* anıtları ile Afyon’daki zafer anıtını yapan ünlü Avusturyalı heykeltıraş. : KRİPPEL
İstanbul’da Orhan Seyfi Orhon tarafından çıkarılan haftalık dergi. : ÇINARALTI
İstanbul’daki Beyoğlu semtinin eski adı. : PERA
İstanbul’daki en eski Bizans kiliselerinden biri.:AYA İRİNİ
İstanbul’un Ali Bey Deresi üzerinde,Mimar Sinan’ın en önemli yapıtlarından biri sayılan su kemeri : MAĞLOVA
İstanbul’un eski adlarından biri. : ASİTANE : DERALİYE
İstanbul’un Güneşli köyünde bir dere.: AYAMAMA
İstatistik. : ASAR: AMAR
İstatistikte,bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi.: MATRİS
İstavrit balığının küçüğü. : KIRAÇA
İste kurutulmuş ringa balığı.:FRİGA
İsteğe bağlı. : İHTİYARİ
İsteğine kavuşmuş olan,mutlu. : KAMRAN
İstek,arzu. : UMU
İstekli.:ŞATKA
İstenç yitimi. : ABOLİ:ABULİ
İstenmeyen diplomatik kişiler için kullanılan terim. : PERSONANONGRATA
İster istemez.:ÇARNAÇAR
İstikrar. TABİLİZASYON
İstiridye,midye gibi kabuklu hayvanları avlamak için deniz dibini taramakta kullanılan ağız kısmı demirden yapılmış bir ağ. : ALKARNA
İsveç’te 26’ya bölünmüş olan idari bölümlerden her biri. : LAN
İsveç’te ortaya çıkan ,daha sonra başka ülkelerde de uygulanan ve yurttaşların idareden olan şikayetlerini inceleyen kamu denetçisi. : OMBUDSMAN
İsviçre’de ırmak. : AARE
İsviçre’de kanton. : URİ
İsviçre’nin plakası. : CH
İsviçre’ye özgü ,ağaç kütüklerinden yapılma uzun saçaklı çatısı olan dağ evi .Kır köşkü. :ŞALE
İş bilimi. : ERGONOMİ
İş dünyasında başarılı ve hırslı genç insanlara yapılan bir yakıştırma. : YUPPİE
İş,hizmet buyruğu.:YUMUŞ
İşaret için yapılmış çentik veya iz.: KERTE
İşaret olarak kullanılan küçük bayrak.:FLAMA
İşe yaramaz,yıpranmış,bo zulmuş,eskimiş eşya. : KURADA. : BATTAL
İşe yaramaz. : AMELİMANDA
İşini bilen,ölçülü ve hesaplı iş gören.:EVİRGEN
İşiten. : SEMİ
İşitme taşı. TOLİT : OTOSİST
İşleme,oya ve yazmalarda kullanılan ve adını aynı adlı bitkiden alan geleneksel Türk bezeme öğesi.:ÇARKIFELEK
İşlemede kullanılan altın suyuna batırılmış ince gümüş tel. IRMA
İşlenmemiş bakır.: GEN
İşlenmemiş,ekilmemiş toprak. : BOR
İşlenmiş timsah derisi. : KROKODİL
İşletmen. : OPERATÖR
İştahsızlık.:ANOREKS İ
İt dirseği. : ARPACIK
İtaat eden.:ESLEK
İtalya’da manda sütünden üretilen, tadı hafif, dokusu pürüzsüz peynir türüne verilen ad. : MOZZARELLA
İtalya’da 20. asır başında ortaya çıkan modern şiir hareketi.:HERMETİZM
İtalya’da ve Güney Fransa’da üretilen kokulu bir likör. : AKUET
İtalya’da yaşamış antik halk.: LATİN
İtalya’nın Po’dan sonra en uzun nehri.:ADİGE
İtalya’ya özgü bir tür peynir. : ROMANA
İtalyan mutfağına özgü bir cins pasta. : TİRAMİSO
İtenek. : PİSTON
İyi haber,iyi talip,uğur. : YOM
İyi haber.:BEŞARET
İyi konuşma. : BELAGAT
İyi nitelik,hayır.:MEYME NET
İyi nitelikli undan yapılan ince uzun ekmek.:FRANCALA
İyi terbiye edilmemiş vahşi binek hayvanı.Azgın at. : ALAŞA
İyi,güzel,mükemmel.: OFLAZ
İyi,hoş.:NİK
İyice dövülmüş ve uzun süre birlikte kaynatılmış et ve buğdayla yapılan bir tür yemek : KEŞKEK
İyice olgunlaşmamış ekin. : ALACATEK
İyiden iyiye. : ENİKONU
İyilik ederek gönül alma.: TALTİF
İyilik,lütuf,ihsan. : İNAYET: SALAH
İyilikler. : HASENAT
İyiliksever kimse..: NİMETŞİNAS
İyimser,optimist. : NİKBİN
İzafiyet. : RÖLATİVİTE
İzin belgesi.: İCAZETNAME
İzin,müsaade.:CEVAZ
İzlanda’nın plakası. : İS
İzmarit türü bir balık. : KUPES
İzmaritgillerden boyu
İzmaritgillerden kemikli bir balık.:TRANÇA
İzmaritgillerden kılçıklı bir balık.:ÇİTARİ
İzmaritgillerden,boz renkli,beyaz etli bir balık.:KARAGÖZ
İzmaritgillerden,ılı man denizlerde yaşayan bir balık.:KUPES
İzmir tavlası da denilen ve daha çok Ege yöresinde oynanan bir tavla oyunu. : MÜSTECİR
İzmir ve Ayvalık yöresinde çokça bulunan,kumun 5-
İzmir yöresine özgü, özellikle sabah kahvaltısında yenilen bir çeşit börek. : BOYOZ
İzmir’in Çeşme ilçesine bağlı turistik bir belde.:ALAÇATI
İzmir’in Çeşme ilçesinin eski adı. : ERYTHARİ
İzmir’in eski adı. MYRNA
İzmir’in ilçesi Urla’nın eski adı. : KLAZOMENDİ
İzmir’in Kemalpaşa ilçesinin eski adı. : NİF
İzmir’in Menderes ilçesindeki antik bir kent. : NOTİON : KLAROS
İzmir’in Seferihisar ilçesindeki ünlü antik kent. : TEOS
İzmir’in Selçuk ilçesinin eski adı.:AYASULUK
İzmir-Aydın karayolunda Türkiye’nin en uzun tüneli. : SELATİN
J
J. M. Barrie’nin,çocuk edebiyatı klasiklerinden biri olan eseri. ETER PAN
Jacques Brel’in bir şarkısı.: JOJO
Jamaika’da 1960’lı yıllarda doğan ve daha sonra reggae’ye dönüşen müzik türü. KA
Jamaika’dan yayılmış iki zamanlı bir dans.: KALİPSO
Jamaika’nın plakası.:JA
James Joyce’un tanınmış yapıtı.: ULYSSES
Jant. : İSPİT
Japon çiçek düzenleme sanatı. : İKEBANA
Japon halk türküsü. : UTA
Japon içkisi. : SAKE
Japon imparatorlarının öldükten sonra memurlarına verdiği unvan ve görev. : ZOKVAN
Japon imparatoruna verilen ad. : MİKADO
Japon intihar uçağı. : KAMİKAZE
Japon işi çömlek,sırlı seramik kap.:RAKU
Japon kirazı. : SAKURA
Japon lirik dramı: NO
Japon mafyası. : YAKUZA
Japon mitolojisinde askeri diktatör.(1192-1867 arasındaki dönem. : ŞOGUN : (SHOGUN)
Japon mitolojisinde balıkçıların tüccarların koruyucusu olan yedi su tanrısından biri. :EBİSU
Japon mitolojisinde köylü sınıfı. : NOMIH
Japon mitolojisinde savaşçılar sınıfı. : SAMURAİ : BUİSHİ
Japon mitolojisinde zenaatkar sınıfı. : KOŞO
Japon müziğine özgü kısa ve çift kamışlı nefesli çalgı.:HİÇİRİKİ
Japon müziğine özgü telli bir çalgı. : KOTO
Japon tarihinde,özel malikane veya çiftliklere verilen ad.: ŞOEN
Japon tiyatro türü. : KABUKİ
Japon Tiyatrosu Go’da erkek oyuncunun maskesi. TOKO
Japonca yaratıcı anlamında sözcük.:KAMİ
Japonlara özgü bir güreş türü.: SUMO
Japonların pirinç tanrısı. : İNARİ
Japonların ulusal Şinto dininde kutsal güneş tanrıçası. : AMATERASU
Japonların ulusal dini Şintoizm’in en önemli güneş tanrıçası.:AMATERASU
Japonya’da bir ırmak. : AKİTA
Japonya’da bir kent. : OSAKA
Japonya’da Buda Rahibesi.:AMA
Japonya’da Buda tapınaklarına verilen ad.: TARA
Japonya’da büyük çocukların yakalandığı dizanteriye benzer salgın hastalık.:EKİRİ
Japonya’da dinsel törenlerde okunan nesir. : NARİTO
Japonya’da kullanılmış eski bir hacim ölçüsü birimi. : TO
Japonya’nın eski adı. : YAMATO
Japonya’nın plakası. : JA
Japonya’ya atom bombası atan uçak : ENOLA ***
Japonya’yı oluşturan dört adanın en küçüğü.:ŞİKOKU
Jeloz’da denilen ve Eskimoların besin olarak kullandıkları yosun türü.:AGARAGAR
Jeneratör,dinamo.:ÜR ETEÇ
Jeolojide buzul dönemi. LEİSTOSEN
Jeolojide ikinci çağın triasla kretase arasında kalan dönemi.:JURO
Jeolojide üçüncü çağ. ENOZOİK
Jeolojide,üçüncü çağın memeliler ve maymunların gelişmiş olduğu dönemi. : MİYOSEN
Jing’un terminolojisinde insanoğlunun kadınsı bölümünü belirten ilk örnek.:ANİMA
Jiujitsu ve öteki dövüşme sanatlarında elin keskin tarafı,dirsek veya ayakla vurulan darbe.:ATEMİ
John Dos Passos’un ünlü üçleme romanı. : USA
John Ronald Reuel Tolkien’in alegorik romanı. : YÜZÜKLERİN EFENDİSİ
Jokeylerin giydiği kenarsız başlık. : TOK
Judo gibi sporlarda minder olarak kullanılan ve pirinç saplarının örülmesiyle yapılan kalın halı./Japon hasırı. : TATAMİ
Judo ve karatede hareketleri çabuklaştırmak içi n yapılan bir dizi egzersiz. : KATA
Judo’da teknik olarak rakibinden zayıf kalan taraf.:UKE
Jüpiter gezegeninin bir uydusu. : ELARA: EUROPA: ARİEL
Jüpiter.Müşteri yıldızı. : ERENDİZ
Jüpiter’in uydusu olan uzayın en kızgın kayası. : İO
K
Kaba ayakkabı. : KAZGAL
Kaba bir komedi türü. : FARS
Kaba dikiş.:LEKENDE
Kaba dokunmuş bir tür kalın yün kumaş : ŞAYAK
Kaba saba kimse.: HIRBO
Kaba sofu. : ZAHİT
Kaba ve çirkin,iğrenç.: GALİZ
Kaba,biçimsiz.:KUBAT
Kaba. AKİL
Kabadayı Rum delikanlısı. : PALİKARYA
Kabak kemaneye benzer bir Orta Asya çalgısı.: GİZEK
Kabak yapraklarını andıran geniş ve etli yaprakları olan bir kır bitkisi.:KABALAK
Kabakulak hastalığı.: YAZMA
Kabarıklık.:BOMBE
Kabartma biçimlerle ilgili baskı yöntemi.:TİPO.: TİPOGRAFİ
Kabartma. : RÖLYEF
Kabartmalı pamuklu kumaş. : PİKE
Kabe yakınında bulunan kuyu ve bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu.:ZEMZEM
Kabe.:BEYTULLAH
Kabuğu ayıklanmamış pirinç. : ÇELTİK
Kabuğu ince,çekirdeği ufak,iri taneli bir tür beyaz üzüm.:ÇAVUŞ ÜZÜMÜ
Kabuğu kırmızı veya erguvani renkte olan ve tabaklamada kullanılan bir söğüt türü.:TAVULGA
Kabuğundan düğme ve süs eşyası yapılan deniz kabuklusu .:ABALON
Kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç.:KINAKINA
Kabuk. : KIŞIR
Kabuklu pirinç.:ÇELTİK
Kaburga altı. : DÖŞ
Kaburga ile kalça kemiği arasında kalan yer.:BÖĞÜR
Kaburga kemiği. : EĞE
Kaç,ne kadar anlamında bir belirteç.:NİCE
Kaçak tütün.:AYINGA
Kadeh.: KESİ
Kadeh. EYMANE
Kader,alınyazısı. : TECELLİ : FATALİTE
Kadercilik.:FATALİZM
Kadın arkadaş. : NEDİME
Kadın başörtüsü. : YAŞMAK
Kadın giysilerinin etek ucu,kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs.:VOLAN
Kadın hastalıklarını konu edinen tıp dalı,nisaiye. : JİNEKOLOJİ
Kadın seslerinin en kalını ve sesi böyle olan sanatçı.: KONTRALTO
Kadın şapkalarına konulan ve yüzü örten ince tül.: VUALET
Kadın yeleği.:JİLE
Kadın. : ZEN
Kadında cinsel isteğin hastalık derecesinde artması. : UTEROMANİ
Kadında örtünme.:TESETTÜR
Kadınlar hamamında hizmet eden ve müşterileri yıkayan kadın. : NATIR
Kadınlar,kızlar anlamında eski sözcük. : İNAS
Kadınlarda doğurma yeteneğinin sona ermesi.:MENOPOZ
Kadınların özel gecelerde giydiği şık giysi veya tuvalet.: ABİYE
Kadınların sokağa çıkarken örtündükleri büyük ve dört köşe sınır.: CAR
Kadınların yüzlerine örttükleri peçe,yaşmak. : LİSAM
Kadınların yüzlerine sürdükleri allık:. GAZE
Kadınların,cildi pürüzsüz göstermesi,renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı,yarı boyalı krem.: FONDÖTEN
Kadınsı davranışları olan erkek.:EFEMİNE
Kadırga balığı. : BALİNA
Kadife.:VELUR
Kadifenin ince tüyü,kumaş tüyü. : HAV
Kafasının ön-art ekseni yan eksenine göre kısa olan kimse,kısakafalı.: BRAKİSEFAL
Kafatası kemikleşmeden önce kemiklerin birleşme yerlerinde bulunan kıkırdak bölüm.:BINGILDAK
Kafatasının art bölümünde ve beynin altında,hareket dengesi merkezi olan organ.:BEYİNCİK
Kafatasının içgüdü ve yeteneklerle olan ilgisini inceleyen bilim dalı. : KRANİYOLOJİ
Kafes biçiminde bir tür el işi.:MUŞABAK
Kafkas çingenelerine verilen ad.: BOŞA
Kafkasya’da sarp bölgelere kurulan dağ köyü.: AUL
Kafkasya’da yaşayan Müslüman bir halk. : LEZGİLER
Kağıt cilası.Hattatların kağıt cilalamakta kullandıkları özel bir bileşim. : AHAR
Kağıt parçası.:VARAKPARE
Kağıt,kumaş veya plastik madde gibi değişik maddelerden yapılan ve deri üzerine gelecek yüzüne etken madde sıvanmış olan sargı. PARADRAP
Kağnı ve arabalarda iki tekerleği birbirine bağlayan ağaç dingil.:MAZI
Kahırlar. : SATAVAT
Kahraman,güçlü kimse : BÖKE
Kahramanlık yada din konularında yazılıp bestelenmiş şiir : KANTAT
Kahramanlık.:CELADET .:HAMASET
Kahve kreması.:MATE
Kahve tortusu. : TELVE
Kahveci tepsisi. : ASKI: FİNER
Kahverengiye çalan yeşil renkte olan.:KİMYONİ
Kahya.:KETHÜDA
Kakao,süt ve şekerden yapılan tatlı bir yiyecek türü.:ÇİKOLATA
Kaktüs. : ATLAS ÇİÇEĞİ
Kaktüsgillerden,yapr akları etli ve yayvan dikenli bir bitki ve bu bitkinin kalın,dikenli kabuğu olan tatlı yemişi.:FRENKİNCİRİ
Kaktüslerde bulunan dikenli iğne. ETULA
Kalabalık korkusu. : OKLOFOBİ : DEMOFOBİ
Kalabalık,yoğun insan topluluğu. : MAŞER : MAHŞER
Kalay oksit katılarak donuklaştırılmış veya kemik tozu katılarak yarı donuk hale getirilmiş cama verilen ad. PALİN
Kalayın simgesi. : SN
Kalb kasının kasılması. : SİSTOL
Kalbin atışlarını yavaşlatan,sindirim sistemini ve salgıları düzenleyen sinir sisteminin adı. ARASEMPATİK
Kalbur ve elek üzerinde kalan iri taneler.:İRİNTİ
Kalça kemiği,bel kemiği. : OMA
Kaldıraç. : MANİVELA
Kaldırılmış. : MÜLGA
Kaldırma,giderme. : REF
Kale çukuru. : MELE
Kale muhafızı. İZDAR
Kale,duvar,: BAR
Kalenderler.: RİNDAN
Kalıba dökme. : İSAĞA
Kalıcılık,ölmezlik: BEKA
Kalımlı. AYİDAR
Kalın bağırsak iltihabı : KOLİT
Kalın biçilmiş uzun tahta. : KALAS
Kalın bir değnek üzerine monte edilmiş dört telli ve sesi yankılayan iki asmakabağı olan gitar.:VİNA
Kalın gözleme.:BAZLAMA
Kalın kafalı,anlayışsız. : GABİYE
Kalın öğütülmüş buğday. : İRMİK
Kalın sopa,değnek.:MATRAK
Kalın tüylü battaniye. : VELENSE
Kalın ve dar tahta. : LATA
Kalın,kısa ve düzgün sopa.:LOBUT
Kalınca kabuklu,iri ve uzunca taneli bir tür üzüm.:RAZAKI
Kalınca ve açık saman renginde ipekten yapılan yarı mat bir kağıt türü. : ABADİ
Kalıp çıkarma işi. : MULAJ
Kalıplaşmış,basmakal ıp.:KLİŞE
Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta. : TART
Kalıtım bilimi.:GENETİK
Kalıtım,soya çekim. : İRS : GEN
Kalıtımın maddi temeli olan ve kromozomları oluşturan madde. : DNA
Kaliforniya’da yetişen büyük bir orman ağacı.: SEKOYA
Kalite. : NİTELİK
Kalkan balığının yavrusu. : PARPA
Kalkerli ve jipsli kayaçlarda oluşan,huni yada çanak benzeri çöküntü. : DOLİN
Kalori. : ISIN
Kalp atışlarındaki düzensizlik ve eşitsizlik.:ARİTMİ
Kalp kası.: MİYOKART
Kalsiyum karbonat hamurundan yapılan bir tür renkli kalem. ASTEL
Kalyon cinsinden küçük savaş gemisi. : BARÇA
Kamaralarla alt güverteyi aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere. : LOMBOZ
Kamboçya para birimi. : RİEL
Kamelya.:JAPON GÜLÜ
Kamış elek. : TEPİR
Kamıştan yapılmış kulübe. : HUĞ
Kampus. : YERLEŞKE
Kamu görevlilerinin işlem ve davranışlarının yasalara uygun olup olmadığını araştırmaya ve uygunluğu sağlayıcı yolları önermeye yetkili denetçi. MBUDSMAN
Kamuflaj.:ALALAMA
Kan aktarımı. : TRANSFÜZYON
Kan çökeltisi. : SEDİMANTASYON
Kan dinmezliği. : HEMOFİLİ
Kan grubunda sabit işaret.:RH
Kan hastalıkları bilimi. : HEMATOLOJİ
Kan işeme. : HEMATÜRİ
Kan kanseri: . LÖSEMİ
Kan kardeşi. : KANKA
Kan korkusu.: HEMATOFOBİ
Kan kurutan.: ADAMOTU
Kan oturması nedeniyle deride oluşan kızarıklık.Deri döküntüsü. : ERİTEM
Kan pıhtısı:. TROMBUS .:ALEKA
Kan ve lenf gibi vücut sıvılarında bulunan çekirdekli,yuvarlak hücre,lökosit.:AKYUV AR
Kan.:HUN
Kana kırmızı rengini veren çekirdeksiz,yuvarlak ,küçük hücre.:ALYUVAR
Kanama. : NEZİF
Kanarya sevenler derneği.: SERİNOFİL
Kanatları küt olduğu için uçamayan,bacakları güçlü,Yeni Zelanda’da yaşayan bir kuş.:KİVİ.:APTERİKS
Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme.:GOBLEN
Kanaviçe,el işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi. : KANAVA
Kanda alyuvar sayısının azalmasından ileri gelen,genellikle genç kızlarda görülen kansızlık.:KLOROZ
Kanda asalak bulunması. : PARAZİTEMİ
Kanda hastalık yapan bir bakteri bulunmasından ileri gelen her türlü hastalık. EPTİSEMİ
Kanda,lenfte,safrada v.s.’de bulunan bir protein türü.:GAMAGLOBÜLİN
Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı. : HEMATİ
Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı.: HEMATİ
Kanıtlanabilen bilimsel önerme. : TEOREM
Kansızlık. : ANEMİ
Kantoda doğu giysileriyle yapılan dansın adı. : ARABİS
Kanun,santur gibi yatırılarak çalınan sazların ortak adı. : YATUK
Kanuna benzeyen bir çalgı.: SANTUR
Kanuni Sultan Süleyman’ın şiirlerinde kullandığı mahlas.:MUHİBBİ
Kanyon.:KAPIZ
Kapadokya bölgesinde bir ilk çağ kenti. : ANİSA
Kapalı formülleri aynı,açık formülleri farklı olan maddelerin başka başka özellikler göstermesi olayı.:İZOMERİ
Kapalı jimnastik ayakkabısı. : KES
Kapı kolunun altına monte edilen metal parça.:ROZET
Kapı mandalı. : TIRKAZ
Kapı ve pencerelerin üst eşiği. : LENTO
Kapı ve pencerelerin üstüne atılan ağaç,taş veya beton destek.:ATKI
Kapı veya dolap kanatlarının kenarına çakılan çıta.: BİNİ
Kapı yada pencere gibi açıklıkların üzerine konulan ağaç,taş veya beton kiriş,lento.:BOYUNDU RUK
Kapı,geçit,boğaz,:BA B: DER
Kapıcı.:BEVVAP
Kaplama olmayan. OM
Kaplama yada doldurma olmayan. : MASİF
Kaplıca,ılıca.: ÇERMİK
Kaplumbağa kabuğu.:BAĞA
Kapsam. : ŞÜMUL
Kapsama,içerme,içine alma. : TAZAMMUN : TEŞMİL
Kapsız yorgan. : MİTİL
Kaptanın ve tayfaların, gemi sahibine yada sigorta ortaklığına bilerek verdikleri zarar: BARATARYA
Kar ayaklığı./Tokaçlı kar ayakkabısı. : LEKEN
Kara ordusu. : NİZAMİYE
Kara yemiş ağacı. Süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilen küçük bir ağaç. : TAFLAN
Kara yumuşakçası. : ENA
Karaağaçgillerden buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç türü.:ÇİTLEMBİK
Karabulut.:NİMBÜS
Karaciğerinden balık yağı çıkarılan bir balık. : MORİNA
Karadeniz yöresinde haşlanmış mısıra verilen ad.: KOLİVA
Karadeniz yöresinde kadınların kullandığı iki renk üzerine çubuklu pamuklu peştamal.:FUTA
Karadeniz’de kereste taşımakta kullanılan bir tür küçük mavna.:İNEBOLU KÜTÜĞÜ
Karagöz balığına benzer bir Akdeniz balığı. : ÇİPURA
Karagöz oynatan kimse.:HAYALİ
Karagöz oyununda Ermeni tipi.:HAY
Karagöz oyununda kullanılan tiz sesli kamış düdük.: NAREKE
Karagöz’ün başlığı. : IŞKIRLAK
Karagözdeki kambur ve cüce tip. : BEBERUHİ
Karahindiba’nın sebze olarak yenen yaprakları. : RADİKA
Karakalem resimde çizgiyi yada pastel boyasını yaymak için kullanılan kendi üzerine sarılmış kağıt veya deri.:ESTOMP
Karakter çözümlemesi veya geleceği önceden bilmek amacıyla sayıların kullanılması.:NÜMERO LOJİ
Karakter,huy,yaratıl ış. : SECİYE
Karakul kuzusunun kıvırcık ve parlak postu.:ASTRAGAN
Karakul kuzusunun postu. : ASTRAGAN
Karaları çevreleyen ve karalardan sayılan,
Karaman’da Yörükler tarafından dokunan bir cins halı.:TÜLÜ
Karaman’ın Taşkale beldesinde,dik bir kaya kütlesine kat kat odacıklar biçiminde oyulmuş mağaralara verilen ad.:MANAZAN
Karamsarlık. ESİMİZM
Karanlık. : ZİFİR
Karar veremeyen,mütereddit .: DURUKSUN
Kararsız. : MÜTEREDDİT
Karasevda. : MELANKOLİ
Karayla toprakla ilgili. : BERRİ
Karbon ,fosfor gibi maddelerin,fiziksel bakımdan ayrı özellikler gösterebilmesi durumu.:ALOTROPİ
Karbonatlı kum taşı. : MOLAS
Kare : DÖRDÜL.
Kargabükenden çıkarılan etkili bir zehir. TRİKNİN
Kargagillerden,karnı beyaz,kanatları ve kuyruğu kül rengi diğer yerleri parlak,kara uzun kuyruklu kuş.: SAKSAĞAN
Karı kocanın baba ve analarının her biri. ÜNÜR
Karın üstü kaslarının veya boğazın kasılmasına yol açan,paniğe kapılma şeklinde görülen ruhsal ve fiziksel rahatsızlık.: ANGUAZ
Karın zarı iltihabı. : PERİTONİT
Karın zarı. : PERİTON
Karınca yiyen hayvan. : TAPİR : NUMBAT
Karınca yuvası.: KÖRE
Karınca. : MUK
Karından bacaklı bir yumuşakça cinsi. : RAPANA
Karışık durum.:CURCUNA
Karışık iş. :ÇAPARIZ
Karışık renkli,birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. : ALACA
Karma,karışık. : MUHTELİT
Karmaşık sorunların çözümünde ve incelemesinde bilimsel ve özellikle matematiksel yöntemlerin uygulanması.: YÖNEYLEM
Karmaşık.:KOMPLEKS
Karnı şiş,altı düz su kabı. : FIÇI
Karnın açılması. : LAPARATOMİ
Kars yöresi halk oyunu. :ATABARI
Kars yöresinde oynanan bir halk oyunu.:TEREKEME
Kars yöresine özgü bir halk oyunu. : ASKERANİ
Kars,Ardahan ve Iğdır yörelerinde yetiştirilen beyaz yünlü koyun cinsi.:TUJ
Kars,Erzurum ve Ağrı yöresine özgü türkülü bir halk oyunu. : ENZELİ
Karşı koyan , karşı çıkan:. MUARIZ
Karşılıklı alıp verme. : TEATİ
Karşılıklı yer değiştirme. : BECAYİŞ
Karşısındakine vurmak için özel olarak açılmış deliklerine parmakların geçirilmesi ile kullanılan demir parçası.:MUŞTA
Karşıtlık. : TEZAT
Kartal,atmaca gibi yırtıcı kuşlara verilen ad.:ÇALAĞAN
Kartalgillerden,leşl e beslenen bir kuş.:KERKENEZ
Kas faaliyeti. : KİNEZİ
Kas yapılı ur. : MİYOM
Kasap.:CEZZAR
Kasaplık hayvanların sırtında,dikensi çıkıntı boyunca iki yandaki et.:FİLETO
Kasaplık hayvanların timüs ve pankreas bezlerine verilen ad.: UYKULUK
Kasatura,bıçak gibi kesici silahların uzun ve keskin bölümü.: NAMLU
Kasık biti. : KIRKAYAK
Kasık.,: ANE
Kasım patına benzer bir çiçek. : PAT
Kasımpatına verilen bir başka ad.: KRİZANTEM
Kasların kasılmasını giderici,hekimlikte kullanılan bitki. : TATULA
Kasların,özellikle diz kaslarının iradesiz kasılması.: SPAZM
Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne veya tığla yapılan bir tür nakış. : SÜZENİ
Kastamonu’nun Abana ilçesinde bir iskele.:İLİŞİ
Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde ünlü bir kanyon.:VALLA
Kaş boyası. : MASKARA
Kaş kemerinin altına sıkıştırılarak kullanılan gözlük camı. : MONOKL
Kaşındırıcı bir deri hastalığı.: UYUZ
Kat kat ayrılabilen şeylerde kat.:YABRAK
Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıvrımı.: OS
Kat,makam. : ORUN
Katalog. : FİHRİST
Katar’ın başkenti.: DOHA
Kategori,zümre.:ULAM
Katılaşmakta olan bir sıvıda cisimler kristalleştikten sonra arta kalan çökelti. :ANASU
Katışıksız,saf. yalın. : MAHZ: RAİK
Katışıksız.:HALİS
Katip. : YAZMAN
Katmanlarında iç içe daireler bulunan billurlu bir kalker türü. İPOLİN
Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur ve alçak bölümü. : İNEÇ
Katolik Arnavutlar. : MALİSOR
Katolik din adamı. İSKOPOS
Katolik kilisesinde bağış karşılığında günahlardan kurtulma.:ENDÜLJANS
Katolik Kilisesinin başkanı.: PAPA
Katoliklerde ölüler için yapılan dua, bu duaya özgü müzik .Ölünün hatırasına yapılan tören. : REQUİEM
Katoliklerde kendini dine adayan ve manastırda yaşayan kadın. : SÖR
Katotta toplanmış iyon. : KATYON
Katranla kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun.:BİLAR
Kauçuklu yağmurluk. : GAMSELE
Kavalılar’a mensup Mısır valilerine babadan oğula geçmek üzere 1867’de verilen resmi unvan.: HİDİV
Kavim. : BUDUN
Kavisli,kısa,uç bölümü geniş,kabzasına doğru daralan bir tür kılıç.: PALA
Kavram Kavram. : MEFHUM : NOSYON
Kavşak.: ÇATAK
Kavşak.İki yolun birleştiği yer. : ÇAT
Kavun ve ahududu karışımı bir tada sahip olan, C vitaminince zengin tropikal meyveye verilen ad. EPİNO
Kavun,karpuz,kabak gibi bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları.:KÖKEN
Kaya balığı. : TOKMAKBAŞ
Kaya hanisi. : LAGOS
Kaya lifi.Taş pamuğu. : ASBEST
Kaya ve ağaç kovuklarında su birikintisi. : KAK
Kayabalığının bir çeşidi. : AZMANKAYA
Kayaç. : LİPARİT
Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan kireç taşı ve dolomit bölgesi.:KARST
Kayak. : SKİ
Kayalık kıyılarda , sığ sularda yaşayan 25-
Kaygı,üzüntü.: STRES
Kaygusuz Abdal’ın kimi şiirlerinde kullandığı mahlası. : SARAYİ
Kayı boyuna bağlı olan ve Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaşayan büyük bir aşiret.:KARAKEÇİLİ
Kayık,mavna,küçük gemilerin kıyıda çekildiği yer.:ÇEKEK
Kayıngillerden bir orman ağacı.:KESTANE
Kayısı,zerdali gibi meyvelerin kurusu. : ÇİR
Kaymakam : İLÇEBAY
Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. : LİR
Kaynak,pınar.:BULAK
Kaynaklar,kaynakça.: BİBLİYOGRAFYA
Kaynar suda haşlanıp üzerine yağ gezdirilen mısır unu yemeği.: MAMALİGA
Kaz dağının mitolojideki adı. : İDA
Kaz dağlarında yaşayan yarı göçebe çobanların meskeni olan kollektif yapı. : İGERM
Kaza ile, rastgele.: EZKAZA
Kaza yada başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan,içinde mektup olan şişe. OTKAL
Kazak reisi. : ATAMAN
Kazak Türklerinin soyundan geldiklerine inandıkları,efsanevi Türk hakanı ve kahramanı.:ALAŞAHAN
Kazak_- Kırgız Türklerinin saz şairleri. : AKIN
Kazakistan’ın başkenti. : ASTANA
Kazakistan’ın para birimi. : TENGE
Kazanma,edinme,iş. : KİSB
Kazı.:HAFRİYAT
Kazları semirtmek için verilen mısır hamuru.:EVELEM
Kebaplık demir şiş. İH
Keçi kılından hayvan çulu,yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse.: MUTAF
Keçi kılından yapılmış kumaş. : KEÇE
Keçi yavrusu : OĞLAK
Keçi yolu,patika,yolak.: İZLEK
Kediden aşırı derecede korkma.: AİLUROFOBİ
Kedigillerden,çakala benzer bir hayvan.: KARAKULAK
Kedigillerden,kürkün den yararlanılan çok yırtıcı hayvan.:VAŞAK
Kefal balığına verilen bir başka ad.:TOPAN
Kefal türünden bir balık. : PAÇOZ
Kehribara verilen ad. : SAMANKAPAN
Kekelemek yada söyleyiş hatası yapmaktan çekinerek konuşmaktan korkma. : LALOFOBİ
Kekeme. : REKİK : KEKEÇ
Kelimesi kelimesine,hiç değiştirmeden,aynen. : MOTAMOT
Keman gibi omuza dayanarak çalınan yaylı çalgı. : REBEK
Keman yayı. : KEMANE : ARŞE
Kemanla viyolonsel arası büyük keman,viyola. : ALTO
Kement. : LASO
Kemik bilye. : AKAT
Kemik veremi. : AKARCA
Kemiklerin toparlak ucu,: OM
Kemikli balıklardan, uzunluğu
Kemikli balıklardan,15-
Kenar süsü.Mendil ve peçetelerde kenara yapılan işleme. : SU
Kenarları kagir,üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar.: LAHİT
Kendi biten,kendi kendine yetişen bitki.:HÜDAYİNABİT
Kendi kendini tatmin. : ONANİZM
Kendi türünün en iyi konuşanı sayılan ve Afrika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan bir papağan. : JAKO
Kendine çekmek,ilgi toplamak.:CELBETMEK
Kendini becerikli,usta gösteren kimse. LÇUM
Kendini beğenmiş. : KAKAVAN
Kendir dokuma. : KETEN
Kendir tohumu : ÇEDENE
Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, ip, çuval gibi kaba örgüler yapılan bitkiye verilen ad. : KENEVİR
Kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımı verilmiş olan kadın. : MÜREBBİYE
Kendisinin sebep olmadığı bir zararı ödeme.:CEREME
Kene. : SAKIRGA
Kenevirden yapılmış kalın ip : HALAT
Kent civarı yerleşim: . BANLİYÖ
Kent dışında kurulmuş bir üniversitenin alanı ve yapıları. : YERLEŞKE
Kent soylu. : BURJUVA
Kent veya kasabada dış mahalle. : VAROŞ
Kerestesi makbul bir Afrika ağacı. : OKUME
Kerestesinden yararlanılan bir tropikal bölge ağacı. : OBEŞE
Kerevet,divan. EDİR
Kertenkele derisi.: LEZAR
Keseli ayı.Amerika etçil memelisi. : KOALA
Kesenek. : İLTİZAM
Keser.: KERKİ
Kesilme,kesinti. : İNKITA
Kesilmiş ağaç kökü. : OMACA
Kesimevi.,mezbaha. : KANARA
Kesimi pantolona benzeyen bir tür şalvar.:ELİFİ
Kesin bilgi. : YAKİN
Kesin bilgi.:YAKİN
Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve Hadis hükümleri.: NAS
Kesit. : MAKTA
Kesme,kesip ayırma. : HAZA
Kestane rengi.:MARON
Keşişleme karşıtı rüzgar. : KARAYEL
Keten dövmeye yarayan tokmak. : FİLARİZ
Keten tohumu. : BEZİR
Keten tohumundan çıkartılan bir yağ.:BEZİRYAĞI
Kıbrıs’a özgü iri ve pembe taneli bir üzüm cinsi.:VERİGO
Kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.:ÇEKELEVE
Kıdem bakımından başta gelen. : DUAYEN
Kıl dokuma.:ÇUL
Kıl elek. : LEÇER
Kıl ve saçların dökülmesi veya yokluğu.:ALOPESİ
Kıl.:MU
Kılıç kını.: NİYAM
Kılıç,bıçak gibi saplı şeylerin sap içinde kalan bölümü. : PIRAZVANA
Kılıç.: TİG
Kılıçla yapılan spor. : ESKRİM
Kır hayatını ve törelerini anlatan. : PASTORAL
Kır renkli.:KIRÇIL
Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir.:İDİL
Kıranlar. : AFAT
Kırbaç kurdu. : TRİKOSEFAL : ARİKOSEFAL
Kırgızistan ve Kazakistan’da bir ırmak. : ÇU
Kırgızistan’ın başkenti. : BİŞKEK
Kırgızistan’ın para birimi.: SOM
Kırgızların ünlü destanı. : MANAS
Kırık kemikleri bir arada tutmak amacıyla kullanılan tahta gibi düz nesne. : ATEL: CEBİRE
Kırık taş döşeli yol. : MAKADAM
Kırılma,parçalanma. : İNKİSAR
Kırılmadan bükülebilen ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral.:ASBEST
Kırım hanlarına ve prenslerine verilen san. : GİRAY
Kırıntı. : UFANTI
Kırk çeşit yiyecekli sofra. : ZEKERİYA SOFRASI
Kırkılmış koyun tüyü. : YAPAĞI
Kırklareli’nde Demirköy ilçesinde Türkiye’nin en uzun mağaralarından biri. : DUPNİSA
Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğne ada beldesinde,tabiatı koruma alanı kaps***** alınan eşsiz bir orman alanı. : LONGOZ
Kırlangıç balığı küçüğü. : DERVİŞ
Kırmızı acı biberli sirkeli sos.:TABASKO
Kırmızı biber. APRİKA
Kırmızı çuhadan yapılan,tepesinde püskülü olan bir tür başlık.:FES
Kırmızı mercimekle yapılan bir çorba. : EZO GELİN
Kırmızı mercimekle yapılan çorba veya pilav.:MALHITA
Kırmızı pancar.:ÇÖĞÜNDÜR
Kırmızı renkli bir elma cinsi. TARKİNG
Kırmızı renkli,pis kokulu,zehirli sıvı bir element.: BROM
Kırmızı renkli,tatlı,sulu ve kokulu bir erik cinsi.:ALBARDAK
Kırmızı renkte olan.: LALİN
Kırmızı zırnık. : REALGAR
Kırmızıya çalan eflatun renk. : SİKLAMEN
Kırsal aşk şiiri. : İDİL
Kısa bacaklı köpek cinsi. : BASE
Kısa çizgi.:TİRE
Kısa çizme . : EDİK
Kısa çorap. : ŞOSET
Kısa hırka. : LİBADE
Kısa kepenek. : KEBE
Kısa kesilmiş saç. Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı. : ALAGARSON
Kısa ökçeli bağsız ayakkabı.:MOKASEN
Kısa saplı odun baltası.:NACAK
Kısa tüylü bir av köpeği cinsi.:BRAK
Kısa ve özlü söz,veciz.:LAKONİK
Kısa ve yalın işaretlerden oluşan bir yazı yönteminin kısa yazılışı. TENO
Kısa veya özlü anlatımı olan komik öykü. : ANEKDOT
Kısa,güldürücü oyun. KEÇ
Kısa,kestirme yol.:KESE
Kısacası.:VELHASIL
Kısık sesli küçük keman. : KİT
Kısır döngü.:FASİT DAİRE
Kısır,hiç doğurmamış insan veya hayvan. : EREMİK
Kıskaç. : PENSE
Kıskançlık korkusu. : ZELOFOBİ
Kıskanma. : REŞK
Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan eski Türk içkisi. : KIMIZ
Kış. : ŞİTA : DEY
Kışın sisli havalarda ,ağaç dallarını,toprak yıkıntılarını kaplayan buz tabakası. : KIRÇ
Kışın en soğuk günleri.Karakış. : ZEMHERİ
Kışın yapraklarını dökmeyen mor çiçekli bir ağaççık. : KOMAR
Kışkırtma.:AJİTASYON
Kıvırcık saç.:CAD
Kıvrımları olan yün,pamuk veya ipek kumaş.:KREPON
Kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yer. : ARASAT
Kıyamet günü İsrafil’in öttüreceği borunun adı. UR
Kıyı sağlık idaresince,gemilere verilen giriş-çıkış izni. : PRATİKA
Kıyıları koruyan gemilere verilen ad. : VARDAKOSTA
Kıyılmış,baharat katılmış etle,tütsüleme ve pişirme gibi işlemlerden sonra yapılan bir tür sucuk.: SOSİS
Kız evlat.: KERİME
Kız Kulesinin eski adı. : DAMALİS
Kızartılmış ekmeği et suyuyla haşlayarak yapılan yemek. : TİRİT
Kızgın,yakıcı. :HAR
Kızıl ötesi. : ENFRARUJ
Kızıl veya yeşil renkte sert bir mermer. : SOMAKİ
Kızıl,kırmızı. : AHMER
Kızılderililerin birbirlerine armağan verdikleri dinsel bayram. : POTLAÇ
Kızılyara adıyla da bilinen bir tür kan çıbanı. : ŞİRPENÇE
Kızlık zarı. : HİMEN
Kibirli.:KASALAK
Kil ve kum karışımı sarı renkli balçık.:LÖS
Kilidin dilinin yerleşmesi için açılan delik. : ZIVANA
Kilime benzer,renkli ve motifli uzun yolluk,yaygı. : ZİLİ : SİLİ
Kilise müziği : KORAL
Kilisede çan çalan kimse.:ZANGOÇ
Kiliselerde ana kapıdan koroya değin uzanan bölüm.:NEF
Kilit dili.: PERİCİK
Kimi su bitkilerinin, suyun altındaki organlarında bulunan ve hava boşlukları içeren dokusu.: AERANKİMA
Kimi akıl hastalarında yangın çıkarmaya duyulan aşırı istek. İROMANİ
Kimi bitkilerde ve özellikle çamlarda oluşan salgı maddesi.:REÇİNE
Kimi bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine. : ELEMİ
Kimi bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli özsu.: ÇİS
Kimi gemilerde,baş bodoslamasından omur***a kadar uzanan ek yapı öğesi.:TALİMAR
Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası. EŞ
Kimi göçebe Türk boylarında birkaç aileye ait çadırdan oluşan topluluk. : AVUL
Kimi iskambil oyunlarında aynı cins iki karta verilen ad. : PER
Kimi kağıtların dokusunda bulunan ve ancak ışığa tutulunca görülen çizgi,resim veya yazı.:FİLİGRAN
Kimi mantarlarda üreme organı.:ASK
Kimi sesli harflerin üstüne konan yan yana iki nokta.: TREMA
Kimi ülkelerde profesör olmak için sınav veren kimse. : AGREJE
Kimi ülkelerde yarı asker siyasi kuruluşlara verilen ad.:FALANJ
Kimi yörelerde az kavrulmuş un ve tavuk eti ile dövülerek yapılan,pelte kıvamında bir tür yiyecek.: HERİSE
Kimi yörelerde kaput bezine verilen ad.:ÇAPAN
Kimi yörelerde mayası tutmamış hamur anlamında kullanılan sözcük : ANİK .
Kimi yörelerde uzun tüylü,güreşçi erkek deveye verilen ad.:TÜLÜ
Kimliği bilinemeyen gök cismi. : UFO
Kimononun üzerine bağlanan Japon kemeri. Bİ
Kimsesiz : . BİKES
Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.: KİNETİK
Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.Devinim bilim. : KİNETİK
Kira geliri getiren mülk. : AKAR (AKARET)
Kiraya veren.:MUCİR
Kirazın mayalanması ve damıtılmasıyla yapılan bir tür içki.: KİRŞ
Kireç taşı. : KALKER
Kireç,sönmemiş kireç.: KİLS
Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karışımından elde edilen bir tür harç. : HORASAN
Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konan ince tahta. : HARTAMA
Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konulan ince tahta.:HARTAMA
Kirli yada donuk sarı renk. : NOHUDİ
Kirli,pis. : MUNDAR : MURDAR
Kişi. : ZEYD (ZEYT)
Kişiler,zatlar. : ZEVAT
Kişiliğin bir anlatımı olarak kabul edilen el yazısını yorumlama tekniği.:GRAMOFOLOJİ
Kişiliksiz,boş,serse ri.: SAPISİLİK
Kişinin ağzının kokmasından duyduğu korku.:HALİTOFOBİ
Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı.: LİRİZM
Kitap düşkünlüğü. : BİBLİYOMANİ
Kitap getirmemiş peygamber. : NEBİ
Kitap korkusu.:BİBLİYOFOBİ
Kitap,takip,patik,ka tip örneğinde olduğu gibi,bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. : ANAGRAM
Kitap. : MECELLE
Kitapçı. : SAHAF
Kitre. : KESTERE
Klarnet. : GIRNATA
Klarnetin atası olan eski müzik aleti.: ŞALÜMO
Klasik şiirde bir kısa bir uzun iki heceden oluşan ayak. : İAMBOS
Klasik Türk müziğinde iki basit usulden biri. : SEMAİ
Klasör. : SIRALAÇ : CİLBENT
Klavsene benzer,telli,mızrapl ı,tuşlu bir çalgı. : EPİNET
Klavsene verilen bir ad. : ÇEMBALO
Klavyeli ve telli bir çalgı.: KLAVSEN
Kocabaş./ İspinoza benzer bir kuş. : FLURCUN
Kocaeli’nin Gebze ilçesinde,tabiat parkı kaps***** alınmış ünlü kanyon.:BALLIKAYALAR
Kocakarı.:CADALOZ
Koç burcu : HAMEL
Kokar ağaç. : AYLANDIZ
Kokmuş,çürümeye yüz tutmuş hayvan ölüsü.:LEVİN
Koku satıcısı.:AKTAR
Koku.:BU
Kokulandırılmış. : AROMATİK
Kokulu reçine. : PELESENK
Kolay düğüm. : İLMEK
Kolay.:ASAN
Kolayca bükülebilen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş,bir tür ak asbest.: AMYANT
Kolaylıklar. :TESHİLAT
Koleksiyon. ERLEM
Kolları geriye sarkık cepken biçiminde,beyaz keçeden yapılmış kaytanla işlemeli bir çeşit ceket : KOPARAN
Kolombiya’nın para birimi. EZO
Kolsuz kadın giysisi.: JAPONE
Koltuk ve sandalye gibi eşyaların dikiş ve çivilerini gizlemekte kullanılan şerit.:FİTİL
Kolu çevrilerek çalınan,sandık biçiminde bir tür org.:LATERNA
Kolun dirsekten parmaklara kadar olan bölümü.:ARIŞ
Komisyon,komite : ENCÜMEN
Komisyoncu. : SİMSAR
Komodorlara özgü çıması çatal biçiminde kesilmiş sancak. : GİDON
Kompozisyon. : KİTABET
Konak hizmetçisi. : AYVAZ
Konak yeri : KONALGA
Koncu ayak bileğini örtecek kadar uzun olan,bağcıklı yada yan tarafı lastikli ayakkabı.:FOTİN
Konferans,konser veya tiyatro gösterilerinin yapılabileceği gibi düzenlenmiş büyük salon. DİTORYUM
Konforlu,lüks hayat,parlayan,parla tıcı. : LEYAN
Kongo Demokratik Cumhuriyetinin başkenti.: KİNŞASA
Kongo Demokratik Cumhuriyetinin eski adı.:ZAİRE
Kongo ilkellerinin inandıkları yeteneklilik gücü.:ELİMA
Kongo’nun yağmur ormanlarında yaşayan memeli bir hayvan. Bir cins antilop.: OKAPİ
Konik. : MAHRUTİ
Konsolos . : ŞEHBENDER
Konu,husus./Bölüm. : BAP
Konusal.: TEMATİK
Konusu cansız varlıklar veya nesneler olan resim. : NATÜRMORT
Konusu dansla anlatılan müzikli sahne gösterisi. : BALE
Konusunu efsanelerden veya tarihi olaylardan alan,acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro eseri.:TRAJEDİ
Konuşma bozukluğu. : AFEMİ
Konuşmalı ve şarkılı bölümleri bir arada olan oyun. PERAKOMİK
Konuşulan dil,lisan.:ZEBAN
Konuşulan konu. : SADET
Konut kapılarında menteşe ve kilidin takıldığı düşey konumdaki kalın parça.: SEREN
Konya’da bir baraj.:MAY
Konya’nın antik dönemlerdeki adı.:İKONİON
Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl. : HOTAMIŞ
Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl.:HOTAMIŞ
Konya’nın Karapınar ilçesinde bir göl.: MEKE
Konya’nın Meram ilçesinde,2.Kapadoky a da denilen,tüf kayalara oyulmuş antik kent.:KİLİSTRA
Konya’nın Meram ilçesinde,ikinci Kapadokya olarak da adlandırılan,tüf kayalara oyulmuş antik kent. : KİLİSTRA
Kopça,kanca. : AGRAF
Koridor. EHLİZ
Korkak.:CEBİN
Korkma. : TAHAŞİ
Korkmak,ürkmek,çekin mek. CUMAK
Korku,tehlike. : BİM
Korkulu yerler veya işler. : MEHALİK
Korkunç güzel ,erkek hemşire örneğinde olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya getirilmesine verilen ad. : OKSİMORON
Korkunç hayal. : HEYULA
Korkusuz,gözü pek,yürekli,cesur.:B IÇKIN
Korkutucu. :MEHİP
Koroner damarları genişletici ilaç.: İMOLAMİN
Koruma,esirgeme,göze tme. : VİKAYE : SAHABET
Koşmaca . : JOGGİNG
Koşu hayvanlarına yardımcı olarak koşulan hayvan.:ÇIVGAR
Koşullar.: ŞERAİT
Kovma. : TARD
Koyu gri veya sarımsı kahverengi.:BARUDİ
Koyu pekmez. : BULAMA
Koyu renkli,sert,bir çeşit yanardağ kütlesi.:BAZALT
Koyu sarı veya açık kestane rengi.:KUMRAL
Koyun barınağı.:AĞIL
Koyun postundan kürk. : KEVEL
Koyun sütünden yapılan,mahzenler de olgunlaştırılan,içi özel küflü peynir.: ROKFOR
Koyun veya keçi postu. ÖSTEKİ
Koyun veya kuzu kaburgası içine pirinç doldurularak yapılan bir yemek. URA
Koyun yada keçi sürüsü. : DAVAR
Koyun,keçi türünden küçükbaş hayvan.: RES
Koyun,keçi veya deve pisliği. : KIĞ
Koyunlarda görülen bir tür hastalık.:KARAMUK
Koyunların başlarındaki kabarık yün.:KEPEZ
Koza. : KORUNCAK
Kozadaki kurtçuk. : KRİZALİT
Kozalaklardan,boyu
Kök boyası. : ALİZARİN
Kök,asıl,cevher. : TÖZ
Kök,sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı.:TAL
Kök.:CEZR
Kökenbilim. : ETİMOLOJİ
Kökeni Orta Asya’ya kadar uzanan,en eski,serbest biçimdeki Türk güreşi.:KARAKUCAK
Köklerinin kısaltılması,dal ve sürgünlerinin bağlanması ve biçimlendirilmesi suretiyle saksıda yetiştirilen bodur ağaç. : BONSAİ
Kökten dincilik. :FUNDAMENTALİZM
Kökü toz durumuna getirilip hekimlikte ishal kesici olarak kullanılan bir bitki.: RATANYA
Kökü yukarıda dalları aşağıda olduğuna inanılan cennet ağacı. : TUBA
Kölelik,kulluk.:UBUD İYET
Kömür kalem.:FÜZEN
Kömür kalemle yapılmış resim.:FÜZEN
Kömürleştirilecek ağaç veya pişirilecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıvanan kümbet. : TORAK
Köpeğin arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. : SALTA
Köpek ve ineklere yedirilmek üzere un ve kepekle hazırlanan yiyecek. : YAL
Köpek. : KELP
Köpekgillerden,postu ndan kürk yapılan bir memeli türü.:KARSAK
Köpekten aşırı korkmak. : SİNOFOBİ
Köpük kıvamında,tuzlu yada tatlı yiyecek.:MUS
Köpük.:KEF
Kör tırnak. : BAKANAK
Körelme. :ATROFİ
Körelme. UMUR
Köroğlu’nun gerçek adı.:RUŞEN ALİ
Körpelik,tazelik.: TARAVET
Köstebek. : AKUR
Köşe,kenar,uç.: İBİK
Köşegen. İYAGONAL
Köşk. : KAŞANE
Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım. OT
Kötü işlerde birine yardım eden kimse.:YARDAKÇI
Kötü kalpli.:BEDHAH
Kötü,çirkin. : ŞENİ
Kötü,sevimsiz. : MADARA
Kötücül bağ dokusu uru.: SARKOM
Kötüleme,yergi.:ZEM
Kötülük.:ŞER
Kötümser,karamsar. : PESİMİST : BEDBİN
Köy köy dolaşarak ufak tefek eşyalar satan gezgin esnaf.:ÇERÇİ
Köy muhtarı yardımcısı. : KİZİR
Köy oyunlarını yöneten kimse. : AYNAZ
Köy yada mahalle ihtiyar heyetindeki kişi. : AKSAKAL
Köyceğiz’in eski adı. : KAUNOS
Köyle ilgili,köylü.:RUSTAİ
Köylere para toplamak için çıkan din adamı veya medrese softası. : CER HOCASI
Köylü kadınların giydiği kollu veya kolsuz uzun elbise.: SARAFAN
Közlenmiş patlıcan,sarımsaklı yoğurt ve kıymayla yapılan bir çeşit yemek : ALİNAZİK
Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir meze.: BABAGANNUŞ
Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir tür meze. : BABAGANNOŞ
Közlenmiş patlıcanla yapılan bir tür yemek. : HÜNKAR BEĞENDİ
Kral karısı. : MELİKE
Kral sarayı. : BAZİLİKA
Kredi kalitesinin veya borçlanma araçları üzerindeki risk derecesinin belirlenmesi operasyonu.: RATİNG
Kredi kartlı alışverişlerde ödemenin daha sonra denetlenmesi için verilen fiş. LİP
Kristof Kolomb’un Amerika seferi sırasında yönettiği üç gemiden biri. : NİNA
Kubbe. : KÜMBET
Kucak. : AGUŞ
Kucaktaki tombul çocuk. : APALAK
Kudret helvası. : ÇİS : MANNA
Kudret sahibi.:CEBBAR
Kuduz. : AKUR
Kul,köle.:BENDE
Kulağa asılan uzun küpe. : ASIRGA
Kulağı duymayan. : KER
Kulak iltihabı. : OTİT
Kulak yıkama aracı. : ENEMA
Kulak. : GUŞ
Kullanılacağı zaman hazırlanan losyon.:LUK
Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek yada topluluktaki insanların kullandığı özel dil yada sözcük dağarcığı. : ARGO
Kullanıldığı çağdan daha eski bir çağdan kalma bir biçimin,bir yapının özelliği.:ARKAİK
Kullanım alanına göre bir çok modeli olan sondalara verilen ortak ad.:KATETER
Kulplu ve ağzı kapaklı,bakırdan yapılmış su kabı,güğüm. EBBE
Kulplu ve emzikli su kabı. : İBRİK
Kulplu,geniş gövdeli,dar boğazlı,emzikli veya emziksiz olabilen toprak kap.: TESTİ
Kulpsuz toprak çömlek. : ÜZLÜK
Kuluçka.: GURK
Kum falı. : REMİL
Kum,çakıl,çimento ve su gibi maddelerin karışımıyla elde edilen yapı malzemesi.:BETON
Kuma gömülü olarak yaşayan bir balık. : VATOZ
Kumar oynatanın oynayanlardan,kazanç tan aldığı para,pay. : MANO
Kumar oyununu yöneten. : KRUPİYE
Kumarda ortaya sürülen para.: MİZA
Kumarda sürülen para. : MİZA
Kumardan eşit kalkma. : TAPİ
Kumaş ve deri üzerine yapılan bir tür işleme. : AJUR
Kumaş ve kağıt süslemede kullanılan bir yöntem : BATİK
Kumaş veya deriden yapılan,genellikle belden kemerli,üstünde cepleri bulunan ,gömlek veya hırka üzerine giyilen kısa,hafif giysi.: MONT
Kumaş veya ince deriden,çoğunlukla düz topuklu,ayağı bütünüyle saran ayakkabı.: ŞOSON
Kumaş,kağıt v.b.’de bir bölümün öbürünün üzerine gelmesiyle oluşan kıvrım. Lİ : PİLE
Kumaşın veya derinin cilalanması. : APRE
Kumaşlara ve çinilere uygulanan bir süsleme motifi.:ÇİNTOMANİ
Kumluk yer.:KUMLA
Kumru. : HAKURAN
Kumtaşı. : GRE
Kumul.Kum yığını. : ERG.: EKSİBE
Kundak çocuklarının başlarında oluşan kepek tabakası.:KONAK
Kundak çocuklarının beline zıbının üzerinden sarılan geniş sargı. : FASKA
Kundaklama. : BELEME
Kunduracıların delik açmakta kullandıkları sivri uçlu çelik tığ./Mersin balığı türü. : BİZ
Kunduracıların,deril eri vurarak inceltmek için kullandıkları metalden tokmak.:MUŞTA
Kunduz kürkü. : KASTOR
Kural olarak benimsenmiş,yerleşmi ş ilke.:NORM
Kural. : DÜSTUR
Kurallara bağlı resim ve heykel çalışması yapan kişi veya sanatçı.:AKADEMİCİ
Kuran surelerini oluşturan cümlelerin her biri.:AYET
Kuran ve hadislerin görünüşteki açık anlamlarından başka hiçbir yorum kabul etmeyen ve kıyasa yer vermeyen Sünni mezhep. : ZAHİRİYE
Kuran’da adı geçen sekiz ce nnetten dördüncüsünün adı.: NAİM
Kuran’dan on ayet okuma : AŞİR.
Kuran’ın bölünmüş olduğu otuz kısımdan her biri.:CÜZ
Kuran’ın harflerinden bir takım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep.:HURUFİLİK
Kuranda bir sure. : ABESE : ALAK:TAHA:RAD:MAİDE
Kuranı düzgün ,usulünce ve yüksek sesle okumak. :TİLAVET
Kuranı ezberlemiş kişi. : HAFIZ
Kuranı Kerim,Kelamı Kadim.:MUSHAF
Kuranı usulüne göre ve güzel okuyan.:KARRA
Kurbağa kurtçuğu. : ARİBAS : İRİBAŞ
Kurbağaların bilimsel adı. : ANURA
Kurdeşen. : ÜRTİKER
Kurnaz,cin fikirli.:HİN
Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz.: BAT
Kurşun. : RASAS
Kurt.:BÖRÜ
Kurtarıcı.:HALASKAR
Kurtçuk korkusu.: AKARFOBİ
Kurtulma. : NECAT
Kurtuluş,kurtulma. : REHA : SEHA
Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi.:TABA
Kuru,sıska.:KAKNEM
Kurucu, Bina inşa eden. : BANİ
Kurul. : ASAMBLE
Kurultay. : KONGRE
Kurumuş ama devrilmemiş ağaç. : AYAĞAN
Kurumuş saplarından mobilya yapılan bambu türü. : HEZAREN
Kurumuş sığır gübresi. : TEZEK
Kuruntuya düşürme :İHAM
Kurutma kabı. : DESİKATÖR
Kurutulmuş meyveleri halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık. : GİLABURU
Kurutulmuş riga balığı.:FRİSA
Kurutulmuş su kabakları içine çakıl taşı doldurularak yapılan ritim sazı. : MARAKAS
Kusur,ayıp. : AVAR
Kusursuzluk.:CEVDET
Kuş başı doğranmış et ve baklava yufkasıyla yapılan bir tür kebap.:ALİ PAŞA KEBABI
Kuş başı etle yapılan bir tür börek. : KÖBETE
Kuş bilimi.: ORNİTOLOJİ
Kuş gagası. : NUL
Kuş kanadı.:CENAH
Kuş kanadının büyük tüyleri. : PER
Kuş tutmakta kullanılan,aynı adlı macunla bulanmış değnek.: ÖKSE
Kuş tuzağı.: KUŞMAR
Kuş üretmeye yarayan kafesli yer.: ÇİFTEHANE
Kuş yiyecek büfesi.:BÜVET
Kuş yuvası:. AŞİYAN. : UŞ : LANE
Kuş,tavuk yavrusu.:CÜCÜK
Kuş. : TAYR
Kuşatma,çevirme. : İHATA
Kuşatma.:ABLUKA
Kuşdili,hasalban gibi adlar da verilen ve Akdeniz yöresinde yetişen bir bitki.:BİBERİYE
Kuşku,sanı. : REYB
Kuşkucu,şüpheci.: SEPTİK
Kuşların taşlık,katı gibi adlar da verilen midesi.:KONSA;KURSAK
Kuşların tüy değiştirme zamanı.:KARINSA
Kuşluk yemeği. : BRUNCH ( BRANÇ)
Kuşun kanat tüyü. : TELEK
Kuşun yavrusuna taşıdığı yem. : BEN
Kutlu. : SAİD
Kutsal Hint destanı:. RAMAYANA
Kutsal Hint metinlerinin başında ve sonunda yinelenen büyülü ve mistik hece.: AUM
Kutsal kimse.: AYA
Kutsal Mısır öküzü. :APİS
Kutsal nitelikte müzik eseri. RATORYO
Kutuların katlama yeri. : RİL
Kutup Yıldızı. : DEMİRKAZIK
Kutup Yıldızına verilen bir başka ad. OLARİS
Kutuplanma. : POLARİZASYON
Kuvars,mika ve feldspattan oluşmuş kayaç. : GNAYS
Kuyruğun iskeleti.:KEMİRDEK
Kuyruk sokumu kemiği. : PÖÇ : UCA
Kuyruklu biber’de denilen ve karabibere benzer bir tür baharat.:KEBABE
Kuyruklu yıldız.:KOMET
Kuyruklular.:URODEL
Kuyruksokumu kemiği.:UCA
Kuyruksuz kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu.:İRİBAŞ
Kuytu ve sıcak yer: ARAN
Kuyuda pişen et. : TANDIR
Kuyumculara taslak hazırlayan kimse. ADEKAR
Kuyumculukta kullanılan,yüzde 80 bakır,yüzde 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım.:TOMBAK
Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan bir uyuşturucu madde.:KİF
Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan sarhoşluk verici toz.: KİF
Kuzey Afrika’da kurulmuş bir tarikat. : TİCANİLİK
Kuzey Amerika’nın beş büyük gölünden biri. : ERİE
Kuzey Anadolu dağlarında yetişen mor çiçekli bir ağaççık.:KOMAR
Kuzey Buz Denizinde yaşayan bir martı türü.:ALK
Kuzey buz denizinde yaşayan dalıcı bir martı türü. : ALK
Kuzey Hindistan’a özgü,lavta ailesinden telli çalgı.: SİTAR
Kuzey Hindistanlı şair.Kirişna Şarkısı adı verilen yapıtı,bugün de dinsel halk bayramlarında oynanan ve yatra adı verilen oyunlardan oluşmuştur.(12. yüzyıl).:JAYADEVA
Kuzey İspanya’da tarih öncesi devirlere ait resimler bulunan mağaralardan ilki.:ALTAMİRA
Kuzey ispanya’da,özellikle Aragon’da yapılan geleneksel kur dansı.: JOTA
Kuzey kutbuyla ilgili,kuzey kutup yakınında olan. : ARKTİK
Kuzeydoğu ve Güney Anadolu’da türkülü halk öykülerine verilen ad. : BOZLAK
Kuzeydoğu. : ŞİMALİŞARKİ
Kuzgun kılıcı da denilen çiçek. : GLAYÖL
Kuzu ağılı.: ÇİTEN
Kuzu derileri üzerindeki yağları ve fazlalıkları temizlemede kullanılan iki kulplu bıçağa verilen ad. : AŞKİ
Kuzu sesi. : ME
Küçük ada.:CAYO
Küçük ağıl. : KÜM
Küçük akarsu.:CAFER
Küçük bal teknesi. : LAZA
Küçük bir kelebek türü : FELFELEK
Küçük bitkilere verilen ad. : OT
Küçük bohça. :ÇIKIN
Küçük cariye. : KENİZEK
Küçük çan.:ÇINGIRAK
Küçük çocuğun yürümeye başlaması.:ADAKLAMAK
Küçük çocuk salıncağı.:ILINCAK
Küçük dana.:BUZAĞI
Küçük demiryolu treni. : DEKOVİL
Küçük fıçı.:VARİL
Küçük hediye.:BERGÜZAR
Küçük hıyar turşusu.:KORNİŞON
Küçük Hindistan cevizi.:MUSKAT
Küçük ispirto ocağı. : KAMİNETO
Küçük kareli kumaş. ÖTİKARE
Küçük kertik.:ÇENTİK
Küçük kervan.:BARHANA
Küçük kıvrım.:BÜZGÜ
Küçük kova.:BAKRAÇ
Küçük kulaklı koyun yada keçi. : ÇOMU
Küçük lirik şiir türü. : BALAD
Küçük mavi çiçekler açan bir bitki.:UNUTMA BENİ
Küçük mızrak.:NİZEK
Küçük nesne. : ZERRE
Küçük ney. : NEYÇE
Küçük ok. :TİREK
Küçük orak. : ROSA
Küçük otel. : MOTEL
Küçük parçalar halinde doğranmış et ve sebzelerin kızgın yağda karıştırılarak kısa sürede pişirilmesi. OTE
Küçük parçalardan oluşan nakışlı ve ince bir kilim türü.:CİCİM
Küçük salkımlı bir üzüm çeşidi. : NEFERİYE
Küçük saray. : KASR
Küçük su birikintisi,gölcük.: AZMAK : BUGET
Küçük taneli bakla türü. : FUL
Küçük taneli bir tür çekirdeksiz siyah üzüm. : KİŞMİŞ
Küçük taneli fındık türü. : PİKOLA
Küçük tekke.: ZAVİYE
Küçük testi,çömlek.: KUMKUMA
Küçük testi. ODURCUK
Küçük tonajlı yük gemisi. : KOSTER
Küçük vagon. : VAGONET
Küçük ve sevimli kimselere söylenen seslenme sözü.: MİNNOŞ
Küçük yayık. : ATIK
Küçük yokuş.:BAYIR
Küçük zurna. : ARAKİYE
Küçükbaş hayvan. AVAR
Küçümseme. : İSTİHFAF
Küfürbaz. : TAAN
Kükürt elementinin simgesi. : S
Kükürtle demir birleşimlerinden biri.:ZAÇ
Kül rengi.:BOZ
Külde pişen çörek. : KETE
Külhanbeyi,hayta. : APAŞ
Kültür. : EKİN : HARS
Küme,yığın. : LODA: TUDE
Kümes hayvanlarının en yaşlı ve iri olanı. : BABAÇ
Künk.:BÜZ
Küpe ve yüzük taşı gibi bezek işlerinde kullanılan,mavi renkli,saydam olmayan hidratlı doğal alüminyum ve fosfattan oluşan değerli bir mineral.:FİRUZE
Küpeşte,korkuluk. : PARAPET
Küre biçimli flüt. KARİNA
Kürekle yürütülen dar,uzun,hafif tekne. : KANO
Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme.: SİYA
Kürkü değerli bir hayvan,kakım,as.:ERM İN
Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca.: NAŞA
L
Labada,efelek. : EVELİK
Laboratuarda damıtma işlerinde kullanılan geniş karınlı ve eğri boyunlu cam kap. : KARNİ
Laciverde yakın koyu mavi renk. AKS
Lacivert kumaştan veya gri flanelden yapılma düz veya kruvaze spor ceket.:BLAZER
Laf,söz. : KAL
Lagos balığı. : KAYAHANİSİ
Lahana,şalgam gibi bitkilerin kök dışındaki bütün bölgelerinde yerleşebilen yosunumsu mantar.: AKPAS
Lahor şalı. : LAHURİ
Lahos’da denilen eti lezzetli bir balık. : GİRİDA
Laiklik,laik olma durumu. : SEKÜLARİZM
Lale bahçesi. : LALEZAR
Lale devrinin en ünlü minyatür sanatçısı.:LEVNİ
Lamaya benzeyen koyunumsu hayvan. : ALPAKA
Lanet sözcüğünün “nalet”, kirpik sözcüğünün “kiprik “ biçiminde telaffuzunda görüldüğü gibi bir sözcük içindeki seslerin yer değiştirmesi olayına verilen ad. Göçüşme, yer değiştirme. :METATEZ
Lanet okuma. : LİAN
Lanet. : KARGIŞ
Lantanın simgesi. :
Lapina
Lapinagillerden,güze l renkli,50 cm uzunluğunda bir balık.: KİKLA
Latin Amerika’da siyasal önderleri yüceltip putlaştırma geleneğine verilen ad. ERSONALİSMO
Lav. : MAGMA
Lavabo.:CAV
Lehçe. İYALEKT
Lehçebilim.: DİYALEKTOLOJİ
Lekecilik’de denilen soyut resim anlayışı.:TAŞİZM
Lenf düğümlerinin iltihabı. : ADENİT
Lenin’in yeni ekonomi politikası. : NEP
Lesotho’nun başkenti. : MASERU
Leş.:CİFE
Leşle beslenen bir kuş. : KERKENEZ
Letonya’nın başkenti.:RİGA
Letonya’nın para birimi,:LAT
Levreğe benzeyen bir balık. : KALİNOS
Levrekgillerden bir balık. UDAK
leylak rengi.,açık mor:. LİLA
Leyleğe benzer bir kuş. : İBİS
Lezzetli bir balık. : İŞKİNE
Lezzetli bir tür turşuluk hıyar.: KORNİŞON
Liberya’nın plaka işareti.:LB
Libya’nın plaka işareti.:LAR
Lifler,teller. : ELYAF
Lihtenştayn plakası. : FL
Likapa,çay üzümü gibi adlar da verilen ve Doğu Karadeniz’de yetişen bir meyve ağacı.:ARONYA
Liman. : MERSA
Limanlarda kıyı ile gemi arasında yük taşımada kullanılan altı düz,sağlam yapılı sac tekne.:LAYTER
Linyit,kömür tozu ve katran tortusundan basınçla elde edilen,tuğla biçimli yapı malzemesi.:BRİKET
Lipsos balığının bir diğer adı. : ADABEYİ
Litvanya’nın para birimi. : LİTAS
Litvanya’nın plakası. : LT
Lodos. : AKYEL
Loğusa humması. : ALBASTI
Loğusalık. : NİFAS
Lokma,dilim.:TİKE
Lozan antlaşmasının yapıldığı saray. : RUMİNE
Lozan Antlaşmasının yapıldığı saray.:RUMİNE
Lösemi durumuna tıpta verilen ad.:LÖKOZ
Lübnan plakası. : RL
Lübnan ve Suriye’de oturan Katolik Süryani topluluğu.:MARUNİLER
Lüfer balığının irisi. : KOFANA
Lüfer balığının küçüğü. : ÇİNAKOP
Lüferin bir türü. : SIRTIKARA
M
Maaş,aylık. : RATİBE
Macar göçebesi.:ÇİGAN
Macun.:KİT
Madagaskar plakası. : RM
Madagaskar’da yaşayan bir cins maymun. : VARİ : AKUMBE
Madagaskar’ın başkenti. :TANANARİVE
Maddeler. : MEVAD
Maden bilimi.:MİNERALOJİ
Maden eşya üzerine vurulan bir cins cila.:EMAY
Maden fırını. : KÜRE
Maden kömürü katranının kuru kuruya damıtılmasından elde edilen antiseptik bir hidrokarbon.:NAFTALİ N
Maden külçelerinin eritilip arındırılması. : KAL
Maden ocağında kazı yerini ilerleme yönünden sınırlayan yüzey. Kazı yerleri. : ARIN
Maden parlaklığı verilmiş deri veya kumaş.,simli kumaş. : LAME
Maden pisliği,balmumu. : RİM
Maden posası. :CÜRUF
Maden yada kağıt para üzerindeki kafa resmi. : EFİJİ
Maden yeri.:ERGENE
Madeni para.: SİKKE
Madeni paranın resimli yüzü. : TURA
Madenleri sıvılaştırma,ergitme . : İZABE
Madenlerle birleşince tuz verebilen elementlere verilen ad. : HALOJEN
Madrid’de bulunan,dünyanın en ünlü müzelerinden biri. RADO
Mafyada suskunluk yasası. MERTA
Mağara.:KEHF
Mağaraları inceleyen bilim dalı. : SPELEOLOJİ
Mahkeme davetiyesi.:CELP
Makam,kat,özel yer. RUN
Makaraları birbirine kavuşan bir palan***ı açıp uzatmak işi. : TİRAMOL
Makarna üretiminde kullanılan bir buğday türü. URUM
Makedonya’da yaşayan etnik bir grup. : TORBEŞLER
Makedonya’nın başkenti.:ÜSKÜP ( SKOPJE )
Maki de denilen bir maymun cinsi. : LEMUR
Makine yağı. : GRES
Makinede yapılan işleme,dikiş. : PİKO
Maksim Gorki’nin bir romanı. : FOMA
Mal değişimi,trampa.:TRO K
Mal olarak verilen. : AYNİ
Mal,mallar. : EMTİA
Malak. : BALAK
Malavi para birimi. : KIVACA
Malaya dilinde delirme. : AMOK
Maldivler’in başkenti.:MALE
Malezya’nın başkenti.:KUALA LUMPUR
Malezya’nın para birimi. : RİNGGİT
Malın satış değeri. : RAYİÇ
Mali plakası.: RMM
Mali’nin başkenti. : BAMAKO
Malta humması.:KALAAZAR
Maltalıların altı düz,pruva tarafında bir direği olan,küçük teknelerine verilen ad. İPARONER
Manavadharmaşastra diye de adlandırılan Hindu yasalarının en önemli metnine verilen ad. : MANU SMRİTİ
Manda bağırması.:BÖĞÜRME
Manda pastırması. / Tuzlanıp kurutulmuş yiyecek: KAKAÇ
Manda yavrusu. : MALAK
Mangal. : KORLUK
Manganezin simgesi. : MN
Manisa’daki Ağlayan Kaya’nın o olduğuna inanılan, doğurganlığıyla ünlü Frigya Kraliçesi. : NİOBE
Manisa’daki Spil Dağı Milli Parkında bir yayla.:ATALAN
Mankafa , sersem.: SEME
Mantar bilimi. : MİKOLOJİ
Mantar enzim karışımı. : SAMA
Mantar meşesi.Mantar katmanı çok gelişen bir tür meşe. EZÜ
Mantar.:MİKOZ
Mantık. : ESEME
Mantıkta önerilerinin biri veya her ikisi kanıtıyla ileri sürülen tasım. : EPİKEREM
Mantıkta ve felsefede küçük önerme.:MİNÖR
Mantıkta,birbirine bağlı iki önermeden sonraki.: SONURTU
Marangozların dört köşe delik açmakta kullandıkları alet.: ECENE
Marangozlukta tahta üzerine boydan boya açılan,kesiti kare veya dikdörtgen biçiminde kanal.: KİNİŞ
Maranta adlı kamıştan elde edilen ve bebek maması yapılan un. : ARAROT
Mardin ilinde yaşayan Hıristiyan Nasturiler’e verilen ad. : ASURİLER
Mardin’in geleneksel sokaklarındaki kemerli geçitlere verilen ad.: ABBARA
Marksist terminolojide , proletaryanın sınıf bilincinden yoksun alt tabakasına verilen ad. : LUMPEN
Marksist terminolojide,dünyay ı dönüştürmeyi amaçlayan etkinliklerin tümü. RAKSİS
Marmara Bölgesinin Trakya kesiminde yer alan Yıldız dağlarının eski adı.:ISTRANCA
Marmara denizinde turistik bir ada. : AVŞA
Martıya benzer bir deniz kuşu. : FULMAR
Masaj aktiviteli havuzlu banyo,sağlık havuzu. : JAKUZİ
Masif. : SOM
Maskeli balolarda giyilen kukuletalı uzun giysi. : DOMİNO
Mason.: FARMASON
Matbaacılıkta sürtme yoluyla kağıt veya düzgün bir yüzeye aktarılan grafik karakteri. : LETRASET
Matematiğin sayıları,bunların arasındaki bağıntıları ve işlemleri konu alan dalı.:ARİTMETİK
Matematik. : RİYAZİYE
Matematikte çizgilerle ilgili olan.:LİNEER
Matematikte,aynı cinsten onluk bir küme. ESTE
Matematikte,bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru.:TEĞET
Matematikte,herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri.:ASKAT
Matematikte,karmaşık geometrik şekillerin ortak adı. : FAKTAL
Matematikte,türevi bilinmeyen fonksiyon.:İNTEGRAL
Maun da denilen bir ağaç. : AKAJU
Mavi hareli ela göz. :ÇAKIR
Mavi ile yeşil arası bir renk.:CAM GÖBEĞİ
Mavi kantaron,peygamber çiçeği.:BELEMİR
Mavi peri kuşu.:İRENA
Mavi renkli değerli bir taş. : FİRUZE
Mavi. :
Mavimsi
Mavimsi bir göz rengi.:ÇAKIR
Mavimtırak esmer renkte katı bir element.:İYOT
Maya. :FERMENT
Mayakovski’nin başını çektiği eski Sovyet edebiyat grubu. : LEF
Mayakovski’nin sevgilisi.: LİLİBRİK
Mayalanma. : FERMANTASYON
Mayalanmış pirincin süzülüp arındırılmasıyla yapılan alkollü Japon içkisi.: SAKE
Mayalar’da yağmur tanrısı. : CHAC
Mayalı hamurdan,içine çeşitli katkılar konarak hazırlanan bir tür kokulu çörek.:NOKUL
Mayasız hamurdan yapılan,peynirli veya peynirsiz pide,yufka.:KATLAMA
Maydanozgillerden 20-
Maydanozgillerden bir bitki ve bunun kokulu tohumu.:ÇEMEN
Maydanozgillerden bir bitki.:REZENE : NARDİN
Maydanozgillerden uyuşturucu ve zehirli bir bitki.:BALDIRAN
Maydanozgillerden,ha mur işlerinde ve rakı yapımında kullanılan bir bitki.:ANASON
Maydanozgillerden,in ce yapraklı,bazı yemeklere konulan güzel kokulu bir bitki.: DEREOTU
Maydanozgillerden,kö kleri ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki.:KEREVİZ
Maymun türü. : LANGUR
Maymunlar dahil memeliler takımı. : PRİMAT
Mecazen beceriksiz,başarısız ,dikkate alınmayan.: TATARAĞASI
Mecazen serserilerin,külhanb eylerinin kullandığı söz veya deyim.Kaba konuşma.: ARGO
Meclis,toplantı.:NAD İ
Mehter müziğinde yer alan ve iki değnekle vurularak çalınan davul, bir tür kös. :NAKKARE
Mekanik ve elektrikli sistemlerde kayma sürtünmesi yerine bir yuvarlanma sürtünmesi sağlayarak enerji kayıplarını azaltmak için yataklar ile dişliler arasına yerleştirilen parça.Bilyalı yatak.:RULMAN
Mekanik. : MİHANİKİ
Mekansız. : LAMEKAN : BİMEKAN
Mekke ve Medine’de oturan ileri gelenlere dağıtılmak üzere törenle gönderilen parayı taşıyan topluluk. : SÜRRE ALAYI
Mekke’de kutsal tepe.:MERVE
Mekke’nin kuzeydoğusunda Hz Muhammed’in Allah’tan ilk buyruğu aldığı dağ.: HİRA
Mekke’ye giden yollarda hacıların ihrama geldikleri noktalar. : NİKAT
Meksika’da mısır unuyla yapılan ekmeğe verilen ad. : TORTİLLA
Meksika’da yabani olarak yetişen bir ağacın yapraklarından çıkarılan bitkisel lif.:TAMPİKO
Meksika’da yetişen ve tohumlarından elde edilen yağı kozmetik sanayinde kullanılan bir bitki. : JOJOBA
Meksika’ya özgü bir tür mısır ekmeği.:TAKO
Meksika’ya özgü sert bir içki.:TEKİLA
Meksika’ya özgü,bir tür mısır ekmeği.: TAKO
Meleke.: YETİ
Melez bir koyun cinsi. AĞLIÇ
Melez,kırma. : METİS : AZMA: KIRIK
Melodi. : EZGİ
Melun ,kovulmuş,lanetlenmi ş,istenmeyen. : LAİN
Meme başı üzerine yerleştirilip sütün alınmasına yarayan araç. : TİRLE
Meme emen çocuk. : REDİ
Meme. : EMCEK
Memleket. : SILA
Memur maaş,derece ve miktarını gösteren cetvel.:BAREM
Menteşe. : REZE
Menzil,amaç. : EREK
Mercan köşk.: ŞİLE
Mercimekten az büyük ,buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç,melengiç.: ÇİTLEMBİK
Merdiven basamağı. : AYAKÇAK
Merdiven biçiminde çıkıntıları olan kubbe.:MUKARNAS
Merdiven parmaklığı. : TRABZAN
Merkez. :ÖZEK
Merkür.Güneşe en yakın gezegen. : UTARİT
Mermi olarak çakıl taşı atan bir tür top.:ÇAKALOZ
Mermilerin namlu içinde veya dışındaki hareketlerini inceleyen bilim dalı.:BALİSTİK
Mersin ağacının nohut büyüklüğünde ve morumsu siyah renkli meyvesi. :HAMBELES
Mersin balığı türü. : ÇIĞA
Mersin’deki antik bir kent.:URA
Mersin’in Çamlıyayla ilçesinin eski adı.:NAMRUN
Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent. LBA
Mesir macununu bulan ve bunun dağıtımıyla ilgili törenler düzenleyen 16.yy Türk mutasavvıfı ve hekimi. : MERKEZ EFENDİ
Mesleğini sadece kazanç için kullanan kimse.: BEZİRGAN
Meslek,uzmanlık. : KARİYER
Meşe palamudu. : PELİT
Meşime,son. : ETENE
Meşin keskisi. TEBER :
Meşin torba. AĞARCIK
Meşinden yapılan döşek, sofra örtüsü. : NAT
Meşru olmayan çocuk.:ANSIZ
Metal büyük tepsi. İNİ
Metal çubuk ve borulara diş açan aygıt.: PAFTA
Metal paranın resimli yanı.:TURA
Metal parlatma aracı. : MISKALA
Metal saplama. : PİM
Metal yada tahta üzerine kazıldıktan sonra basılan resim.:ESTAMP
Metal,toprak gibi şeylerden yapılmış,ağzı açık,kulplu,bardağa benzeyen küçük kap.:MAŞRAPA
Metalleri birleştirmede kullanılan,kalay ve kurşun alaşımlarının genel adı.:LEHİM
Metrekare de 1 kandela’ya eşdeğer ışıltı birimi. : NİT
Metrenin on milyarda biri değerine eşit olan ışık dalgalarını ölçme birimi. : ANGSTRÖM
Mevlevi dervişlerinin ney,nısfiye gibi çalgılar eşliğinde,kollarını iki yana açıp dönerek yaptıkları ayin.: SEMA
Meydan korkusu. : AGORAFOBİ
Meyhane. : HARABAT: HANUT
Meyve koparmak için ucuna üçlü yada dörtlü bir çatal geçirilmiş sırık.:LALE
Meyve kurusu. : KAK
Meyve posası. : CİBRE
Meyve salkımlarına verilen ad.:UNKUD
Meyve sebze satmak için yapılmış eğreti dükkan. ALAŞ
Meyve şekeri,früktoz.:LEVÜ LOZ
Meyve ve böceklerle beslenen ötücü bir kuş.:KARATAVUK
Mezar anıt taşı.:BALBAL
Mezar,gömüt.:KABİR : SİN
Mezar,kabir. : MERKAT
Mezar. : SİN
Mezhebini gizleme. : TAKİYE
Mezopotamya tanrısı Enki’ye verilen bir ad.:EA
Mezopotamya’da gök tanrısı.:ANU
Mezopotamya’da kullanılan eski bir hacim ölçüsü.: NEF
Mezuniyet plakası. : BRÖVE
Mıknatıs. EMİRKAPAN
Mısır Güneş Tanrısı : . ATON
Mısır hava tanrısı.: ŞU: SHU
Mısır inanışında gök tanrısı. : NUT
Mısır mitolojisinde ölülerin koruyucusu olan tanrı. : OSİRİS
Mısır tanrısı. : SETH
Mısır turnası.:İBİS
Mısır unu yemeği. : MAMALİKA
Mısır unuyla yapılan yağlı bir yemek. : KAÇAMAK
Mısır ve Suriye’deki geleneksel konutlarda sofa benzeri mekan. : KAA
Mısır. : KOKOROZ : LAZUT
Mısır’da eski Mısırlılar çağından kalma kadın başlı aslan vücutlu heykel. FENKS
Mısır’da ölüler tanrısı. : ANUBİS
Mısır’ın plakası. : ET
Mısırlıların ölüler ülkesine verdikleri ad.:İALU
Mızmız,sevimsiz. : SİNAMEKİ
Mızrak. : CIDA
Mızrap,çalgıç. : PENA: TEZENE
Mihrace.: MAHARANİ
Miken kralı. : ORESTES
Mikrobik hastalıklar.:İNTANİY E
Mikrobiyoloji.:BAKTE RİYOLOJİ
Mikropla oluşan,mikroplu. : İNTANİ
Mikroptan ileri gelen hastalık.:İNTAN
Milas ovasında bir dağ. ODRA
Milas’ın eski adı. : MYLASA
Milli yada mahalli konulardan esinlenerek oluşturulmuş müzik eseri. : RAPSODİ
Milliyetçi ve terörist,1929’da kurulan Hırvat derneği.:USTAŞA
Mimarlığın şehir düzeni ile uğraşan kolu. Şehircilik.: URBANİZM
Mimarlıkta sahın anlamında kullanılan sözcük.:NEF
Miras,bırakıt. : TEREKE
Mirasçılar arasında mirası paylaştıran ve yetimlerin hakkını koruyup idare eden şeriat memuru.:KASSAM
Mis keçisine benzer bir hayvan. : LERCİ
Miskete fiske vurarak oynanan zıpzıp oyunu.:MADİK
Miskin,aptal,mıymınt ı. : SÜMSÜK
Misvak ağacı. : ERKE
Mitoloji. : ESATİR
Mobilya kasası.: BAZA
Mobilya koruyucu madde.:VERNİK
Mobilyacılıkta dış yüzeylerin kaplanmasında kullanılan,dış etkenlere dayanıklı plastik bir malzeme. : LAMİNAT
Mobilyaların ve otomobil koltuklarının kaplanmasında kullanılan döşemelik bir kumaş cinsi.: ALKANTARA
Modacılıkta ve dekorasyonda kullanılan,deri taklidi sentetik malzeme. KAY
Modern mantık.:LOJİSTİK
Modern Yunanca. : ELENİKA
Moğolistan’ın başkenti.: ULANBATOR
Moğollarda vergi toplamakla görevli devlet memuru.:AVAN
Molibdenin simgesi. : MO
Monist.:TEKÇİ
Mora çalan kırmızı renk. : BORDO.: GALİBARDA
Mora dönük canlı kırmızı renk:. RUBİ
Mora yarımadasını Yunanistan’dan ayıran boğaz.: KORENT
Moral gerçeği ve değerleri reddeden bir öğreti.Her türlü siyasal düzeni inkar eden ve toplumun birey üzerinde hiçbir baskısını kabul etmeyen görüş. : NİHİLİZM
Moritanya’nın para birimi. : UGİYA
Motif. : ÖRGE
Motorlu araçlarda fren yapmayı sağlayan tekerlek mili üzerine yerleştirilmiş yarım ay biçimindeki alet.: BALATA
Motorlu araçlarda sarsıntıyı en aza indirmeye yarayan düzen. :AMORTİSÖR
Motorlu kara taşıtlarında direksiyon ile tekerlekler arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk. : ROT
Motorlu taşıtlarda yedek olarak bulundurulan tekerlek. : STEPNE
Motorlu taşıtların yüksek devirde çalışması için fazla benzin akışını sağlayan alet.:JİKLE
Motorlu tulumba : MOTOPOMP
Motorsuz büyük tekne. : MAVNA
Mozambik’in başkenti. : MAPUTO
Mozart’ın,Türk müziğinden esinlenerek bestelediği ilk operası.:ZAİDE
Mucizeler. Bacakların yere basan bölümü. : AYAT
Muğla ilinde antik bir Likya kenti. : TLOS
Muğla’da koy. : KATRANCI
Muğla’nın Köyceğiz ilçesine bağlı Dalyan köyü yakınlarındaki antik kent.:KAUNOS
Muhasebeci,sayman.:A MAREGİR
Mum.: ŞEM
Muma batırılmış fitil.:ŞAMA
Mumlu boya ile yapılmış aziz resimlerine Hıristiyanların verdikleri ad.: İKON
Mumun hammaddesi. ARAFİN
Musa’nın gönderdiği 12 kaşiften biri. : KALEB
Musevi din adamı. : HAHAM
Musluksuz su borusu.: LÜLE
Musul bölgesinde yaygın bulunan,Tanrının iyiliği,şeytanın kötülüğü temsil ettiğine,Tanrı ile Şeytan arasında sürekli bir tartışma olduğuna inanan bir İslam mezhebi.:YEZİDİ
Mutfakta bulaşık teknesi. : EVİYE
Mutlaka.:LACEREM
Mutlu,dileğine ulaşmış.:BERHÜDAR
Mücevher.:CEVAHİR
Mühendis cetveli.: TE
Müjde,iyi haber.:BEŞARET
Müjde.: SAVA
Mükemmel. : OFLAS
Münazara.:CEDEL
Mürekkep balığından elde edilen koyu siyah boyaya ve bu boya ile yapılan resimlere verilen ad./ Mürekkep balığı. : SEPYA
Mürekkep hokkalarına konan ham ipek. : LİKA
Mürekkeple yazılan yazıyı kurutmak için kağıt üzerine serpilen çok ince ve renkli kum. : RIH
Müridin tarikata girerken Şeyhe verdiği söz./Ant. : AHİT
Müslüman egemenliği altındaki Doğu Hıristiyanlarına verilen ad. : NASRANİ
Müslüman olmayanlar. : KEFERE
Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse.:RUM
Müslümanların bir çocuğun doğumundan yedi gün sonra Allah’a şükretmek amacıyla kestikleri kurban. : AFİKA
Müslümanlık öncesi Kabe’de bulunan üç puttan biri. : LAT: MENAT: UZZA
Müstahkem mevki. : OR
Müşteri yıldızı.: ERENDİZ
Müzik eşliğinde ve kadın erkek birlikte gerçekleştirilen,tem elinde dinsel duyguların egemen olduğu coşkulu oyunlara Alevilerce verilen ad.: SEMAH
Müzikli ve konuşmalı bölümlerin bir arada olduğu hafif konulu sahne gösterisi. : OPERET
Müzikte armoni kurallarına göre üst üste bindirilmiş sesler.Üç yada daha çok sesin bir arada tınlaması. : AKOR
Müzikte beşli.:KENTET
Müzikte bir akor oluşturan seslerin birbiri ardına çalınması. : ARPEJ
Müzikte bir sesin yarım ses kalınlaşacağını belirten nota işareti : BEMOL
Müzikte dörtlü.:KUARTET
Müzikte geceden esinlenen veya geceyi çağrıştıran beste: NOKTÜRN
Müzikte ikili. UO
Müzikte makam. : TONALİTE
Müzikte sus işareti. : ES
Müzikte üçlü. : TRİO
Müzikte yapıt. : OPUS
Müzikte yarı yavaş,orta hızda.:ANDANTE
Müzikte,ana motifin tekrarlandığı hareketli bölümlerin ana parçadan ayrılarak tekrarlanmasından elde edilen soyut parça. : RERONDO
Müzisyenlerin topladığı bahşiş. :ALATURA
Naiplik.:NİYABET
Nakitler,paralar. : NUKUT
Nalıncı çivisi. : KABARA
Namaz. : SALAT
Namazda ayakta durma.:KIYAM
Namazlar.: SALAVAT
Namlusu ince, sivri ve hafifçe eğik uzun İspanyol bıçağı. Keskin İspanyol bıçağı. : NAVAHARİ : NAVAJA
Namlusu genellikle yivli,kısa ve hafif bir tüfek.:KARABİNA
Namlusu kısa,kurşun atan bir çeşit küçük tüfek.:FİLİNTA
Namuslu,iffetli kadın.:AFİFE
Namuslu,iffetli. Temiz.: SİLİ
Namuslu. AVER
Napoli balıkçılarının söylediği halk türküleri.:NAPOLİTEN
Napoli mafyasına verilen ad. : CAMORRA
Napolyon döneminde Fransa’da ve Avrupa’da yaygın olan yapı,mobilya ve giyim biçemi.:AMPİR
Nar çiçeği rengi.:VERMİYON
Nar çiçeği renginde bir süs taşı. : GRENA
Nar,erik,kızılcık gibi yemişlerden yapılan pekmez. : NARDENK
Nargile ile içilen bir tütün cinsi. : TÖMBEKİ
Nargileyi kolayca içmeyi sağlayan ve nargileye takılan hortum biçiminde uzun ve bükülgen boru.:MARPUÇ
Narin,nazenin. : YEPELEK
Nasıl,niçin.: NİTE
Nazım Hikmet’in Akşam gazetesine yazdığı yazılarda kullandığı takma ad . RHAN SELİM
Nazım Hikmet’in soyadı. : RAN
Nazi hücum kıtası. : SA
Nazi partisinin askeri polis örgütünü simgeleyen harfler. : SS
Negatif uç. : KATOT
Neon’un simgesi. : NE
Nepal ve Tibet’te silah olarak kullanılan ağır pala.:KUKRİ
Nesne,şey. : NEN
Nesnel. : AFAKİ
Neşeli olmak. : ŞETARET
Neşeli,hareketli,sok ulgan.:CİVELEK
Neyzen Tevfik’in bir şiir kitabı. : HİÇ
Nezle. : NEVAZİL: İNGİN : DUMAĞI
Nijerya para birimi. : NAİRA
Nikaragua plakası. : NİC
Nilüfer cinsinden bir çok bitkiye verilen genel ad.:LOTUS
Nişasta,süt ve su karışımının önce pişirilmesi,buz dolabında katılaşmasından sonra ceviz büyüklüğünde kesilip şeker ve gül suyu içinde üzerine fıstık serpilerek sunulan bir tatlı türü. U MUHALLEBİSİ
Nişasta,şeker ve su karışımının pişirilerek soğutulmasıyla yapılan bir tür tatlı. ELTE
Nişasta.: KET
Nişastanın sindirilmesine yarayan,tükürükte bulunan bir enzim. TİYALİN
Nişastayı parçalayarak şekere çeviren enzim. : AMİLAZ
Nitelik,özellik,ölçü .:UZANIM
Niteliksiz odun kömürü.:MARSIK
Nitrik asidin halk arasındaki adı. : KEZZAP
Noel Baba olduğuna inanılan efsanevi aziz.:AYANİKOLA
Noel yortusu. : NATİVİTAS
Nohut,patates,tahin ve soğanla yapılan bir tür meze.:TOPİK
Nohutla yapılan bir yemek. : FALAFEL
Nokta ve çizgilerden oluşan bir alfabe kullanan telgraf sistemi.:MORS
Noktalar. : NUKAT
Normal olarak yalnızca şizofrenlerde,düş görenlerde ve dinsel coşkuyla kendinden geçen kişilerde görülen ruh durumuna benzer etkiler yaratan maddelerin ortak adı,psikomimetik.:HA LÜSİNOJEN
Norveç,İskoçya ve Kuzey Amerika kıyılarında buzulların oluşturdukları dik yamaçlı,derin eski buzul koyaklarının aşağı kesimlerinin deniz altında kalmasıyla oluşan körfez.:FİYORT
Norveç’te kent. : STAVANGER
Notada bir sesin yarım ton inceltildiğini gösteren işaret. İYEZ
Notaları değerlerine göre seslendirmeyi amaçlayan müzik çalışması. OLFEJ
Noter. : KATİBİADİL
nuca bağlanmamış.:MUALLAK
Nurdan varlık.:MELEK
Nuri Bilge Ceylan’ın bir filmi.:KASABA: MAYIS SIKINTISI: UZAK
Nüans. : ANAT
Nükleer bir bombanın veya merminin gücünü ölçmeye yarayan birim.:MEGATON
Nükleer birleşme. : FÜZYON
Nükleer bölünme. : FİZYON
Nyobyum’un simgesi. : NB
O
Obur.. : HIRA
Oburlar.:EKELE
Ocak ayının 28’inde başlayan fırtına. : AYANDON
Odak boyutu birkaç santimetre olan yaklaştırıcı mercek.:BÜYÜTEÇ
Odalar arasında gezdirilebilen bir tür kömür sobası.: SALAMANDRA
Odun kömürü. : ALAS
Odun liflerini içinde bulunabilecek yabancı maddelerden arıtma ünitesi.:RAFİNATÖR
Odunu tornacılık ve kaplamacılıkta kullanılan,kömürü ile karakalem resim yapılan küçük bir ağaç.:İĞAĞACI
Odunundan kırmızı boya çıkarılan bir ağaç. : BAKAM
Odunundan tarak,kaşık yapılan çok sert kereste veren bir ağaç. : ŞİMŞİR
Oğlancı.:LUTİ
Oğul otu. :MELİSA
Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. : EĞMÜR
Oğuzların Bozok kolundan bir Türkmen boyu olarak Selçuklularla birlikte Anadolu’ya gelen ve Osmanlı hanedanının kökenini oluşturan konar göçer topluluk.:KAYILAR
Ok atan,okçu.:TİRENDAZ
Ok torbası,kılıfı. : SADAK : GEDELEÇ
Ok. : TİR
Okuma yitimi. : ALEKSİ
Okun kirişe geçen ucundaki kertik.:GEZ
Okutman. : LEKTÖR
Okuyucu,okur. : KARİ
Okyanus bilimi. : OŞİNOGRAFİ
Okyanus rüzgarı. : ALİZE
Okyanusların çok derin yeri. : ABİS
Olağanüstülüğüne inanılan düşsel sıvı.Büyülü içki. : İKSİR
Olası,olabilir. : MUHTEMEL
Olay. : FENOMEN
Olgunlaşınca kendiliğinden çatlayıp açılmayan,tek odacıklı ve tek tek tohumlu kuru meyve.:AKEN
Olgunluk sınavı. : BAKALORYA
Olta veya tuzağa konulan yem.:BEN
Oltaya yerleştirilen düzenek.:MASARA
Oluntu. : EPİZOT
Omlet . : KAYGANA
Omurgalıların karaciğerinden salgılanan kahverengimsi sarı renkte safra pigmentine verilen ad. : BİLİRUBİN
Omuzdan bele çapraz olarak inen kılıç askısı. : HAMAİL
Omuzdan çapraz olarak bele inen bağ.:HAMAİL
Omuzluk. :APOLET
On beşinci asırda önce İtalya’da başlayan sonra Avrupa’ya yayılan sanat ve bilim. : RÖNESANS
On dokuzuncu asırda Fransa’da ortaya çıkan ve iki kişiyle oynanan bir kağıt oyununa verilen ad. : EKARTE
On altı taşla oynanan bir zeka oyunu. AMA
On altıncı ve on yedinci yüzyıllarda İskoçya ve Kuzey İngiltere’de,on sekizinci yüzyıldan başlayarak da İrlanda’da yaygın olan ve genellikle tek başına yapılan halk dansı.:JİG
On beş beyitten az olmayan,bütün beyitlerin ikinci dizeleri en baştaki beyit ile uyaklı bulunan ve çoğu kez büyükleri övmek için yazılan divan edebiyatı manzumesi.:KASİDE
On birinci yüzyılın ikinci yarısında İzmir’e egemen olarak Anadolu kıyılarında ilk Türk donanmasını kuran Türk Beyi. : ÇAKABEY
On dokuzuncu asır sonlarında Fransa’da natüralistlere karşı çıkan sembolizm akımına öncülük etmiş olan sanatçılara verilen ad. EKADAN
On dokuzuncu asırda İstanbul tiyatrolarında ortaya çıkan eğlendirici şarkı. : KANTO
On dokuzuncu asırdan başlayarak İstanbul’da gerçekleştirilen renkli çizgili ve hareli cam eşyaya verilen ad.Noktalı yada dumanlı sırça,işlemeli cam işi. :ÇEŞMİBÜLBÜL
On dördüncü asırda Fransa’da kullanılmaya başlanan,taşınabilir ateşli silah. : ARKEBÜZ
On dördüncü asırda kullanılan ince,uzun çoğu kez üç köşeli hançer.: ALENAS
On dördüncü asırda Orta Anadolu’da kurulmuş Türk beyliği. : ERETNA
On iki düzine. : GROSA
On iki hayvanlı eski Türk takviminde timsah yılına verilen ad.: NEK
On iki imamdan biri. : TAKİ
On iki parmak bağırsağının şişkince olan başlangıç bölümü. : BULBUS
On ikinci yüzyılda Selçuklular döneminde İran’ın Kaşan kentinde üretilen bir tür seramik.:LAKABİ
On para değerinde olan sikke.:METELİK
On sekizinci asırdan başlayarak Fransa’da gelişen bir edebi tür.:FANTASTİK
On tabanlı logaritmanın kısaltması.:LOG
On üçüncü asırda İngiltere’de despot kralların yetkilerini büyük oranda daraltan siyasal bir anlaşmaya ve belgeye verilen ad. : MAGNACARTA
On yedinci asırdan On dokuzuncu asra kadar kıyı taşımacılığında ve iç sularda kullanılan küçük Hollanda yelkenlisi. : KAAG
Onbeş ve bazen elli altmış kilo çeken sinagrite benzer bir balık. : AKYA
Ondan sonra.:BADEHU
Ongun. TOTEM :
Onun için.:BİNAENALEYH
Onurlu,şerefli.: ALİCENAP
Onurlu,yüce gönüllü. : ALİCENAP
Operada tek solist tarafından söylenen şarkı.: ARYA
Operada,perde açılmadan önce orkestranın çaldığı parça.: UVERTÜR
Operalarda baş kadın rolünü oynayan oyuncu. : PRİMADONNA
Operatör.:CERRAH
Optik aletlerde objektiften aldığı ışınları göze veren mercek sistemi. : OKÜLER
Optik kaydırma. : ZUM
Ordu ili yöresinde lokma tatlısına verilen ad.:ZİRİTLA
Organ aktarımı.:TRANSPLANT ASYON
Organ katılaşması. : SKLEROZ
Organik kimyada bir önek. : NOR
Organizmada darbeyle oluşan bozukluk. : TRAVMA
Organizmada oluşan bir sıvının akışının durması. : STAZ
Organizmanın 24 saatlik madde ve enerji ihtiyacını karşılayan besinlerin çeşidi ve miktarı.:RASYON
Organizmanın herhangi bir noktasında bulunan bir hastalık olayının organizmanın başka bir yerine sıçraması. : METASTAZ
Orhan Boran’ın yarattığı radyo oyunu tipi.:YUKİ
Orhan Hançerlioğlu’nun bir romanı.: ALİ
Orman gülü. : AÇELYA
Ormanlara zararlı bir böcek. : KESE
Ormanlarda oldukça yaygın bir mantar türü.:AMANİTA
Orta çağda Fransa’da derebeyinin maddi ve manevi esareti altında bulunan kimse. : VASSAL
Orta Karadeniz yöresinde dokunan kalın ve dayanıklı bir tür kumaşa: KAZAKA
Orta ve doğu Avrupalı Yahudilere verilen ad. : ESKENAZİ
Orta Anadolu’da bir göl.:EBER
Orta Anadolu’da bir ilk çağ yerleşmesi.:ABARNA
Orta Anadolu’da Kızılırmak kıvrımı içinde kalan bölgenin eski çağlardaki adı. : HATTİ
Orta Asya Türkleri ve Hintliler arasında yaygın olan telli bir çalgı. : DUTAR
Orta Asya’da eski Türk mezarlarının üzerindeki türbe türü yapılara verilen ad. : BARK
Orta Avrupa’da bir göl. : BALATON
Orta boylu,düşük kulaklı,tüyleri kısa bir tür av köpeği.:KOPOY
Orta çağda okyanusta kullanılmış yelkenli büyük gemi. : NEF
Orta çağdaki Breton saz şairlerinin aracılığıyla ortaya çıkan,biri anlatımsal,diğeri de lirik iki şiir türünün adı. : LAİ
Orta irilikte bir deniz kuşu.:YELKOVAN
Orta kaldırım.: REFÜJ
Orta oyunu ve Karagöz’de Yahudi tiplemesine verilen ad. : CUD
Orta oyununda ,Karagözde Rum tipi. : BALAMA
Orta oyununda Kavuklu ile konuşarak oyunu açan oyuncu. : PİŞEKAR
Orta oyununda taklitçi.: ZUHURİ
Orta oyununun sergilendiği genellikle oval biçimli alan. : PALANKA
Orta ve Doğu Avrupa kökenli Yahudilere verilen ad.:ASKENAZİ
Orta,ara. : MEYAN
Ortaçağda Avrupa’da kullanılmış bir tür eğri hançer.:ALENAS
Ortaçağda nakliye gemisi.:BARÇA
Ortaçağda Slav ülkelerinde,bugün Batı ülkelerindeki kontun karşılığı.:ZUPAN
Ortaçağda,şövalyeler in savaşta ve avda kullandığı,çoğu zaman zengin oymalarla işlenmiş fildişi boru.: OLİFANT
Ortaçağın en önemli atış silahı.:ARBALET
Ortadan kaldırma,yok etme. : İZALE
Ortadoğu’da doğmuş Avrupalı. : LEVANTEN
Ortadoğu’da ve Afrika’da görülen yerel frengi.:BEJEL
Ortaklar. : ŞÜREKA
Ortalama.:VASATİ
Ortasında lagün bulunan Mercanada. : ATOL
Ortodoks Hıristiyanların bağlı olduğu kilisenin başkanlarına verilen san. : PATRİK
Ortodoks resmi.: İKON
Oruç tutan,oruçlu. AİM
Oryantalizm.:ŞARKİYA T
Osman Gazi’nin kayınpederi.:EDEBALİ
Osmaniye ilinde antik bir kent.:KASTABALA
Osmaniye ilinde,ulusal park kaps***** alınan ünlü Hitit yerleşmesi.:KARATEPE
Osmanlı devletinin yargı sisteminde Şeyhülislamdan sonra gelen en yüksek görevliye verilen ad. : KAZASKER
Osmanlı mimarlığında çatı arasında veya dükkanların üstünde yer alan alçak tavanlı asma kat. : ŞİRVANİ
Osmanlı borçları yönetimi. : DÜYUNU UMUMİYE
Osmanlı da devlet malı otlaklardan alınan vergi. : OTLAKİYE
Osmanlı devlet ileri gelenlerinin kullandığı bir bıçak türü.:AKVA
Osmanlı Devletinde 1840 yılında basılmış 20 kuruş değerinde gümüş sikke.:MECİDİYE
Osmanlı devletinde celeplik yapanlara verilen ad. : İZLATKO
Osmanlı devletinde din,yargı ve öğretim işleriyle uğraşan devlet görevlileri sınıfı ve bunların mesleği.:İLMİYE
Osmanlı Devletinde has ahırın en büyük yöneticisi.:MİRAHUR
Osmanlı devletinde iki alaydan oluşan askeri birlik.:LİVA
Osmanlı Devletinde kadılara ve müderrislere verilen ad.: ULEMA
Osmanlı devletinde kamu gelirlerini kiralamaya dayanan vergi toplama sistemi.:İLTİZAM
Osmanlı devletinde padişahların hükümet anlayışları bakımından yönetiminden sorumlu oldukları halk. : EMANETULLAH
Osmanlı Devletinde,Rumeli’de tutulan tevzi defterlerine verilen ad. URUZ
Osmanlı devletinin ilk döneminde postacılık,kuryelik ve muhafızlık yapan,daha sonraki dönemlerde törenlerde yer alan asker sınıfı. : PEYK
Osmanlı Devletinin Karadeniz’in kuzeyinde kalan sınır eyaleti.: ÖZİ
Osmanlı Devletinin son saray ressamı olan İtalyan ressam. : FAUSTO ZONARO
Osmanlı donanması askeri. : LEVENT
Osmanlı donanmasında tümgenerale eş bir rütbe. : RİYALA
Osmanlı döneminde kazaskerlere verilen san. ADIR
Osmanlı idaresinde sancak beylerine verilen ad veya unvan.:BEYLERBEYİ
Osmanlı İmparatorluğu zamanında Avrupa kıtasında kalan topraklarımıza verilen ad.:RUMELİ
Osmanlı İmparatorluğunda , saraylarda türlü devlet hizmetleri için aday olarak yetiştirilen gençlere verilen ad. : İÇOĞLANI
Osmanlı İmparatorluğunda başbakan. ADRAZAM
Osmanlı İmparatorluğunda deniz subay ve erlerine verilen ad.: TERSANELİ
Osmanlı imparatorluğunda okul kitaplarının genel adı. : SUPARA
Osmanlı İmparatorluğunda okul kitaplarının genel adı.: SUPARA
Osmanlı imparatorluğunda Rumeli’de gece bekçilerine verilen ad. : PAZVANT
Osmanlı İmparatorluğunda sipahilerin aldığı en büyük tımar.:ZEAMET
Osmanlı İmparatorluğunun Trablus ve Bingazi’deki hurma ve zeytin ağaçlarıyla kuyulardan aldığı vergi.: LEZ
Osmanlı imparatorluğunun yedi saltanat sancağından biri.:AKALEM
Osmanlı mimarlığında,mukarna slı başlıkların en üst bölümü. : ASABA
Osmanlı padişahlarının her yıl yeniçeri ağası başta olmak üzere ocak ağalarına dağıttıkları yazlık giysi veya kumaş. : BAHARİYE
Osmanlı sarayında bir lalanın altındaki acemilerin birbirine hitap biçimi.:LALADAŞ
Osmanlı Sarayında bostancı,baltacı ve kapıcıların giydikleri kırmızı çuhadan veya keçeden yapılmış,yukarısı geniş ve kıvrık,boyu uzunca başlık.: BARATA
Osmanlı sarayında karavaşlar arasından seçilen padişah gözdesi.:HASEKİ
Osmanlı toprak düzeninde yıllık geliri yüz bin akçeyi aşan dirlik.:HAS
Osmanlı’da gece bekçisi. : ASES
Osmanlıca nasipsiz,kısmetsiz anlamında. : BİVAYE
Osmanlıda ,Padişahın bir miktar toprağı birine mülki olarak veya gelirinden yararlanmak üzere vermesi. :IKTA
Osmanlılar zamanında vergi ve haraç vermeyen Müslüman ahaliye verilen ad.:BERAYA
Osmanlılarca Avusturya’ya ve halkına verilen ad.: NEMSE
Osmanlılarda Rumeli’deki büyük toprak sahipleri.: GOSPODAR
Osmanlılarda başkomutan.: SERDAR
Osmanlılarda eyalet valilerinin buyruğundaki başıbozuk asker: SARICA
Osmanlılarda gümrük vergisi.:BAÇ
Osmanlılarda hükümdarın ata binerken üzengisini tutan kişi.: RİKABDAR
Osmanlılarda önceleri olağanüstü durumlarda,sonraları ise sürekli olarak toplanan vergiye verilen ad. : AVARIZ
Osmanlılarda sancak beylerine verilen unvan:. BAN
Osmanlılarda saraylarda hizmet eden hadımların genel adı,hadım ağası.:TAVAŞİ
Osmanlılarda sınır nişanı. : URA
Osmanlılarda topraksız köylüden alınan kazanç vergisi. : BADIHAVA
Osmanlılarda vergi denetimi ve tahsili ile Maliyeye ilişkin soruşturmaları yapan memura verilen ad. :BAKIKULU
Osmanlılarda yaygınlık kazanmış bir yazı türü. İVANİ
Osmanlılarda yeni evlenen erkeklerden alınan vergi. :ARUSİYE
Osmanlıların Avrupalılara,özellik le de Fransızlara verdikleri ad. : FRENK
Osmanlıların Avusturya’ya verdikleri ad.:NEMÇE
Osmanlıların Cenova Cumhuriyetine verdikleri ad.:CENEVİZ
Osmanlı-Rus savaşında Aziziye tabyalarındaki yararlılıklarıyla ün kazanmış Türk kadın kahraman.(1877-1978).:NENE HATUN
Osmiyumun simgesi. : OS
Otlak. : ÖRÜ
Otlar,otlak.:ERA
Otları inceleyen bilim dalı. : HERBOLOJ İ
Otlatmak. TARMAK
Otomobilin ön düzeninde yer alan parça.: ROTİL
Otomobiller için verilen geçici gümrük belgesi.: TRİPTİK
Otsu bir bitki. : RAVENT
Oturum.:CELSE
Oturuş.Namazda,rekat sonlarında belli bir süre oturma. : KADE
Ova. : YAZI
Oval. : BEYZİ
Ovarak sürülen ilaç. : LİNİMENT
Oymacı,hak işleri yapan sanatçı.: HAKKAK
Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi. : ANKİLOZ
Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi.:ANKİLOZ
Oynayan (kuşbaz,kumarbaz,cam baz).: BAZ
Oyun.:BAZİÇE
Oyuna komiklik ve neşe katan beklenmedik söz veya hareket,gülüt.:GAG
Oyunda berabere kalma. : PATA
Oyunda kazanılan her parti.:KAMA
Ozanların çaldığı telli bir Türk sazı. : KOPUZ
Ö
Öbek. : İLE
Öbür dünya ile ilgili,ahret ile ilgili.:UHREVİ
Öbür dünya. ARI BEKA
Öbür dünyada verilecek olan ceza.:UKUBET
Ödünç mal. : ARE
Ödünç verilmiş bir paranın,bir yıldan daha kısa bir dönem için hesaplanan faizlerinin ana paraya eklenmesi.:ANATOSİZM
Ödünç verme. : İARE
Ödünç,iğreti.,emanet . : ARİYET
Öfke,kızgınlık.:CELA L
Öfke,sinir.: HARAZA
Ögeler. : ANASIR
Öğrenim görmeyen,kendi kendini yetiştiren,çocuklara yönelik öyküler ve romanlarıyla tanınan,1996 yılında hayatını kaybeden yazarımız. : KEMALETTİN TUĞCU
Öğretici. : DİDAKTİK
Öğretim kuruluşlarında,öğren cilerin yönetmeliklere ve okul kurallarına göre söz ve karar sahibi olmaları ilkesine dayanan yönetim.:ÖZYÖNETİM
Öğütülmüş susamın koyu sıvı durumu. :TAHİN
Ökçesiz ve arkalıksız terlik veya pabuç.: ŞIPIDIK
Öksürük otu da denilen ve sarı çiçekler açan otsu bir bitki.:KAVALAK
ökümcülerin kullandığı ağaçtan yapılmış kalıp.: SAÇULA
Öküz yemliği: AKERE
Öküzgözü de denilen papatyaya benzer çiçek. : ARNİKA
Ölçek. : MİKYAS : EŞEL
Ölçü,kıstas. : KRİTER
Ölçülerin başına konulduğunda onda bir anlamını veren bir önek. ESİ
Öldükten sonra İsa tarafından diriltildiğine inanılan adam. : AZİR
Öldürme,telef etme,yok etme.: İTLAF
Öldürücü hastalık salgını. : ÖLET
Öldürülmüş.:MAKTUL
Ölen yeniçerilerin çocuklarına verilen ad. : NANHAR
Ölene yakılan ağıt.: SAĞU
Ölmüş kimselerle cinsel ilişki kurma biçiminde kendini gösteren cinsel sapıklık. :NEKROFİLİ
Ölü doğan kuzunun derisi.:BAĞAN
Ölü yıkama. : GASİL
Ölüler.:MEVTA
Ölülerin yakıldığı yer. : KREMATORYUM
Ölüm. : MEMAT: MEVT
Ölümsüz ,ölmez. : LAYEMUT
Ölümsüzlük suyu.:BENGİSU
Ölümün ve ölme olayının psikososyal boyutlarıyla incelenmesi.: TANATOLOJİ
Ölünün ruhunun azap çekmemesi için dağıtılan,ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka. : ISKAT
Ön taraf,cephe,karşı,ya maç. : ALNAÇ
Ön. İŞİGAH
Önalım. : ŞUFA
Öncecilik. : İNİSİYATİF
Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol.: STRATEJİ
Önceden delinmiş parçaları tornalamaya özgü torna tezgahı bağlama aleti.:MALAFA
Önceden ödemede bulunarak süreli yayınlara alıcı olma işi : ABONE
Önceden yazılmış ve gerekli süre içinde cevaplandırılmamış bir yazıyı yineleme.:TEKİT
Öncesiz. : EZELİ
Öncü.:AVANGARD
Öndelik. : PEY
Önel,vade . : MEHİL
Önerme.:KAZİYE
Önünde çelik kanadı bulunan paletli traktör. OZER
Ördeğe benzer bir su kuşu.,av kuşu. : MEKE
Ördeğe benzer,tüyleri kiremit renginde bir yaban kuşu.:ANGUT
Ördekgillerden bir yaban kuşu.:ANGUT
Örnek alınacak söz. : MESEL
Örnek veya temel olarak alınan tek biçim. TANDART
Örnek,göstermelik,mo del.: MOSTRA
Örnek. : NÜMUNE
Örten,bağışlayan. : SETTAR
Örtme,kapatma. : SETR
Örtünme.:TESETTÜR
Öte. : MAVERA
Öteki dünya,ahiret.: UKBA
Ötürü,dolayı. : NAŞİ
Övendirenin ucuna çakılmış sivri demir çivi. : NODUL
Över gibi görünüp yerme,yeriyormuş gibi görünüp övme sanatı.:İSTİDRAK
Över gibi yerme,yeriyormuş gibi övme sanatı. : İSTİDRAK
Övme. : SENA : SİTAYİŞ
Özbek güreşi,yada ayakta judo’da denilen spor dalı. : KURAŞ
Özdemir Asaf’ın soyadı. : ARUN
Özdeş.: İDENTİK
Özdeyiş. : KELAMIKİBAR
Özel bir biçimleri olmayan maddeler için kullanılan sözcük.:AMORF
Özel bir cam kap içinde likör,şarap,meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içkiye verilen ad. : BOL
Özel bir maya mantarıyla keçi veya inek sütünün mayalanmasıyla hazırlanan ekşi içecek.:KEFİR
Özel bir şiir diliyle yazılmış yazılan epik İzlanda şiiri türü.:RİMUR
Özel görev. : MİSYON
Özel olarak erkeklere hizmet için yetiştirilmiş Japon kadını. : GEYŞA
Özellikle Ayvalık yöresine özgü acıçaça’da denilen bir balık.: PAPALİNA
Özellikle diş hekimliğinde dezenfektan olarak kullanılan benzalyum klorür’e verilen ad.:ZEFİRAN
Özellikle İran’da yetişen ve nargile ile içilen bir tütün türü.:TÖMBEKİ
Özellikle kafatası sinirlerinin denetlediği kas gruplarında çabuk yorulma ve zayıflık,halsizlik gibi belirtilerle ortaya çıkan kronik hastalık.:MİYOSTENİ
Özellikle resim yapımında kullanılan sentetik bir boya./Suda ezilmiş pigmentlerin lateks içinde dağılımı sonucunda elde edilen emülsiyon boya. : AKRİLİK
Özellikle sığırların kanını emen bir cins sinek. : İVEZ : (İVİZ)
Özellikle Trakya yöresinde yetiştirilen sulu ve hoş kokulu bir kavun cinsi. : HASANBEY
Özgün çizim,harita,plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle çoğaltılması yöntemi.Kalıptan çekilen resim kopyası. : OZALİT
Öznel. ÜBJEKTİF
Özsu. : USARE
Özümleme. : ANABOLİZMA
Özür dileme. : İTİZAR
Özür,kusur,bozukluk. : DEFO
P
Padişah ve devlet ileri gelenlerinin seferden dönmeleri dolayısıyla yazılan şiire verilen ad. : KUDUMİYE
Padişah III. Selim’in şiirlerinde kullandığı mahlas. : İLHAMİ
Padişah sarayında harem dairesi ile dış daireleri arasındaki bölüm.: MABEYİN
Padişah,sadrazam,vez irler ve yüksek dereceli devlet erkanının giydiği kavuk. : YUSUFİ
Padişaha yakın olan görevliler,mabeyinci ler. : KURENA
Padişahın giyeceklerine bakan memur.:ÇUHADAR
Padişahların adına yaptırılan ve birden çok minaresi bulunan büyük camilere verilen ad,Sultanlar.SELATİN
Pafta.:YİVAÇAR
Pakistan’da müzik eşliğinde ve koro halinde söylenen şiirlerden oluşan tasavvuf musikisi türü. :KAVVALİ
Palamut balığının bir türü. : ALTIPARMAK
Palamut balığının iki kilodan büyük olanına verilen ad. : ZİNDANDELEN
Palamut balığının iri bir türü. İÇUTA
Palamut balığının irisi. : TORİK
Palamut,torik gibi balıklardan dilim dilim kesilerek yapılan salamura.:LAKERDA
Palmiye türü.:LATANYA
Paltoya benzer bir tür üstlük. : SAKO
Pamuğu çekirdeğinden ayırmaya yarayan alet.:ÇIRÇIR
Pamuk çeşidi:. AKALA
Pamuk ipliği.Dikiş ipliği. : TİRE
Pamuk ipliğinden dokunmuş havlu. : PEŞKİR
Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. : SAVAN
Pamuk ipliğini saran el çıkrığı.: ALAMİT
Pamuk ipliğini veya bezini bol ve soğuk su ile yıkayarak ağartma işi.: KASAR : KASTAR
Pamuk kale’nin mitolojik dönemlerdeki adı. : HİERAPOLİS
Pamuk kozası. : ŞİF
Pamuk yada ipekle karışık,pamuktan kalın,ensiz kumaş çeşidi. : KUTNU
Pamuk,keten veya ipekten sık dokunmuş ince bir tür kumaş. OPLİN
Pamuk,yün gibi şeylerden iplik eğirmek için kullanılan,ağaçtan yapılmış araç.: İĞ
Pamukkale örneğinde olduğu gibi,kimi kaynak sularının yığdığı kalker tortu.:TRAVERTEN
Pamuklu kumaş.:BASMA
Pamuktan düz dokuma. : AMERİKAN
Panama’nın para birimi.:BALBAO
Panik. : ÜRKÜ
Panzehir. : ANTİDOT: TİRYAK
Papağan,kartal gibi kuşların kemerli gagası.:TUMŞUK
Papağan. : TUTİ
Papağana benzer bir kuş. : KAKADU
Papağanla akraba küçük bir kuş. Endonezya ve Yeni Gine’de yaşayan bazı papağanların ortak adı. : LORİ
Papalığın simgesi olan üç katlı taç.:TİARA
Papua Yeni Gine’nin para birimi. : KİNA
Para cüzdanı. ORTFÖY
Parafinli veya plastikli kumaştan su geçirmez giysi. : SİRE
Paragraf başındaki büyük harf.: İNİSİYAL
Paraguay çayı. : MATE
Paraguay’ın başkenti. : ASUNCİON
Paraguay’ın para birimi. : GUARANİ
Paralel. : MUVAZİ
Paralı oyunlarda kar ve zarar olmadığını belirtmekte kullanılan sözcük.:TAPİ
Parça,lokma,dilim : TİKE
Parça. : LİME
Parçalanıp dağılmış yer katmanlarının birbirleriyle olan ilgilerini araştıran yerbilim dalı. : TEKTONİK
Parçalardan oluşmuş bütün.:İNTEGRAL
Parçanın sevimli ve cana yakın çalınacağını anlatan müzik terimi. : AMABİLE
Parıldayan. : DİRAHŞAN: LAMİ
Parıltı. : LEMA
Parıltısını artırmak için elmas taşlarının altlarına konan ince metal yaprak.: FOYA
Parkinson hastalığının başlıca belirtisi olan hareket yeteneğinin kaybolması. :AKİNEZİ
Parlak deri. : RUGAN
Parlak pamuk ipliği. : PAMUKAKİ
Parlak perkal olarak da adlandırılan,çok ince pamuklu bez.: SİNTZ
Parlak renkli tüyleri olan çok küçük bir kuş.:MANDARİN
Parlak ve saydam bir çeşit kuvars billuru.:NECEF TAŞI
Parlak yıldız.:AYYUK
Parlak yüzlü ipekli kumaş. : ATLAS
Parlak,aydınlık. : RUŞEN
Parlak,kaymak kağıt. : KUŞE
Parlak,mavi renkli gündüz kelebeği. : ADONİS
Parlak.: RUŞEN
Parlak.:CELİ
Parlaklığı geçici olarak artarak patlayan yıldız. : NOVA
Parmak izine dayanarak kimlik belirleme yöntemi.: DAKTİLOSKOPİ
Parmaklara takılarak çalınan bir tür zil.: KASTANYET
Parmaklara takılıp çalınan zil veya buna benzer ses çıkarıcı alet.:ÇALPARA
Parmaklarda oluşan iltihap.,tırnakta ağrılı şiş. : DOLAMA
Parmaklık,korkuluk.: CAĞ
Parola,işaret,alamet . : İM
Pas açıcı.:ZİDA
Pas.:KÜF
Pasaklı,kılıksız.:LO KA
Paskalya Adasındaki devasa heykellere verilen ad. : MOAİ
Pasta hamuru. : ŞU
Pasta,çörek. : GATO
Pastacıların,terzile rin kullandığı dişli,küçük demir çark.: RULET
Pastırmalı börek. AÇANGA
Patates gibi bazı bitkilerin yumrularında bulunan nişasta.: FEKÜL
Patika. : YOLAK
Patlak çukur.: MAAR
Patlıcangillerden kötü kokulu bir bitki.:ADAMOTU
Patlıcangillerden,çe şitli renkte çiçekler açan,kokulu bir süs bitkisi. ETUNYA
Patlıcangillerden,ge niş yapraklı,kötü kokulu bir bitki,kankurutan.:AD AMOTU
Patlıcangillerden,ka sların kasılmasını giderdiği için hekimlikte kullanılan bir bitki.:TATULA
Patolojide mantar.: MİKOZ
Pay,hisse,nasip.:BEH RE
Payı olmayan,pay almamış.: BİBEHRE
Paylama,azar. : İTAP
Pedro Almodovar’ın bir filmi.: ANNEM HAKKINDA HERŞEY:KONUŞ ONUNLA
Pehlivanları çeşitli övgü ve dualarla seyirciye tanıtan kimse.:CAZGIR
Pek bol,pek çok. : İBADULLAH
Pek bol,pek çok.: İBADULLAH
Pek çok bilgisayar ağını birbirine bağlayan ve kendine özgü bir adresleme sistemi ile iletişim protokolüne dayalı ağ;dünya ölçeğinde ağ.: İNTERNET
Pekmez toprağı da denilen ve üzüm şırasının tortularını çökeltmekte kullanılan kille karışık kireçli toprak. : MARN
Pekmezle kar karıştırılarak yapılan kar helvası. : KARSAMBAÇ
Pekmezle yapılan bir tür tatlı.:KEDİBATMAZ
Pelerin. : HARMANİ
Pelerinli bir çeşit palto.:REGLAN
Pembe dizi de denilen,gerçek yaşamdan kopuk TV dizilerine verilen ad. : SOAP-OPERA
Pembe renkli şarap. : ROZE
Pembe,beyaz çiçek açan,kışın yaprak dökmeyen,zehirli bir ağaççık. : ZAKKUM
Pencere veya kapının üst yanında bulunan ve oda havasının değiştirilmesine yarayan açılır kapanır bölüm.:VASİSTAS
Penye veya jarse tipi pamuklu örme kumaşlarda,genellikl e tişört ve bluzlarda etek ve kol ağızlarını kapamada kullanılan dekoratif dikiş türü.:REÇME
Perçem. : KAKÜL
Perdeli bir üflemeli çalgı.:FAGOT
Perslerde il yöneticisi,vali.: SATRAP
Peru ve Bolivya’da yünü için yetiştirilen evcil alpaka türü. : PAKO
Peru ve Patagonya arasında yaşayan bir geyik türü. : PUDU
Peru’da mısırdan elde edilen bir içki. : ÇİÇA
Peru’da yaşayan uzun tüylü bir memeli hayvan.:ALTES
Pervane balığına verilen bir ad.:AY BALIĞI
Pestil.:BASTIK
Peşinat. Bir kimseye, pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek. : KAPARO
Peygamber ağacı reçinesinden çıkarılan ve hekimlikte kullanılan bir sıvı.:***AKOL
Peygamber çiçeği.:BELEMİR
Peygamber. : YALVAÇ
Peygamberimizin hane halkı. : EHLİBEYT
Peygamberler. : ENBİYA
Pırıltılı kristallerden oluşan doğal demir sülfürü. : PİRİT
Pik. : FONT
Piliç. : FERİK
Piramit. : EHRAM
Pirinci kabuğundan ayırmak için kullanılan dibek. İNK
Pirinç ayıklamaya yarayan taş silindir. : DİNK
Pirinç.:ERZ
Pirinçli ve yoğurtlu ıspanak yemeği. : BORANİ
Pirzola. : KOTLET
Pis koku.:UFUNET
Piston kolu.:BİYEL
Pişirilmiş olan yemeğin üzerine parmesan,kaşar,dil peyniri gibi peynir çeşitlerinden birini rendeleyerek pişirmek. / Yemeğin üzerine beşamel sos dökerek yemek pişene ve sosun üzeri kızarana kadar fırında bekletmek.:GRATEN
Pişman. : NADİM
Pişmiş balçık.:ÇİNİ
Pişmiş hamurla yenen,özellikle tavuğun göğüs etiyle hazırlanan bir tür çorba. : ARABAŞI
Pişmiş toprak,cüruf ve beton karışımından yapılan kiriş,putrel ve nervürler arasına konulan delikli tuğla.: ASMOLEN
Piyale,ayaklı içki kadehi. :AYAG: (EYAG)
Plan. : TASAR
Plazma sıvısının deri altı dokusuna ve seroz zarlara yaygın biçimde sızması. : ANAZARK
Plili. LİSE
Po nehrinin kolu olan bir ırmak. : PANARA
*****,konken gibi kimi oyunlarda aynı cins iki kağıda verilen ad. ER
*****de aynı renkten oluşan ama sıra izlemeyen beş karta verilen ad.:FLOŞ
*****de kağıtlar dağıtılmadan önce oyunculardan birinin yere sürdükten sonra önünde fişi yada parası kalmadığını belirtmek için söylediği söz.:TAPİ
*****de ortaya konulması zorunlu para,: POT
*****de rest. : SOLT
*****de,sırayla birbirini izleyen değişik renkten beş karta verilen ad.:KENT
Polonya para birimi. : ZLOTİ
Polonya,Litvanya,Bel arus ve Ukrayna’da siyasal erki üstlenen meclise verilen ad.:RADA
Polonya’da millet meclisine verilen ad.: SEJM
Porselen yapımında kullanılan bir çeşit beyaz ve gevrek kil.:KAOLİN
Portekiz halk şarkısı.:FADO
Portekiz’de ağaçlı dağlık kütle. : GERES
Posta beygiri. : YAM
Posta havalesi. : MANDAPOST
Postu kaplan postu gibi çizgili bir tür Afrika zebrası./Antilop. : DAV
Pozitif elektrot. : ANOT
Pörsümek. ALKIMAK
Praseodim’in simgesi. : PR
Pratik. : AMELİ : KILGIN
Prensip,umde,ilke,di n ve felsefe temellerinden biri./ Hipostaz. : UKNUM
Prensip. : UMDE
Protein sentezine yardımcı olan bir asit türü. Ribonükleik asit. : RNA
Proton verebilen maddelerin genel adı.:ASİT
Psikolojide sözsel anlatım bozukluğu.:AKATAFAZİ
Puan,nokta. : BENEK
Pullu ve kılçıklı,küçük bir balık. : İZMARİT
Put,totem,çok güzel kadın. : SANEM
Pürüz alır. : RAYBA
R
Rabindranath Tagore’un ünlü romanı. : GORA
Raca. : MİHRACE
Radyasyon dozu birimi.:REM
Radyasyon ölçümlerinde kullanılan temel birim.:BEKEREL
Radyasyon.:IŞINIM
Radyo ve televizyon yayınlarında, film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi.: EFEKT
Radyumun simgesi. : RA
Raf. : SERGEN
Rafadan. : ALAKOK
Rahat eden. : MÜSTERİH
Rahim,döl yatağı.:UTERUS
Rahip,keşiş. : KARABAŞ
Raket. : VURAÇ
Rakı içilen masa. : ÇİLİNGİR SOFRASI
Rakı konan 15- 20 cl’lik kulpsuz sürahilere verilen ad. : KARAFAKİ : KARAF
Rakibin bedenini kollarıyla birlikte kavrayarak yana yada arkaya savurma,devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu. ALTO
Ramazan ayında oruç tutanların gün doğmadan önce belirli saatte yedikleri yemek. AHUR
Rap başta olmak üzere 1980’lerin siyah ABD müziğini ve Newyork popunu içine alan müzik türlerinin genel adı.: HİPHOP
Rapor. : YAZANAK
Rasathane. BSERVATUAR
Ray aralığı
Razı olma,uzlaşma. : MUVAFAKAT
Reasürans şirketlerine işveren şirket. : SEDAN
Recep ayının kandil olarak kutlanan ilk Cuma gecesi. : REGAİP
Reçine sakızı.:MIRRA
Reçine.Çam sakızı. : EDEMİK
Reçinesi hekimlikte kullanılan bir ağaççık. : LADEN
Refakat muhribi. : ESKORT
Refik Halit Karay’ın mizah yazılarında kullandığı takma ad. : KİRPİ
Rehin verme. : TERHİN
Rekoru ele geçirme.,skoru yenileme. : EGALE
Ren geyiği derisinden yapılmış Eskimo kayığı.:UMİAK
Rengi kırmızı ile sarı arasında değişen doğal kurşun oksit.: MASİKO
Renk körlüğü. : DALTONİZM
Renk yuvarı,renk küre. : KROMOSFER
Renkler.Türlü renklerde olan. : ELVAN
Renkli cam parçalarından oluşan saydam pencere süslemesi veya resim.:VİTRAY
Renkser. : KROMATİK
Resim çizmekte kullanılan,taflan çubuklarından yapılan kalem.: FÜZEN
Resim ve heykel(yontu) sanatlarında varlıkların biçimi.:BETİ
Resimde bir nesne veya figürü derinlik duygusu içinde verme yöntemi.:RAKURSİ
Resimli. : MUSAVVER
Resmi bir daireye yazılan mektuplar. : TAHRİRAT
Resmi bir erkek ceketi. : REDİNGOT
Resmi temsilci heyeti. ELEGASYON
Resmi törenlerde giyilen uzun etekli,eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı,siyah,resm i erkek ceketi.: FRAK
Resmi ziyafet ve davetlerde erkeklerin giydikleri,arkası yırtmaçlı,etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlak kesilmiş ceket. : JAKETATAY
Ressam Gürkan Coşkun’un bilinen adı. : KOMET
Ressam tarafından kullanılan boya hacmi. : PAT
Rezene bitkisine verilen bir ad.:RAZİYANE
Rezonans. : SESELİM
Rıhtımın su üstünde kalan bölümü. OM
Rivayet eden.:RAVİ
Rize ilinde balıyla ünlü bir yayla. : ANZER
Rize ilinde,aynı adlı balıyla ünlü bir yayla.:ANZER
Rize yöresinde dokunan ince bez.: FERETİKO
Rize-Erzurum karayolunda bir dağ ve geçit. : OVİT
Rodyumun simgesi. : RH
Roket atar.:BAZUKA
Roma iffet tanrıçası. : DİANA
Roma imparatorlarının tacı. : ATENA
Roma imparatoru Sezar’ın geldim,gördüm,yendim anlamındaki ünlü sözü.:VENİ-VİDİ-VİCİ
Roma mitolojisinde aşk tanrısı. : AMOR
Roma mitolojisinde bereket ve toprak ürünleri tanrıçası. PS
Roma mitolojisinde Jüpiter ve Mars’ın sıfatı. : ULTOR
Roma sanatında,tapınak yada mezarlarda Tanrı heykelinin,ölü heykelinin yada kutsal eşyanın konulduğu küçük niş. : AEDİCULA
Roma tanrısı. : LAR
Roma’nın eski adı. : RİM
Roma’yı tekrar görebilmek için,içine para atılması adet olan ünlü çeşme.:TREVİ
Romalılarda tanrı olarak düşünülen ölü ruhları.: MANES
Romanya para birimi. : LEY
Romanya’nın plaka işareti. : RO
Romatizma hastalıklarını tedavi eden tıp dalı. : ROMATOLOJİ
Romen rakamında bin. : M
Ruanda’nın başkenti.:KİGALİ
Rubidyum’un simgesi. : RB
Ruh biliminde nesnelerin dokunulmaksızın hareket edişi.Uza devim. : TELEKİNEZİ
Ruh ve sinir hastalıklarıyla,kişi de görülen önemli uyumsuzlukları önleme,teşhis ve tedavi etmeye uğraşan uzmanlık dalı. SİKİYATRİ
Ruh. : TİN
Ruhbilim.: PSİKOLOJİ
Ruhsal bunaltı. : ANGOR
Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi.:YOGA
Rulet oyununda 1-35 arasındaki tek sayılardan her biri.:EMPER
Rum asıllı Türk besteciler.:ALEKO BACANOS-YORGO BACANOS
Rumların kutsal saydıkları kaynak veya pınar. : AYAZMA
Rus alfabesi. : KİRİL
Rus dilinde evet. : DA
Rus halk destanı veya rapsodisi. : BİLİNA
Rus imparatorluk ailesinin toprak olarak sahip olduğu mülkler.: UDEL
Rus komünisti.:BOLŞEVİK
Rus köylü kadınların giydiği uzun elbise. ARAFAN
Rus köylü topluluğuna verilen ad. : MİR
Rus köylüsü.: MUJİK
Rus, Leh, Sırp, Hırvat, Bulgar ve Çek halklarına dillerindeki yakınlık dolayısıyla verilen ad. : SLAV
Rusların ünlü destanı. : İGOR
Rusya federasyonuna bağlı,doğu ucunda bir ada. AHALİN
Rusya ikinci meclisi. : DUMA
Rusya’da bir ırmak. : LENA
Rusya’da kıyı ırmağı. : TAZ
Rusya’da yaklaşık 15 bin kişinin konuştuğu Aramca lehçesi. : AYSOR
Rusya’da,bir kazaya karşılık gelen yönetim bölümünü belirten Rusça sözcük. : RAYON
Rusya’nın St. Petersburg kentinde 1764 yılında kurulmuş ünlü saray müzesi.:ERMİTAJ
Rusya’ya özgü,taze krema ile birlikte yada yahninin yanı sıra sunulan veya yağda pişirilmiş,ayıklanmı ş karabuğday irmiği.:KAŞA
Rutenyumun simgesi. : RU
Rüşvet verenle alan arasında aracılık eden.:RAİŞ
Rüyaları inceleyen bilim dalı. : ONİROLOJİ
Rüzgar ve karla karışık yağan yağmur.:ÇIVGIN
Rüzgar,şimşek ve gök gürültüsü ile ortaya çıkan sağanak yağışlı hava olayı.:BORAN
Rüzgar,yel,hava,nefe s, : BAD
Rüzgarın estiği yönü göstermek için direk şapkalarının üstüne konulan yelkovan biçimindeki ağaç. : PİNEL
Rüzgarın veya gaz durumundaki akışkanların akış hızını ölçmeye yarayan aygıt.:ANEMOMETRE
S
Sabah ve öğle arası. : KUŞLUK
Saban demirinin toprakta bıraktığı iz. : ÇİZİ
Sabanın kaldırdığı toprak. : KESEK
Sabit fikir,saplantı. : İDEFİKS
Sabit manevralarda ve gemileri bağlamada kullanılan,üç veya dört kollu halat.:YOMA
Sabun otu,çevgen.:ÇÖVEN
Sac üstünde pişen yufkayı çevirmeye yarayan yassı tahta aygıt : ATARAÇ
Sacda pişirilmiş yuvarlak pide. : BAZLAMA
Saç kepeği,baş konağı.: DONRA
Saç kıvrımı.: LÜLE
Saç lülesi,zülüf.:BÜRÇÜK
Saç örgüsü. : BELİK
Saç tutturacağı. : FİRKETE
Saçın küçük tutamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış durumu.:MEÇ
Saçma atan av tüfeği.:KAVAL
Saçma sapan söz.:YAVE
Saçma. : ABSÜRD
Sadist. : ELEZER
Sadrazam kavuğu.:KALLAVİ
Sadrazamların veya devlet görevlilerinin padişaha verdikleri armağan. : RİKABİYE
Saf yün,pamuk ve sentetik elyaf karışımı bir tür sert kumaş. RA
Saf,tatlı su.:ZÜLAL
Safra.Karaciğerin salgıladığı acı su. : ÖD
Safran,amber ve misk karıştırılarak yapılan güzel bir koku.:ABİR
Safranla renk ve koku verilen bir çeşit şekerli pirinç peltesi.:ZERDE
Safranla renk ve koku verilen bir çeşit şekerli pirinç.:ZERDE
Sagu’da denilen ve kimi hurma ağaçlarının özünden çıkarılan nişastalı bir maddeye verilen ad. : HİNT İRMİĞİ
Sağana benzer bir kuş. : SALANGAN
Sağanak sırasında atmosfer elektriğinin boşalmasındaki parlak ışık.:ŞİMŞEK
Sağır ve dilsiz. : AHRAZ
Sağlam ve sert taş. : ÇİNKE
Sağlam,kuvvetli. : EKİDE
Sağlam.:BERK
Sağlamlaştırılmış.: MÜSTAHKEM
Sağlamlaştırma. : TAHKİM
Sağlamlaştırmak.:BER KİTMEK
Sağlık yurdu,hastane. ARÜŞŞİFA
Sahan altlığı. : NİHALE
Sahip çıkanlar,tutanlar. Hz Muhammed’in meclisinde bulunan kimseler. : SAHABE
Sahip,iye. : IS
Sahnede oynanmak için yazılmış oyun. RAM
Sahte,düzmece. : CALİ
Saka kuşu. :KUTAN
Saka Türklerinin ünlü destanı,: ŞU
Sakağı da denilen ve özellikle atlarda görülen ölümcül bir hayvan hastalığı. : RUAM
Sakal. : LİHYE
Sakarya ovasının diğer adı. : AKOVA
Sakat,kötürüm,hasta. :AHNIT
Sakat,malul.: SÖKEL
Sakırga.:KENE
Sakızla tatlandırılmış rakı. : MASTİKA
Sakin deniz. : BONAÇA
Sakinler,bir yerde oturanlar. : SEKENE
Saklambaç oyunu. : EBEKAÇ
Salamuraya yatırılmış yiyecekler için kullanılan sözcük. : MARİNE
Salep bitkisi. : ASILMIŞ ADAM
Salepgillerden,batak lık yerlerde yetişen bir bitki.: DANAKIRANOTU
Salgın hastalık. : EPİDEMİ
Salisilik asidin tuzu. : SALİSİLAT
Salkım durumundaki mavi çiçekleri olan bir bitki. : LOBELYA
Salkımsöğüt. Baklagillerden,sıcak iklimlerde bir çok çeşitleri yetişen ve zamk,boya gibi maddelerinden yararlanılan bir ağaç. : AKASYA
Salya. : RİK
Saman taşımak için arabalara konulan ince dallardan örülmüş büyük sepet veya çit.:ÇİTEN
Saman ve çamur karışımı ilkel tuğla. : KERPİÇ
Saman yığını.: TINAZ
Samanından ayrılmamış arpa,buğday yığınları. : NAMLI
Samanla karışık tahıl. : MALAMA
Samanlık. : MEREK
Samanyolu. : KEHKEŞAN
Samaryumun simgesi. : SM
Samit’de denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlarının genel adı, dilsiz.:LAL
Samoa takımadaları devletinin para birimi.:TALA
San Marino’nun plaka.:FARAZİ
Sanal. : FARAZİ
Sanayi ve tarımda kullanılan,tekerlekl er üzerine kurulmuş,istenilen yere çekilebilen patlamalı motor veya buhar makinesi.:LOKOMOBİL
Sanayi,endüstri. : URAN
Sancağı,yelkeni veya sereni direkten aşağı alma.Yelken indirme. : ARİYA
Sancak. : LİVA
Sancı. : BURU
Sandalları asmaya yarayan ve gemilerin bordalarında bulunan dikmelere verilen ad.:MATAFORA
Sanma,zannetme.:ZEHA P
Sap ve kökünde bol tanen bulunan çok yıllık bir bitki.:KURTPENÇESİ
Sap yüklemede ve harman aktarmada kullanılan tahta tarım aracı.:ANADUT
Sapaklık,aykırılık. : ANOMALİ
Sapı veya ortası omuza geçirilebilen tek veya iki gözlü bir tür çanta. : HEYBE
Sapınç. : ABERASYON
Sapındaki liflerden halat,çuval gibi kaba örgüler yapılan bir bitki.:KENEVİR
Sapkınlık. ALALET
Saplantı,sabit fikir.:İDEFİKS
Sapları ve yeşil çiçek tomurcukları sebze olarak yenen bir bitki.:BROKKOLİ
Saplı tencere.:KAÇARULA
Sara hastalığı. : EPİLEPSİ:TUTARIK: YİLBİK
Sararmayı gidermek için beyaz çamaşırların son suyuna karıştırılan mavi renkte bir toz boya.:ÇİVİT
Sararmış,solgun,sarı . : ZERD
Saray. ARÜSSAADE
Saraylarda harem ve hazine dairelerinin bulunduğu yer. : ENDERUN
Sardalye yavrusu. APALİNA
Sardunya adasının kuzeybatı kıyısında İtalya’ya ait bir ada.:ASİNARA
Sarhoş olmak. : ESRİMEK
Sarhoşlar. : MESTAN
Sarhoşluk. EKR
Sarı çiçekli,acı ve kokulu bir ot.:ANDIZOTU
Sarı çiçekli,keskin kokulu bir bitki.(Turşulara lezzet ve koku vermek için kullanılır).:ÇÖRDÜK
Sarı humma virüsü. : AMARİL
Sarı renkli bir üzüm cinsi. : EMİRALİ
Sarı tüylü kedi. ARMAN
Sarık. ESTAR
Sarımsağın antibiyotik etkisini gösteren maddelerinden biri.: ALİSİN
Sarımsı yeşil renkli cam parıltılı magnezyum ve demirli silikat. : OLİVİN .: PERİDOT
Sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz ipek kumaş.:ABANİ
Sarısabır da denilen bir süs bitkisi. : AZVAY
Sarkıt. TALAKTİK
Sarma tekniğiyle yapılan bir tür işleme. : ANAVATA
Sarmal. : HELİSEL
Sarmaşık,tırmanıcı bitki. : AŞAK
Sarp bölgede kurulmuş Kafkas dağ köyleri. : AUL
Sarp geçit. : AKABE
Sarp kayalık çıkıntı.:KORNİŞ
Sarp sıradağlar.:BALKAN
Sarp,dik.: YALMAN
Satıcının,mal sahibi adına sattığı şeyden aldığı yüzdelik,satımlık. : PEYİKE
Satır aralığı.:ESPAS
Satışa başlamak. İFTAH
Satrançta bir değerlendirme ve klasman sistemi.:ELO
Satürn gezegeninin en büyük uydusu. : TİTAN
Satürn’ün bir uydusu. : REA
Savaş gemilerindeki asma yatak.:BRANDA
Savaş meydanı. : MAREKE
Savaşçı,okçu. : VAKKAS
Savaşlarda giyilen zırh. : ÇOKAL
Savaşta tutsak edilen veya satın alınan ve sahibinin üzerinde tam bir kullanım hakkı bulunan kadın.:KARAVAŞ
Sayfa çevresine çekilen çizgi.: ZIH
Sayfa düzeni.: MİZANPAJ
Saygı ile ağırlama. : İZAZ
Sayı boncuğu,çörkü. : ABAKÜS
Sayı farkı. : AVERAJ
Sayılar,harfler ve semboller kullanılarak açılan bir çeşit fal.:CİFİR
Sayılmış. : MADU
Sayım. Toplanma. : TADAT
Sayısal. : DİJİTAL
Sayma,sayılma. : AD
Saymaca . : İTİBAR
Saz takımında usul vurmaya yarayan tef. : DAİRE
Saz veya kamıştan yapılmış kulübe.:HUĞ
Saz,kamış,hasır otu. : KOFA : KİLİZ
Sazan balığı familyasından bir tatlı su balığı.:AKKEFAL
Sazan familyasından vücudu yandan basık,sarı pullu,eti tatsız,kılçıklı bir tatlı su balığına verilen ad. : ÇAPAK
Sazana benzer bir tatlı su balığı.: KARAKEÇİ
Sazı kurmaya yarayan burgu,kulak.: KÖK
Sazın en ince ses veren teli.: ZİR
Sazlık,kamışlık. : KİLİZMAN : BİŞE
Sebze bahçesi.:BOSTAN
Seçenek.:ALTERNATİF
Seçici kurul.: JÜRİ
Seçimin sonuçsuz kalması.:BALOTAJ
Seçkin bir sanat yapıtının taklidi. : PASTİŞ
Seçmecilik yanlısı,seçmeci.:EKL EKTİK
Seçmeli yemek. : ALAKARD
Seçmesiz yemek. : TABLDOT
Sedir. : DİVAN
Sekiz hecelik dizelerden oluşmuş bir İspanyol şiir türü.: ROMANS
Sekiz sesten oluşan ses dizisi. KTAV
Sekizer hecelik dört dizeden oluşan Hint edebiyatına özgü şiir türü. : ŞLOKA
Selam anlamında Latince sözcük.:AVE
Selam veya teşekkür için eğilerek veya dizleri kırarak yapılan hareket. : REVERANS
Selçuklu şehzadelerin eğitimiyle uğraşan öğretmen,lala.:ATABE Y
Selçuklularda şehzadeleri eğitmekle görevli vezirlere verilen san.:ATABEK
Selenterelerden,topl u yada tek başına yaşayabilen basit yapılı hayvan. : POLİP
Selin getirdiği kumlu toprak. : MİL
Selülozun bir türevi.:KİTİN
Semazenlerin giysisi. : TENNURE
Semer,oturmalık. : EYER
Semirtme.:BESİ
Senegal’in başkenti. AKAR
Senet. : BELGİT
Senfonik şiirde küçük melodi parçası. : LAYTMOTİF
Sentetik bir kumaş. : PERLON
Sentetik polyester lifleri veya ipliği.:TERGAL
Sepicilikte ve hekimlikte kullanılan tadı buruk bir madde. : TANEN
Sepilenerek boyanmış ve cilalanmış deri. Özellikle ciltçilikte kullanılan bitkisel sepileme görmüş keçi derisi.: SAHTİYAN
Sepilenmiş koyun derisi.: MEŞİN
Serap,pusarık.:ILGIM :AL
Serap. :AL
Serbest bırakılmış cariyeler , veya köleler,azatlılar. : UTEKA
Serbest biçimdeki geleneksel Türk güreşi.: KARAKUCAK
Serbest vuruş.:FRİKİK
Serçegillerden küçük bir kuş.:BECET
Sert bir metal. : KORİNDON
Sert buğdaydan elde edilen,taneleri iri,glutence zengin un.:İRMİK
Sert kabuklu,iri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi. : KEÇİMEMESİ
Sert ve siyah renkli tahta. : ABANOZ
Sert,kaba. : ANİF
Sert,katı. : BERK
Serumda meydana gelen antikor.:AGLÜTİNİN
Servet.:NEVA
Servi ağacı.: ANDIZ
Servigillerden,dipte n dallanan bir süs bitkisi.: MAZI
Seryum elementinin simgesi. : CE
Seryum filizlerinde bulunan,gri renkli bir element.:İTRİYUM
Ses yitimi:. AFONİ
Ses,ahenk,nağme.:NEV A
Seslerin aralarında hiç kesinti olmadan birbirini izlemeleri gerektiğini belirten müzik terimi. : LEGATO
Sessiz sinemanın üç büyük komedyeninden biri olan gülmeyen adam Buster Keaton’un Avrupa’da yaygın olarak bilinen adı.:MALEK
Sessiz,huzurlu.:ASUD E
Sevap.:ECİR
Sevgi,dostluk.:VEDAT
Sevgili,yar. : EMRE
Sevgilinin dudağı. : LAL
Sevgilinin saçı.: ZÜLÜF
Sevinçli. : ŞAD
Seyelan. : AKI
Seyhan ırmağının en uzun ve en önemli kolu. : ZAMANTI
Seyir işaretlerini taşımaya, bir geçidi bir tehlikeyi belirtmeye yarayan yüzer cisim. : ŞAMANDIRA
Seyrek dokunmuş delikli bir kumaş. : ETAMİN
Seyrek dokunmuş,astarlık ince bez.: SALAŞPUR
Seyrek taneli,kırmızı benekli bir üzüm cinsi. : YAPINCAK
Seyrek ve eğreti dikiş.: TEYEL : İLİNTİ
Seyrek ve yuvarlak taneli bir çeşit üzüm. : DİMYAT
Seyrekçe örülmüş büyük torba.:ÇUVAL
Seyyar ızgara. : BARBEKÜ
Seyyar soba. : SALAMANDRA
Sezar’ın selamlama şekli. : AVE
Sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle arttırılmış kauçuk. : EBONİT
Sıcak bölgelerde yetişen kerestesinden kaplamada yararlanılan çok sert bir ağaç.: TİK
Sıcak bölgelerde yetişen ve keçiboynuzu’na benzer meyveleri reçel ve şerbet yapımında kullanılan bir ağaç. EMİRHİNDİ
Sıcak bölgelerde yetişen yaşlı bir ağaç.:BAN
Sıcak iklimlerde yetişen bir bitki.İlaç olarak kullanılan bir baharat. : KAKULE
Sıcak parçanın ansızın suyun içine daldırılmasıyla elde edilen çatlak cam türü.:KRAKELE
Sıcak ülkelerde yetişen bodur bir ağaç.:ANZAROT
Sıcak ülkelerde yetişen,dini törenlerde yakılan ve yanarken güzel koku veren,odunu ve kabuğu hoş kokulu bir ağaç.:ÖD AĞACI
Sıcak ve ılık denizlerde yaşayan bir balık. : İSPAROZ
Sıcak ve ılık denizlerin kıyı bölgelerinde yaşayan kemikli bir balık türü. ARIKUYRUK
Sıcak yenilen bir çeşit peynirli tel kadayıf. : KÜNEFE
Sıcak,kızgın,yakıcı. :HAR
Sıcak,nemli iklimlerde oluşan,parlak kırmızı yada kahverengiye çalan kırmızı renkli,demir oksit ve alüminyum bakımından zengin toprak.:LATERİT
Sığ deniz. : NERİTİK
Sığ sularda ağır yükleri taşımak için kullanılan altı düz tekne. : ŞAT
Sığ sulardaki çalılıkların dibinde yaşayan küçük balık.:ANABAS
Sığınak.:MELAZ
Sığır sürüsü. : NAHIR
Sığır sürüsünün otlamaya gitmeden önce toplandığı yer.:GEZEKLİK
Sığır tüccarı,kasaplık hayvan tüccarı.Koyun,keçi,s ığır gibi kesilecek hayvanların ticaretini yapan kimse.. : CELEP
Sığır vebası. : ÇOR
Sığır,öküz anlamında sözcük. : BAKAR
Sığırcık. : LALESAR
Sığırın öd kesesinden çıkan taş : HARAZA
Sığırın öd kesesinden çıkan taş. : HARAZA
Sığırtmaç,sığır çobanı. : BAKKAR
Sığla yağı’da denilen ve günlük ağacından elde edilen balsam.:TIGALA
Sıhhi.:HİJYENİK
Sık dokunmuş yünlü bir kumaş türü.:ÇUHA
Sık gözlü ağ.: TOR
Sık sık hastalanan,sağlıksız kimse.: NANEMOLLA
Sıkı dokunmuş bir tür, ağır pamuklu kumaş. : DİMİ
Sıkı kapanan bir fermuar türü.:ZİP
Sıkılmış üzümün cibresinden yapılan sert bir Fransız içkisi. : MARK
Sıkıntı,dert. : GAİLE: BUN : KASVET
Sıkıntı,üzüntü.:KOYU NTU
Sıkıştırılmış bitki tellerinden yapılan mukavva yada tahta. : FİBER
Sıkıştırma aleti,pres.:CENDERE
Sıkma,sıkarak bağlama.: ŞET
Sınır boyu. : SERHAT
Sınır geçme izni. : PASAVAN
Sınır nişanı.:URA
Sınır,uç. : HAD
Sınırdan geçiş belgesi. : LESEPASE
Sır saklamayan.:BEYHAN
Sır,gizli tutulan şey.:RAZ
Sır.:GİZEM
Sıralaç. : KLASÖR
Sıraları geriye veya kenarlara doğru yükselen tiyatro salonu.:AMFİTEATR
Sıralayan. : RATİB
Sırf buğday yolmakta çalıştırılan tarım işçisi. : ABERECİ
Sırlar. : SERAİR
Sırma veya gümüş işlemeli bir tür ipekli kumaş. : BROKAR
Sırmayla işlenmiş,sırmalı.:ZE RKAR
Sırsız seramik.Sarıdan kızıl kahveye kadar değişik renklerde tuğla ve kiremitten çok daha düzgün,ince dokulu pişmiş toprak. : TERRAKOTTA
Sırt yüzgeci uzun ve geniş küçük bir balık.:HOROZBİNA
Sırtta taşınan yük.:ŞELEK
Sıska. : ARIK
Sıtma tedavisinde kullanılan bir ilaç.:ATEBRİN
Sıvı yakıtı kolayca yanabilecek taneciklere ayırarak püskürten araç.:BRÜLÖR
Sıvılaştırılmış petrol gazı.:LPG
Sibirya Ren geyiği./Amerika Ren geyiği. : KARİBU
Sicilya kökenli Newyork mafyasına verilen ad. : COSANOSTRA
Sigara artığı. : İZMARİT
Sigortada yapılan değişiklikleri gösteren ve poliçeye eklenen belge.:ZEYİLNAME
Sih dininin kurucusu. : NANAK
Sihlerin Hindistan’da kurmak istedikleri bağımsız devletin adı. :HALİSTAN
Sihlerin kutsal kitap olarak belledikleri peygamber öğretilerine verilen ad,/ Hindu üstadına verilen ad. : GURU
Siirt ve Diyarbakır yörelerinde düzenlenen “cigor” şenliği sırasında yapılması gelenekselleşmiş olan bumbar dolmasına verilen ad. : ZİMBİLOK
Siirt yöresine özgü,kurut da denilen kurutulmuş yoğurt. : KEŞK
Silah olarak kullanılan ağır topuz.:GÜRZ
Silah,zırh gibi savaş aracı. USAT
Silahlı. : MÜSELLAH
Silindir.:ÜSTÜVANE
Silindirik alet mili.Demir çubuk. : BARA
Silis grubundan değerli bir mineral. : OPAL
Simetri : BAKIŞIM
Simge,sembol. : TİMSAL
Simge. : REMİZ : REMZ
Simyacıların kurşuna verdikleri ad.: AABAMA
Sina yarımadasının ortasında yer alan çöl.:TİH
Sincap. : ÇEKELEZ
Sinek. : CİBİN
Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği’nin kısa yazılışı. ESAM
Sinema filmlerinin kültür,eğitim amacıyla korunduğu,saklandığı yer. : SİNEMATEK
Sinema ve tiyatroda teknik ustalıkla yapılan gösteri.: TRÜK
Sinemacılıkta kamerayla geniş bir mekanın taranmasına verilen ad. : PAN
Sinir ağrısı. : NEVRALJİ
Sinir hücresinin gövde kısmından çıkan tek uzun uzantı.:AKSON
Sinir sistemini , duyu organlarını oluşturan ve embriyonun dış yüzünü örten tabakaya verilen ad. : EKTODERM
Sinir tellerini kesme ameliyatı. : LOBOTOMİ
Sinirbilim. : NÖROLOJİ
Sinop’un bir ilçesi. : AYANCIK
Siper. : KAZAMAT
Sir Alexander Fleming tarafından 1928’de bulunan,metabolizma ürünlerinden elde edilen antibiyotik. ENİSİLİN
Sivas yöresinde yaygın halay türü bir halk oyunu.: AŞİRET
Sivilce. :AKNE
Sivrisineğe benzer bir böcek.:ÜVEZ
Sivrisineğe benzer çok küçük bir sinek türü.:KUMUK
Siyah kan damarı,toplardamar.: VERİT
Siyaha boyanmış Sibirya tilkisi kürküne verilen ad. : SİTKA
Siyaha yakın koyu yeşil. : NEFTİ
Siyasal erkin birkaç kişilik bir kümenin elinde bulunduğu yönetim. LİGARŞİ
Slav alfabesi.:KİRİL
Slayt. İA: DİAPOZİTİF
Slovakya’nın plaka işareti. K
Soğan ve benzeri katmerli şeylerin iç kısmı.:CÜCÜK
Soğanlı bir süs bitkisi.:AMARİLİS
Soğanlı et yemeği. : YAHNİ
Soğuk denizlerde yaşayan bir fok türü.: OTARİ
Soğuktan donmak.:BUYMAK
Soğurma,emme. : MAS
Soğutma özelliği olan,soğutucu.:FRİGO RİFİK
Soğutulmuş olarak sunulmak üzere içinde buzla kokteyl malzemelerin çalkalandığı çift çeperli kapalı maşrapa. HAKER
Sohbet toplantıları düzenleyen ve yöneten kişiye bazı yörelerde verilen ad.:YAREN
Sokakta bulunan sahipsiz eşya. : LUKATA
Sokakta bulunan sahipsiz eşya.:LUKATA
Sokulgan.:CİVELEK
Sola ait,sola ilişkin.:YESARİ
Soluk borusu. : TRAKEA
Soluk kahverengi,karnı beyaz tüylü,kısa kulaklı,postundan kürk yapılan memeli bir hayvana verilen ad. : KARSAK
Soluk tıkanımı: ASFİKSİ.
Somun ile sıkıştırılacak parça arasına yerleştirilen,hafif bombeli ortası delik parça.:RONDELA
Somurtkan.:ABUS
Son,işin sonu. : ENCAM
Sonbahar.:BAĞBOZUMU
Sonda. : KATETER
Sonradan çıkan adet.:BİDAT
Sonradan görme.:BULDUMCUK
Sonradan ortaya çıkan.:ARIZ
Sonradan,sonraları anlamında bir belirteç.:BİLAHARE
Sonsuz,ebedi.:CAVİDA N
Sonsuz,ucu bucağı olmayan.: NAMÜTENAHİ
Sonsuz. : HALİT
Sonsuzluk. : EBET
Sonucu bakımından çok önemli olmayan yanlışlık. : SEHİV
Sonucu bakımından çok önemli olmayan yanlışlık. EHİV
Sonucu önceden düşünüp önlem alan. : DURENDİŞ
Sorguç.: TUĞ
Soruşturma.: TAHKİK
Sosyal. : İÇTİMAİ
Sovyet edebiyat eleştirmeni Mihail Mihailoviç Bahtin’in takma adı. : VOLOŞİNOV
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin ilk yıllarında uygulanan Yeni Ekonomi Politikasını simgeleyen harfler.:NEP
Sovyetler Birliği döneminde para yerine kullanılmak üzere 1921 ve 1922’de kabul edilen emek hesap birimi. : TRUD
Sovyetlerde Gulag kamplarındaki tutuklulara verilen ad. : ZEK
|
|
Soy ağacı.: ŞECERE
Soykırım,katliam. : JENOSİT
Soylu Arap atı. : KÜHEYLAN
Soylular,aristokrasi .:ZADEGAN
Soylular. : KİRAM
Soyluluk,ululuk. : KEREM
Soyluluk.HASEP
Soymuk doku,soymuk borusu. : FLOEM
Soyoluş.:FİLOGENEZ
Soysuz,dejenere. : YOZ
Soytarı. : KAŞMER
Soyu karışmış Avrupalı.:LEVANTEN
Soyu tükenmiş bir kuş. : DODO
Soyunda şair yokken,hiçbir eğitim görmeden kendi kendine şair olan kimse.:NABİGA
Soyut bir şeyin,bir kavramın sembolü olan varlık veya eşya.: AMBLEM
Soyut,mücerret. : ABSTRE
Sömürge. : KOLONİ: MÜSTEMLEKE
Söndürme.,borcu ödeme. : İTFA
Sönmemiş kireç.: KİLS
Söylenti. : TEVATÜR
Söyleyiş özelliği. : ŞİVE
Söz dizimi. : NAHV : NAHİV
Söz geçirirlik,saygınlık .:FORS
Söz karışıklığı. ARAFAZİ
Söz yitimi. : AFAZİ
Söz,konuşma. : HANEK
Söz,sözleşme. : KAVİL
Söz. : KELAM
Sözcü. : RAPORTÖR
Sözçatar. : STAND-UP
Sözle,bakışla,telkin yoluyla sağlanan bir tür uyku.:İPNOTİZMA
Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri. PERA
Sözlük yazarlığı,sözlük bilgisi.:LEKSİKOGRAF İ
Sözlükbilimci.:LEKSİ KOLOG
Sözsel anlatım bozukluğu. :AKATAFAZİ
Sözü boş yere uzatma : ITNAP
Sözü boş yere uzatma : İTNAP
Sözü geçen,etkili olan.:NAFİZ
Steteskop kaşifi Fransız hekim.:RENE THEOPHİLE LAENNEC
Stoacılık. : REVAKIYE
Stronsiyum’un simgesi. : SR
Su kıyılarında yaşayan, sırtı mavi ve yeşil, karnı pas rengi bir kuş. / İskele kuşuna verilen ad. : YALIÇAPKINI
Su bahçesi. : AKUALAND
Su baldıranı da denilen bir bitki. U REZENESİ
Su buharı gücüyle çalışan gemi.: VAPUR
Su buharı.:BUĞU
Su deposu. : SARNIÇ
Su dolabı. : NAURE
Su düzeyindeki sıra kayalar. : RESİF
Su geçirmez,kukuletalı kısa ceket. : ANORAK
Su kabağından yada ağaçtan oyulmuş maşrapa. : SUSAK
Su kabarcığı. : HABBE
Su kıyılarında setler kuran,kürkü değerli bir hayvan. : KUNDUZ
Su kıyılarında veya taşların altında yaşayan kınkanatlı böcek.:AGONUM
Su kıyılarında yaşayan çok iri bir kuş. ELİKAN
Su kıyılarında yetişen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bir bitki.:EĞİR
Su kızağı. : JETSKİ
Su samuru ve kürkü. : LUTR
Su tavuğu. : KALİNİS
Su ve sulu şeyler koymaya yarayan kulplu,emzikli kap.: İBRİK
Su yolu : AKAÇ
Su yosunu. :ALG
Su yüzündeki sıra kayalar.:RESİF
Subaylar.: ZABİTAN
Suç.:CÜRÜM
Suçlama.:TÖHMET
Suçüstü.:CÜRMÜMEŞHUT
Suda büyük derinliklere dalabilen insanlı bağımsız araç.:BATİSKAF
Suda giyilen başlık. : BONE
Suda yaşayan,sevilen,beya z eti için avlanan,iri bir böcek. : ISTAKOZ
Suda yüzdürülerek çekilen veya herhangi bir yere asılan cismin sağa sola çarpmasını önleyen donanım. : ACEVELE
Sulak yerlerde yetişen,yaprakları salata olarak kullanılan bir bitki.:KUZUKULAĞI
Sulamaya ve yangın söndürmeye yarayan araç. : AROZÖZ
Sularını bir denize veya göle gönderen bölge. : MAİLE
Sulavesi Adalarında yaşayan bir manda. : ANOA
Sulavesi adalarında yaşayan cüce bir manda.: ANOA
Sulfata,sıtma ilacı. : KİNİN
Sulu darı hamurunun ekşitilmesiyle yapılan bir içecek.:BOZA
Sulu,cıvık hamur.:BULAMAÇ
Suluboya resmi. : AKVAREL
Sunak. : ALTAR
Surinam plakası.: SME
Suriye kıyısında oturmuş Sami kökenli antik halk.:FENİKELİLER
Suriye,Filistin,Mezo potamya ve Irak Arap edebiyatında kullanılan bir rubai. : ATABE
Suriye’de oturan Samilerin büyük tanrıçasının yaygın adı.:İŞTAR
Suriye’nin plakası. : SYR
Susama benzeyen, tohumları acı olan,halk hekimliğinde tedavi ettiğine inanılan bir bitki.:ÜZERLİK
Susamın ezilmesiyle elde edilen yağlı besin.:TAHİN
Suşi gibi çiğ balıkla yapılan bir Japon yemeği.: SAŞİMİ
Suyu alınmış meyve artığı. : KÜSPE
Suyu emme,ıslanma anlamında eski sözcük.:NAK
Suyun buz tutması ile kaynaması arası seksen eşit parçaya bölünerek elde edilen sıcak ölçer. : REOMÜR
Suyun arklara paylaştırıldığı yer. : ANAVUL
Sülük yapıştırma. : İLAK
Sülük. : ALAK
Sülüngillerden soyu azalmış bir kuş türü.:TURAÇ
Sümerlerde gök tanrısı.:ANU
Sümerlerde sağlık tanrıçası. : BO
Sümerlerde toprak tanrısı. : ENKİ
Sümüksü doku.:MUKOZA
Sünger taşı. ONZA
Sünnet etme. : HİTAN
Sünnet olan çocuğun elini kolunu tutan ve çocuk üzerinde babaya yakın bir hak taşıyan kimse. : KİRVE
Süpürge otu,funda. : ERİKA
Süpürge otu.: PÜREN
Süpürge sapı. : TARA
Süpürge.:CARU
Sürat korkusu. : TAKOFOBİ
Süratli,en çabuk. : ESRA
Süre ölçer.:KRONOMETRE
Süreç. : VETİRE
Süreç.:VETİRE
Sürekli olarak aç kalma. ÖNGEL ORUCU
Sürekli su akan boru. : MASLAK
Sürekli,iyice yerleşmiş. : PAYİDAR
Sürekli,sonsuz. AİM
Sürgen doku.:MERİSTEM
Sürgün. : LİNET
Sürme.: RASTIK
Sürükleyerek götürme.:CER
Sürüldükten sonra nadasa bırakılan tarla. : HERK
Sürülmemiş sert toprak. : BAİRE
Sürülmemiş tarla.Bakımsız bağ,bahçe. : KELEME
Sürülmemiş,ot bürümüş toprak.: MALAZ
Sürüngen hayvanların genel adı. : KELER
Sürünün sıcakta dinlendiği gölgelik. : EĞLEK
Süryani takvimine göre sekizinci ay.:İYAR
Süs için yapılmış kumaş kıvrımı. Lİ
Süs iğnesi. : BROŞ
Süs lalesi.:BÜRÇÜK
Süs olarak kullanılan ziynet,altın taklidi sarı tenekeden pul. : PENES
Süs. : BEZEK İRAYE
Süsleme,tezyin. : DONATA
Süslemecilikte kullanılan çok parlak,yeşil ve pembe dalgalı sedef.:ARUSEK
Süsleri olan kumaş. : FİSTO
Süslü taş mezar. : LAHİT
Süslü,güzel.:ZİBA
Süslü. : ZİBA
Süt kardeş. : RADİ
Süt kardeşi anlamında yerel bir sözcük.: EMİŞİK
Süt mamulleri imalathanesi. : MANDIRA
Süt şekeri. : LAKTOZ
Sütte bulunan protein. : KAZEİN
Sütten kesilmiş sığır yavrusu.:BUZAĞI
Süzgeç,kevgir. : AYIRT : İLİSTİR : ELESTİR
Süzülmüş et veya tavuk suyu. : KONSOME
Süzülmüş et veya tavuk suyu.:KONSOME
Ş
Şah İsmail’in şiirlerinde kullandığı mahlas.:HATAYİ
Şair bahşişi.:CAİZE
Şakaklardan sarkan saç lülesi. : ZÜLÜF
Şalgama benzeyen bir bitki.:ALABAŞ
Şalvarın üstüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan bir giysi.:ÜÇETEK
Şaman. :KAM
Şamdan. : ÇIRAKMAN
Şampiyon : BÖKE
Şampiyon.Kahraman.Gü çlü kimse. : BÖKE
Şanlıurfa yöresine özgü,dürüm gibi sarılmış yufka arasına ceviz doldurularak yapılan bir tür hamur tatlısı : ŞILLIK
Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde antik bir yerleşim merkezi.: NEVALİÇORİ
Şapka. : KAPELA
Şapka.: KAPELA
Şapkasının altında ışınsı levhacıklar,sapının üst kısmında bir yaka ve dip kısmında bir etek bulunan mantar.:AMANİTA
Şarap mahzeni.:KAV
Şarap rengi. : ŞARABİ
Şarap tadıcısı. EGÜSTATÖR
Şarap üretiminde kullanılan yerli bir üzüm cinsi. : KARASAKIZ
Şarap.: ÇAKIR : BADE
Şarapları inceleyen bilim dalı. : ENOLOJİ
Şarbon. : KARAYANIK
Şarkı demeti.: POTPURİ
Şarkı türünde ve piyano için hazırlanmış,genellik le kıtalar biçiminde beste. : ROMANS
Şarkı,türkü,köçekçe gibi küçük güfteli bestelerde,güftenin iki kıtası arasına,başına,sonun a da gelebilen,sözsüz çalınan parça.:ARANAĞME
Şarkılı kilise duası için bestelenmiş müzik parçası./Katolik kiliselerinde Hz İsa’nın çarmıha gerilmesini anmak için yapılan tören. : MİSSA
Şarkının sert bir biçimde vurgulandığı disko müzik üslubu.:RAP
Şarlatan,yalancı,hil eci.: KALTABAN
Şartlar,içinde bulunulan koşullar. : ŞERAİT
Şaşma. : TAACCÜP
Şatafat.:CAFCAF
Şeftalili,kremalı bir çeşit dondurma. EŞMELBA
Şehir dışı yolların iki tarafındaki toprak veya çakıl yol.:BANKET
Şehir. : ŞAR
Şehirle ilgili.: BELEDİ
Şehirlerarası yolların iki tarafında yayaların yürümesine ve taşıtların trafiği aksatmadan durabilmesine yarayan çakıl veya toprak yol.: BANKET
Şehre yakın çevre.:BANLİYÖ
Şehvet.: BAH
Şehzadenin hükümdar olarak tahta çıkması.:CÜLÜS
Şeker hastalarının şeker yerine kullandığı,maden kömürü katranından elde edilen beyaz bir toz. AKARİN
Şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilen bir tür şeker.: SAKAROZ
Şeker kamışı. : NAL
Şeker kamışından elde edilen sert bir içki.:KALİTEA
Şeker kamışından yapılan bir içki.:ROM
Şeker karıştırılarak pişirilmiş meyve ezmesi.:MARMELAT
Şeker posası. : MELAS
Şeker ve nişasta ile yapılan bir tür tatlı. : REŞİDİYE
Şekerci boyası. : AMERİKAN ÜZÜMÜ
Şekeri çok bir tür yer elması.:BADAT
Şekerin yakılmasıyla yapılan şekerleme.:KARAMELA
Şekil,biçim bilgisi. : MORFOLOJİ
Şeriat gereği,nikahta erkeğin kadına verdiği mal yada para. : MİHR
Şeyh Abdülkadir Geylani tarafından on birinci yüzyılda kurulan bir tarikat.:KADİRİLİK
Şık,lüks ve gösterişli,bir törene,bir davete uygun giyim tarzı.Fantezi ve öğleden sonra giyilebilecek kadın giysisi biçimi. : ABİYE
Şiddetli acı ve sıkıntı.:EZİNÇ
Şiddetli yağmur. : BORAN
Şii mezhebinin bir kolu ve bu koldan olanların inancı.: RAFIZİLİK
Şiir. : YIR : POEM
Şili plakası.: RCH
Şimşek. : BALKIR
Şişman,semiz. : SEMEN
Şişmanca,kısa boylu,yapılı. : TIKNAZ
Şom ağızlı,kara haberci. : NAİ
Şubat sonlarında,sırayla havaya,suya ve toprağa düşerek oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.:CEMRE
Şüphe,kuruntu.: VESVESE
Şüphe.: ŞEK
Şüpheli,kuşkulu. : MEŞKUK
T
Tabaklanarak boyanmış ve cilalanmış deri. AHTİYAN
Tabanı meşinden olan mest.Edik.: LAPÇİN
Tabanı tahtadan yapılmış deri ayakkabı.:GALOŞ
Tabiat,huy. : HASLET
Tabut. : SAL
Tac Mahal’in bulunduğu kent. : AGRA
Tadarak kontrol etmek. EGÜSTASYON
Tadı ekşimiş ve buruk olan. : KEKRE
Tadı ve kokusu karabibere benzeyen bir tür baharat.:KAKULE
Tahıl için kullanılan sekiz kiloluk ölçek. : ŞİNİK
Tahıl kuyusu. : SARPIN
Tahıl tepsisi. : EVSECEK
Tahıl unlarından nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan albüminli madde.:GLUTEN
Tahıl yığını. : ÇEÇ
Tahılı aletler kullanarak başaktan ayırma işi.:HARMAN
Tahılı saman ve kavuzlardan ayırmaya yarayan,kıldan veya kamıştan yapılmış elek.:TEPİR
Tahılın taş ve samanla karışması./Harmanda ürün kalıntısı. : AFARA
Tahin,nohut,patates ve soğanla yapılan meze.:TOPİK
Tahitili kadınlardan esinlenerek oluşturulmuş bir plaj giysisi. Üzerinde basılı büyük motifler bulunan ve Tahiti’de göğsün üstünde yada belde düğümlenerek giysi olarak kullanılan kumaş parçası. : PAREO
Tahminen.: TAKRİBEN
Tahsildar.:CABİ
Taht. : ERİKE
Tahta ayakkabı. Tek bir tahta parçadan yada tahta parça üzerine tutturulmuş kösele bir üstlükten oluşan ayakkabı. : SABO
Tahta kılıçlarla yapılan Japon dövüş sporu. : KENDO
Tahta maşa. : ŞAKŞAK
Tahta perde. : DARABA
Tahta ve kereste biçmeye yarayan,elektrik ve su gücüyle çalışan büyük bıçkı. : HIZAR
Tahtacılar da denilen konar göçer Türk topluluğu. : AĞAÇERİLER
Tahtadan parçaları uç uca takılı,uzun bir boru biçiminde,perdeli bir üflemeli çalgı.:FAGOT
Tahtadan topları,tokmaklar yardımıyla bazı kurallara uyarak ve belli bir yolu izleyerek küçük kemerlerin altından geçirmeye dayanan oyun.:KROKET
Taka’dan büyük,baş ve kıç tarafı yukarı kalkık bir çeşit Karadeniz teknesi.:ÇAPAR
Takadan büyük,baş ve kıç tarafı yukarı kalkık bir çeşit Karadeniz kayığı.:ÇAPAR
Takdim etme. : LANSE
Takım yıldız. : ALTIKARDEŞ
Taklit.:İMİTASYON
Takunya. : NALIN
Talih,şans, uğur.. : NEVAL : KUT
Tallı bitkilerin,çoğu sularda yetişen ilkel yapıdaki örneklerine verilen genel ad.:: YOSUN
Tam olgunlaşmamış ekin.:ALACATEK
Tam tersine.:BİLAKİS
Tambura benzeyen maden gövdeli bir saz türü.:CÜMBÜŞ
Tan ağartısı. EHER
Tan. : SEHER
Taneleri hayvan yemi olarak kullanılan ve mercimeğe benzeyen bir bitki.:BURÇAK
Taneleri için yetiştirilen ve dıştan bakıldığında mısırı andıran tarım bitkisi. : SORGUN
Tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı.:RASTIK
Tanınmış,bilinen. : MARUF
Tanısızlık : AGNOSİ
Tanıtma filmi.:FRAGMAN
Tanıtma yazısı.: JENERİK
Tanıtmalık.: PROSPEKTÜS
Tanrı birliği.:VAHDANİYET
Tanrı korusun. : MAZALLAH
Tanrı saygısı ve ahret kaygısından ötürü günah işlemekten titizlikle kaçınma.:VERA
Tanrı yoluna girme. / Tövbekar olma. : İNABE
Tanrı,sahip,efendi,a zat olmuş köle,terbiye eden. : MEVLA
Tanrı,tanrıça,evreni n doğuşu ile ilgili düşsel,alegorik anlatımı olan halk öyküsü. : MİTOS
Tanrı. : ÇALAP : OGAN : YEZDAN
Tanrıcılık.: TEİZM
Tanrının insan ruhlarını yarattığı zaman.:ELEST
Tanrıtanımaz(Ateist) . : ATE
Tanrıya boyun eğme,gönlü saygı ve korkuyla dolu olma.:HUŞU
Tanrıya eş koşma. : ŞİRK
Tanyerinde güneş doğmadan önce beliren kızıllık. : FECİR
Tanzanya plakası. : EAT
Tanzimat’tan Meşrutiyet’e kadar Türkiye’de kullanılan,yakası kapalı bir tür redingot.:İSTANBULİN
Tanzimat’tan sonra kolağası rütbesine eşit olan sivil unvanı.:RABİA
Tarım işçisi.:RENÇBER
Tarıma zararlı bir böcek. : MANAS
Tarımda bir yılda elde edilen herhangi bir ürünün toplamı.:REKOLTE
Tarih öncesi dinsel konu ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan şiire verilen ad. : DESTAN
Tarih öncesi çağlarda tanrılara adak olarak sunulan heykelciklere verilen ad.: İDOL
Tarihi olayların zaman bakımından sırası.:KRONOLOJİ
Tarihsel coğrafyada Anadolu’nun Lykia bölgesinde,kalıntıla rı Fethiye ilçesi yakınlarında bulunan antik kent.:TLOS
Tarihte Kırım Hanlığında veliahta verilen unvan.:KAL***
Tarihte kölelerden kurulu bir asker sınıfı.:KÖLEMEN
Tarihte,demirden veya tunçtan dökülmüş,yuvarlak ve boş olan, içine patlayıcı maddeler doldurulup havan topu veya elle atılan yuvarlak bir tür bomba. : HUMBARA
Tarihte,Rumeli’de oturan Rumeli fatihlerinin torunlarına,bölge fethedildikçe Anadolu’dan getirilerek buraya yerleştirilenlere ve bunlardan oluşturulan askeri örgüte verilen ad.:EVLADIFATİHAN
Tarikat ehlinin başlığında bulunan kabarık dilimler. : TERK
Tarikatlarda şeyhlik makamı. : POST
Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve törenleri yaptıkları yer.: DERGAH
Tarla faresi. : GELENİ
Tarla,bahçe gibi yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak. : ÇARDAK
Tarla,bahçe,bağ gibi yerlerden toplanan üründen arta kalanlar.:TARAŞ
Tarlada açılan su yolu,tarlayı sulamakta kullanılan tahta oluklar.: ABARA
Tarlada saban izi. : ABARA
Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen,ağaçtan geniş sürgü.:TAPAN
Tarsus yakınlarında dinlence yeri olarak kullanılan ünlü yayla. : NAMRUN
Tarz. TİL
Tasarı. : LAYİHA
Tasavvuf ve tekke müziğinde bir form. : SAVT
Taslak. : ESKİZ
Tasvir. : BETİM
Taş bilimi.:LİTOLOJİ
Taş dibek.: SOKU
Taş kırıntısı. : MICIR
Taş levreği. : MİNAKOP
Taş silindir . : LOĞ
Taş veya ağaçtan yapılmış büyük havan. İBEK
Taş veya mermerden oyma mezar.: LAHİT
Taş veya tuğladan yapılmış olan. : KAGİR
Taş.: SENG
Taşçı kalemi.: MİNKAR
Taşınabilir yatak.: SEDYE
Taşınır tahta perde. : PARAVAN
Taşıtlara yolun açık veya kapalı olduğunu göstermek üzere renkli levhalar ya da ışıklarla işaret veren dikme. : SEMATOR
Taşıtlarda lastiklerin takıldığı tekerleğin çember biçimindeki bölümü.:JANT
Taşıyan,yüklü. : HAMİL
Taşizm de denilen soyut resim anlayışı.:LEKECİLİK
Taşlama, iğneli söz. : TARİZ
Taşların yapısını inceleyen bilim.: LİTOLOJİ
Taşların yüzlerini düzlemede kullanılan çekiç.:BUCARDA
Taşlayarak idam cezası. : RECİM
Tatlı su ıstakozu.:KEREVİT
Tatlı su levreği. ERKİ
Tatlı sularda yaşayan bir tür gelincik balığı . : LOTA
Tatlı sülümen. : KALOMEL
Tatsız tuzsuz yiyecekler için kullanılan söz. Çürük yumurta gibi kokan. : SASI
Tavan tahtaları arasına konulan ince tahta.:ŞÜŞE
Tavla oyununda pul dizilen yer. : KAPI
Tavlada üç sayısı. : SE
Tavuğun göğüs etiyle hazırlanan ve pişmiş hamurla yenen bir tür çorba.:ARABAŞI
Tavuğun istenilen yere yumurtlamasını sağlamak için kullanılan beyaz taş. : FOL
Tavuk kümesi.: PİN
Tavuk yada dana etiyle yapılan bir tür yemek. : ŞNİTZEL
Tavuk,balık,dana ve kuzu etlerinin kemiklerinin çıkartılarak dilimlere ayrılması.:FİLETO
Tavukbalığı.:MEZGİT
Tayland’ın eski adı. : SİYAM
Tayland’ın para birimi.:BAHT
Taze soğan ve marulla pişirilmiş kuzu eti yemeği.: KAPAMA
Tazelik,sevinç. : NÜZHET
Tecrübeli oyuncu. : VETERAN
Tecrübeye dayanan.:AMPİRİK
Tedirgin.:BİZAR
Tefecilik. Bir malı çok fazla karla satma. : MURABAHA
Tehlike durumu,imdat,yardım. :CAR
Tehlike sınırı.:RUBİKON
Tehlikeli durum.: VARTA
Tehlikeli son.:VEHAMET
Tehlikesiz salgı bezi uru. : ADENOM
Tek at koşularak çekilen,üzeri kapalı,yanları açık bir tür araba. : PARAŞOL
Tek başına oynanan bir iskambil oyunu.: SOLİTER
Tek bir mekanda geçen TV komedi dizilerine verilen ad. : SİTCOM
Tek deste kağıtla oynanan bir iskambil oyunu. : PİNAKİ
Tek düze,monoton.:YEKNES AK
Tek hörgüçlü deve. : HECİN
Tek kağıt tabaka üzerine basılan 16 sayfalık kırılmış kitap parçası.:FORMA
Tek kişilik halk oyunu. : ALMADERE
Tek kişilik ve yelkenli yarış teknesi. : FİNN
Tek kurşun atan bir çeşit tüfek.:MARTİN
Tek odalı daire.: STÜDYO
Tek parça hayvan postundan yapılan ceket. :GOCUK
Tek tip,küçük,tek kişilik ve yelkenli yarış teknesi.:FİNN
Tek tohumluk kuru meyve. : AKEN
Tek tük ağaç bulunan kayalık. : GER
Tek ve belirli bir yıldız. : KEVKEP
Tek veya çok hücreden oluşan,vücudun bütün dış ve iç yüzeylerini kaplayan doku.:EPİTEL
Tek,eşsiz,biricik.:Y EKTA
Tekelci sermayedarlığa dayalı ortaklıklar birliği.:TRÖST
Tekerlek biçimindeki kaşar peyniri. ALAK
Tekke edebiyatında,insanın Tanrıdan çıkıp tekrar Tanrıya döneceğini işleyen şiir türü. EVRİYE
Tekli. : SİNGLE
Tekne ziftleme. : KALAFAT
Teknelerde hamuru kazımaya yarayan araç.:ISIRAN
Teknelerle suyun dibinde sürüklenerek çekilen, geniş ağızlı balık ağı. : TROL
Tel durumundaki gümüşü,altını örerek veya bir şey üzerine kakarak yapılan iş.:TELKARİ
Tel,kurşun boru gibi uzun ve bükülebilir şeylerin halka biçiminde sarılmasıyla yapılan bağ.:KANGAL
Telgraf alfabesi. : MORS
Telgraf işaretlerini göndermek için,bir devredeki akımı kesmekte veya yeniden vermekte kullanılan araç.: MANİPLE
Telkin yolu ile uyutmak.:İPNOTİZMA
Telli balıkçıl. : OKAR
Telli bir Azeri çalgısı. : TAR
Telli çalgılarda üzerine tellerin bindiği köprü.:EŞİK
Tellür’ün simgesi. : TE
Temel niteliğinde olan. :ASAL:ESASİ
Temel. : BAZ
Temeli taklide dayanan sözsüz oyun. : MİM
Temiz kalpli. ĞUZ
Temiz,iffetli. : AKMAN
Temiz,namuslu anlamında yerel sözcük. : ARCA
Temiz,namuslu. İLİ
Temiz,temiz ahlaklı.: NEZİH
Teneşir,sedir,peyke. : KEREVET
Teneşir. : SALACAK
Tenis ve golfde,topa yanlamasına vurulan darbe. LİCE
Tenise benzeyen ve bir tür tüylü topla oynanan oyun.:BADMİNTON
Teniste hızlı,iyi,karşılanam ayan servis atışı. : ACE
Teniste topun çizdiği yol.Topu rakibin arkasına düşürmeyi amaçlayan vuruş. : LOB
Teori. : KURAM
Tepelikli bir papağan. : MAKADU
Tepesi dar,kenarları geniş,kulak hizasına değin uzanan basık bir fes türü. : AZİZİYE
Tepki.:AKSÜLAMEL
Ter.: ARAK
Terazi gözü. : KEFE
Terazi. : MİZAN
Teraziyi denklemek için hafif gelen gelen kefeye konulan ağırlık.:ABRA
Terementi ağacının tohumu.: MENEVİŞ
Termofor. : BUYOT
Ters,aksi. : PAHAL
Tersinden de aynı şekilde okunan sözcük yada tümce (pay ederek iki kerede yap örneğinde olduğu gibi ) . : PALİNDROM
Terzilikte ölçü almak için kullanılan,genellikl e
Terzinin belli bir ölçü ve örneğe göre kumaşa biçim vermesi işi,kesim.:FASON
Tesadüf. : RAST
Tez canlı,içi tez,ivecen.:ACUL
Tezat.:ANTAGONİZMA
Tezhipçilerin altını dövmeleri sırasında tirşenin kenarlarından dışarı taşan parçalara verilen ad.:RAMAD
Tıbbın sindirim sistemi hastalıklarını inceleyen dalı.:GASTROENTOROLO Jİ
Tığ.:BİZ
Tımar. : ZEAMET
Tınlama.: TANİN
Tıp dilinde akciğer veremine verilen ad. : FTİZİ
Tıp dilinde belsoğukluğu hastalığına verilen ad.:GONORE
Tıp dilinde bere ,morarma,çürük anlamında kullanılan söz. : EKİMOZ
Tıp dilinde bir ilacın ağızdan alınacağını belirten terim. : PEROS
Tıp dilinde ergenlik,buluğ anlamında kullanılan sözcük. : ADOLESAN
Tıp dilinde felçli anlamında kullanılan sözcük. : PARALİTİK
Tıp dilinde idrar salgısının azalmasına verilen ad.:ANÜRİ
Tıp dilinde ishal. : DİYARE
Tıp’ta kuvvetsizlik: ADİNAMİ
Tıpta deli dana hastalığının kısa yazılışı.: BSE
Tıpta iştahsızlık.:ANOREKS İ
Tıraş etme,kazıma.:YÜLÜME
Tırnak kemirme hastalığı. : ONİKOFAJİ
Tırnak,boynuz,kıl gibi üst deri ürünü olan yapıları oluşturan proteinli madde. : KERATİN
Tırnak.:CIRNAK
Tırpana balığı. Yan kanatları vücuduna yapışık,uzun kuyruklu,iri bir balık. : RİNA
Tibet antilobu. : KİRU
Tibet öküzü. : YAK
Tibet ve Keşmir’de hircus türü keçinin tüyleriyle dokunan ve özellikle şal yapımında kullanılan çok yumuşak bir dokuma.: PAŞMİNA
Tibet’in merkezi olan kent. : LHASA
Tibetlilerin alfabelerine verdikleri ad. BUÇAN
Ticaret gemilerinde tayfaların başı.:LOSTROMO
Ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo.: DOK
Ticari değer taşıyan yaprak tütünlerin düşük kaliteli olanı.:KAPA
Ticari malların geçici olarak konulduğu yer. UNDURMA
Ticari senetlerde,ödemeden sorumlu olanların ödememesi halinde üçüncü bir kişinin alacaklılara senet bedelini ödeyeceğine ilişkin verdiği güvence. : AVAL
Tifo gibi bazı hastalıklara eşlik eden kas zayıflığı.:ADİNAMİ
Tiftikten yapılan bir cins ince kumaş.:ŞALİ
Tilki,samur,tavşan gibi hayvanların karın taraflarından elde edilen kürk. : NAFE
Tilkinin ense postu kürkü. : CILKAVA
Tipo baskıda kullanılmak amacıyla,üzerine kabartma olarak bir kompozisyon yada resim kopya edilmiş madeni levha. : KLİŞE
Tire ve Ödemiş ilçelerine özgü bir tür bilye oyunu.: LEK
Tirsi balığı. : ALOSA
Titrek,titreyen. : LERZAN
Titreme korkusu.: TREMOFOBİ
Titreme,ürperme. : RAŞE
Titreştirilince ana seslerden birini veren çelik alet. İYAPOZON
Tiyatro oyunları yazma sanatı.: DRAMATURGİ
Tiyatro sahnesine ilk çıkan Müslüman Türk kadını. : AFİFE JALE
Tiyatro ve sinemada teknik ustalıkla yapılan hile. : TRÜK
Tiyatroda sahne. : ŞANO
Tiyatrolarda oyunu alkışlamak için parayla tutulan kimse. : KLAKÖR
Tohum için ayrılmış tahıl,tohum.:BİDER
Tohumda embriyonu kaplayan etli bölüm.: ÇENEK
Tohumlarından elde edilen yağ,yapay kauçuk yapımında kullanılan bir bitki.:KOLZA
Tohumlarından kandil yağı,çiçeklerinden sarı boya çıkarılan otsu bir bitki. : REZEDE
Tok ve kalın ses. : DAVUDİ
Tokat’ın Pazar ilçesinde,sarkıt ve dikitleriyle ünlü bir mağara.:BALLICA
Tokat’ta yetişen ve kaliteli bir şarap elde edilen beyaz üzüm çeşidi. : NARİNCE
Tokyo kentinin eski adı. : EDO
Tombala kartı. : KARTELA
Ton balığı. : ORKİNOS
Topal,aksak. : LENG
Topallık,aksayarak yürüme. : ARECAN
Toplam olarak.:CEMAN
Toplama,toplanma.:CE M
Toplanma,birleşim. : İNİKAT
Toplar damar.:VERİT
Toplardamar genişlemesi. : VARİS
Toplardamarlarda iç zar iltihabı.:FLEBİT.:Fİ LİBİT
Toplu geziler için yapılmış büyük otobüs.: OTOKAR
Toplu olarak.:CEMAN
Topluluk.:CUMHUR
Toplum yaşayışından uzaklaşarak tek başına yaşama.:UZLET
Toprağı derince kazarak altını üstüne getirmek. : KİRİZMA
Toprağı kazıp siper yapmak. RAMAK
Toprağın nemi. : ÖL
Toprağın suyunu çekerek yerin bataklık duruma gelmesini önleyen bir ağaç. : OKALİPTÜS
Toprak Aşınması. : EROZYON
Toprak evleri sıvamak için kireç yerine kullanılan bir tür toprak.:AKTOPRAK
Toprak içinde yumru biçiminde yetişen,yenilebilen bir bitki,yer mantarı,keme. OMALAN
Toprak nemi. ARBIZ
Toprak ve kireçle karışık kırıntılar,yapı döküntüsü.:MOLOZ
Toprak yığını,küçük tepe.:HÖYÜK
Toprak,kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur :ABARA
Toprak.:TURAB
Topraktan çıkıp büyüyen. : NABİT
Topraktan yapılmış tencere.:ÇÖMLEK
Toptan,götürü iş,yazılı anlaşma. : KESENE
Topu kısa aralıklarla veya yavaş yavaş vurarak ileri götürmek. RİPLİNG
Topun gerisini kapayan kapak. : KAMA
Topuz biçiminde yaprakları olan,yapraklarının üst yüzeyi,böcekleri yakalayan yapışkan tüylerle örtülü bitki. ROSERA
Torba biçiminde dikilmiş yorgan çarşafı.:NEVRESİM
Tornacılıkta,bir deliğin ağzını genişletmeye yarayan çelik alet.: FREZE
Torun,evlat.:HAFİD
Toryum’un simgesi. : TH
Toy,acemi.:ÇAYLAK
Toynaklı memelilerin bir çoğunun başında bulunan,sert maddeden oluşmuş uzantıya verilen ad. : BOYNUZ
Toz bulutu.NAK
Toz emici alet.: ASPİRATÖR
Toz fırtınası.: TOZAK
Tömbeki denilen bir cins tütünün dumanının sudan geçirilerek içilmesini sağlayan araç.:NARGİLE
Töre bilimi,ahlak. Bir kimsenin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü. : ETİK
Tören ve alaylarda padişahın,vezirin yanında yürüyen görevliler.:ŞATIR
Tören yapılan taş masa. : SUNAK
Tören,merasim. Genellikle resmi yerlerde,resmi işlerde uyulması gereken kural,yol ve yöntemlerin tümü. : SEREMONİ
Tövbe etme.:İNABE
Trabzon hurması da denilen tropikal bir meyve. : KAKİ
Trabzon ilinde bir yayla. : LİŞER
Trabzon ve Rize yöresinde karabatak denilen deniz kuşuna verilen ad.: KUKARMA
Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir göl.: SERA
Trabzon’un Çaykara ilçesinde,1989’da tabiat parkı kaps***** da alınan,doğal güzelliğiyle tanınmış göl.:UZUNGÖL
Trafik. : SEYRÜSEFER
Traktör veya kamyonlara,daha çok yük taşımalarını sağlamak için takılan araba.:TREYLER
Tren istasyonlarında tren yolu boyunca uzanan,inilip binilen yüksekçe döşeme. ERON
Triko eşyaların yakasını yapmada kullanılan makine. : REMAYÖZ
Tropik bölgelerde yetişen,bazı erguvangillerden çıkarılan ve cila yapımında kullanılan bir çeşit reçine.:KOPAL
Tropikal bölgelerde yetişen ve yapraklarından değerli bir tekstil elyafı elde edilen bitki. İSAL
Tropikal Afrika’da yaşayan ve göbekli domuz da denilen hayvan. EKARİ
Tropikal Afrika’da yetişen bir ağaç. : AZOBE
Tropikal Afrika’da yetişen bir ağaç.: OKAN
Tropikal Afrika’da yetişen ve açık damarlı,siyahımsı esmere dönüşen esmer renkte,daha çok kaba dokulu,sert ve ağır bir odun veren ağaç. : VENGE
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu doğramacılıkta marangozlukta kullanılan ağaca verilen ad. : EKABA
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç. : LİMBALİ
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu kolay işlenen büyük bir ağaç. : İROKO
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu marangozlukta ve kaplamacılıkta kullanılan çok büyük ağaç.: MAKORE
Tropikal Afrika’da yetişen ve Ohi de denilen ağaç. : BA
Tropikal Amerika ormanlarında yaşayan bazı etçil küçük memelilerin ortak adı. LİNGO
Tropikal Amerika’da yaşayan kimi hafif gagalı kuşların ortak adı.:TUKAN
Tropikal Amerika’da yaşayan küçük bedenli akbaba.:URUBİ.:URUBU
Tropikal Amerika’da yaşayan tavuğa benzer bir kuş.: TİNAMU
Tropikal Amerika’da yaşayan,eflatunla karışık gri ve esmer renkte,15 cm boyunda büyük gece kelebeği cinsi.: EREBUS
Tropikal Amerika’da yetişen çok sert bir ağaç.:VERA
Tropikal bölgelerde bulunan asalak olmayan guguk kuşu.:KUKAL
Tropikal bölgelerde yaşayan kimi kertenkelelerin ortak adı.:VARAN
Tropikal bölgelerde yetişen bir ağaç. BEŞE
Tropikal bölgelerde yetişen ve nişastaca zengin yumru kökleri yiyecek olarak kullanılan bitki.:YAM
Tropikal bölgelerde yetişen ve yumruları besin olarak kullanılan bir bitki.: TARO
Tropikal bölgelerdeki denizlerde kesiksiz esen bir takım rüzgarların adı.:ALİZE
Tropikal denizlerin az derin sularında yaşayan bir yengeç cinsi. : RANİNA
Tropikal ormanlarda yaşayan tavuğa benzer bir kuş. : TİNAMU
Tuğla ve harçla örülmüş,alttan obruk,yarım silindir biçiminde tavan örtüsü.:TONOZ
Tuğlaların harçla doldurulup düzeltilen aralığı. : DERZ
Tulum.:TULUK
Tumturaklı konuşma. : AYTA
Tuna nehrinde hafif savaş gemisi olarak veya yük ve insan taşımakta kullanılan bir çeşit gemi. : NASAD
Tuna ırmağında kullanılan bir çeşit yolcu gemisi. : ORANSA
Tunus kıyılarında kullanılan üç direkli yelkenli tekne. : ÇİTİHA
Tunus’un plakası. : TN
Turfanda zamanı. : MEYA
Turku’nun İsveç’teki adı. : AB O
Turna türü.:KARKARA
Turpgillerden,yağlı tohumlu mevsimlik bir bitki : KOLZA
Turşusu yapılan bir tür soğan. : INCALIZ
Turunçgillerden tadı acımsı bir meyve,greyfurt.:ALTI NTOP
Tutak,sap.: KABZA
Tutam.:FİSKE
Tutturgaç:. ATAŞ
Tutuk dilli,pepe. : PEPEME
Tuzak,kapan. : FAK
Tuzlalarda deniz suyu çekilen bölüm. : TAVA
Tuzlanmış ve deri tuluma bastırılmış peynir. : OLAMAN
Tuzlu hamurdan yapılan ince uzun çubuk,tuzlu çubuk.:BATONSALE
Tuzsuz taze peynirden nişasta ve pirinç unu konarak yapılan bir helva.:HÖŞMERİM
Tüberküloz tedavisinde kullanılan bir antibiyotik. : KANAMİSİN
Tüccar.:BEZİRGAN
Tüketici. : MÜSTEHLİK
Tükürükte bulunan ve nişastanın sindirilmesine yarayan enzim. : PTİYALİN
Tülbent ile patiska arası ince patiska arası ince pamuklu bir bez. :MERMERŞAHİ
Tümden çıplak olarak açık havada yaşamayı savunan öğreti.:NÜDİZM
Tümevarım. : ENDÜKSİYON
Tümör.: UR
Türk müziğinde bir makamı, kendi perdelerinden daha tiz yada pes perdelerde çalma işi.: ŞETARET
Türk aşıklık geleneğinin ve aşık edebiyatının etkisiyle Anadolu’da ve Azerbaycan’da yetişen,Türkçe ve Ermenice şiirler söyleyen,öyküler anlatan Ermeni asıllı aşıklara verilen ad.:AŞUK:AŞUĞ
Türk Halk Müziğinde bağlama ailesinden çalgıların en küçük boylusu.Tezene ile çalınan iki yada üç telli halk sazı. : CURA
Türk halk müziğinde bir türkü türü.:UZUNHAVA
Türk Halk Müziğinde kullanılan cura,bulgari,bağlama gibi telli ve çalgıçla çalınan çalgıların genel adı. : TAMBURA
Türk kentlerinin çoğunda,surla çevrili alanın dışında kalan yerleşmelere verilen ad.:TAHTAKALE
Türk lehçelerinden biri.:ÇUVAŞÇA
Türk müziğinde az kullanılmış pek az bilinen bir zurna türü.: ASAFİ
Türk Müziğinde bileşik makam. : NİKRİZ
Türk müziğinde bir makam adı. : KARCIĞAR : ARAZBAR : REHAVİ
Türk Müziğinde bir makam. : EVİÇ:EVCARA .: SUZİNAK
Türk müziğinde bir makam. : BAYATİ: ISFAHAN: MAYE: ACEMAŞİRAN
Türk müziğinde bir makam. : NEVA .: IRAK: SABA: SUZİDİLARA
Türk müziğinde bir makam.: ARAZBAR
Türk müziğinde bir makam.: CANFEZA.:NİKRİZ.:BUS ELİK
Türk müziğinde bir makam.: HİSAR. UZİDİLARA.:UZZAL.:ZA VİL
Türk müziğinde bir makamdan yada bir usulden başkasına geçmek. : GEÇKİ
Türk müziğinde bir oyun havası.: SİRTO
Türk Müziğinde bir usul. : NEMEL .: REMEL
Türk müziğinde birleşik bir makam.:NEVESER
Türk müziğinde fasıl topluluğuna verilen ad. : İNCESAZ
Türk müziğinde iki makamın ortak adı.:REHAVİ
Türk müziğinde kullanılan zilsiz büyük tef.:BENDİR
Türk müziğinde oldukça kıvrak bir usul. : AKSAK
Türk tuluat tiyatrosunda baş komik görevindeki uşak tiplemesi. Hımbıl,alık. : İBİŞ
Türk Üniversitelerinde en az beş yıl profesörlük yapmış,bilimsel çalışmalarıyla kendini tanıtmış öğretim üyeleri arasından seçilerek bir kürsünün yönetimiyle görevlendirilen kimseye verilen unvan. RDİNARYÜS
Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısı. : ESENYAYLA
Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısı.:ALİCAN
Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınır kapısı.:TÜRKGÖZÜ
Türkiye ile İran arasındaki gümrük kapısı.:GÜRBULAK
Türkiye’den göç eden Yunanlıların oluşturduğu müzik türü. : REMBETİKO
Türkiye’nin 4. Büyük gölü. : EĞİRDİR
Türkler anlamında eski sözcük. : ETRAK
Türklere özgü bir şekerleme.:LOKUM
Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ve İranlılara verilen ad.: TAT
Türkmenistan’da bir kent. : MARİ
Türkmenistan’da dokunan değerli bir halıya verilen ad. : YOMUT
Türkmenistan’da eski Orta Asya kenti.:MERV
Türkmenler arasında oynanan bir halk oyunu. : TEREKEME
Türlü bitkilerin yaprak ve kabuklarıyla kokulandırılmış acımtırak bir içki. : AMER
Türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat.:URGAN
Türlü eşya ve öteberinin satıldığı Pazar yeri.: SATAK
Tütsü kabı.:BUHURDAN
Tütün dumanının bıraktığı yağlı kir.: ZİFİR
Tütün fidelerini örtmek için kullanılan hasır veya ottan örtü.:KAPANCA
Tütün fidelerinin yetiştirildiği yatak. : ANDAL
Tütün hevengi,tütün dizmek,kurutmak ve işlemek için kullanılan üstü kapalı sergi. . :ARAN
Tütün yaprağı dizesi.:YONGA
Tütün yaprağı dizisi. : PASTAL
Tütün yapraklarından çıkarılan ve sigarada bulunan zehirli madde.: NİKOTİN
Tütünleme suretiyle kurutulmuş ringa balığı.:FRİSA
Tüyleri kara,meyve ve böceklerle beslenen ötücü bir kuş.:KARATAVUK
Tüylü kundura derisi. : SÜET
Tüylü,kıllı çuha,kebe. : BARAK
Tüysüz şeftali de denilen bir meyve. : NEKTARİN
Tüysüz,ince,sık dokunmuş yün kumaş.:ÇUHA
U
Ucu yanık odun. : EKSİ: ESE
Ucu bucağı olmayan.:NAMÜTENAHİ
Ucu dövülüp fırça durumuna getirilen ve diş temizliğinde kullanılan ağaç. : MİSVAK
Ucu halkalı cıvata.:MAPA
Ucuz,özenmeden ve bayağı cins ayakkabı yapan veya satan esnaf.:KAVAF
Uçabildikleri halde genellikle yürümeyi ve koşmayı yeğleyen 46 kuş türünün ortak adı.:TİNAMU
Uçaklarda pilot kabini . : KOKPİT
Uçakların yanaştığı yer. :APRON
Uçan avı bir noktaya çekmek için kullanılan içi doldurulmuş kuş. ADALYA
Uçma korkusu.: AEROFOBİ
Uçuk sarı renkte,yağ kıvamında,güçlü patlayıcı özelliği olan bir madde.:NİTROGLİSERİN
Uçurum. : KALAR
Uçuş korkusu.:AVİOFOBİ
Uda benzeyen bir müzik aleti.. : LAVTA
Ufak ateş tanesi.:CENGE
Ufuk. :ÇEVREN
Ufuklar.:AFAK
Uğur Mumcu’nun Politika ve Çivi gazetelerinde yazdığı yazılarda kullandığı takma ad. :MEHMET FERDA
Uğurlama.:TEŞYİ
Uğursuz. : ŞOM : MERET
Uğursuzluk. : FATALİTE
Uğursuzluk.: ŞEAMET
Ukrayna’nın başkenti. : KİEV
Ukrayna’nın plakası. : UA
Ulaşım.:KORELASYON
Ulaştırma. : İSAL
Ulusal yada yöresel konulardan esinlenerek oluşturulmuş müzik yapıtı.:RAPSODİ
Uluslar arası af örgütü. : Aİ
Uluslar arası Basın Enstitüsünü simgeleyen harfler. : İPİ
Uluslar arası Gazeteciler Federasyonu’nun kısaltması.:FİJ
Uluslar arası hukukta vatandaşlık hakkını kaybeden ve bir yenisini kazanamayan kimse,vatansız.: HAYMATLOS
Uluslar arası Meteoroloji Birliği. : WMO
Umutsuz,karamsar. : MEYUS
Un elerken dökülmemesi için yere serilen örtü. : İTEĞİ
Un,süt ve balla yapılan bir tatlı.:MEMUNİYE
Un,süt,yumurta ile yapılan,ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulan hamur.:KUSKUS
Un,süt,yumurta,şeker veya pekmezle yapılan bir tatlı.:AKITMA
Un,yağ ve su ile elde edilen karışım,çorba sosu.(Süt ile yapıldığında ise beşamel adını alır).:MEYANE
Unutkan. : NESİ
Unutma. : NİSYAN
Ur Keklik’de denilen ve Doğu Anadolu’da yaşayan keklik cinsi. : KEVDERE
Ur.: NEOPLAZMA
Uranüs’ün bir uydusu.:ARİEL
Urları inceleyen bilim dalı. : ONKOLOJİ
Uruguay’ın başkenti.:MONTEVİDEO
Usanç,can sıkıntısı. : MELAL
Uskumru balığının kurutulmuşu. : ÇİROZ
Uskumru,sardalye,kol yoz gibi balıkların ufağı. : VONOZ
Uskumru’nun 8-
Uskumrugillerden bir balık.: ORKİNOS
Uskumrugillerden,eti esmer,kılçıksız ve pulsuz bir balık.: PALAMUT
Uskumrugillerden,gen ellikle Akdeniz’de yaşayan ufak pullu bir balık.:AKYA
Uşak halısı ismi. : SARPKİLİT
Uşak iline özgü,nişasta ve pekmezle yapılan bir tatlı. ELVAZE
Ut,kanun,keman gibi çalgıların tellerini geren düğme.: MANDAL
Utanma duygusu. : UT : AR
Uyak,kafiye. : REDİF
Uyanık,gözü açık. : SAK
Uyanık,uyumayan.:BİD AR
Uyanıklık. : TEYAKKUZ
Uyarlama.: ADAPTASYON
Uydurma,gerçek olmayan,gerçekmiş gibi gösteren haber.: ASPARAGAS
Uygulanabilirlik.Yap ılabilirlik. : FİZİBİLİTE
Uygun,yerinde,denk.: MEHEL
Uygur Türklerince 11. asra kadar Çin’de dokunan çok ince kalite ipek duvar halılarına verilen ad. : KESİ
Uygur hükümdarlarına verilen san. : İDİKUT
Uyku hastalığı. : NARKOLEPSİ
Uyku ile uyanıklık arası bir durumda bulunmak,uyuklamak.: IMIZGANMAK
Uyku. : HAB: MENAM
Uyluk kemiğinin bilimsel adı.:FEMUR
Uyruk. : TEBAA
Uyuklayan. : IMIZGAN
Uyuşma,görüşme. : İTİLAF
Uyuşuk,miskin.:UYUNT U
Uz yazım. : TELEKS
Uzaduyum. : TELEPATİ
Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı. : KERVAN
Uzakdoğu’da yetişen amerikan elmasından çıkarılan bir tür zamk./Vernik. : LAK
Uzakta olan. : ÜCRA
Uzaya giden ilk canlı köpek cinsi. : LAYKA
Uzun ve tumturaklı konuşma .: TİRAT
Uzun ağızlı balık. : SARGANA
Uzun boylu,zayıf,ince kimse.:KİKİRİK
Uzun boyunlu,kulpsuz,küçü k rakı sürahisi.: KARAFA
Uzun kavkılı deniz yumuşakçası.: OTİNA
Uzun kemiklerin iki ucundaki şişkin kısım. : EPİFİZ
Uzun süre kadınsız kalan erkek,cinsel açlık çeken. : ABAZAN
Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı.: ERZAK
Uzun süreli.:MEDİD
Uzun taneli bir pirinç türü. : BERSANİ
Uzun tecrübeler sonunda özel olarak ifade edilmiş ve halka mal olmuş söz,darbımesel.:ATAS ÖZÜ
Uzun tütün çubukların kullanıldığı çağlarda odanın ortasına yerleştirilen kül çanağı.:TAKATUKA
Uzun tüylü bir köpek cinsi. : EPANYÖL
Uzun tüylü bir süs köpeği. : LULU
Uzun tüylü İngiliz köpeği. ETER
Uzun tüylü kalpak. : PAPAK
Uzun ve beyaz taneli bir üzüm cinsi. İRMİT
Uzun yapraklı palmiye. : RAFYA
Uzun,çok ince,beyaz ve bol tüylü yapağısından dokumacılıkta yararlanılan bir koyun cinsi.:MERİNOS
Uzun,kıvırcık tüylü bir cins köpek.:KANİŞ
Uzun,sarı ve yumuşak saç. : LEPİSKA
Uzunca kadın ceketi. : TRUVAKAR
Uzunluğuna açılan yazma kitaplar : BEYAZİ
Uzunluğuna,boyun.:TU LANİ
Ü
Ücretle çalışan kimse.:ECİR
Ücretli Osmanlı askeri.:KAPIKULU
Üç ayaklı çember veya üçgen biçiminde demir destek.: SACAYAK
Üç Bergama Kralının ortak adı. : ATTALOS
Üç boyutlu sinema tekniği. İNERAMA
Üç direkli yelkenlilerde mizana direğinin en altta bulunan sereni. : FOA
Üç katlı bir balık ağı. : DİFANA
Üç telli bağlama.:YONGAR
Üç telli bir Rus sazı.:BALALAYKA
Üç telli ve perdesiz Japon lavtası. : SAMİSEN
Üç veya daha çok direği bulunan gemilerde arka direk. : MİZANA
Üç veya daha çok sayıda halat telinden elle örülerek yapılmış kısa ip. : TİRNELE
Üç veya dört yaşına kadar olan dişi manda.:EVERE
Üçüncü jeolojik çağın,memelilerin oluştuğu dönemi.:EOSEN
Üçüncü Selim’in şiirlerinde kullandığı mahlas.:İLHAMİ
Üflemeli bakır çalgılardan oluşan orkestra.:FANFAR
Üflemeli bir çalgı. : KEN : KENA
Üflemeli bir çalgı.:KORNO.:ZURNA
Üflenerek çalınan perdesiz çalgı.:BORAZAN
Ülkeler. :MEMALİK
Ülser hastalığına verilen bir başka ad.:KARHA
Üniversite diplomasıyla doktora arasındaki akademik derece.:LİSANS
Üniversitelerde öğrencilerin ders seçme veya bırakma işlemi.:EKLESİL
Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden,yönetiminden,öğ retimin düzenli yürütülmesinden sorumlu kimse. : REKTÖR
Ünlü Meksikalı ressam.( 1907-1954 yılları arasında yaşamış, ilkel görünümlü,keskin hatlı ve parlak renkli kendi portreleriyle tanınmış, yaşam öyküsü sinemaya da aktarılmıştır).:FRİD A KAHLO
Ünlü,soylu. : ANGIN
Üreteç. : JENERATÖR
Ürkme.,insandaki etkisi açısından tanımlanan ışınım dozu birimi. : REM
Ürkü. : PANİK
Ürünün üzerindeki fiyat etiketi. : BARKOT
Üst bitken. : EPİFİT
Üst derinin en dış tabakası.:KORUN
Üstü galeta unu veya rendelenmiş peynirle kaplanarak fırına verilen yemekler için kullanılan sözcük. GRATEN
Üstü toprakla örtülü saman yığını. : NODA
Üstün nitelikte kadın sanatçı. : DİVA
Üstünde hamur açılan,yemek yenilen tahta.:YASTAĞAN
Üstünde oturulan,yatılan,içi yünle,pamukla doldurulmuş döşek.:ŞİLTE
Üstüne kıyma,kıyılmış soğan ve baharat konularak fırında pişirilen pide.: LAHMACUN
Üstünkörü bir biçimde,geçici olarak onarma.:MERAMET
Üstünlük taslayan.:FODUL
Üstünlük. : FAİKİYET
Üşengeç. : ERİNCİK
Üzeri ekmek kırıntısıyla kaplanmış yiyecekler için kullanılan sözcük. : PANE
Üzeri kırmızı parafinle kaplanan bir tür peynir.:EDAM
Üzeri kırmızı,parafinle kaplı bir tür peynir. : EDAR
Üzeri meşin,halı gibi şeylerle kaplanmamış olan eyerin bölümü.:KALTAK
Üzerinde atlayarak ve sıçrayarak çeşitli hareketler yapılan,çelik yaylar üzerine gerilmiş bez ve bu bez üzerinde yapılan spor. : TROMBOLİN
Üzerinde bir çok fındık dalı bulunan dal.:ÇOTANAK
Üzerinde değişik renkler bulunan. : EBRULİ
Üzerinde döndüğü milden bağımsız olarak çalışan mekanizma. : AVARA
Üzerinde film çevrilen stüdyo düzlüğü. ET
Üzerinde gür ot biten,toprağı nemli düzlük.:ÇAYIR
Üzerinde kitap okunan,yazı yazılan,bazıları açılıp kapanabilen alçak,küçük masa.:RAHLE
Üzerinde kümbet biçiminde bir kapağı bulunan,oldukça büyük bir tür cep saati. İRYOL
Üzerinde maden dövülen,çelik yüzeyli,demir araç.:ÖRS
Üzerinde ölü yıkanan kerevet,salacak. : TENEŞİR
Üzerinde yazı yazmaya,arasında evrak saklamaya yarayan deri kaplı altlık. ÜMEN
Üzerinde yazıt veya kabartmalar bulunan dikilitaş. : STEL
Üzerine rayların yerleştirildiği , yere enine konulmuş demir veya ağaç parçaların her biri. : TRAVERS
Üzerine besmele veya maşallah yazılı altın nazarlık.:ARMUDİYE
Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar,çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve.:GERGEF
Üzerine rayların yerleştirildiği,yere enine konulmuş demir veya ağaç parçaların her biri.:TRAVERS
Üzerine resim yapılan bez. : TUAL
Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya.: GLASE
Üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan sedir.:KEREVET
Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi. : RAK
Üzerleri noktalarla işaretli, dikdörtgen biçiminde, 28 taşla masa üzerinde oynanan bir oyun. OMİNO
Üzerleri noktalı 28 dikdörtgen taşla oynanan bir oyun. OMİNO
Üzülme,üzüntü.:TEESS ÜR
Üzüm bahçesi. : BAĞ
Üzüm kütüğü.: TAK
Üzüm suyunun damıtılmasından elde edilen rakı,pirinç rakısı: ARAK
Üzüm taşımaya yarayan tahta kap.. : MAHRA
Üzüm yetiştiren.:BAĞCI
Üzüntü dert anlamında yerel sözcük. : GADA
V
Vade. : ÖNEL
Vadi. : KOYAK
Vahşi hayvan barınağı,kovuk. : İN
Vahşi orman.:ECEME
Vakti gelmeden ölü doğan yavru.:BAĞAN
Vaktinden önce,erken doğmuş bebek.: PREMATURE
Vali : İLBAY
Van gölünün kuzey batısında Muradiye ovasında Urartu döneminden kalma kaleye verilen ad. : KEÇİKIRAN
Van Gölü kıyısındaki Urartu kenti. : ABAİNDİ
Van’ın Erciş ilçesinde bir kaplıca.:HASANABDAL
Van’ın güneydoğusunda yüksek bir dağ kütlesi.:İSPİRİZ
Vantuz : ÇEKMEN
Varisler. : VERESE
Varlık bilim.: ONTOLOJİ
Varlıklı eski Rus köylülerine verilen ad.:KULAK
Varoluşçuluk.:EGZİST ANSİYALİZM
Varoluşu düşünceden çıkarsayan Descartes’çı akıl yürütme. : COGİTO
Varsayım.:FARAZİYE
Vasıflar,nitelikler. : EVSAF
Vasiyet etme. : İSA
Vaşak denilen hayvanın küçük bir türü.:ÜŞEK
Vazgeçmek. : FARİĞ OLMAK
Veba hastalığı. : TAUN
Vecize,kısa ve özlü söz. : LAKONİK
Vekil. : NAİP
Vekiller,bakanlar. : VÜKELA
Veli. : EGE
Venedik Film Festivalinin yapıldığı küçük ada.:LİDO
Venedik gondolcülerinin söz ve müziği önceden yazılmadan,içlerinde n geldiği gibi söyledikleri şarkı.:BARKAROL
Venezüella’nın para birimi.:BOLİVAR
Venüs gezegeni. : ÇOLPAN
Venüs,Çulpan.: ÇOBAN YILDIZI
Verem mikrobunu kapmış ama henüz hastalığa yakalanmamış zayıf vücutlu kimselerin vereme yakalanmasını önlemek için bakıldıkları sağlık kurumu. REVANTORYUM
Vergide kaynaktan kesme. TOPAJ
Veri. : MUTA
Verimli toprak.:BİTEK
Verme,ödeme. : İTA
Veteriner : BAYTAR
Vezir kavuğu. : KALLAVİ
Vezir. : ASAF
Vietnam krallık hanedanı. : LE : Lİ
Vietnam plakası. : VN
Vietnam’ın para birimi. ONG
Villa tipi küçük ev.: ŞALE
Virgül biçimindeki bakteri.:VİBRİYON
Viyolonsele verilen ad. : ÇELLO
Vizon. : MİNK
Voleybol.:UÇANTOP
Voleybolda yukarıdan aşağıya topu sertçe yere vurmak. MAÇ
Volga ırmağına tarihte verilen bir ad.: İTİL
Volkan bölgelerinde,belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak.:***ZER
Vurgun hastalığına karşı uygulanan emniyet durakları.:AKSONA:AK SUNA
Vurguncu,dalavereci. ,spekülatör. : AFERİST
Vurma. ARP
Vuruşma,savaş. : KITAL
Vücudu silindir biçiminde,gaga gibi ince uzun sivri ağızlı bir balık : ZARGANA
Vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik.:BEZE
Vücudun mikroorganizmalara ve öbür yabancı maddelere karşı gösterdiği bağışıklığı inceleyen bilim dalı. : İMMÜNOLOJİ
Vücutta doğuştan organ eksikliği veya yer değişikliği. : EKTOPİ
Aslında söylediklerimden çok, sakladıklarımda gizliyim.
Y
Yaban armudu. : AHLAT
Yaban gülü.: NESTEREN
Yaban havucu.:KARAKAVZA
Yaban kazı. : LÖKEŞE: SAKARMEKE
Yaban kedisi.:GAPAR. SELO
Yaban mersini. : KEÇİ YEMİŞİ
Yaban sümbülü adıyla da bilinen bir kır bitkisi.:KEDİNANESİ
Yaban tere’si. : HOROZCUK
Yabancı devlet elçiliklerine ait arabaların plakalarında kullanılan kısaltma.Kor diplomatik.:CD
Yabancı korkusu.XENOFOBİ
Yabancı ülkelerde okuyacak öğrenciler için gönderilen kabul belgesi. : AKSEPTANS
Yabancı ülkelerde,doçent olmak için sınav vermiş kimse,doçent.:AGREJE
Yabancı,gurbette yaşayan,garip. : ELGİN
Yabancı. : YAD : ÇITAK
Yabancılara tanınan ayrıcalıklar.:KAPİTÜ LASYON
Yabancılık.:EGZOTİZM
Yabani dişi eşek. :ANE
Yabani elma. : ACUK
Yabani ıspanak. : SİRKEN : PAZI
Yabani mercanköşk.: FARE KULAĞI
Yabani yonca,tirfil. : KORUNGA
Yabani zeytin : DELİCE
Yadırganacak yönü olma,gariplik,tuhafl ık.:GARABET
Yadigar.:BERGÜZAR
Yağ çözeltisi. : MİSEL
Yağ dokusunun,bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan zararsız ur.: LİPOM
Yağ,un ve et suyu katılarak hazırlanan özel sos.:VELUTE
Yağda kızartılarak,üzerine şeker yada şerbet dökülen bir hamur tatlısı. : LALANGA
Yağı alınmış sütten yada yoğurttan yapılan peynir. : KEŞ
Yağı alınmış sütten yapılan ve çökelek de denilen peynir. : EKŞİMİK
Yağmur çisentisi. : REŞ
Yağmur damlası.:JİK
Yağmur kuşu. : KALİNİS
Yağmur,soğuk gibi dış etkilere karşı başa geçirilen,giysiye dikili veya ayrı olarak kullanılan başlık.: KUKULETA
Yağmur. : BARAN
Yağmurluk.:TRENÇKOT
Yağsız ve mayasız hamurdan yapılan ve külde pişirilen çörek.:KETE
Yahudi dinsel törenlerinde kullanılan yünlü veya ipekli şal. : TALET
Yahudi tapınağı. : SİNAGOG : HAVRA
Yahudilerde Tevrat’ın gizli anlamlarını araştırma işi.: KABALA
Yahudilerin,Yahudi olmayan kişi ve kuruluşlara verdikleri ad. : GOY
Yahudiliğin simgesi olan yedi kollu şamdana verilen ad.:MENORA
Yakalama,tutma,ele geçirme. ERDEST
Yakanın devrik bölümü. : KLAPA
Yakarca. : TATARCIK
Yakarı. : DUA
Yakası kürklü ve kolsuz kaput. : ŞİNEL
Yakası kürklü ve kolsuz kaput.:ŞİNEL
Yakasız erkek gömleği. : MİNTAN
Yakıcı. : SUZAN
Yakın arkadaşları tarafından Stalin’e verilen ad.:KOBA
Yakışıksız ve saygısızca davranan.: DENSİZ
Yakışır,yerinde,uygu n. : REVA
Yakıt. : MAHRUKAT
Yaklaşık 12.000 yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan,insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta. : MU
Yaklaşık 12.000 yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan,insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta.:MU
Yaklaşık 3cm genişliğinde yumuşak,kösele şerit.: VERDELA
Yakup Peygamberin karısı.:LEA
Yalan dolan.:KATAKULLİ
Yalancı safran.:ASPUR
Yalancı,hileci.:KALT ABAN
Yalanlama.: TEKZİP
Yalanlar ve hikayeler uydurmaya yol açan yapısal eğilim. Yalan söyleme hastalığı. : MİTOMANİ
Yaldızlama.: TEZHİP
Yaldızlı. : DORE
Yalınayak kimse. ALTABAN
Yalıtılmış.:İZOLE
Yalıtkan. : İZOLATÖR
Yalman. : SARP
Yalnız atomlarının kitleleri yönünden farklı olan aynı kimyasal element.:İZOTOP
Yalnız baş harflerle yazılan kısa imza. ARAF
Yalnız başına ilerleyen ve öbür hastalıklı durumlara bağlı olmayan hastalık. : İDİOPATİ
Yalnız bir giysilik dokunmuş,üstün nitelikte kumaş parçası. : KUPON
Yalnız erkek bireyler veren döllenmesiz üreme.: ARENOTOKİ
Yalnız güldürmeyi değil,daha çok düşündürmeyi ve yergiyi amaçlayan mizah.:KARAMİZAH
Yalnız iki geniş yüzü testere ile düzeltilmiş tahta.:BUL
Yalnız pruva direği kabasorta,öbür direkleri sübye donanımlı olan,genellikle üç direkli yelkenli gemi.:NAVİ
Yalnız tabanı bulunan,ayağa kordon ve kayışla bağlanan açık ayakkabı. ANDALET
Yalnız,tek,sırf. : SALT
Yalnızlık korkusu. : EREMOFOBİ
Yaltakçı. ALKAVUK
Yalvarma,dua. : NİYAZ
Yan etki.:KOMPLİKASYON
Yan gelip yatma. : KEKA
Yan tutularak çalınan,orkestrada yer alan bir üflemeli çalgı.: FLÜT
Yan yan giden.:ÇALIK
Yan yana konmuş iki küçük davuldan oluşan ritim çalgısı.:BONGO
Yan yana tutturulmuş iki kamış düdükten yapılmış çifte kaval.: ARGUN
Yan,taraf,cihet.:CAN İP
Yan.:BÖĞÜR
Yanağın alt kısmı. : ENEK
Yanardağ ağzı. : KRATER
Yanardağ kayalıkları arasında bulunan bir feldispat türü. : TRAKİT
Yanardağlardan fırlayan parça.:LAPİLLİ
Yanarken güzel koktuğu için tütsü olarak kullanılan bir ağaç.:ÖD
Yandan görünüş. : PROFİL
Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan,şenlik gecelerinde yakılan havai fişek.: MAYTAP
Yangın bombalarının doldurulmasında kullanılan bir madde.: NAPALM
Yangın çıkarma saplantısı olan.: PİROMANİ
Yankı bilimi. : AKUSTİK
Yankıca.:EKOLALİ
Yanlış kelime,yanlış söz. : GALAT
Yanmış kömür tanesi.:CEMRE
Yansıca. : EKOPRAKSİ
Yansıma,yankı,inikas . :AKİS
Yansıma.,piyasada etki. : İNİKAS
Yapağı veya keçi kılının dokunmadan,yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş.:KEÇE
Yapağıdan elde edilen,eczacılıkta ve parfümeride kullanılan,sarımtıra k renkte bir yağ.:LANOLİN
Yapan,işleyen.:FAİL
Yapay dokuma ipliği.: ORLON
Yapay reçine.(Formaldehit ile fenolün yoğunlaşması sonucu elde edilir.) : BAKALİT
Yapı çıtası.:BAĞDADİ
Yapı vs yapımında kullanılacak çakılları,taşları elde etmek için,büyük kayaları kırıp ufalamaya yarayan makine.: KONKASÖR
Yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak,kalınca sırık.: MERTEK
Yapılabilirlik.:FİZİ BİLİTE
Yapılarda gereç taşımak için kullanılan,dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç.:TESKERE
Yapılarda yayvan kemer. EPET KULPU
Yapıların duvar ve tavanlarına süslemeler yapan usta,bezekçi.:NAKKAŞ
Yapıların kaba ağaç ve tahta işlerini yapan kimse. ÜLGER
Yapıların üst katlarından ana duvarların dışına,sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon.:CUMBA
Yapılması zorunlu olan.:FARZ
Yapısal.: STRÜKTÜREL
Yapışık,ikiz meyve.: ÇATAK
Yapışkan çamur.:BALÇIK
Yapma boyaların yapımında kullanılan bir madde.: ANİLİN
Yaprak hamuru(milföy) ile hazırlanan bir çeşit soslu börek.:VOLOVAN
Yaprak sapı. : ANAK
Yaprak sigara. İGAR
Yaprak.: VARAK
Yaprakları çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi.: MATE
Yaprakları sebze olarak yenen bir bitki.:LABADA
Yara izi. : NEDBE
Yara.:CERİHA
Yaradılış,huy,karakt er.: SECİYE
Yaradılış. : HİLKAT : CİBİLLİYET
Yaralama.:CERH
Yararlanan. : MÜSTEFİT
Yararlı. : NAFİ
Yarasa,gece kuşu. : VATVAT
Yaraşırlık. : LİYAKAT
Yaratan.: SANİ
Yaratıcılığa dayanmayan,el melekesi ile yapılan iş.: RUTİN
Yaratılmış bütün canlılar.:ENAM
Yardakçılar:. AVENE
Yardım amaçlı,eğlenceli toplantı. : KERMES
Yardım etme. : MUAVENET
Yardım. : İANE
Yardımcı. : YARDAK : YAMAK : EL ULAĞI : YAVER
Yargıcı. : FATALİST
Yarı kömürleşmiş bitki yakıtı. : TURBA
Yarı kuru toprak. : ALAKUR
Yarı yaş,yarı kuru nemli toprak. : ALATAV
Yarı yavaş anlamında müzik terimi,adagio ile antantino arası.:ANDANTE
Yarı,yarım. : NISIF
Yarık,çatlak. : ŞAK
Yarık,gedik. : YARA
Yarık,yırtık.:YİRİK
Yarıldığında tohumların ortaya çıktığı kabuk.:ÇENET
Yarım baş ağrısı. : MİGREN
Yarım gün. : PARTTAYM
Yarım ipekli,bürümcük türü bir kumaş.:HELALİ
Yarım kafiye.:ASONANS
Yarım kilogramlık bir ağırlık ölçü birimi.: LİBRE
Yarım ton ince ses. : DİYEZ
Yarış atlarının bakımıyla yükümlü ve antrenman için zaman zaman onlara binebilecek yetenekte seyis.:APRANTİ
Yarış teknesi.: ŞARPİ
Yas havalarına uygulanan bir halk ezgisi. : LELEMENDİ
Yasaklama,engelleme. : MEN
Yasalar. : KAVANİN
Yasemin yaprağı. : BERKİ SEMEN
Yassı gümüş külçesi. : LAVAŞA
Yassı uçlu büyük iğne.:ÇUVALDIZ
Yassı ve büyük yemek tabağı. : PİYATA
Yassı ve dar biçimli metal parça :LAMA
Yassı ve düz taş.:KAYRAK
Yassı,basık. AT
Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş.:BEZGİN
Yaş***** ilişkin bilgiler,Herodotos’a ve Firdevsi’nin Şehnamesine dayanan,İranlıların efsanevi hükümdarı. : FERİDUN
Yaşamından umut kesilen,öleceği kesinlikle bilinen bir hastanın acısını bir an önce dindirmek amacıyla ve hastanın isteği üzerine doktorlar tarafından öldürülmesi. : ÖTANAZİ
Yaşatkan sinir sistemini oluşturan iki sistemden biri. : PARASEMPATİK
Yaşça yakın,boydaş,yaşıt.: ÖĞÜR:AKRAN
Yaşlanmak. :FARIMAK
Yaşmak.:BÜRGÜ
Yat limanı. : MARİNA
Yatak doldurmaya yarayan yün,pamuk,kıtık gibi şeyler.:İÇİRİK
Yatar koltuk. ULMAN
Yatay güneş saati,yükseklik tahtası.:BASİTA
Yatay güneş saati. : BASİTE
Yatay güneş saati.:BASİTE
Yatay. : UFKİ
Yatırılmış sermayenin,bir kuruluşun veya bir yatırım konusunun gelir sağlayabilme olanağı,verimlilik.: RANTABİLİTE
Yatırım,mevduat.: PLASMAN
Yatıştırıcı.: MÜSEKKİN
Yatsı namazından sonra kılınan üç rekat namaz. : VİTİR
Yavan,tatsız.:ZIRTLA K
Yavaş,ağır anlamında kullanılan müzik terimi. : ADAGİO
Yavru.:BALA
Yavşan otu da denilen mavi ve beyaz renkte çiçekler açan bir bitki. : VERONİKA
Yay çizer. : PERGEL
Yay.:ZEMBEREK
Yaya kaldırımı. : TROTUAR
Yaygın medya kuruluşlarına giremeyen veya girmek istemeyenlerin çıkardığı dergilere verilen ad.: FANZİN
Yayılma. : TAAMMÜM
Yayımlayan. : TABİ
Yayla çiçeği. : AMBERİYE
Yayla evi : KOM
Yayla veya bahçe kulübesi,/ küçük köy. : TOL
Yayla. : PLATO
Yaylı at arabası. : BRİK
Yaylı bir pensle tutturulmuş küpe,iğne vs.: KLİPS
Yaylı kerevet. : SOMYA
Yayvan sepet. : SELE
Yaz aylarında giyilen bol ve geniş dikimli astarsız hafif ceket.: KANADİYEN
Yaz mevsimi.: TABİSTAN
Yaz mevsimi.: TABİSTAN
Yazarı bilinmeyen,anonim. : LAEDRİ
Yazı bilgisi. : GRAFOLOJİ
Yazı ile bildirme. : İŞAR
Yazı ve müzikte alışma ve öğrenmek için yapılan çalışma,el çalışması.: MEŞK
Yazı veya konuşmada bir düşüncenin kesintisiz gelişimi,uzun ve tumturaklı konuşma.:TİRAD
Yazı veya resim başlığı.:ANTET
Yazı yazan,bir yazıyı kaleme alan kimse.:REDAKTÖR
Yazı yazma,kaleme alma.:REDAKSİYON
Yazıcı uç adı verilen ve gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen basit bir çubuktan oluşmuş ilkel güneş saati.:GNOMON
Yazılı kağıt. : KETAL
Yazılmış bir metin üzerinde gereken düzeltmeleri yaparak yazıyı yayıma hazır duruma getirme.: REDAKSİYON
Yazılmış,yazılı. : MUHARRER
Yazım.:İMLA
Yazın güneş bulut arkasında kaldığında oluşan gölgeli durum.:ALAGÜN
Yazın,edebiyat. : LİTERATÜR
Yazınsal.:EDEBİ
Yazıtbilim.:EPİGRAFİ
Yazlık davar ağılı: ÇALAMAR
Yazma yitimi.: AGRAFİ
Yazma yitimi.Ellerde ve parmaklarda hiçbir sakatlık olmamasına rağmen ruhsal nedenlerle yazma yetisini yitirme. : AGRAFİ
Yedek.: REDİF
Yedi Osmanlı saltanat sancağından birinin adı. : AKALEM
Yelken açma komutu. : AMORA
Yelken bağı.:CAMADAN
Yelken devrinde muhabere ve irtibat hizmetlerinde kullanılan hızlı ve hafif gemi. : AVİZO
Yelken gemilerine mizana direği denilen kıç direkte eğik duran bayrak sereni. : GİZ
Yelken indirme.(Fora karşıtı). : MAYNA
Yelkenin ucunda ip geçirmek üzere yapılmış göz.:MATA
Yelkenlere açılan deliklere ve halat ilmiklerine geçirilen metal halka. : RADANSA
Yelkenleri germe veya gevşetme işlemi : TİRAMOLA
Yelkenlerin iç yanları. : ALABANDA
Yelkenlerin indirilmesi için verilen komut.: AMORA
Yelkenli gemilerde yelken açmak için kullanılan, yatay bağlanmış, uçları ince göndere verilen ad. : SEREN
Yelkenli bir tekne. : KEÇ
Yelkenli gemilerde arka direk.: MİZANA
Yelkenli gemilerde gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar. : RİLİ
Yelkenli gemilerde gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar.:RİLİ
Yelkenli gemilerde gabyarların direklere çıkması için verilen komut.: ARİVA
Yelkenli gemilerde iki direk arasına gerilen üçgen yelken. : VELENA
Yelkenli gemilerde pruva direğinin en altta bulunan ana sereni ve bu serene bağlanan yelken.:TRİNKETA
Yelkenli gemilerde serenlerle donanımlarının bakımıyla görevli tayfa.: GABYAR
Yelkenli ve kürekli eski bir gemi türü.:ÇEKTİRİ
Yelkenli yük teknesi. : SALAPURYA
Yellenme. : ZARTA
Yelve. : FLURYA
Yelyutan’da denilen bir kuş.: SAĞAN
Yemek altı. : ORDÖVR
Yemek bilgisi. : GASTRONOMİ
Yemek listesi. : MÖNÜ
Yemek pişirmek için kullanılan ızgaralı,ayaklı taşınabilir ocak.: MALTIZ
Yemek. : AŞ:TAAM
Yemeklere,çorbalara ve salatalara mayhoş bir tat vermesi için katılan ve narın kaynatılması ile elde edilen bir çeşit pekmez.:NAR EKŞİSİ
Yemekten önce,genellikle tuzlu çerezle alınan,çoğunlukla damıtık alkollü içki.:APERİTİF
Yemen ve Etiyopya’da yetişen,yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaç.:KAT
Yemin. : ANT : KASEM : İLA
Yemiş.:BAR
Yengeç. : SERETAN
Yeni çıkmaya başlamış ekin. : FİREZ
Yeni doğmuş çocuk. : NEVZAT
Yeni ve parlak.: ÇİL
Yeni Zelanda plakası. : NZ
Yeni Zelanda’da yaşadığı bilinen soyu tükenmiş bazı uçamayan kuş türlerinin ortak adı.:MOA
Yeni Zelanda’nın nemli ormanlarında yaşayan,yeşilimsi papağan.: KAKAPO
Yeni Zelanda’nın yerli halkı.:MAORİ
Yeni,çok yeni olan şey.:NEVİN
Yeni.:CEDİT
Yeniçeri kuruluşunda görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay. DABAŞI
Yeniçeri ocağına yeni girmiş delikanlı.:CİVELEK
Yeniçerilere verilen üç aylık ücret.: ULUFE
Yeniçerilerin kayıtlı olduğu defter.: ESAME
Yeniden canlandırma,diriltme . : İHYA
Yeniden geri alım vaadiyle satış anlaşması.:REPO
Yer bilimi.:JEOLOJİ
Yer değiştiren maldan alınan vergi.Osmanlılarda gümrük vergisi. : BAÇ
Yer eksenli yörünge üzerine,deneme uyduları yerleştirmek amacıyla geliştirilmiş Avrupa uzay füzesi.:ARİANE
Yer fıstığı. : ARAŞİT: KİKİRİK
Yer jimnastiğinde,vücudu n yatış pozisyonundan ayaküstü duruma geçme hareketi.: KİPE
Yer kabuğunun maddesi. : KAYAÇ
Yer kırığı,fay. : ESİK
Yer mantarı,domalan. : KEME
Yer mantarı,keme. : DOMALAN
Yer mantarı.: KEME
Yer ölçmeye yarar düğümlü ip.:GEZ
Yer ölçümünde uzaklık saptama,hizalama işlemlerinde kullanılan beyaz ve kırmızı şeritler halinde boyanmış ağaç veya metal çubuk. : JALON
Yer sarsıntılarının oluş kökenini,deprem işleyişini,boyutunu, etkilerini ve alt yapısını araştıran jeofiziğin bir alt kolu. : SİSMOLOJİ
Yer yuvarlağının yıl içinde Güneşe en uzak olduğu nokta. : AFEL
Yer. : MAHAL
Yerbilimde tekne.: İNEÇ
Yerdeki çamuru kazımak için bir değneğin ucuna geçirilen yassı demir.:CEMEK
Yerdeki karın yüzünde buz tutmuş olan tabaka. : KÖREŞE
Yerden sıçrayan çamur. : ZİFOS
Yere çakılan kısa ve kalın kazık.:ÇAKAK
Yergi ile ilgili.: SATİRİK
Yergi,mizah. : SATİR
Yerin iç yapısı ile yerin sarsıntı ve yük altında dinamik davranışını araştıran bilim dalına verilen ad. : JEOFİZİK
Yerin üst yapısı ve yerin geçirdiği evrimleri ve değişimleri inceleyen bilim dalı. : JEOLOJİ
Yerinde bırakma. : İPKA
Yerinde duramayan kimse,yönlendirme. : AJİTE
Yerine koyma.: TELAFİ
Yerleştirme. : TABİYE
Yerme. : KOV
Yeryüzünde yalnız Birecik’te Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan uzun gagalı bir kuş.:KELAYNAK
Yeşil abanoz. : İPE
Yeşil abanozun öteki adı.:AKAMPSİS
Yeşil ırmağın bir kolu. : TERSAKAN
Yeşil ırmak’ın antik dönemlerdeki adı. : İRİS
Yeşil ve pembe dalgalı sedef.:ARUSEK
Yeşile çalan toprak rengi. :HAKİ
Yeşilırmak deltasının kuzeydoğu kesiminde, yüzlerce kuş türünü barındıran küçük göl. : SİMENLİK
Yeşille lacivert arası renk.: ÖRDEKBAŞI
Yeter sayı. : NİSAP
Yeterli etkinliği olmayan,bir süre için,geçici.: PALYATİF
Yeterlilik belgesi. :BRÖVE
Yeterlilik. : KİFAYET
Yetimhane. ARÜLFÜNUN
Yetimler okulu. ARÜŞŞAFAKA
Yetişmemiş karpuz.: ŞALAK
Yetkili. : MEZUN
Yetkin,olgun. : KAMİL
Yıl aşırı,iki yılda bir.:BİENAL
Yılanbalığıgillerden ,Avrupa kıyılarında yaşayan,eti lezzetli büyük bir balık.:MAGRİ
Yılanbalığına benzer,eti lezzetli bir balık. : KUFA
Yılanbalığına benzer,yırtıcı,eti beyaz,göğüs yüzgeci olmayan deniz balığı. : MURANA
Yılancık da denilen,el,ayak ve yüzde kızartı ve şişmelerle kendini gösteren hastalık.:ALAZLAMA
Yılankavi. : HELEZONİK
Yıldırım. : SAİKA
Yıldız çiçeği. : DALYA
Yıldız falcılığı.:ASTROLOJİ
Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığını gözlemeye yarayan alet. : OKTANT
Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığını gözlemeye yarayan alet. KTANT
Yırtıcı bir kuş. : BALABAN
Yırtıcı kuşlardan bir doğan çeşidi.:ÇAKIRDOĞAN
Yırtık,yarık.:ÇAK
Yısa veya laçka edilmekte olan bir halatın ve zincirin kısa bir süre elde tutulup bırakılmaması için verilen emir. : AGANTA
Yiğit,cesur,bahadır. :KELEŞ
Yiğit.:CİVANMERT
Yiğitlik,kahramanlık .:CELADET
Yiğitlik,yararlılık. :BESALET
Yirminci asır başlarında ev içi sahneleri canlandıran ve ev yaşamını konu alan resim tarzına verilen ad. : ENTİMİZM
Yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantı. : ARİFANE
Yiyecek,içecek şey.: AZIK
Yiyecek,içecek,özell ikle ekmek : NİMET
Yiyecek. Azık. : NEVALE
Yiyecekleri dondurarak saklayan buzdolabı. İPFRİZ
Yiyecekleri önce una ve yumurtaya,sonra istenirse galeta ununa bulayıp kızartmak. ANE
Yiyen,yiyici kimseler. : AKİLE
Yiyicilik,rüşvet alma. : İRTİKAP
Yoga felsefesini uygulayan derviş.:YOGİ
Yoğrularak yuvarlanmış topak edilmiş bulgur. : TAPAŞ
Yoğun. : KESİF
Yoğunlaç. : KONDANSATÖR
Yoğunluğu çok düşük cam, vernik, kauçuk veya köpük görünüşünde lastiğe benzeyen madde.: POLİÜRETAN
Yoğunluk ölçer. : DANSİMETRE
Yoğurt,pekmez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek,sulandırma k. : ÖZEMEK
Yoğurtlu yumurta yemeği.:ÇILBIR
Yok etme,kökünü kurutma. : ERADİKASYON
Yok olma,yok edilme.:ZEVAL
Yoksul,çıplak,saf,sa f ırk.: ARİ
Yol bakımı ve kontrolü için demir yollarında kullanılan küçük araba.: DREZİN
Yol çukuru.:KASİS
Yol kontrol ve bakımı için demiryollarında kullanılan küçük araba.: DREZİN
Yol üzerinde oluşmuş çukur.:KASİS
Yol ve tarla kenarlarında yetişen otsu bir bitki.: DEVEDİKENİ
Yol,yapı v.s. yapımında kullanılacak çakılları,taşları kırıp ufalamaya yarayan makine.:KONKASÖR
Yol. : RAH :TARİK
Yolcu. AFİR
Yolculukta veya askerlikte kullanılan,boyuna veya bele asılı olarak taşınan,genellikle aba veya deri kaplı,metal su kabı.:MATARA
Yollarda,toprak damlarda yeri bastırmak veya tarlalarda toprağı ezmek için gezdirilen taş silindir.:LOĞ
Yonga.: TALAŞ
Yontulmuş yapı taşı. : BİÇME
Yorgun,bitkin.:BİTAP
Yorumlama. : ŞERH
Yosma.:KOKET
Yosun sapçığı. : SETA
Yoz beğeni. :KİÇ : KİTCH
Yozgat ilinde ortaya çıkarılan ve Anadolu’nun tam bir kronolojisini göstermesi bakımından büyük önem taşıyan höyük. : ALİŞAR
Yozgat ilinde ünlü bir höyük.:ALİŞAR
Yön,taraf.:CİHET
Yönetici. : ZİMAMDAR
Yönetmelik.: TALİMATNAME
Yönlü bir eksen üzerinde bir noktanın başlangıç noktasına olan uzaklığının cebirsel değeri.:APSİS
Yöntem bilim. : METODOLOJİ
Yöntem,yol,usul.:RAC ON
Yudum.:CURA
Yugoslav ulusal dansı. : KOLO
Yumurta biçiminde olan,oval,beyzi.: SÖBE
Yumurta biçimli ve sekiz delikli bir flüt. : OKARİNA
Yumurta hücresinin embriyon oluşurken gelişerek aldığı ilk biçim,blastula.: MORULA
Yumurta sarısı,zeytinyağı ve limonla yapılan bir tür koyu soğuk salça.:MAYONEZ
Yumurta ve irmikle yapılan bir tatlı.:REVANİ
Yumurta verimi çok,genellikle beyaz tüylü bir tavuk ırkı.:LEGORN
Yumurta,süt ve un ile hazırlanan tatlı veya tuzlu hamur.:KREP
Yumurta,şeker ve un ile yapılan,yumuşak pasta. ANDİSPANYA
Yumurtadan yeni çıkmış civcivin ağzının kıyısında bulunan ve zamanla kaybolan sarı renk.:KEF
Yumurtadan yeni çıkmış ve henüz ayakları oluşmamış yavru kurbağa. : İRİBAŞ
Yumurtalarını ekin yapraklarına bırakan zararlı bir böcek. : SÜNE
Yumurtayı kabuksuz olarak kaynar suyun içerisinde pişirmek. OŞE
Yumuşak çelikten yapılmış üzeri kalay kaplı ince sac.:TENEKE
Yumuşak deri./ Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya. : GLASE
Yumuşak huylu.:HALİM
Yumuşak keçe. : FÖTR
Yumuşak ve gümüş rengi postu için avlanan kemirici bir hayvan. : ÇİNÇİLYA
Yumuşak ve hafif ,odunu doğramacılıkta kullanılan bir Afrika ağacı.: EKABA
Yumuşak ve hafif bir ipekli kumaş. : SÜRA
Yumuşak yer. : NAÇE
Yumuşak:. NAİM
Yumuşama. : DETANT
Yunan abecesinde bir harf.: TETA: ERA: GAMA: ALFA: DELTA : EPSİLON: BETA
Yunan barış tanrıçası. : EİRENE
Yunan dansı. : SİRTAKİ
Yunan felsefe okulu. : ELEA
Yunan mimarlığının üç biçeminden biri. : İON
Yunan mitolojisinde Afrodit’in gözdesi olan genç delikanlı.:ADONİS
Yunan mitolojisinde altın postu aramaya çıkan Argo gemisinin kaptanı.:İASON
Yunan mitolojisinde çok hızlı koşmasıyla tanınmış avcı kız.:ATALANTE
Yunan mitolojisinde Dionysos’un ceviz ağacına dönüştürdüğü Lakonia’lı genç kız.:KARYA
Yunan mitolojisinde doğa tanrıçası.: ARTEMİS
Yunan mitolojisinde doğa,vahşi hayvanlar,av,bereket ,erdenlik ve doğurganlık tanrıçasına verilen ad. : ARTEMİS
Yunan mitolojisinde dokuz sanat perisinden biri. : ERATO
Yunan mitolojisinde düz olduğuna inanılan yer çevresinde akan ırmak. KEANOS
Yunan mitolojisinde evlilik ve kadın yaşamının tanrıçası. : HERA
Yunan mitolojisinde intikam tanrıçası. : NEMESİS
Yunan mitolojisinde Odysseus’un eşi. ENELOPE
Yunan mitolojisinde savaş tanrısı.:ARES
Yunan mitolojisinde şafak tanrıçası. : EOS
Yunan mitolojisinde toprak ve tarım tanrıçası. : DEMETER
Yunan mitolojisinde tutku tanrıçası: ATE
Yunan mitolojisinde Zeus’un habercisi olan tek kanatlı zafer tanrıçası. : NİKE
Yunan mitolojisinde,kuğu kılığına giren Zeus’la karşılaşması bir çok sanatçıya esin kaynağı olmuş ünlü kadın.: LEDA
Yunan rakısı.: UZO
Yunan ulusal dansı. : ROMAİKA
Yunanistan’ın plakası. : GR
Yunanlı tarihçi Ksenophon’un Onbinlerin Dönüşü adıyla da bilinen ünlü eseri.:ANABASİS
Yunus balığının iri bir türü. : FALYANOS
Yunus balıklarının yetiştirildiği ve seyircilere gösteri yaptırıldığı deniz suyuyla doldurulmuş havuz. : DELFİNARYUM
Yurdumuzda da yaşayan bir tür yaban ördeği.: MEZGELDEK
Yurdumuzda da yaşayan ötücü bir kuş. : ÇÜTRE
Yurdumuzda kurulmuş 21 Köy Enstitüsünden biri. AVAŞTEPE:KEPİRTEPE.: AKSU:CİLAVUZ
Yurdumuzda yetişen meşe türlerinin uzunca,fındığa benzeyen,sert ve pürüzlü,bir yüksük içinde bulunan,tanen bakımından zengin meyvesi.: PALAMUT
Yurdumuzda yetişen sofralık bir üzüm cinsi. : HÖNÜSÜ
Yurdumuzda yetişen ve palaz’da denilen bir fındık cinsi. : AGRAP
Yurdumuzun bir çok yöresinde yaşayan küçük bir kuş: ALAMECEK
Yurdumuzun hemen her bölgesinde yaşayan ötücü bir kuş. : ÇIVGIN
Yurdumuzun orman alanlarında da yaşayan bir kuş.:TIRMAŞIK
Yurdumuzun sulak alanlarında kışlayan,küçük bedenli bir ördek cinsi. : SÜTLABİ
Yurdumuzun sulak alanlarında yaşayan yabani ördek cinsi.:YEŞİLBAŞ
Yurdumuzun sularında yaşayan ördeğe benzer bir kuş. : KİRİK
Yurt,baba ocağı gibi sevilen şeylerden ayrılmış olan,uzak kalmış olan.: CÜDA
Yurt,sıla özlemi. AÜSSILA
Yurtseverlik. : HAMİYET
Yutak yangısı. : FARENJİT
Yuva.: LANE
Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka. : MELON
Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka.:MELON
Yuvarlak ve yassı biçimli nesne,ağırsak.: KURS
Yuvarlak,yassı ve sipersiz başlık.: BERE
Yuvarsı kemer. : DOM
Yüce,kudretli : . BAYAR
Yüce,kudretli.:BAYAR
Yüce,yüksek. : ALİ
Yücelik,yükseklik. , : ULVİYYET
Yük asansörü.: ELEVATÖR
Yük treni. : MARŞANDİZ
Yüklük,yatak yorgan konulan yer. : MUSANDRA
Yüksek ve alçaktan mermi atabilen top ve havanların bazı özellilerine sahip kısa namlulu top. BÜS
Yüksek basınçlı atmosfer kütlesi.:ANTİSİKLON
Yüksek bir makama sunulan mektup yada dilekçe. : ARİZA
Yüksek dereceli devlet görevlileri ile elçilerin oturması için ayrılan konut.:REZİDANS
Yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan vazo,çanak,çömlek gibi nesne. : SERAMİK
Yüksek kabartma gibi bir zemine bağlı veya alçak kabartma gibi yassılaştırılmış olmayan,üç boyutta da gelişmiş olan heykelcilik yapıtı.:TAMOYMA
Yüksek makamlardaki devlet adamları.:RİCAL
Yüksek sesle inleme. : RENANET
Yüksek sesle yapılan çağrı,duyuru.,tellal la duyurma: CAR
Yüksek sosyete yaşamını seven.:MONDEN
Yüksek tepe,dağ.: KEPEZ
Yüksek,yüce.:BÜLENT
Yükseklik korkusu. : AKROFOBİ
Yükseklik. : İRTİFA: KOT
Yükselme,yücelme. : TEALİ
Yükselteç.:AMPLİFİKA TÖR
Yükselti.: RAKIM
Yükümlülük.:VECİBE
Yün eğirme aracı.:KİRMEN
Yün eğirmekte kullanılan çıkrığın adı.Pamuk ipliğini saran el çıkrığı. : ALAMİT
Yün kumaşların havlarına kıvırcık görünüm kazandırmak için yapılan uygulama: RATİNAJ
Yün veya pamuk gibi maddeleri tokmak ile kabartan kimse. : HALLAÇ
Yünden dokunmuş yaygı,kilim. İLİ
Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş. : ABA
Yünlü yada pamuklu bir dokuma. : ABADAN
Yünsü tüylü bir av köpeği cinsi.:BARBE
Yürek atışı. : DARABAN
Yürek darlığı.,aşırı sıkıntı,kaygı,bunalt ı. : ANKSİYETE
Yürek paralayan,tüyler ürpertici.:CANHIRAŞ
Yürüme korkusu.: BASİFOBİ
Yürürlükte bulunan antlaşmalara göre olması gereken veya süregelen durum : STATÜKO
Yürütme.:İCRA
Yürüyen merdiven. : ESKALATÖR
Yüz altı taşla oynanan bir oyun. : OKEY
Yüz güzelliği.:CEMAL
Yüz örtüsü. Peçe. : NİKAP : YAŞMAK : BÜRGÜ
Yüz,çehre,beniz.:BET
Yüzgeçleri dikenli ve zehirli bir balık.: BARSAM
Yüzgeçlerinde zehirli dikenleri bulunan,eti beyaz ve lezzetli bir balık.:İSKORPİT
Yüzme havuzu.PİSİN
Yüzölçümü. : MESAHA
Yüzü çiçek hastalığından kalma küçük yara izleri taşıyan,aşırı çiçek bozuğu olan kimse.:ÇOPUR
Yüzü yay biçiminde bir çeşit keser.:AYDEMİR
Yüzün rengi,bet beniz. : NEVİR
Z
Zaç yağı,sülfirik asit.:KARABOYA
Zakkum : AĞI AĞACI
Zaman,vakit (yerel sözcük) :ADAR
Zamanbilimi.Zaman dizini. : KRONOLOJİ
Zamansız,uygun zamanda olmayan. : NAGAH
Zambakgillerden bir kır bitkisi,mahmur çiçeği.:ÇİĞDEM
Zambakgillerden,beya z renkli ve güzel kokulu bir çiçek. : SÜMBÜLTEBER
Zambakgillerden,soğa nından ilaç olarak yararlanılan bir takım maddeler elde edilen bir bitki.:ADASOĞANI
Zambiya’nın başkenti. : LUSAKA
Zamir. : ADIL
Zamklı cila. : LIKA
Zar ile oynanan kumar.:BARBUT
Zararlı bir bitki./Koyunlarda görülen bir hastalık. : KARAMUK
Zatülcenp. : SATLICAN
Zatürree.: PNÖMANİ : BATAR
Zayıf ve cılız. : ENEZE : DEBİL : HIRA
Zayıf,çelimsiz,etsiz .: LAGAR
Zebercet taşı.: PERİDO
Zehiriyle ünlü olmasına karşın insanlar için tehlikeli olmayan bir örümcek türü.:TARANTULA
Zehirlemek,ağılamak. : OTALAMAK
Zehirli bir bitki türü.:BALDIRAN
Zehirli bir örümcek cinsi. : AKALAR
Zehirli bir örümcek türü. : KARADUL
Zehirli bir örümcek türü.:BÖ
Zehirsiz,çok güçlü büyük bir yılan. İTON
Zeka geriliğinin ileri bir şekli.,doğuştan ahmak,aptal. : İDİOT
Zeka. :ANLAK
Zeki,anlayışlı,akıll ı kimse.: FEHİM
Zen düşünmenin ereği olan ruhsal uyanış.: SATORİ
Zencefilgillerden ıtırlı bir bitki.:KAKULE
Zengin bir kadının yardımcısı olan,onun ,işlerini yapan kadın.:NEDİME
Zengin. : VARSIL
Zeravent’de denilen ve kökleri halk hekimliğinde kullanılan sarılgan bitki.:LOĞUSA OTU
Zerdüşt dininde Ahura Mazda’nın oğlu olan ateş tanrısı. : ATAR
Zerdüşt dininin iyilik tanrısı. : AHURAMAZDA
Zerdüşt dininin kutsal kitabı.:AVESTA
Zevk ve eğlenceye düşkün,uçarı.: SEFİH
Zeytin biçiminde,beyaz unlu,tadı mayhoş bir yemiş. : İĞDE
Zeytingillerden bir ağaç ve bu ağacın beyaz,eflatun veya pembe renkte,güzel kokulu çiçekleri.:LEYLAK
Zeytinin sıkılıp yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi. : PİRİNA
Zeytinyağı çıkaran kimse. : ZEYTAN
Zeytinyağı,soğan ve maydanozla yapılan bir tür fasulye salatası. İYAZ
Zeytinyağında kızarmış sarımsak ve rendelenmiş domates ile yapılan garnitür. ROVANÇALE
Zıplama,sıçrama. : RAKADAN
Zırh veya silah.:CEBE
Zırh.Silah.:CEBE
Zırhlı hayvan.: TATU
Zihin açıklığı.:FİTNAT
Zihin.:AN
Zihinsel özürlü.:MONGOL
Zikreden,anan. Tekkelerde ayinde ilahi okumakla görevli hanende. : ZAKİR
Zikreden,anan.:ZAKİR
Zimbabwe’nin başkenti. : HARARE
Zimbabwe’nin eski adı.:RODEZYA
Zina işleyen. : ZANİ
Zirve,doruk. : ŞAHİKA
Zona. : HERPES ZOSTER
Zonguldak yöresine özgü bir halk oyunu. : AMANİ
Zoolojide kuyruklular.: URODEL
Zorba.:CEBERRUT.:MÜS TEBİT
Zorla alma.:GASP
Zorlama,bir işi zorla yaptırma.:ZECİR
Zorlu ve ezici güç. ATVET
Zorlu,katı,şiddetli. : YEĞİN
Zulümler,kıyımlar.: MEZALİM
Zurnalarda,kamış düdüğün bulunduğu lüleye takılan yuvarlak plaka.:AVURTLAK
Zurnalı ve tulumlu bir çalgı.:***DA
Zurnanın dudaklara gelen kamış bölümü. : SİPSİ
Zümrüde benzer değerli bir taş. : ZEBERCET
Züppe. : DANDİ: SNOP
Kaynak : http://www.rojinliyiz.net/nedir/169888-bulmaca-sozlugu-dan-z-ye-bulmaca-sozlugu-bulmaca-sozlugu-yanitlari-7/