• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/

İstanbul Van Dayanışma Platformu

Video Arşivi
Araştırma Yazıları
Günün Sözü










TAM EKRAN YAPIN
Arkanıza Yaslanın 
Yumun Gözlerinizi..

 

Haftanın Kitabı

Muhteşem Resimler DEVAM

IslamicART 1    3
Hava Durumu
Takvim
Üyelik Girişi

Metafizik

Parmaklarınız Kişiliğinizi Ele Veriyor


 
 
İngiltere’de piyasaya çıkan ‘The Finger Book‘ (Parmak
Kitabı) adlı kitapta, birçok özelliğimizin parmak yapısına ve parmak uzunluğuna
bağlı olduğu ifade ediliyor. İşte kitapta yer alan ifadelerden bazıları:
Yüzük parmağı, işaret parmağından uzun olan bir insan;
 

  • Hassas ve dışa dönük biridir.
  • Risk almaktan korkmaz.
  • Normal bir insana göre daha agresif olur.
  • Müzisyenlik kabiliyetine sahip olur.
  • Genelde solak olur.
  • Futbol, basketbol ve uzun koşu gibi spor dallarında başarılı olur.
  • Hiperaktif ve anti sosyal olma ihtimali yüksek olur.
 
Yüzük parmağı, işaret parmağından kısa olan bir insan;
 
 

  • Genelde bayanlarda görülür.
  • İdari işler, ev dekorasyonu ve sağlık hizmetlerinde başarılı olur.
  • Duygusal ve içine kapanık olur, korkuları ve kaygıları olur.
  • Şizofren olma olasılığı yüksektir.
  • Konuşarak etkileme kabiliyeti yüksek seviyededir.
 
Yüzük parmağı, işaret parmağından eşit olan bir insan;
 

  • Başına buyruklardır.
  • İnanmadıkları hiçbirşeyi söylemezler.
  • Öfkelerini kendi içlerinde yaşarlar.
  • Çok çabuk sıkılırlar.

Kabe’nin Sır Perdesi Aralandı

 

Cofrafyanın gizemli işaretleri tesadüf mü yoksa ilahi bir işaret mi? Kabe’nin
konumu ilginç sonuçlar ortaya çıkardı.

Dünyanın altın oran şehri Mekke çıktı. Kabe bir doğrunun en mükemmel yerinden
bölünmesi anlamına gelen altın oran noktasında bulunuyor.

Kabe’nin Güney ve Kuzey kutup noktalarına olan uzaklığının birbirine oranı
altın oran olarak kabul edilen 1,618′i veriyor. Aynı oran enlem hesaplamalarında
da çıkıyor..

Yönetmen Ender Çetintaya, ressamlar, sanatçılar ve grafikerlerin sıkça
kullandığı 1,618′i Kabe’de nasıl tezahür ettiğini anlattı.

Bilgileri bilim adamlarına tasdiklettirdiğini söyleyen Çetinkaya, reklamcı
olduğu ve ticari amaçlı kitabın yazıldığı eleştirilerini kabul etmiyor.

Çetinkaya ayrıca İstanbul, Mekke ve Kudus’ün üzerine düz çizgi çekildiğinde
diz çökmüş insan silüeti çıktığını savundu.. Kitabında bunun detaylı
şekillerinin olduğunu iddia ediyor.


Cografyanın gizemli işaretlerini araştıran reklam yönetmeni Ender Çetinkaya
konuyla ilgili “Kabe’nin sırrı” isimli kitabı yazdı. Çetinkaya CNN Türk’de Saba
Tümer’in “Bu gece” programına konuk oldu. Tümer sordu, Çetinkaya merak
edilenleri yanıtladı.

Saba Tümer: Altın oran nedir?

Çetinkaya: Altın oran bir doğrunun en mükemmel yerinden bölünmesi anlamına
geliyor. Bir doğruyu en mükemmel yerinden kesmek olarak tanımlanmış. Doğanda,
matematikte, mühendislikte karşımıza çıkıyor. 1,618 olarak tarif ediliyor. Pek
çok yerde, Leonardo Da Vinci tablolarda bu oran kullanılıyor. Bir şekli
tanımlayan temel ölçülerin birbirine oranı 1,618 oranı verdiği zaman o şekil
için altın oran uygun deniliyor. En seçkin, en güzel, en estetik gelen herşeyde
altın oran bulunuyor.

Saba Tümer: Altın oranı hayatınıza nasıl girdi?

Çetinkaya: Bu sayının karşıma çıkmasının özel bir anlamı olduğuna inanıyorum.
Benim felsefemde Allah en çok aşka benziyor. O yüzden biz birini sevdiğimiz
zaman tapınıyoruz. Teşbihte hata olmaz ama içimizdeki his onu ilahlaştırır,
dinen yanlış da olsa. Hissiyatın oluşmasına neden olan şey 1,618. Yüzünde ve
vücudunda gördüğümüz güzelliği bu duyguları oluşturuyor. İlahi bir sayı olduğu
ve ulufiyeti simgelediği açıktır.

Arabasının plakasında hangi
sayılar çıktı?

Saba Tümer: Araba hikayesinde bir takım mesajlar mı
geliyor?

Çetinkaya: Altın oranla bu kadar yoğun ilişkili hayatım olmaya başlayınca
hayatımda son dönemde hayatımda başka yerlerde altın oran var mı bakma gereği
hissettim. Aracım plakasına baktığım zaman altın oran rakamlarının yer
değiştirmiş halini gördüm. Zaten yer değiştirmemesi mümkün değil. Başında 06
olması gerekiyor. Geri kalanı aynen olduğu olduğu gibi duruyordu. Doğum
tarihlerinde bir kaç yerde daha görünce hiçbir şeyin kaderin dışında olmadığını,
benim zaten altın oranla ilgileneceğim bunun hayatımın parçası olduğu kaderimin
yazan güç tarafından bana bir şekilde söylenmiş.

Saba Tümer: Kabe’nin altın oranını nerede buldun?

Çetinkaya: Batıdaki İslam’ın kötü imajını düzeltmek için film yapmaya karar
verdim. Allah’tan mucize göstermesi için dua etmeye başladım ve masaya oturup
haritayı açtım. Haritayı açıp çaprazlamasına çizgi çektim. Çizginin Mekke’yi
kestiğini gördüm. Sonra nereden kestiğine baktım. 1,618 noktasından kesmiş.

Saba Tümer: Altın oranı matematikçiler daha önce fark edemedi
mi?

Çetinkaya: Altın oran 3-4 bin yıldır bilinen bir sayı. Fakat bunun İslami
sembollerle Kabe ile Kuran’ı Kerim ile ilişki yeni keşfedildi. En azından bunu
eskiden birisi keşfettiyse de gün yüzüne çıkmamış.

Altın oranın Kuran’daki
işaretini nerede buldu?

Saba Tümer: Kuran okudunuz mu?

Çetinkaya: Kuran’da işaret var mı diye bakmak istedim. İlk baktığım ayet
Mekke’deki ve Kabe’deki mucizeleri anlatan Ali İmran süresinin 96. ayetinden
başlayan bir tanım vardı. Orada diyordu ki yeryüzünde insanlar için yapılan ilk
ibadet evi bekkededir. Mekke’nin eski adı. Devamındaki 97. ayetinde orada apaçık
mucizeler, deliller İbrahim’in makamı vardır. Bir yerde mesaj göndermiş. Ve bunu
görmek daha da çok heyecanlandırdı.

Sabah Tümer: Kabe’nin dünyanın altın oran noktasında bulunuyor olması
ne demek?

Çetinkaya: İmam Bakır aleyhisselamın bir kitabında şöyle yazıyor. Hazreti
Adem ile Allah arasında geçen konuşmada Allah’ü teala demiş ki, “ben Kabe’nin
yerini o mevkiyi kendi nefsime en güzel gelen yere koydum” İnsana en güzel yer
neresi gelir? Altın oranı en uygun olanıdır. Dünya üstünde de demekki o oran
konulmuşsa ilahi bir konumlandırmadır.

Saba Tümer: Hz. İbrahim’in Kabe’yi nasıl inşa ediyor?

Çetinkaya: Hz. İbrahim oğlu İsmail’in yanına gidiyor ve Kabe’nin temellerini
bulup yeniden inşa ediyor. Peygamber efendimize peygamberlik gelmeden 5 yıl önce
inşa edilmiş. O zaman dikdörtgen şeklindeymiş. Ölçülerinin birbirine oranı da
1,6. Güncel metodlarda ölçtüğümüz zaman da 1,6′yı veriyor. Kabe’nin orjinal
inşasında bile altın oran varmış.

Haritada diz çökmüş insan
silüeti nerede gözüküyor?

Saba Tümer: Kabe’nin altın oranı nasıl hesaplandı?

Çetinkaya: Mekke’den Kuzey kutup noktasına olan mesafenin Güney Kutup
noktasına olan uzaklığının mesafesinin birbirine oranı 1,618′i veriyor.
Mekke’nin Güney Kutup noktasına olan uzaklığını iki kutup noktası arasındaki
uzaklığına bölüm de 1,618. Bu tesadüfen
olma ihtimali çok zor olan bir şey.
İkinci bir altın oran söz konusu. Mekke şehrinden haritanın iki sonucu buradan
doğu yönü uzaklığı ile batı yönü uzaklığının birbirine oranı da 1,618. Başlangıç
meridyeni siyasi çizgi olarak belirlenmiş olsa dahi insanların kararlarının
aslında gizli bir el tarafından kadere tabi olduğunu gösteriyor. .

Saba Tümer: Türkiye’nin altın oran noktası neresi?

Çetinkaya: Türkiye’nin altın oran noktası Ankara Çankaya. Burada imada
bulunmak istemiyorum ama ilginç.

Saba Tümer: İstanbul’un önemi ne?

Çetinkaya: Coğrafi gizemlerle benim dikkatimi çeken bir şey var. Mekke
şehrinden Kudüs’e Kudüs’ten de İstanbul’a dümdüz çizgi çektiğiniz zaman üç
şehrin tek çizgi üstünde olduğunu görüyorsunuz. İlginçtir ki Mekke’den Kudüs’e
olan mesafe ile Kudüs’ten İstanbul’a olan mesafe birbirine eşit. Sanki dümdüz
çizgi çekilmiş kutsal bilinen üç şehir yerleştirilmiş. Üç çizgiyi
birleştirdiğiniz zaman diz çökmüş insan silüeti ortaya çıkıyor.

Reklam iddiasına ne cevap
verdi?

Saba Tümer: Bir okur soruyor: ‘Neden Kabe’ye gitmeden bu şekilde
araştırma yapmış? Reklam stratejisi mi?’

Çetinkaya: Kabe’ye gideceğiniz zaman göreceğiz bir küp. Altın oranını
keşfetmek için bir haritaya sahip olmanız, biraz matematik bilmeniz, içinizde
Allah’ın gizemlerine karşı merak duymanız yeterli. Reklam yönetmenliği yapmış
olmam bunların dana güzel bir sunumla insanlara sunulmasını sağlayabilir.

Saba Tümer: 1,618 neden bu kadar önemli?

Çetinkaya: Fibonacci isimli İtalyan matematikçi var. 12. yüzyılda Cezayir’de
eğitim görüp Avrupa’ya döndüğü zaman Fibonacci ismi verilen diziyi ortaya
koymuş. Bu dizilimde 0′dan başlayıp rakamlar 1, 0+1, eşittir 1, 1+1 eşitir 2,
2+1 eşittir 3 diye seri var. Toplanarak bir seriyi oluşturuyorlar, ardışık
olarak. Serinin ilginç özelliği bu serideki rakamların birbirine oranı 1,618′de
kilitleniyor. Bir noktadan sonra kilitleniyor. Neyi gösteriyor? Kainatta nereye
bakarsanız Allah’ın yüzünü görürsünüz. İki yarı saydam tabaka içinde ışık
hareket ederken bile altın orana göre yansımada bulunuyor.

(www.iyibilgi.com, Ekim 2009)
 

Canlı Su

 

Su! Üzerinde yaşadığımız dünyanın büyük bir bölümü sudan
oluşmuştur, aynen bizim bedenlerimiz gibi. Ancak, öncü bir
Japon araştırmacının su ile ilgili olan fotoğraflarla doküman
haline getirilmiş şaşırtıcı keşfini öğrenene kadar biz su hakkında çok az şey
biliyorduk. Bu keşif bize bilmediklerimizi öğretti ve üzerinde yaşadığımız
dünyanın en kıymetli kaynağı ile ilgili olarak yeni bir şuur seviyesine
ulaşmamızı sağladı.

Dr. Masaru Emoto 1943 yılında Japonya da doğdu. Uluslarası
ilişkiler ağırlıklı olarak aldığı üniversite eğitiminden sonra ikinci bir
üniversite eğitim aldı ve Alternatif Tıp Doktoru oldu. Su
kristalleri fotoğraflarını ‘’Suyun Verdiği Mesajlar’’ isimli
iki kitabında yayınladı ve bu kitaplar tüm dünyada 400 bin adet sattı.


Masaru Emoto

Dr. Emoto’nun su araştırmasını bu kadar popüler kılan nokta ise onun bu
araştırma ile ispat ettiği düşünce ve duyguların fizik realiteyi etkilediği
gerçeğidir. Aynı yerden alınan su örneklerine yazılı ve sözlü kelimelerle veya
müzikle değişik niyetler, düşünceler yönlendirildiği, odaklanıldığı zaman
su kendi ifadesini değiştimektedir.

Temel olarak Dr. Emoto suyun ifadelerini yakalamayı başarmıştır. Geliştirdiği
teknikte çok soğuk bir odanın içinde son derece güçlü bir mikroskop ve çok
yüksek hızlı bir fotoğraf çekim şekli uygulamıştır. Bu teknikle henüz oluşmuş
donmuş su kristallerini fotoğraflamıştır. Ancak, değişik bölgelerden alınmış su
örneklerinin hepsi kristalize olamamaktadır. Örneğin, çok kirli nehirlerden
alına su örnekleri sadece suyun içinde bulunduğu hali, durumuu gösterirler.


Dr. Masaru Emoto donmuş suda oluşan kristallerin kendilerine belirli
düşünceler yoğun olarak yönlendirildiğinde değişiklik gösterdiğini keşfetmiştir.
Düşüncenin şekline göre su kristalleri değişiklik gösterir.

Yapılan deneyler sonucunda çok temiz kaynaklardan gelen su örneklerinin ve
kendilerine sevgi dolu sözcükler söylenen su örneklerinin aynen
kar tanelerinin modeline benzeyen çok parlak, yoğun motifli, simetrik ve çok
renkli desenler oluşturdukları görülmüştür.

Buna karşılık çevre kirliliğinin çok olduğu bölgelerden gelen su örnekleri
veya negativ düşüncelere maruz bırakılan su örnekleri ise koyu renkli, asimetrik
ve tamamlanmamış motifler oluşturmuşlardır.

Bu araştırmanın ve keşiflerin sonuçları bizim üzerinde yaşadığımız dünyayı ve
kendi sağlığımızı nasıl positiv olarak etkileyebileceğimizi göstermiş ve devrim
niteliğinde şuursal bir farkındalık yaratmıştır.

Dünyanın her tarafından konferanslar vermek üzere davet edilen Dr. Emoto
Japonya, Avrupa ve Amerika da canlı deneyler yapmış ve düşüncelerimizin,
davranışlarımızın, duygularımızın çevre üzerinde ne kadar derin etkileri
olduğunu göstermiştir.

Bu konu ile ilgili olarak Amerikan Holistik Tıp Derneği
Başkanı ve aralarında ‘’Kutsal Şifacılık’’ isimli kitabı da olan 295 yayını olan
Dr. Norman Shealy şu yorumu yapmıştır:


Dr. Norman Shealy

‘’Dünyanın yarısı sularla kaplıdır ve bizim vücudumuzun dörtte üçü de
sudur. Su, bizim içinde yaşadığımız dördüncü boyutla ruhumuzun beşinci boyutu
arasındai bağlantıyı temsil eder. Bundan evvel pek çok çalışma, şifacıların
hidrojen birleştirmeleri veya suyun infrared ışınları emmesi ile ilgili gözle
görünmeyen etkilerini meydan çıkartmıştır. Ancak, bu çalışmaların hiçbirisi
Dr.Emoto nun zarif çalışması ile boy ölçüşemez. Düşünce ve güzelliğin etkisi
bundan evvel bu kadar iyi bir şeklide hiç anlatılamamıştı
.’’

Naturally Well mecmuasının editörü olan Marcus Laux ise
şöyle bir yorum yapmıştır ‘’Galile, Newton ve Einstein gibi Dr. Emoto’nun
net vizyonu bize hem kendimizi hemde evreni farklı bir şekilde algılamayı
göstermiştir. Burada bilim ve ruh birleşerek bizim dünyayı algılayışımızla
ilgili inkar edilemeyecek bir kuantum sıçraması yapmış, sağlığımızı kazanarak
nasıl huzur yaratabileceğimizi göstermiştir.
’’


Marcus Laux

Bütün bunlara ek olarak şimdilerde yeni bir çalışma yapan Dr. Emoto bunu
İslam dünyasına hediye edeceğini bildirmiştir. Bu çalışmada Allah’ın 99 ismi su
örneklerinin üzerine yazılmakta ve oluşturdukları su kristali
fotoğraflanmaktadır. Buna örnek olarak ‘’Adl ve Muksit’’ isminin yazılmış olduğu
suyun oluşturduğu kristalin resmi Dr. Emoto’nun web sayfasında
yayınlanmaktadır.

Dr. EMOTO ve HADO FELSEFESİ

Araştırmacı Dr. Masaru Emoto Tokyo da bulunan Hado Enstitüsünün başkanıdır.
‘’Hado’’ fenomeni ile ilgili yazdığı pek çok kitap vardır. Japonca da bu
kelimeyi meydana getiren iki hece ‘’dalga’’ ve ‘’hareket’’ anlamına gelmektedir.
Aşağıda ki tanım ise Dr.Emoto tarafından yapılmıştır ve suyun tabiatı ile ilgili
olarak pek çok keşif yapmasına vesile olmuştur.

Dr. Emato ya göre Hado tüm maddede atomik seviyede görülen
titreşim desenine verile isimdir ve bunun temeli de insan şuurudur. Yıllar
geçtikçe ve Dr. Emoto nun teorisi kabul gördükçe Hado anlayışıda bütün Japonya
da yaygınlaştı. Öyle ki bu kelime günlük konuşma dilinin bir parçası oldu.
‘’Buranın hado su çok düşük haydi gelin buradan ayrılalım’’.
‘’Gelin çevremizin Hado sunu değiştirelim.’’ İşte bu tip konuşma
şekilleri özellikle Emoto’nun devrim yaratan su kristalleri ile ilgili çektiği
fotoğrafların yayınlanmasından sonra Japonya da çok yaygınlaşmıştır.


Yazılan ve söylenen kelimelerle değişik hado (titreşim) meydana getirmekte ve
hatta müzik dinletildiği zaman da su ifadesini değiştirmektedir. Örneğin insan
şükran duygusunu ifade edince bu hemen suya yansımaktadır. Bu konu ile ilgili
sıkça sorulan sorulara ve cevaplarına aşağıda yer verdik:

Su kristali bize ne anlatıyor?

-  Su kristalleri meydana gelen titreşimlerin deseni ve görüntüleridir.
Genelde positiv titreşimler güzel bir şekilde oluşmuş su kristalleri meydana
getirirler ve kristalizasyon oranı negative titreşimlerin meydana
getirdiklerinden daha fazladır.

Su kristalleri neden çeşitli kelimeler ve onların manalarına bağlı
olarak değişiklik gösteriyorlar.?

- Bütün lisanlar tabiatın titreşimlerinden meydana gelir. Ebeveynlerimiz ve
öğretmenlerimizden tarafından eğitildikten sonra biz tabiatın lisanını konuşmaya
başlarız. Ancak, biz küçük yaşlarda onların konuştuğu lisanı nasıl öğrenebildik?
Muazzam büyüklükteki tabiatın titreşimi bizi bu sorunun cevabına
yönlendirebilir. Positive titreşimler güzel sözleri yarattı ve negativ
titreşimler ise negativ kelimeler yarattı. Bu evrenin en temel prensibidir.

Şayet suya önce negative bir söz olan ‘’beni rahatsız ediyorsun’’
söylenip ardından tekrar ‘’Sevgiler ve teşekkürler’’ gibi bir ifade söylenirse
su gene güzel kristaller oluşturabilirmi?

- Evet, oluşturabilir. Özellikle ‘’Sevgiler ve teşekkürler’’ gibi bir kelime
yaptığımız araştırmalara göre en güzel su kristalini oluşturmuştur.

Hangi tip su insanlara en uygun olanıdır?

- Birlikte kendinizi en rahat hissettiğiniz su. Kendinizi su ile yanyana
koymaya çalışın. Öyle ki, biz su çeşitleriniz arasından seçim yapabilir ve
kendimize en uygun olanını bulabiliriz. Suyu aynen bir erkeği veya kadını
sevdiğimiz gibi sevmeliyiz.

Suyun verdiği Mesajlar isimli kitabınızda delillerle sabit olan bir
fotğraf kolleksiyonu var. Bundan da şu sonuca varabiliriz; hayvanlar, bitkiler,
insanlar, organik veya inorganik herşey, kısacası tüm varlık birbirleri ile olan
ilişkilerinde muhteşem bir ahenk içindedirler. Diğer taraftan inanıyorumki aynı
deneyi tekrar tekrar yapmakta sonuçların aynı veya farklı olup olmadığını görmek
açısından büyük fayda var.

- Evrenin sürekli bir akış içinde olduğu söyleniyor. Bu dakika bir sonraki
dakikada burada olamaz. Bu bağlamda su kristalleri de aynı sonucu vereceklerdir,
ancak deney yapılan ortam aynı kalırsa beklediğimiz gibi aynı sonuçları alırız.
Bu yüzden kelime deneyleri için el yazısı değilde basılmış harfler kullanıyoruz.
Tabii daha kapsamlı bir görüş bildirmek için daha fazla deney yapmamız
gerekiyor.

Şayet DNA ve insan dokusunun ve virüslerin kelimelere reaksiyon
verdiğini bilseydik bunu tedavi amaçlı kullanabilirmiydik?

- İnsan bedenin yapısı 42 octavdan meydana gelmiştir ve bu frekanslarla ifade
edilebilir. Bu da demektir ki hem bakteriler hem de mitokondri bu skalada yer
alırlar. Şayet, biz, bunlara denk gelen uygun frekansları yayabilirsek o zaman
bir iletişim imkanı doğabilir. Zaten şimdi de pek çok insan alternatif tıp
uygulamalrı yapıyor, ama bu teori hakkında bilgileri yok. Zaten DNA ve
virüslerin yüksek frekans seviyelerinde yer aldığını gördüğümüze göre bu konuda
önemli olan şuurumuzu nasıl yönlendireceğimizdir frekansları konuşmaktansa.

Su da benlik veya rahatsızlık duygusu varmıdır?

- Sonuç olarak su da benlik veya rahatsızlık yoktur. Ancak, suyun misyonu
bizim düşüncelerimizi veya önlerindeki herhangi birşeyi taşımak ve çok boyutlu
bir nakliyeci olarak davranmaktır. Su, sürekli olarak verilen bilgileri
kopyalar. Su kristali fotoğrafına baktığımızda ilk etapta suyun şuurlu olduğunu
düşünürüz. Bu durumda su, projeksiyon yapan bir yansıtıcı ve ayna görevini yapan
tek şeydir.

(2006)
 
 
Muhteşem Komutanlar







Finans - Borsa
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
Köşe Yazıları

Diğer Linklerimiz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam308
Toplam Ziyaret23678943
Kim Kimdir?