Öğrencinin istikbali ile ilgili önemli kararları, gelişimin en problemli dönemine denk gelir. Kişi, ergenlik dönemi yaşadığı bir zaman diliminde, hem gittiği liseyi iyi bir derece ile bitirme derdinde, hem de üniversite sınavında yıl kaybı yaşamadan iyi bir bölüm ve üniversite kazanma çabası içerisinde olur. Bundan dolayı öğrenci kendisine destek olacak ve yardımda bulunacak bir çevre arar. İşte, aile bu dönemde dikkatli bir şekilde devreye girerek çocuğun liseyi iyi bir derece ile bitirme ve üniversitede ideal bir bölümü kazanmasında işlevsel olmalıdır. Aile, çocuğunu sınav sürecinde yalnız bırakmamalı, bölüm, üniversite ve alan seçiminde çocuğuna psikolojik, sosyolojik ve ekolojik destek sağlamalıdır. Çünkü gençler, gelecek planlaması yaparken maalesef bölüm alan ve mesleklerle ilgili yeterli bir bilgiye sahip değiller. Mesela lisede alan seçiminde bulunmuş öğrencilerin, alan seçiminde dikkat ettiği birinci husus, tercih edeceği alanın kolay olması, ikincisi; arkadaşlarında ayrılmama isteği, üçüncüsü ise; diğer alanlarda kendini yetersiz görme inancıdır.
Oysaki öğrencinin tercih ettiği/edeceği alan basit bir seçim değildir. Çünkü üniversite sınavında alana uygun tercih yapacaktır. Öğrenci alan seçiminde bulunurken alan ve bölümlerle ilgili yeterli bir bilgi birikime sahip değildir. Bu şekilde tercih edilen bir alan ve bölüm seçiminin getireceği sonuç öğrenciye, ne derece faydalı olur. Diğer bir husus da üniversite sınavına hazırlanan birçok öğrencinin son dönemeçte alan değişimi teşebbüsünde bulunduğunu görmekteyiz. Bu bilgiler şunu kanıtlamaktadır ki, genç alan seçimiyle ilgili yeterli bir bilgiye sahip olmamakla birlikte, gereken bilgiye nasıl ulaşacağını da bilememekte ve böyle bir ihtiyacının da olduğunun farkına bile varamamaktadır.
Bizler öğrencilerin nasıl başarılı olacağını tartışırken, acaba daha önemli hususları gözden mi kaçırıyoruz. O zaman aileye burada önemli bir görev düşmektedir. O da öğrenciyi alan seçimi ile ilgili doğru bilgilendirmesi, alan(lar)la ilgili avantaj ve dezavantajlardan haberdar etmesi ve okul/dersane rehberlik ve danışmanlık servisi ile irtibatlı olarak alan seçimine yardımcı olmasıdır.
Genel anlamda öğrenci ve velilerde şöyle bir kanaat hâkim. Sayısalı başarılı öğrenciler, sözeli de tembel öğrenciler tercih eder. Meseleye bu şekilde yaklaşım doğru değildir. Yaratılışta her insanın baskın bir zekâsı söz konusudur. Sosyal zekâ, sayısal zekâ, mekanik zekâ, görsel zekâ, soyut zekâ gibi… Bunlar bizim tercihimiz değil yaratılışta getirilen potansiyeldir. Aile bunların farkında olarak çocuğun ilgi ve yetenekleriyle örtüştüğüne kanaat getirdiği bir alana yönlendirip gelecek planlamasını yapmalıdır. Değişen şartlara ve duruma göre de zamana bağlı olarak hedefi realize edebilir. Bazen geri dönüşü mümkün olmayan adımlar atılmakta. Aile, bu durumun önüne geçmek için, hem çocuğun başarılı olacağı ve gelecekte de o mesleği icra ettiği zaman doyuma ulaşacağı bir neticeyi gerçekleştirmek için rehberlik etmelidir.
Çocuğunuzla gelecek planlamasında, olabildiğince rasyonel olmaya gayret gösterin. Takım tutar gibi, yanlı ve taraflı olmayın. Burada şuna dikkat edin. Birincisi: Çocuğunuzun kabiliyet, yetenek, ilgi ve istekleridir. İkincisi: Seçilecek mesleklerin durumu, gelecekteki avantajları, mesleğin zorluğu/ kolaylığı, iş bulma imkânlarıdır. Üçüncüsü: Çocuğunuzun şartları ile mesleğin şartlarının uyuşma ve örtüşme oranları. Bunlar ciddi bir şekilde değerlendirilmelidir. Alelacele davranmadan hareket edilmelidir. Çocuğunuzun niteliklerini açığa çıkarma ile ilgili profesyonel anlamda danışmanlardan yardım alınabilir. Bunun haricinde güvenilir şirketlerin mesleki yönlendirme testleri yaptırılabilir.
Diğer bir husus ise çocuklarınızın sürdürülebilir bir başarı yaşaması için belirlenen hedef doğrultusunda sistemli çalışmasına katkı sağlamanız, motivasyonlarını bozmadan nitelikli bir performans yakalaması adına davranış stratejileri geliştirmenizdir. Üniversite hazırlık süreci ailenin, zamanında ideal bir destek sunmasıyla kolaylaşacaktır. Çünkü sınav sürecini yönetemeyen ve çalışmada süreklilik sağlamayan çalışmaya karşı ilgisiz ve isteksiz olan öğrencilerin aile çevresi ele alındığında aslında sorunun kök nedenlerinin birinin de burada kaynaklandığı görülecektir. Öyleyse sürdürülebilir başarı için aile bir eğitim danışmanı gibi devreye girmenin yollarını aramalıdır. Çocuğunun motivasyonunu bozmadan yapabileceğine dair inancını yineleyerek onları bu süreçte yalnız bırakmamalıdır.
MOTİVASYONU ARTTIRAN İFADELER
1) Olumlu düşüncelerle çocuğunuzun çalışmasına istikamet kazandırın
“İnsanlara inanırsanız olanaksızı başarırlar.” Nancy Donran
Hedef belirlediniz, fakat o hedefe varacağınıza dair inancınız nedir? Herhangi bir plan yaptınız, o planı uygulayacağınıza dair güveniniz nedir? Çalıştığınız dersi anlayacağınıza dair inancınızdan bir şüphe duyuyor musunuz? Düşüncelerinizi bir teste tabi tutsanız kaçta kaçı olumludur. Olayların ne tarafına odaklanıyorsunuz. Olumsuza mı yoksa olumluya mı?
Bir gün işten eve dönerken mahalledeki çocukların evimin yakınındaki parkta futbol oynadıklarını gördüm ve maçı seyretmeye başladım. Kalenin arkasındaki sıralardan birine oturdum ve yanımdaki çocuğa skoru sordum. Çocuk: 4–0 mağlubuz” diye cevapladı. “Gerçekten mi?” Dedim. “Pek moralin bozulmuş gibi görünmüyorsun ama.” Çocuk gayet rahat bir şekilde cevap verdi: “Niye bozulsun ki maç başlayalı henüz beş dakika oldu” dedi. Jan Canfield
Kendine güvenin en aza indiği bir zaman diliminde öğrenci, kendisine güven duyan birilerini arar. Aile her dönemde olduğu gibi bu dönemde de zamanında devreye girmelidir. Sınavın üstesinde geleceğine dair inanç oluşturmalıdır. Yetenek ve algılayış yönüyle sınavların üstesinde kolaylıkla gelebileceğini, sadece yerinde vaktinde ve sistemli bir çalışmaya ihtiyacının olacağını ifade etmelidir. Bu güne çocuğunuza karşı kadar kullandığınız hangi olumsuz kelime ve kavram motivasyona katkısı oldu. O halde hep başarıya endeksli ifadeler kullanın. Burada şu denge her zaman gözetilmelidir. Çocuğun bir eksiği hatası yetersizliği varsa bu uygun bir dille ifade edilmelidir. Yani o davranışı telafi etmesi adına onu bilmesi gerekir. Ailenin sadece o yetersizliğe saplanıp kalmaması gerekir. Mesela anne evde yemek hazırlarken çok seçici davranır. Hangisinin besin değeri yüksekse onları tercih eder. Sağlıklı büyüme adına bu önemlidir. Peki, zihin sağlığı adına kullanılacak kelimeler özenli ve bilinçli seçiliyor mu? Oysaki daha hassas olunması gereken bir alandır zihin ve duygu sağlığı. Sürekli olumlu düşüncelerin paylaşıldığı bir çevrede bulunan çocuk yeteneklerini rahatlıkla sergileyebilir.
Etrafına olumlu düşünceler yayan insan etrafındaki dünyayı olumlu etkiler ve kendisine olumlu durumları çeker. Norman Vincent Peale
2) Geleceği beraber güzel bir şekilde resmedin
“Olumsuz bir insan bulutların sadece karanlık tarafını görür ve kederlenir; filozof iki tarafını görür ve omuzlarını silker; pozitif bir insan bulutları görmez, o bulutların üzerinde yürüyordur.” Leonard levinson
Sınavlara hazırlanan öğrencilerin bir kısmı gelecekle ilgili iyimser değildir. Sınavı kazansa da iş bulamayacağı, şartların iyi anlamda değişmeyeceği gibi düşüncelere sahiptir. Bu tür söylemler zaman zaman aileler tarafından da dile getirilir. Çocuk sınavı kazansa ki ne olacak. Nasılsa iş bulamayacak. İş bulma eskisi kadar kolay değil. Üniversiteyi bitirecek bu yetmezmiş gibi memurluk sınavına tabi tutulacak, bunun yanında kadro açılacak mı? Bu tür söylemlerin çocuğun gayretine bir katkısı olmadığı gibi motivasyonu bozan nedenlerdendir. Üniversitenin kazanılması neticesinde kişinin kazanımları nazara verilmelidir. Sınavı sadece mesleği kazanma olarak değerlendirmemek gerekir. Eğer sadece meslek kazanma olarak değerlendirilirse o zaman çok sınırlı bir kazanım olur.
Bir işin neticesiyle ilgili güzel ve olumlu bir beklenti yoksa o iş ile ilgili motivasyon seviyesi en alt düzeyde gerçekleşir. Üniversiteyi kazansam ne olacaktır ki düşüncesi o işin sürekliliğini ortadan kaldıracaktır. Aile özellikle gelecekle ilgili gerçekçi ve olumlu bir tablo çizmeliler. Gayretiyle ve çabasıyla o neticeye varacağını ifade etmesi gerekir. İnsanlar hayal kurarken hep neticesi güzel olan hayalleri tercih ederler hiç kimse kâbus görmek istemez. O zaman geleceğin daha iyi olacağına dair ifadelerde bulunun.
“Sürekli güneşe doğru bak. Böylece hiçbir zaman gölgeyi göremezsin.” Helen KELLER
3) Çocuğunuza Duygudaş olun
"Biz dünyaya anlaşılmak için değil anlamak için geldik. Anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsaydık hayat ne kadar güzel olurdu." Renan
Empati veya duygudaşlık karşıdaki kişiyi anlama becerisidir. Kişinin ruh haletini hissedebilme yeteneğini geliştirmedir. İletişim halinde olan insanların birbirlerini şikâyet sebeplerinden biri de beni anlamıyorlar ifadesidir. Başkasını anlayabilme yeteneği değer vermenin de göstergesidir. Empati kurarken ifade edilen duygunun şiddetine dikkat etmek ve karşımızdaki kişiye onu yansıtırken duygunun şiddetine uygun tepki vermek gerekir.
Empatik anlayış, insanları birbirlerine yaklaştırma, iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahiptir. İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda başkaları tarafından anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini hissederler.
Sınav sürecinde çocuğunuzu iyi bir şekilde gözlemleyin. Duygu ve düşüncelerin farkına varın. Davranışları iyi değerlendirin. Onları bu süreçte anlayın. Bir deneme sınavında beklenen performansı gösteremeyen bir çocuğun neler hissettiğini anlayın. Onu anlayabilirseniz ve onu hissettirip onunla o durumunu paylaşırsanız hem çocuğun ruhsal durumuna olumlu katkı yapar hem de tekrar bir çalışma azmi oluşturursunuz.
Vaktiyle çok bunalan ve intihar etmeyi düşünen bir genç kız bir psikologa telefon açar ve yarım saat konuşur. Sonunda intihar etmekten vazgeçer. Psikolog belli bir süre sonra o genç kızla randevulaşır. Psikolog genç kıza sorar: “Ben sana intihar etmeme ile ilgili hiç bir şey söylemedim. Neden vazgeçtin.” Genç kız şunu ifade eder: “Siz beni yarım saat dinlediniz. Bana değer verdiniz, ilk kez değerli olduğumu hissettim ve onun için vazgeçtim.” Evet, duygudaşlık aynı zamanda dayanışmanın yardımlaşmanın ve değer vermenin önemli bir göstergesidir.
4) Sınava hazırlık sürecinde yalnız olmadığını hissettirin
“Takdir edilerek ve tasdiklenerek yetiştirilmiş olan çocuklar, sürekli eleştirilen çocuklardan daha mutlu, daha üretken ve daha itaatkâr olurlar.” Zig Zıglar
Sınavlarda başarılı olan öğrenciler genelde aile desteği alanlardır. Sınavı bir takım oyunu olarak görün ve değerlendirin. Bir sınav sürecini anlatan televizyon dizisi vardı. Sınav süreci hem çocuk için hem de aile için kâbus oluyor. Aile çocuğa olumlu katkı olsun diye ara sıra sınava girer. Ders çalışır. Çay toplantılarını ona göre yapar. Bu şekilde bir abartıya gerek yoktur. Çocuk bu sınava farklı anlamlar yükler. Sürekli gergin olur. Çocuğa verilen destek bazen abartılı olduğu için çocuk bu destekten olumsuz etkilenir. Onun için çocuğunuz gibi sınava hazırlanmamanız gerekir, fakat takım oyununda herkesin bir görev ve vazifesi vardır. Siz, size düşen vazifeyi en iyi şekilde yapmaya çalışın. Tıkandığı bunaldığı kendisini güçsüz hissettiği zamanlarda zamanında devreye girmesini bilmelisiniz. Lojistik destek sağlamalısınız. Maddi araç ve gereç hazırlamada gösterdiğiniz hassasiyeti manevi anlamda da aynı oranda sergilemelisiniz. Sınava hazırlık döneminde çocuğun daha çok desteğe ihtiyacı vardır. Ona desteğinizi hissettirin. Sınav sürecinde yalnız yarışmadığını, kendisini anlayan, seven, netice ne olursa olsun kendisine değer veren bir aileyi arkasında hissederse başarı için daha çok çaba gösterir.
Kaynak : Kariyerpenceresi
Osman GÜLTEKİN
Arnavutköy Fem Dershanesi Dershane Müdürü
gultekin4447@hotmail.com