Ailemiz Huylarımız ve Takıntılarımız Mehtap KAYAOĞLU Psikolojik Danışman & Psikoterapist
Huylarımız var bir de huy sandığımız takıntılarımız. Doğuştan gelmeyen; aile hayatımızı bozan,psikolojik destek almamıza neden olacak kadar abarttığımız takıntılarımız! Bireysel ve aile terapileri yaparken dikkatimi çekiyor. Danışanlarımız kendileriyle ilgili sorular sorarlarken ya da birlikte yaşadıkları kişilerin sıkıntı ve zorluklarıyla ilgili bilgi almaya çalışırken şu ifadeyi kullanıyor; “Mehtap Hanım... Eşimle (kardeşimle / annemle / babamla... vs) anlaşamıyoruz. Benim bazı huylarımı kabul etmiyorlar...” veya “Kızımın huyları yüzünden çocukları ve eşi kendisinden bıkmaya başladı. Ona nasıl yardım edebiliriz?” Soruların devamını dinleyince, aslında bahsedilenlerin “Huy” olmaktan çıkmış ve “Takıntı”ya dönüşmüş karakter özellikleri olduğunu düşünüyorum. Huy, genel anlamda “Mizaç” kelimesiyle birbirini karşılıyor. Mizaç, huy dediğimizde; insanın doğuştan getirdiği temel özellikler aklımıza gelir. İslam literatüründe buna bir anlamda “Fıtrat” diyoruz. Yaratılıştan gelir ve neredeyse tamamen biyolojik kaynaklı durumları temsil eder. Demek ki huylarımız var bir de huy sandığımız takıntılarımız. Yani doğuştan gelmeyen, yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası olmayan, istersek ve çabalarsak kolaylıkla terk edebileceğimiz, zamanla bünyemize yerleşen, aile hayatımızı bozan ve neredeyse psikolojik destek almamıza neden olacak kadar abarttığımız takıntılarımız!
Takıntı nedir?
Takıntılar ya da tıbbi literaratürde daha yaygın kullanım şekliyle obsesyonlar, kişiyi rahatsız eden, tekrarlayıcı ve zorlayıcı düşünceler, duygu veya dürtülerdir. Kişi çoğunlukla obsesyonunun mantıksız olduğunun farkındadır ancak yine de zihninden atmakta zorlanır. Çoğunlukla takıntılara kompülsiyon(zorlantı) dediğimiz bazı davranışlar eşlik eder. Kompülsiyonlar, kişinin takıntısından kaynaklanan sıkıntıyı gidermek için ona istinaden yaptığı veya yapmak zorunda hissettiği tekrarlayan davranışlar veya düşüncelerdir. Bu nedenle hastalık psikiyatride obsessif-kompülsif bozukluk olarak tanınır. En çok rastlanan obsesyon bulaşma/titizlik takıntısıdır. Herhangi bir hastalık veya tiksinilen bir nesneye temastan kaygılanılır. Ailede tek bir kişinin bu takıntıya sahip olması, evin genelinde sorun oluşturur. Çünkü takıntılı kişi hem kendisini hem çevresini kontrol etmeye çalışır. Örneğin aşırı el yıkar, banyoda çok kalır. Birilerinin kendisine veya eşyalarına dokunmasına aşırı öfkeli tepkiler gösterir. Hatta sinir krizleri geçirir. Derken ailede huzur diye bir şey kalmaz.
Şüphe obsesyonları var. Yaptım mı yapmadım mı, ocağı kapattım mı kapatmadım mı, kapıyı kilitledim mi kilitlemedim mi gibi. Abdestim oldu mu olmadı mı? Namazımı kıldın mı kılmadım mı? Namazımın rekat sayısını eksik mi kıldım? O kadar çok ki saymakla bitmez. Kıskançlık takıntısı, sayma takıntısı, simetri takıntısı, cinsel takıntılar, dini takıntılar, kontrolünü kaybedeceği takıntısı, delirme takıntısı, aldatılma takıntısı, vs. Takıntılı kişiler, her şey tam ve mükemmel olsun isterler. Eksiklikler ve noksanlıklar onları sürekli rahatsız eder. Zihinlerinde tasarladıkları işleri yaptıklarında kendilerini huzurlu / mutlu hissederler. Herkes için en iyi olanın, kendi düşünce ve fikirleri olduğunu zannedip dururlar. İnsanların düşüncelerini değiştirmek için çabalarlar. Duygu kontrolü zordur bu kişilerde. Kolaylıkla tartışmaya girebilirler. Söylenen sözlerin kendilerine karşı söylendiğini düşünüp, hemen karşı saldırıya geçebilirler. Huyları tanımlama cümleleri ise son derece meşhurdur: “Haksızlığa tahammül edemiyorum!” Oysa bu özellikteki insanların bahsettiği haksızlıklar, günlük yaşama yayılmış ve kendilerinin ikinci plana itildiği kompleksini yaşamalarına vesile olan cinsten haksızlıklardır.
Takıntı ne zaman hastalık olur?
Aslına bakarsanız her takıntı hastalık değildir. Günlük hayatında ’masumane’ takıntıları olan ve bunları senelerdir sürdüren birçok insan vardır. Ayrıca titizlik, tertiplilik, kontrolcülük, kuralcılık gibi bir takım kişilik özellikleri birçok zaman insana faydalı olabilen ve hayatını daha kaliteli ve başarılı yaşamasına neden olan özelliklerdir. Ancak takıntılı kişi kapıyı kontrol edeyim derken her sabah işyerine geç kalırsa, temiz olayım diye banyoda uzun kalan kişi ev halkını çileden çıkarmaya başlamışsa, elini sürekli yıkamaktan dolayı derileri sertleşmişse, marketten aldığı makarna paketlerini bile yıkamadan yerine koymuyorsa hastalık haline gelmeye başlamış demektir.
Peki ne yapacaksınız?
Aile içi ilişkilerde huzursuzluk, kavga, tartışma, sorunlu karı-koca ilişkileri, bu ve benzeri sorunların ortaya çıkmasında etkili oluyor maalesef. Her şeyden önce aile taa büyüme döneminden itibaren çocuğuna huzurlu bir ortam sağlamalıdır diye düşünüyoruz. Bunun yanında aile içinde birbirinizin takıntılarına eşlik etmemeniz çok önemli. Yani kişi sizden takıntılı dürtüleri için bazı ritüellere uymanızı istediğinde yapmamalı ve o takıntının üzerine gitmesi için yardımcı olmalısınız. Bunu yaparken de kızıp bağırmadan, hakaret edip aşağılamadan tatlı bir dille ve doğal hareketlerle destek olmalısınız. Evde birbirinize zaman ayırmak, eğlenceli sohbetler yapmak, duyguları hakkında konuşmak, birlikte gezmek, sevdiği faaliyetleri yapmak da çok işe yarar tabii ki. Çok dikkatli olmalısınız. Çünkü takıntılar, sıkıntılı durumlarda ortaya çıkıyor. Sıkıntılı durum geçse bile takıntının kendisi kalmaya devam ediyor. Bu da takıntıyla yaşamaya mahkûmiyet anlamına gelebiliyor. Diyelim ki yazıyı okudunuz, kendinizde veya aile bireylerinizde takıntılı davranışların olduğunu düşündünüz. Kendinizce doğru davranmaya çalıştınız; ama değişiklik yok, hatta ilerleme hissediyorsanız lütfen yardım alın. İyi bir terapi süreci ve problem çözme yeteneklerinizin geliştirilmesiyle takıntılardan uzaklaşmak mümkün unutmayın.