Untitled Page
Hukuk Terimleri Sözlüğü
AblukaBir devletin dışarı ile olan ilişkilerini zor kullanarak
kesmek.
Acele itirazVerilen kararın tefhim yada tebliğinden itibaren belirli
bir süre içerisinde ( genellikle bir hafta ) yapılması gereken,
kanunda açıkça sayılan itiraz türüdür. itiraz üzerine kararı veren
makam değil itiraz mercii bir karar verir. (CMUK. 304)
AcenteTicari mümessil ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi
bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir bölge
içinde daimi bir suretle ticari bir işletmeyi ilgilendiren akitlerde
aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen
kimse (TTK 116 vd.)
AcirKiraya veren kimse
AcizBir şahsın borçlarını ödeyemeyecek durumda bulunması
Aciz vesikasıAlacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar
için kendisine verilen vesika (İİK 143)
Açık artırmaBir malın, teklif veren kişiler arasında en yüksek
bedeli öneren kimseye satılmasını sağlayan satış biçimi.
AdaÇevresi yollarla sınırlandırılmış bulunan, çeşitli parselleri
kapsayan arsa parçası.
AdâdAdetler; sayılar
AdaletHaklılık; hakka uygunluk
Adem-i ifâYapmamak; yerine getirmemek; borcu ödememek
Adem-i iştirakKatılmamak
Adem-i selahiyetYetkisizlik
Adem-i vüsukGerçek olmamak
Adi kiraKiraya verenin, belli bir ücret karşılığında bir şeyin
kullanılmasını kiracıya bıraktığı sözleşme.
Adi şirketİki veya daha çok kimsenin, ortak bir amaca ulaşmak için
emeklerini ve mallarını birleştirmeyi kabul ettikleri sözleşme ile
kurulan ortaklık.
Adlî kazaCezai, hukuki, ticari, nizalı, nizasız yargı
Adlî müzaharetAdli yardım
AğlepKuvvetli; büyük
AharBaşkası; üçüncü kişi; yabancı
Ahde vefaSöze bağlılık, sözleşmeye bağlılık
ÂhirSon; sondaki; en son; en sondaki
AhitSöz verme
AhkamHükümler
Ahkâmı huzuriyyeHakim önünde yargılanmayla ilgili yöntem hükümleri
Ahkâmı mahsusaÖzel hükümler
Ahkâmı müteferiaAyrıntılı hükümler
Ahkâmı mütehalifeAykırı değişik hükümler
AhvâlDurumlar; haller; vaziyetler
AhzAlmak
Aile hukukuAile ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarıdır.
Aile şirketiBir ailenin bireylerinden oluşan ortaklık.
Aile yurduBir kimsenin, ailenin gereksiniminden büyük olmamak ve
bizzat kendisinin veya ailesinin işletmesi ya da oturması koşuluyla,
aile bireylerinin geçimi ve oturmasını sağlamak amacıyla ayırdığı
taşınmaz ve ekleri.
AkametNeticesizlik, kısırlık, sonuç alınmama.
AkarTaşınmaz mal; kiraya verilen ve gelir sağlayan şeyler
Akarâtı mevkufeVakfedilmiş, gelir getiren mallar
AkdetmekSözleşmek; kararlaştırmak; düzenlemek; bağlamak
Akd-i mebhusünanhSözü geçen akit, anlaşma, sözleşme
Akd-i mezburSözü geçen akit, anlaşma, sözleşme
Akd-i muvazaaKarşılıklı ödün verilerek yapılan akit, anlaşma,
sözleşme
Akd-i sahihGeçerli, doğru, kusursuz akit, anlaşma, sözleşme
ÂkideynHer akitte akdi yapan iki taraf
ÂkidînSözleşenler; sözleşme yapanlar
ÂkitBir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan
taraflardan her biri; sözleşme veya mukavele yapan
Alâhilâf'ül-kanunKanun hilafına; yasaya aykırı olarak
Alâkadarİlgili; ilişkili
AlâtAletler; araçlar
AledderecatSırasıyla; derecesine göre
AlelhesapHesaplaşmak üzere; hesaba sayarak; sayışılmak üzere; doğan
kârdan bir bölümünün ileride tamamı üzerinde hesaplatılmak üzere
önceden ödenmesi
Ale-l-ıtlakGenel olarak; rasgele; bir sınır ile bağlı olmayarak
Ale-l-umûmGenel olarak; umumi bir biçimde; bütün
AlelusulUsulüne uygun;
AleniyetAçıklık
AlettakribTakriben; yaklaşık olarak
AmadeBir işi yapmaya hazır; hazırlanmış
Amelİş; edim; fiil
Ameleİşçi; emekçi, ırgat
Amelîİşe dayanan; iş üstünde; tatbikî; pratik; uygulamalı
AmenajmanDoğal kaynakların işletilmesi
ÂmilYapan; etken; etmen; sebep; faktör
ÂmirEmreden; buyuran; bir memurun vazife bakımından büyüğü; bir
fiili yapmaya veya yapmamaya zorlayan, buna gücü yeten
ÂmmGenel; umumi; herkese ait
AmmeKamu
Âmme hükmî şahsiyetiKamu tüzel kişiliği
Amme intizamıKamu düzeni
AnagayrimenkulKat mülkiyetine konu olan taşınmazın bütünü.
AnayapıKat mülkiyetine konu olan taşınmazın esas yapı kısmı.
AngajeSözle veya yazılı olarak bağlanan; bağımlı
Ani edimBir anda yapılan belli davranış ya da davranışlarla yerine
getirilen edim
Ânif'ül-beyanAz önce beyan olunan, bildirilen
AnmuhakemetinMuhakeme yaparak; yargılama yoluyla
AntrepoGümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu, korunduğu yer;
ardiye; ambar
apostille5 Ekim 1961 tarihli Lahey Sözleşmesi hükümleri uyarınca,
kararda imzası olan hakimin, o yargı yerinde yetkili ve görevli
olduğunu gösterir tasdik şerhi.
appelistinaf
ÂraReyler; oylar
Arazi mahluleMutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölümü ile mahlûl olan
arazi-i emiriyye
Arazi-i emiriyyeBeytülmâle ait olarak devlet tarafından kişilere
dağıtılan yerler, topraklar; beylik arazi
Arâzi-i haraciyyeHaraca bağlı arazi;
Arâzi-i memlûkeMülk; tımar toprağı; mülkiyet yolu ile tasarruf
olunan yerler
Arâzi-i metrûkeHalkın gereksinimi ve kullanımı için terk edilen
arazi
Arâzi-i mevâtHiç kimsenin tasarrufu altında olmayan ve halka terk ve
tahsis edilmemiş bulunan,yüksek sesli bir kimsenin sesi
işitilmeyecek derecede köy ve kasabalar gibi yerlerden uzak bulunan
kıraç, taşlık, pırnallık gibi yerler
Arazi-i mevkufeGeliri belirli bir konuya tahsis olunan yer; vakıf
olunmuş arazi
Arazi-i miriyeDevlete ait arazi
Arâzi-i öşriyeÜrününden onda bir Devlet payı alınan ve üzerinde her
türlü mülkiyet tasarrufları bulunan arazi
ÂriBoş; çıplak; soyut; arınmış; yüksüz
ÂriyetÖdünç; eğreti; ödünç sözleşmesi
Arîz ve amîkGenişlik ve derinliğine; enine boyuna;
ArsaBelediye sınırları içinde, belediye tarafından parsellenerek
üzerine inşaat yapmak için ayrılan arazi parçası.
Arsa payıKat mülkiyetinde arsanın, kanunda belirtilen esasa göre
bağımsız bölümlere ayrılan ortak mülkiyet payı.
ArzSunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe)
ArzuhalDilekçe
AsgarîEn az; en aşağı; en azından; en düşük; en küçük
Ashab-ı intikalVerasetin geçişinde hak sahipleri
AsrîZamana uygun; çağdaş; modern
AtehBunama; bunaklık
AtıfYollama; yöneltme; yükleme; bağlama; eğme; meylettirme; ilişkili
bulma
ÂtîGelecek; gelen (kişi veya şey); gelecek zaman; istikbal
AvalBonoya imza atarak sorumluluk altına girmiş kişiler lehine
verilen bir tür kefalettir.
AvansAlacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme; öndelik
AvârızKazalar; belâlar; borçlanma ve hak kazanma yeterliliğini kısan
veya yok eden haller
AvdetDönüş; geri gelme; dönme
AynPara dışında, kazanılabilen bütün servet öğeleri
AynîMala ilişkin; eşyaya bağlı; malın mülkiyeti ile ilgili; herkese
karşı ileri sürülebilen
Ayni haklarEşya üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi
veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar.
ÂzâUzuvlar; üyeler; organlar
ÂzâdeSerbest; hür; özgür
AzamîEn çok; en büyük; en yüksek
AzilVerilen temsil yetkisinin ortadan kaldırılması
AzimetGidiş; yola çıkma
Bâ tapuTapulu; tapu ile tasarruf olunan
BâbKapı
Ba'dehûDaha sonra
Bâ'de'l-isticarKira sözleşmesinden sonra
Bâ'de'l-istirdadGeri aldıktan sonra
Bâdî olmakSebep olmak
Bağımsız bölümKat Mülkiyeti Kanunu'na göre, ana gayrimenkulun ayrı
ayrı ve başlı başına kullanılmaya müsait bağımsız mülkiyete konu
olabilen bölümleri.
BağıtAkit
BâhirBelli; besbelli; açık; apaçık
BahriDenize ait
Bâ-hususHele; özellikle; üstelik
BaîdUzak; ırak
Bâîs olmakSebep olmak; göndermek; gerektirmek
BakiSürekli; daimî; artan; kalan; kalımlı; kalıcı; ölümsüz; saklı
duran
BakiyeArtan
BâlâYukarı; yüksek; üst; yüce
Bâligân-mâbelâğZiyadesiyle; bol bol
BaliğEren; varan; bulan; yetişen; toplam; büluğa; ergin;
BarizAçık; göze çarpan; belirgin
BasiretDoğru görüş; uzağı görüş; önceden görüş; seziş; uyanıklık;
anlayış; kavrayış; dikkat; sağgörü
BatılDoğru ve haklı olmayan; çürük; bozuk; sakat; boş; hukuken
geçersiz; dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen
BayiBazı maddeleri satma izni olan kimse; satıcı; satış yeri
BecâYerine; uygun; bedava; karşılıksız; parasız; emeksiz
BedâyîSermayeler; anamallar;
Bedel-i misilEmsaline uygun peşin para
BedialarGöze güzel görünen şeyler; estetik
BedihîAçık olan; besbelli; apaçık; akla; kendiliğinden gelen
BediîGüzellik ölçülerine uyan; güzel; güzellik
BeherHer biri
Belagatİyi konuşma; sözle inandırma yeteneği; söz sanatlarını
inceleyen bilgi dalı
BeraatAklanma
BerâtRütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman
Berâyı tetkikİnceliyerek
BerhavaHavaya gitmiş; kaybolmuş; uçurulmuş; yararsız; boş
Berî-üz-zimmeZimmetten kurtulmuş; aklanmış
Ber-mucib-i talepTalep mucibince; istem gibi
Ber-vechOlduğu gibi; olarak
Ber-vech-i bâlâYukarıda olduğu gibi
Ber-vechi peşinPeşin olarak
Beşerîİnsanoğlu ile ilgili; insanî; insana mensup
BetekrarTekraren; tekrarla
Bey ü şiraAlmak ve satmak
BeyannameBir makama veya kamuoyuna yapılan açıklama belgesi.
Bey'iSatım; satma; satış; satılma;
Bey'i bâtKesin satış
Bey'i bi-l vefâKararlaştırılan süre içinde satılanı geri almak
koşulu ile yapılan satış sözleşmesi
Bey'i mukayazaMalı mal ile değiştirmek; trampa
Bey-i sarfParayı paraya satmak; para bozmak
BeynAra
Beyn'en-nâsHalk arasında
BeytülmalMaliye hazinesi
BeyyineBir olayın veya işlemin doğruluğunu ortaya koyabilmek için
hakimi iknaya yönelik yöntem veya her türlü vasıta ; delil, şahit
Beyyine külfetiMahkemede bir beyan ve iddiayı kanıtlama yükümlülüğü
MK 6. madde
BidâyetBaşlama; başlangıç
Bidâyet mahkemesiİlk mahkeme; davaları birinci derecede gören ve
çözümleyen mercii
Bi-eyyi-hâlHerhalde; mutlaka; elbette
BigünaHerhangi bir
Bi-hakkınHakkıyla; hakkı olarak, gerçekten; tamamıyla
Bi-haseb-il veraseVeraset nedeniyle; verasetten doğma
Bi-hükm'ül-kanunKanun hükmü gereğince; yasa kuralı ile
Bila….sız
Bilâ kayd ü şartKayıtsız ve şartsız
bilaharesonradan
Bil-ahireSonra; sonradan
BilâkisTersine olarak; tam tersine; aksine; sonunda
Bilâ-müddetSüresiz
BilançoBir kuruluşun, belli bir tarihte, alacaklı ve borçlu
bulunduğu değerleri gösteren özet muhasebe cetveli; işletmenin
finansal durumu ve faaliyet sonuçlarını gösteren tablo.
Bilâ-sebebSebepsiz
BilâtefrikTefrik etmeksizin; ayırmaksızın
BilbeyyineDelil ile; tanık ile; ispat ile
Bil-cümleBütün; hepsi; tamamı
Bil-farzTutalım ki; diyelim ki; sayalım ki; söz gelişi
BilfiilGerçekten; fiilen; hakiki olarak; iş olarak; iş edinerek
BililtizamBile bile
BilistirdadGeri alarak; geri alınarak
BilmuvafakatRazı olarak
BilmüzakereMüzakere ederek; üzerinde görüşüp tartışarak
BilmüzayedeArtırma ile; artırarak
Bi-l-müzayedeMüzayede ile
Bi-l-rü'yeGörerek; görülerek
Bî-ma'nâManasız; anlamsız
BinâberinBundan dolayı; bunun üzerine; bu nedenle
Binâen-alâ-zâlikBundan dolayı; bunun üzerine
Binâen-aleyhBunun üzerine; dolayısıyla; bundan dolayı
Bi-n-netîceNetice olarak; sonuç olarak
BinniyabeNaip eliyle; vekillik ile; vekaleten
bisudfaydasız;yararsız
BîtâpBitkin; güçsüz; takatsiz; yorgun
Bî-tarafTarafsız
Bitarıkıl'evlâEvveliyatla; öncelikle
Bi-t-tabiTabiatıyla; doğal olarak
Bkz. yaylak, kışlak.
BonoBir kimsenin diğer bir kimseye veya onun emir ve havalesine,
belirlenen vadede, belirli bir tutarı ödeme taahhüdünü içeren, özel
biçim ve hükümlere tabi ticari senet; emre yazılı senet.
Borç ilişkisiİki taraf arasında mevcut olup bir şeyin
verilmesi,yapılması veya yapılmamasını öngören hukuki bağdır.
Bölünebilir edimNiteliğinde veya değerinde esaslı bir değişme
olmaksızın, birden ziyade parçalara ayrılarak ifa edilebilen edim
Bölünemez edimNiteliğinde veya değerinde esaslı bir değişme
olmaksızın, birden ziyade parçalara ayrılarak ifa edilemeyen edim
ButlanGeçersizlik
BürûzBelirme; ortaya çıkma
C.SAVCİSİMÜDDEİUMUM
CâmiCem eden;
CâmiaTopluluk; zümre
CânîCinayet işlemiş olan kimse
Canîb-i beytülmalHazine tarafı
Canîb-i vakıfVakıf tarafı
CanîpYön; taraf; cihet; yan
CariUygulanan; yürürlükte olan
Cây-i teemmülEtraflıca düşünülmeye değer; düşünülmesi yerinde olur
CebelDağ, yüksek tepe.
CebrîZorla yapılan; zor kullanarak yaptırılan; zor altında; güç
kullanarak
Cebri icraKendi istekleriyle borçlarını ödemeyen borçluların,
borçlarını Devlet kuvveti ile ödemelerinin sağlanması; ilgili icra
dairelerinin, (gereğinde) zor kullanarak, borçluyu borcunu ödemeye
zorlamaları
Cebri satımMalikinin isteğine bakılmaksızın, resmi makamlar
tarafından yapılan satım
Celesat-ı âtiGelecekteki celseler, oturumlar
CelileBüyük; ulu
CelpnameYargılamada,davacı,davalı,tanık,bilirkişi gibi kimseleri
mahkemeye getirtmek için yapılan çağrı
CemetmekToplamak; bir araya getirmek
Cemi ezmânBütün zamanlar; zamanların toplamı
cenupgüney
CeremeBaşkası tarafından yapılan veya kaza sonucu ortaya çıkan
zararı ödeme; para cezası
Cerh ü iptalÇürütme ve yok sayma; geçersiz hale getirme
Cevâmi'Camiler; mescitler; toplanılan yerler
Cevâzİzin; müsaade; caiz olma
Cevâz bahşİzin veren; müsaade eden
CevherMaya; öz; değerli taş; elmas
CezaSuç işleyen kişilerin karşılaşacakları tepkidir,yani kanunun suç
işleyen kimseye uygulanmasını öngördüğü müeyyidedir.
Ceza şartıCeza koşulu; alacaklının zararını karşılama şartı
CezrîAsıl ile ilgili; kökle ilgili; kökten; temelden
CibâyetAlma; toplama; vergilerin ve başkaca devlet gelirlerinin
tahsili
CihetYön; taraf; amaç
Cins tashihiTapu kütüğünde kayıtlı bir taşınmazın niteliğinin
değiştirilerek kütüğe, başka bir nitelikte tescil edilmesi.
CiroÇifte yetki veren havale; ticari senedin, arkasına yazılan yazı
veya imza ile başkasına devri.
CismanîCisimle, bedenle ilgili; bedensel
Cism-i câmidCansız cisim
CürmiyetSuç hali; suçluluk
Cürmü meşhutSuçüstü; göz önünde işlenen suç
Cürüm tasniiBir kimse hakkında cürüm uydurmak
CüzBir bütünü oluşturan bölümlerden her biri; kısım; parça; bölük
ÇekÖdeme aracı; kanun ile belirlenen şekilde düzenlenen, keşidecinin
emrinde para bulunan banka üzerinden çekilebilen havalesi
DâfiDefi'de, savuda bulunan kimse
Dahiliye Vekâletiİçişleri Bakanlığı
DâyinBorç veren; alacaklı
DeâvîDavalar
DefaâtKereler; kezler; yollar
Def'atenBir defada; birden
DefâtirDefterler; birlikte dikilmiş kağıtlar
Def'i defDef'e karşı def'; savuya karşı savu
Defter-hâneTaşınmaz mallara ilişkin tasarrufların kayıt
Defter-i hakanîEskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf işlemlerinin
kayıt ve tescil edildiği defter
Defter-i hakanî idaresiEskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf
işlemlerinin kayıt ve tescil edildiği daire
Değer bahaBir malın iktisadi duruma göre kıymetini ifade eden fiyat
DelâletGösterme; yol gösterme; kılavuzluk; iz; işaret; aracılık
Delâlet-i bil'işareİşaret ederek, hatırlatarak gösterme
DelilKanıt; tanıt; ipucu
Delil-i celîAşikar delil; belli, apaçık kanıt
DemirbaşBir taşınmazın kiraya verilmesinde kiraya dahil olan,
kiralamanın sonunda aynı cins ve değerde iade edilen veya değer
eksilmesi kiracı tarafından tazmin edilen eşya
Demokratik devletHalkın devlet yönetimine katılması esasına dayanan
devlettir.
DepozitoBir sözleşmeden dolayı doğabilecek zararlara karşı verilen
teminat; bir taahhüt sırasında yatırılan güvence parası.
Der-akapHemen; arkasından
Derc etmekAraya sokmak; arasına sıkıştırmak
Derceb etmekCebe atmak; kendine alıkoymak
DerçSokma; arasına sıkıştırma; gazeteye yazma; toplama; biriktirme
Der-dest-i rü'yetDava görülmek üzere ele alınan, eldeki dava
Der-kârMalum; aşikar; bilinen; belli
Dermeyan etmekİleri sürmek; öne sürmek; ortaya koymak; anlatmak
Der-pişEn önde; göz önünde bulunan; öngörü
Der-pîş etmekÖngörme; göz önünde bulundurma
Der-uhteÜstüne alma; yüklenme; üstlenme; sağlama
DesiseHile; oyun; entrika
DevairDaireler
Devlet ŞurasıDanıştay
Devletler Özel HukukuKişilerle devlet arasındaki bağı (tabiiyeti),
bir ülkede yabancıların sahip olduğu hakları ve çeşitli ülkelerde
geçerli olan kanunların çatışması nedeniyle ortaya çıkan
uyuşmazlıkları çözmeyi ve bunun için çeşitli bağlama kuralları
getirmeyi konu alan hukuk dalı.
Devremülk hakkıMesken olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya
bağımsız bölümün ortak maliklerinden her biri lehine, bu yapı veya
bağımsız bölümden yılın belli dönemlerinde istifade etmek üzere,
müşterek mülkiyet payına bağlı olarak kurulan irtifak hakkı.
DeynBorç
Disiplin cezalarıBelli bir statü içinde bulunan kimselere hizmet ve
iç düzenle ilgili kurallara aykırı davranışta bulundukları zaman
uygulanan cezalardır.
Dîvân-ı MuhasebatSayıştay
DonatanGemisini gemi ticaretinde kullanan gemi sahibidir
DûçârTutulmuş; uğramış; yakalanmış
DûnAşağı; aşağılık; altta; aşağıda
DûrUzak
DüstûrKanun; kaide; yasa; devlet yasalarını içine alan kitap; genel
kural; başyasa; yasalar dergisi
DüzenlemeBir sözleşmeyi veya işlemi yapan kimsenin iradesini
dinledikten sonra, iki tanık önünde ve yöntemine uygun olarak noter
tarafından baştan sona kadar yazılarak, ilgililer ve hazır
bulunanlar tarafından imzalanıp noter tarafından da onanan senet
EbniyeBinalar; yapılar
EcnebîYabancı; bir devlete göre,kendi uyruğunda bulunmayan gerçek
veya tüzel kişiler
Ecr-i müsemmâTaraflar arasında belirlenen ücret
EcrimisilBir malın kullanılmasından doğan yararların para
ölçüleriyle takdiri
EdaEdim; borçlanılan şey; borcun konusu
Eda davasıDavalının bir iş yapmaya,bir ifada bulunmaya veya bir iş
yapmamaya,bir ifada bulunmamaya mahkum edilmesinin istenildiği dava
Edebİyi terbiye; naziklik; usluluk
EdimAralarındaki borç ilişkisi dolayısıyla alacaklının
isteyebileceği, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir
davranış biçimi
Ef'âlEylemler; fiiller, işler; ameller
EfrâdFertler; bireyler
EhilEhliyetli; hak sahibi; bir hukuki işlem yapabilme yeteneğine
sahip
Ehl-i hibreBilirkişi
Ehl-i vukûfBilirkişi
Ekalliyet(akalliyet)Azınlık
EklentiBir konutun veya bir binanın kullanılış amaçlarından herhangi
birini tamamlayan ya da kolaylaştıran yapı.
EkserDaha ziyade; en çok; çoğu; çoğunca
EkseriyetÇoğunluk
Ekseriyeti araOy çokluğu
ElfazKelimeler; sözler
ElîmElemli; kederli acılı
El-yevmBugün; şimdi; halen
Emlak vergisiKonusu bina ve arazi olup, bu bina veya arazi
malikinin, intifa hakkı sahibinin, her ikisi de yoksa malik gibi
tasarruf eden kimsenin, bina ve arazinin değeri esas alınarak
kanunda belirtilen oranlara göre ödediği vergi.
Emlâk-i sirfeYeri ve üzerinde binalar ve ağaçları mülk olan taşınmaz
mallar
Emr-i makzîHükme bağlanmış iş
EmteaTicaret konusu her türlü mal
emtiaeşya, mallar.
EmvalMallar; mülkler
Emvâli menkuleTaşınır mallar;taşınabilir mallar
EnfüsiÖznel; subjektif
EnkazBina yıkıntıları; yıkıntı; moloz; eski hayvanların bakiyeleri
Envai mesalihİşlerin çeşitliği
ErbaaDört
ErbâbEhil; becerikli; muktedir; yetenekler; sahipler; malikler
Erbâb-ı vukufBilirkişiler
Esbab-ı mucibeGerekçe; gerektirici sebepler
EshâbSahipler; bir şeyin malikleri
EshamPay senedi; hisse senedi
EslemEn selâmetli; en emin; en doğru; en sağlam
Esnafİster gezici, ister bir dükkan veya bir sokağın belli bir
yerinde sabit olsun, iktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade
bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya
yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleridir.
EşcarAğaçlar
EşhasŞahıslar; kişiler; kimseler
EşkâlBiçimler; suretler; tarzlar
EtfalÇocuklar, sübyanlar.
EvkafVakıflar
EvleviyetTercihli; haydihaydi; öncelikle
EvrâkYapraklar; kağıtlar; arşiv
Evrâkı müsbiteİspat edici belgeler; tesbit edici yazılar; tapu
kütüğünü tamamlayan belgeler
EvsafNitelikler
Evsafı mümeyyizeBelirgin nitelikler
EvvelâBirinci olarak; herşeyden önce; ilk önce
EvvelemirdeHerşeyden evvel; işin başlangıcında; ilk iş olarak
EzcümleÖzellikle; özet olarak; sözün kısası; toplucası
EzmânZamanlar, vakitler; anlar; çağlar
FâhişAşırı; ağır; çok fazla
FariğBir şeyi veya hakkı başkasına devreden; ferağda bulunan;
feragat eden; taşınmaz maldaki tasarruf hakkını başkasına bırakan
kişi
FarzZorunlu; baş koşul; boyun borcu; çok gerekli; varsayma
FâsılAyıran; bölen
FâsılaAralık; ara
Fasl etmeHalletme; neticelendirme
FehimeAnlayış
FekKaldırma; bir hukuki sınırlamanın kaldırılması; sona erdirme;
bitirme
Fer' îBağımlı; ekli; eklentili; ikinci derecede olan
FerâgatVazgeçme; el çekme; dinlenme
FerağDevir; devretme; bir hakkı birine geçirme; mirî veya vakıf
arazinin yararlanma hakkının satışı
FerdTek; yalnız olan şey; eşi olmayan; tek olan sayı
FesâdKarıştırıcı; arabozucu; karışıklık; bozukluk; dolan
FeshBozma; bozulma; dağılma; dağıtma; kapatma; kaldırma
FesihDevam etmekte olan bir hukuki ilişkiyi, tek taraflı olarak ve
ileriye dönük olmak üzere sonlandıran bozucu yenilik doğurucu irade
beyanı.
fetretzayıflık,uyuşukluk
fevkÜst,üst dereceli, astın üstünde yer alan
FevkindeÜstünde; aşan
FıktanYokluk
Fırkaİnsan kalabalığı grubu; parti
FıtrîTabii; yaradılışındaki; doğasındaki
Fi-i cârîGeçer değer
Fiil ehliyetBir kimsenin, kendi eylemleriyle haklar ve yükümlülükler
yaratması yeteneği.
FilhakikaHakikatte; gerçekte; doğrusu
Fi-l-vâki
FuhûşHaddini aşma; kötülük; namusa aykırı hareket
FuzûlîBoşuna; yersiz; lüzumsuz; haksız; boşboğaz; erkek adı
Fuzûlî işgalBir taşınmaz malı sahibinin izin ve rızası olmadan ele
geçirmek
Fuzuli şâgilHukuken geçerli bir hakkı olmadan bir yeri işgal eden
FürûhtSatma; satım; satış
Gabin1) bir sözleşmede tarafların karşılıklı edimleri arasında açık
bir orantısızlık bulunmasıdır. karşı tarafın özel durumundan aşırı
faydalanma olarak da nitelenebilir*. gabin durumunda zarar gören
taraf bir yıl içinde sözleşmeyi bozduğunu bildirerek verdiği şeyi
geri alabilir.bir yıl geçtikten sonra sözleşme geçerli hale gelir.
2)haksız faydalanmak, sömürü...
Gaî (gaiye)Gaye, maksat ve netice ile ilgili; amaca ilişkin
GaipGörünmeyen; hazır olmayan; yitik; yok olan kişi; kaybolan ve
kendisinden uzun zaman haber alınamayan kişi
GalleGelir; hasılat; yarar
Garaz(garez)gizli düşmanlık; asıl maksat; erek; amaç; hınç
garpbatı
GarsAğaç dikme
GasıbBaşkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya
tasarrufundan zorla haksız yere alan kimse
GaspBaşkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya
tasarrufundan zorla ve haksız alınması
GaybubetKaybolma; yokluk; göz önünde olmayış; yitiklik
Gayr (gayir)Ayrı; başka; özge; artık; diğer; yabancı
Gayrı vazıhKapalı
Gayr-i melhûzBeklenmedik; imkansız; olanaksız
Gayr-i mümkünOlanaksız; imkansız
GayrimenkulBir yerden bir yere taşınması olanaksız (taşınmaz) mal.
Gayrimenkul mükellefiyetBir taşınmaz malikinin, sahip olduğu mülkü
nedeniyle ve özellikle o taşınmaz (gayrimenkul) teminat olmak üzere,
diğer bir kimse lehine bir şey yapmaya veya vermeye zorunlu
tutulması.
Gayrimenkul tellallığıTaraflar arasında (hiçbirine sürekli olarak
bağlı olmaksızın), taşınmaza ilişkin sözleşmelerin (kira, satım vb.)
yapılması hususunda ücret karşılığında aracılık etme mesleği;
emlakçılık.
Geçici tescilHalen varolup da uyuşmazlığa neden olan ayni hakların
korunması amacıyla tapu kütüğüne yapılan tescil.
Geçit hakkıBir taşınmaz üzerinden başka bir taşınmaz malikinin
geçebilmesi için kurulan bir ayni hak.
Genel idareBütün ülkeyi kapsayan idare olup "merkez teşkilatı" ve
"taşra teşkilatından oluşur.
Genel vekaletnameBir kimsenin, kendi adına her türlü işi yapması
için başka bir kişiye vermiş olduğu vekillik belgesi.
Gerçek kişiİnsanlar.
GerçiGerçekten; vakıa
GıyâbHazır ve mevcut olmama; göz önünde bulunmama; uzaklaşma;
kaybolma; arka
GiriftDolaşık; karışık; bir birinin içine girgin; tutma; yakalama
Grevİşçilerin aralarında anlaşarak veya bir kurulun kararına uyarak
topluca iş bırakmalarıdır.
Gûna (gûne)Türlü; gidiş; tarz; yol; sıfat
GüzeranGeçici; geçen
HacetGerek; gereklilik
HâcirHicret eden; bir yerden başka bir yere göçen; sayıklayan
(hasta)
HacizBorçlunun, borcunu kendi arzusu ile ödememesi durumunda,
alacaklının talebiyle, borçlunun (borca yetecek miktardaki) mal ve
haklarına devlet aracılığıyla (icra dairesi tarafından) el
konulması.
HâdisMeydana gelen; çıkan; yeni çıkan
HafiyyenGizli olarak; saklı olarak; gizlice
HafriyatKazı; kazılar; toprak kazma; toprak çıkarma
HailDuvar, çit, parmaklık, tahta perde gibi taşınmazları birbirinden
ayıran işaret ve engeller
HaizSahip; elde bulunduran; taşıyan
HakHukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir
Hak ehliyetiSağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan ölüm anına
kadar olan dönemde herkesin sahip olduğu medeni haklardan (evlenme,
mülk edinme vb.) yararlanma yeteneği.
HakikiyeHakikate mensup; gerçek; sahici; doğru; gerçekten
HakkDoğruluk ve insaf; bir insana ait olan şey; dava ve iddiada
hakikate uygunluk; harcanmış emek; pay; hisse
HakkaniyetHak ve adalete uygunluk; doğruluk
hakkı hıyarseçimlik hak
Hakk-ı mesilSu yolu hakkı
Hakk-ı mürûrGeçit hakkı
Hakk-ı şuf'aÖnalım hakkı
Hakk-ı şürbİçme hakkı; sudan yararlanmada sıra hakkı
Haksız fiilHukuk düzeninin izin vermediği, zarar verici eylemlerdir
Haksız iktisapBir kimsenin malvarlığında, haklı bir nedene
dayanmaksızın başka bir kimsenin malvarlığı aleyhine meydana gelen
artma ya da azalmama durumu
halefiyetardıl, yerine geçme, yerine geçen
HalelBozma; bozukluk; eksiklik; zarar
Haleldar olmakBozulmak; çiğnenmek
Hali sabıka ircaEski hale getirme
HalitaKarışım
Harâc-ı mukasemeArâzî-i hâriciyye mahsullerinden onda birden
yarısına kadar alınan vergi
Harâc-ı muvazzafArâzî-i hâriciyye üzerine yerin tahammülüne
göre,maktûiyet veçhile tayin olunan vergi
Hariciye VekâletiDışişleri Bakanlığı
HârîmBaşkasının giremeyeceği,girilmesine izin verilmeyen ev bölümü;
harem
HarnupKeçi boynuzu
HartamaPedavra; köknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen, çatı
örtüsü olarak kullanılan ince tahta;
HasSıkıştırmadan bir yerin içine alma; hareketten menetme; etrafını
çevirme; vakfetme
HasârâtZararlar; ziyanlar; hasarlar
Hasb-el-kanunKanun gereği
Hasb-el-memuriyyeMemuriyet gereği
HasebiyleYüzünden; dolayısıyla; bu nedenle
Hasılat KirasıKiraya verenin, bir bedel karşılığında, hasılat veren
bir malın veya hakkın kullanımını kiracıya bıraktığı sözleşme; ürün
kirası.
Hasîmİki düşmandan herbiri
HâsimHasmeden; kat'eden, kesip atan
HasrenMuhasara ederek; etrafını çevirerek
HâssÖzgü
HatîaGünah; kabahat; suç; yanlış; yanlışlık
HavaleYollama ödeyicisinin, para, değerli kağıtlar veya benzeri
nesneleri, yollayıcı hesabına yollama alıcısına ödemek ve yollama
alıcısının da bunları kendi adına teslim almak üzere yetkili
kılındığı sözleşme.
HâviKapsar; kapsayan; içeren; içerir
Havza-i fahmiyyeKömür havzası; kömür bulunan bölge
HaylûletEngel olma; araya girme; yolu kapama
Hayr (hayır)İyilik; iyi; faydalı iş; yarar
HayrâtSevap kazanmak için yapılan hayırlı işler; sevap için kurulan
müessese
HazineDevletten ayrı bir kişilik oluşturmamakla beraber, bir
taraftan bütçenin uygulanmasına ilişkin işlemleri, diğer taraftan da
kamu gelir ve giderlerinin zaman olarak uygunluğunu sağlayan merkezi
örgüt; Maliye Bakanlığı ve maliye dairelerinden oluşan örgüt; devlet
kasası.
Heder olmaZiyan olma
HedmYıkma; harap etme
HıfzSaklama; koruma
HibeBağışlama
Hidematı ammeKamu hizmeti
HilafıTersi; aksi; zıddı
HilkatYaratılma; yaratılış; tabiat
HimayeKoruma; korunma; birine arka çıkma
Hini davaDava sırasında
Hini hacetGerektiğinde
Hisse-i şayiaYaygın hisse; ortak pay
HitâmSon; bitim; tükenme; nihayet
Hizmet sözleşmesiİşçinin, belirli veya belirsiz bir zaman süresi
içinde iş görmeyi ve işverenin de ona bir ücret vermeyi üstlendiği
sözleşme.
Hod-be-hodKendi başına;kimseye danışmadan;kendiliğinden
HudaAktarma
HudûsSonradan peyda olma
Hukuki işlemBir veya birden çok kişinin, hukuksal bir sonuca
yönelttiği irade açıklaması.
Hukuki tağyirBir kimsenin, kendisine ait olmayan menkul eşyalar
üzerinde bazı işlemlerde bulunarak, bu eşyanın niteliğini
değiştirmesi
Hukukun şeklî kaynaklarıHukuk Kurallarının hangi şekillere bürünmüş
olarak bize verildiğini ve nerelerde bulunduklarını göstere
kaynaktır.
HulâsaÖzet
HulûlGelip çatma; girme; borcun vadesinin gelmesi
Husule gelmekDoğmak; ortaya çıkmak; meydana gelmek; oluşmak
HusûmetHasım olma durumu; hasımlık; düşmanlık; (davada) karşı taraf
olma
HusûsatBakımlar; işler; şekiller; yollar; konular; meseleler;
maddeler
HususîÖzel; kişiye ait
HüccetSenet; delil; belge
HükkâmHakimler; yargıçlar
Hükmî şahsiyetTüzel kişilik
HükümsüzlükBir hukuki işlemin, kanunun öngördüğü şekilde
yapılamaması veya kanuna aykırı olarak yapılması halinde hukuki
sonuç doğurmamasıdır.
Hüsnü ceryanİyi icra etmek
Hüsnüniyetİyiniyet
IskatDüşürme; hükümden düşürme; yok etme; iptal
IslahDüzeltme; davada tarafça düzeltme; iyileştirme; iyi bir hale
getirme
IslahâtDüzeltme veya iyileştirme işleri
IstılâhTerim
ItlâkSalıverme; koyuverme; boşamak; demek; denilmek; tabir
IttılâÖğrenme; bilgilenme; haberdar olma; tanıma
IzrarZarar verme; zarara sokma
IztırârZorunluluk; çaresizlik
İadeGeri verme; geri çevirme; eski duruma getirme
İade-i muhakemeYargılamanın yenilenmesi
İaşeYaşatma; besleme; geçinme
İbâreDeyiş; cümle; paragraf; bir bölüm söz
İbhâmKapalı bırakma; açıklamama; belli etmeme; gizli kapaklı tutma
İbkaDevamlı, sürekli kılma; yerinde bırakma
İbraAklanma; temize çıkma; aklama; temize çıkarma Alacaklının,
borçlusunda bulunan alacağından tamamen veya kısmen vazgeçmesi
İbrazGösterme; meydana çıkarma; sunma
İbtidaBaşlama; başlangıç; ilkin; en önce; başta
İcâbGerekme; gerek; bir sözleşme için ilk söylenen söz
İcabet etmeUyma
İcabı halDurumun gereği
İcarKiraya verme; kiraya verilme
İcâre-i müecceleSonradan alınacak kira
İcareteynli vakıfİvedili ve süreye bağlı kira sözleşmesi olan vakıf
mallar
İcazetİzin; ruhsat, diploma
İcâzet-i lâhikaBir kimsenin izni olmadığı halde,yapıldıktan sonra
bir şeyi kabul etmesi ve onaylaması
İcbarZorlamak
İcbar etmeZorlama
İcmâlKısaltma; özetleme; öz; özet genel toplamı
İcra tetkik merciiİcra-İflas dairesinin üzerinde olup, icra-iflas
işlemlerinin doğru ve kanuna uygun olup olmadığını denetleyen ve
ayrıca kanunun kendisine verdiği dava ve işleri gören özel mahkeme.
İçtihadÖzel görüş; anlayış; kavrayış
İçtimaToplanma; toplantı; bir araya gelme
İçtimaîSosyal; toplumsal
İçtinapKaçınma; çekinme
İdameDevam ettirme; sürdürme
İdâre-i husûsiyyeİl özel idaresi
İfaÖdeme; yerine getirme; bir işi yapma; edim
İfadatSözler
İfadeAnlatma; anlatış; anlatım
İfhamAnlatma; anlatılma; bildirme; bildirilme
İflasBorcunu ödemeyen veya ödemelerini tatil eden borçlu hakkında
yapılan takip sonucunda, mahkeme kararı ile tespit ve ilan edilen
durum.
İfrağBir durumdan başka bir duruma sokma
İfrazArazinin parçalanması; bölünmesi; parsellere ayırma; araziyi
imar açısından uygun parçalara bölme
İfşasına müeddiAçıklanma gereği
İhaleArtırma veya eksiltme biçimiyle yapılan ve en uygun fiyatı
teklif edene (en çok artıran veya eksiltene) işin/malın verildiği
sözleşme yöntemi.
İhâtaBir şeyin etrafını çevirme; sarma; kuşatma; etrafı çevrilme;
anlayış; geniş bilgi
İhbarHaber verme; bildirme; bildirim
İhdasOrtaya çıkarma; kurma; bir şeyi ilk kez ortaya koyma
İhfaSaklama
İhkak-ı hakKendiliğinden hak alma
İhlal etmekZarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek;
çiğnemek; bozmak
İhmalDikkatsizlikten ve özensizlikten kaynaklanan kusur; savsaklama;
gerekli özeni göstermeme
İhraçÇıkarma; dışarıya mal satma; dış satım
İhrazBenimseme; sahipsiz bir malı sahiplenme
İhtarHatırlatma; dikkati çekme; uyarma; uyarım
İhtarnameBir kimseye, bir hususu yerine getirmesi veya getirmemesi
için yapılan yazılı uyarı; hatırlatma belgesi.
İhticâcDelil veya tanık gösterme
İhtilafAnlaşmazlık; uyuşmazlık; çekişme; niza; görüş farklılığı
İhtilatKarışma; katılma; bir araya gelme
İhtimamÖzen; bir şey, iş ya da kişiye özel dikkat gösterme
İhtirâzi kayıtÇekince; önkoşul; belli hakları kullanma hakkının
saklı tutulması
İhtiva etmekİçermek; kapsamak; içine almak; içinde bulundurmak
İhtiyar etmekSeçmek; seçme hakkını kullanmak; tercih etmek; yeğlemek
İhtiyarîİsteğe bağlı; seçmeli; istemli
İhtiyatSakınma;
İhtiyati tedbirDavacının, davasını kazanması durumunda, dava konusu
şeye kavuşabilmesi için, davadan önce veya dava sırasında o şeyi
garanti altına almasına yarayan önlem.
İhzârHazırlama; huzura getirme;
İhzaren celbSanığı veya tanığı, kendi arzusu nedeniyle gelmediği
için mahkeme önüne hakim kararı ile zorla getirtme
İhzarîHazırlayıcı; yetiştirici; hazırlık niteliğinde olan
İka etmekYapmak; etmek; oluşturmak
İkâmeYerine koyma; yerine kullanma; dikme;yerine geçme; kaim olma;
dava açma
İkamet etmeBir yerde yerleşme iradesi ve niyetiyle oturma.
İkametgahBir kimsenin yerleşme kast ve niyetiyle oturduğu yer
İkmalTamamlama; bitirme; devamlı olarak yiyecek içecek ve diğer
gerekli malzemenin sağlanması
İkrâhKorkutma; bir kimseyi yapmak istediği şeyi yapmamaya, yapmamak
istediği şeyi yapmaya korkutarak zorlamak
İkrarSaklamayıp söyleme; bildirme; açıkça söyleme; kabul
İkrazBorç verme; ödünç verme
İktifâYeter bulma; yetinme
İktirânYakın varma; yanına gelme; yaklaşma; ulaşma; erişme
İktisabîKazanma ile ilgili; edinme ile ilgili
İktisadiEkonomik
İktisapKazanma; kazanım; edinme; bir şeyin mülkiyetini elde etme
İktizaGerekme; gerektirme; gereklilik; işe yarama ilâm yargı
belgesi; mahkemenin verdiği nihaî (son ) kararın, iki taraftan her
birine yöntemine göre verilen onamlı örnekleri; mahkeme kararı
örneği (sureti)
İ'lâmâtBir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren
resmi vesikalar; kararı bildiren belge
İlamlı icra takibiPara veya paradan başka bir şey içeren konularda,
önce bir mahkeme ilamı alınıp, ilamlara özgü icra takibi yapılması.
İlamsız icra takibiElinde bir mahkeme ilamı bulunmayan veya
bulunmasına rağmen ilamlı icra yoluna başvurmayan kişilerin,
alacaklarını elde etmek için başvurdukları icra yolu.
İla-nihâyeSonuna kadar
İlgaOrtadan kaldırma; yürürlükten kalkma; hükümden düşürme;
geçersizleştirme
İlletHastalık; sakatlık; bozukluk; neden; sebep
İlliyet bağıNedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç
arasındaki ilişki
İlmîBilimsel
İlmi içtihatlerHukuk bilginlerinin hukuki sorunlarda ileri sunmuş
oldukları görüş, düşünce ve kanaatlerdir.
İlmühaberBelge; birinin herhangi bir durumunu (örneğin ikametgahını)
gösteren durum belgesi
İltibâsKarıştırılma; benzeşim; karışıklık
İltihâkKatılma; karışma
İltisâkYapışma; bitişme; kavuşma
İltizamKendi için gerekli sayma; gerektirme
İltizami muameleBir kimsenin malvarlığının aktifinde yer alan
kalemlere dokunmaksızın, yalnızca pasifini artıran bir işlem
yapması; taahhüt işlemi; borçlandırıcı işlem;
İlzâmSusturma; bağlama
İmâlYapma; yapılma; meydana getirme
İmârBayındırlık; bayındır duruma getirme; geliştirme
İmdiBuna göre; şu halde; o halde
İmhaYok etme; ortadan kaldırma; mahvetme
İmhâlMühlet verilmesi; süre verilmesi; erteleme; yeni bir önel
tanıma
İmlâDoldurma; doldurulma; yazdırma; yazdırılma; bir dilin
cümlelerini, kelimelerini doğru yazma bilgisi
İmtinaKaçınma; çekinme
İmtisâlGerekeni yapma; bir örneğe göre hareket etme; alınan emre
boyun eğme
İmtiyazAyrıcalık; farklılık
İnbiâsGönderilme; meydana çıkma; ileri gelme
İnd-el-hâceLâzım olduğu; gerektiği zaman
İnd-ettemyizTemyiz sonunda; temyiz olunduğunda
İndindeYanında
İnfâkBeslemek; geçindirmek; nafakalandırmak
İnfisahOrtadan kalkma; dağılma; fesholma.
İnfisâhFesh olunma; bozulma; hükümsüz kalma; dağılma; kendiliğinden
ortadan kalkma
İnhisarTekel; monopol; alımın veya satımın tek bir elde toplanması
İn'ikadBağlama; kurulma; toplanma
İnkılâpDeğişme; bir halden başka bir hale dönme; devrim
İnkıtaKesilme; kesinti; ara verme
İnkıyâdBoyun eğme; kendini teslim etme
İnkisâmTaksim olma; parçalanma; bölünme; ayrılma
İnkişafAçılma; gelişme; gelişim; açınım
İnkizaBitim; sona erme
İnsicâmBir düzeye gitme; düzgün söz; düzgünlük; tutarlık
İnşâîİnşaya, yapıya ait
İnşaî hakYenilik doğuran hak; bir hukuki durumun ortadan
kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir hukuki durumun
yaratılması için kişinin kullandığı hak
İntacSonuç verme; nitelendirilme; sonuçlandırılma; bitirme
İntifaYararlanma; bir şeyden istifade etme
İntifa hakkıBaşkasına ait bir mal (hak) üzerinde, kullanma ve
ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak
hakkı çeşidi.
İntifa hakkıYararlanma hakkı; başkasına ait bir malda, kullanma ve
ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak
hakkı çeşidi
İntihâbSeçme; seçilme; seçim
İntikalGeçme; geçirim; nakil; birinden diğerine geçme; yer
değiştirme; el değiştirme bir mal üzerindeki tasarruf hakkının kanun
ile belli kimselere geçmesi
İntikalGeçiş; göçüş; anlama; kavrama; yer değiştirme; el değiştirme
İntikalBir mal üzerindeki tasarruf hakkının, kanun ile belli
kimselere geçmesi
İntizâmDüzgünlük; çeki düzen; düzenlilik
İntizârBekleme; beklenilme; gözleme; gözlenilme
İnzibâtYolunda olma; genel emniyetin yolunda olması; sıkı düzen
İnzimâmEklenme; katılma; ilave
İphamBelirsizlik
İpkaKalma; yerinde bırakma; görevinde bırakma; yenileme
İpotekHak sahibine, alacağını, bir taşınmaz malın değerinden elde
etme yetkisini veren sınırlı bir ayni hak.
İpotek akit tablosuİpoteğin kurulması sırasında tapu memuru
tarafından düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senet.
İpotek belgesiTapu sicil müdürlüğü tarafından verilen ve ipotek akit
tablosunun özetini içeren belge.
İpotekli borç SenediTaşınmaz rehini ile güvence altına alınmış
kişisel bir hak nedeniyle, yetkili tapu görevlilerince ilgili
taşınmaza değer biçilerek, taşınmaz değerinin bağlandığı (sürümünün
kolaylaştırıldığı) kıymetli evrak.
İptalHukuk kurallarına aykırı biçimde yapılmış bir idari işlemin
yargı organının kararıyla ortadan kaldırılmasıdır
İraeTayin etme; gösterme
İrae edilmekGösterilmek
İrasYapma; etme; birine (zarar) verme, sebep olma
İrat SenediBir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti
kurulan bir taşınmazın değerinin, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir
para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak, sürümünü artırmak için
bağlandığı kıymetli evrak.
İrcaEski duruma çevirme; geri döndürme; indirgeme
İrca olunmaEski duruma getirme; çevirme; döndürme
İrsenİrs yoluyla; miras yoluyla (geçerek)
İrtibatBağlantı; ilişki; ilgili olma
İrtifakHacet talep etme; ihtiyaç duyma; yükümlenim
İrtifak haklarıBir taşınmaz üzerinde, bir kullanma ve yararlanmaya
rıza göstermeyi veya mülkiyete özgü bazı hakların kullanılmasından
kaçınmayı gerektiren ve diğer bir taşınmaz veya kişi yararına ayni
hak olarak tesis edilen hukuki işlem.
İrtihanRehin olarak alma, alınma
İs'afYerine getirme
İsâlVardırma; vardırılma; ulaştırma; ulaştırılma
İsbâtŞahit ve delil göstererek doğrusunu ortaya çıkarma
İskan ruhsatıBir binada oturulabilmesi için, yapının
tamamlanmasından sonra ve İmar Kanunu'na göre, o yapının
kullanılabileceğine ilişkin olarak verilen belge.
İsnadBir şeyi veya bir işi, birisi için yaptı diyebilme; bir şeye
dayandırma; yükleme
İstianeYardım isteme
İsticarKira ile tutma; kiralama
İsticvapSorguya çekme; sorguya çekilme
İstidaDilekçe; arzuhal; emanet bırakma; himaye (korunma) talep etme
İsti'dâdKabiliyet; akıllılık; anlayış; yetenek
İstidlâlBir kanıta dayanarak, bir nesneden sonuç çıkarma; kanıt ile
anlama
İstifaİsteğe bağlı olarak bir görevden ayrılma.
İstifadeYararlanma; faydalanma
İstiglâlİpotek; ev, dükkân, tarla ve bunlara benzer taşınmazların
geliri, karşılık gösterilerek rehine koyma
İstihapYanına almak
İstihdâfHedef tutma; amaç edinme; amaçlama
İstihdâmHizmete kabul etme; kullanma; çalıştırma
İstihkakHak istemek; hak ediş; bir şey üzerinde hak iddiasında
bulunma
İstihkak davasıTaşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya
diğer bir aynî hak iddiasında bulunmayı konu alan dava
İstihlâkTüketim; kullanarak bitirme
İstihrâçÇıkarma; çıkarılma; netice çıkarma; anlam çıkarma; anlama
İstihsalÜretim; üretme; elde etme
İstikrazBorç alma; ödünç alma
İstilzâmGerektirmek
İstimâDavada dinleme; yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin
sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile,tanık ve
bilirkişinin beyanlarını dinlemesi
İstimâlKullanma
İstimlakKamulaştırma; Devlet veya kamu tüzel kişilerinin, kamu
yararının gerektirdiği durumlarda, bedelin peşin ödemek şartıyla,
özel mülkiyette bulunan taşınmazın tamamına veya bir kısmına kanunda
gösterilen yöntemlere göre kamu yararına el koyması
İstimvalİlgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer
pahası karşılığında kişilerin mallarına el konulması
İstinaDayanak; dayanma
İstinâbeDavanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka
bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkemece ifadesinin alınması
İstinadDayanma; senet, delil sayma
İstinâd etmekDayanmak; bir şeyi dayanak (mesnet) olarak almak
İstinkâfÇekimser kalma; çekinme; geri durma; sakınma
İstinsahSuret çıkarma
İstirdâdGeri alma; alınma; geri isteme
İstisnaAyrı tutma; kural dışı sayma
İstisna sözleşmesiYüklenicinin (müteahhidin), ücret karşılığında, iş
sahibi için eser ortaya çıkarmayı borçlandığı sözleşme; eser
sözleşmesi.
İş'ârBildirme; yazı ile bildirme; gösterme
İşgalTapu kütüğüne göre sahipsiz mal durumuna geldiği anlaşılan
taşınmaz malları edinme yolu.
İşhâdŞahit getirme; tanıklık ettirme; tanık gösterme
İşkâlZorlaştırma; güçleştirme
İştigalMeşgul olma; bir işle uğraşma
İştirâAlım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda
bir şeyin malikinden, o şeyin mülkiyetinin kendisine kararlaştırılan
bedel karşılığında devrini isteme yetkisi veren hak
İştira hakkıHak sahibine, istediği zamanda, bir malın malik
İştirâkKatılma; ortak olma; ortaklık
İştirak halinde mülkiyetKanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine
ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin, bu ortaklıkları
nedeniyle bir malın mülkiyetine elbirliğiyle sahip oldukları ve her
birinin hakkının, o malın tamamını kapsadığı mülkiyet biçimi.
İtaVerme; ödeme
İtfaSöndürme; ödeme; bir borcu, ödeme, takas, af gibi bir sebeple
kapatma; sona erdirme
İtmamTamamlama
İttibaUyma; itaat etme
İttihâdBir olma; birleşme; birlik
İttihâzEdinme; edinilme; kabul etme; sayma; tutma; alma
İttisâlBitişme; kavuşma; yakınlık
İvazKarşılık; bedel; eder; karşı bedel; mukabil eda; fiyat
İvazlı akitİki tarafa borç yükleyen sözleşme
İvazsız akitTek tarafa borç yükleyen sözleşme
İzaaKaybetme; yitirme
İzafeZammetmek; katmak; karıştırmak
İzaleGiderme; giderilme
İzale-i şüyuuHerhangi bir malın kendisinin veya satılarak bedelinin
paylaştırılması suretiyle, bu mal üzerindeki ortaklığın
(paydaşlığın) giderilmesi.
İzhârAçıklama
İbkakalmış, bırakılmış
İcra Vekilleri HeyetiBakanlar Kurulu
İhtiraBilimsel buluşlar üzerindeki haklar
İktisat VekâletiEkonomi Bakanlığı
İntihabseçme,seçilme,seçim
İptidai itirazİlk itiraz
ÎrâdGelir; gelir getiren yapı; söyleme, getirme
İraegösterilmek
İstihkakkazanılan şey, hak edilen
İstimadavada dinleme,yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin
sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları ile tanık ve
bilirkişinin beyanlarını dinlenmesi
İstizahAçıklama istemek
İzale i ŞüyuOrtaklığın (paylılığın) giderilmesi davası
İzdivacevlenme
KaanîKanaat eden; yeter bulup fazlasını istemeyen; inanmış; kanmış
KaasırZorla işleten; kısa
KabilKabul eden; kabul edici; olan; olabilir
Kabl-el-işgalİşgalden önce
KabzAlma; elde tutma; edinme
KabzeylemekAlmak; elde tutmak; edinmek
KadastroArazilerin ve arsaların yerini, alanını, sınırlarını ve
sahiplerini belirtip plana bağlama işi.
KadastroArazilerin,arsaların yerini, alanını, sınırlarını ve
sahiplerini belirtip plana bağlama işi;
KadîmÇok eski zaman; eski
KâffeHep; bütün; cümle
KâfiYeter; yeterli
KagirTaş veya tuğladan imal edilmiş yapı; kargir
KaideKural; usul; ilke; prensip; esas; temel;yol; taban; ayaklık
KaimBaşka bir şeyin ya da kişinin yerine geçen
KaimeKağıt para
Kal'Koparma; sökme; çıkarma; çıkarılma; temelinden çekip alma
KalbetmeDeğiştirme; çevirme
Kambiyo senetleriTicaret hukukunda Poliçe, çek ve bono
Kambiyo taahhüdüTicari bir senet üzerine imza koymak suretiyle doğan
soyut borç
Kamu düzeniBir ülkedeki kurum ve kuralların, devletin güvenliğini,
kamu hizmetlerinin iyi işlemesini ve bireyler arasındaki ilişkilerde
huzuru, hukuk ve ahlak kurallarına uygunluğu sağlamasıyla oluşan
düzen.
Kamu hacziDevletin, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim,
harç ve bunlara bağlı ceza, faiz ve zamlar ile kamu hizmetleri
uygulamasından doğan ve ödenmeyen alacakları nedeniyle, borçlu
durumundaki kişilerin mal ve haklarına el koyması.
Kamu haklarıŞahıslar ile devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk
kurallarından, yani kamu hukukundan doğan haklardır.
Kamu hizmetiDevlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya
bunların gözetimi ve denetimi altındaki diğer kişilerce, kamunun
genel ve ortak gereksinimlerini sağlamaya yönelik olarak sürdürülen
faaliyetler.
Kamu hukukuDevletin örgütlenmesi, faaliyetleri, yetki ve görevleri
ile devletle kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı.
Kamu mallarıÖzel mülkiyete konu olamayan ve doğrudan doğruya kamunun
(halkın) yararlanmasına ayrılan mallar.
Kamu tüzel kişileriTamamen kamu yararının gerçekleşmesi için çalışan
ve kamu gücü kullanan, kanunla veya kanunun verdiği açık yetkiyle
kurulan kamu idare ve kurumları.
Kamu YararıKamunun, ulusal birliğin ve devletin gereksinimleriyle
ilgili ve bunlara uygun olan durum.
KamulaştırmaDevlet veya kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının
gerektirdiği durumlarda ve karşılığını (bedelini) peşin ödemek
koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya
bir kısmını, kanunda gösterilen usullere göre mülk edinmesi.
Kanaatbahşİnandırıcı
KanunAnayasanın yetkili kıldığı organ tarafından bir şekilde ve bu
ad altında tespit edilmiş bulunangenel, sürekli ve soyut hukuk
kurallarıdır.
Kanun hükmünde kararnamelerTBMM' nin bir kanunla yetki vermesi
üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belli konuları düzenlemek
amacıyla çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır.
kanun sözcüsüsavcı
Kanun tasarısıNakanlar kurulunun hazırlayarak TBMM ' ne sunduğu
kanun projeleridir.
Kanuni intifa hakkıKanun tarafından bazı kişilere tanınan ve hakkı
doğuran olayın ortadan kalkmasıyla son bulan; hak sahibine,
başkasına ait bir mal (hak) üzerinde kullanma ve ürünlerinden
yararlanma yetkisi veren bir irtifak hakkı.
Kanuni ipotek hakkıKanunun öngördüğü bazı durumlarda, bazı kişilerin
(kanun gereği) sahip olduğu ipotek kurma hakkı.
Kanuni müşavirVesayet altına alınmasına gerek olmayan ancak fiil
ehliyetinden kısmen mahrum edilmesi kendi yararına olan reşit
kimseye, bazı işler için görüşü alınmak üzere mahkemece atanan
danışman.
Kanuni şuf'a hakkıKanundan (müşterek mülkiyet hakkından) doğan ve
hissedarlık (paydaşlık) devam ettiği müddetçe varlığını koruyan, hak
konusu şeyin bir üçüncü kişiye satılması halinde hak sahibine o şeyi
öncelikle satın alma yetkisi veren hak.
KarabetYakınlık
Karâr-gîrKararlanmış; kararı verilmiş; karara bağlanmış
Kârineİpucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun
(sonucun) çıkarılması
Karineyi halDuruma göre
KaryeKöy
KarzÖdünç
KastKanunun suç saydığı bir eylemi ve onu meydana getirecek
hareketin sonuçlarını bilerek ve isteyerek işlemek iradesi
Kat'Kesme; kesilme; karar verme; sona erdirme
Kat irtifakıYapılmakta veya ileride yapılacak olan bir binanın
yapımı borcunu ve bina tamamlandığında da kat mülkiyeti kurulması
yükümünü doğuran bir irtifak hakkı.
Kat malikiBağımsız bölümler üzerinde kurulan kat mülkiyeti hakkına
sahip olan kişi.
Kat malikleri kuruluKat mülkiyetine konu taşınmazdaki bütün kat
maliklerinin oluşturduğu kurul.
Kat mülkiyetiBir yapının bağımsız bölümleri üzerinde kurulan, arsa
payı ve ana gayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir
mülkiyet hakkı.
Katibi adilNoter
Kâtib-i adilNoter
Katiyet kesbetmekHale gelmek
KavâidKaideler; usuller; kurallar; yasalar
KaviKuvvetli
Kaynak hakkıHak sahibine, bir başkasının arazisindeki kaynağın
sularını almak ve kendi arazisine akıtmak (kullanmak) yetkisi veren
bir irtifak hakkı.
Kazaî içtihatlerMahkemelerde vermiş oldukları kararlarda bir sorunun
çözümlenmesiyle ilgili olarak kabul edilmiş olan ilkelerdir
Kazaî kararYargısal karar
Kaza-î merciYargı organı; mahkeme
Kazai rüşt15 yaşını bitirmemiş olan mümeyyiz bir küçüğün, ana ve
babasının muvafakatiyle mahkemece reşit kılınması
Kazaî tefsirYargısal yorum
Kaziyye-i muhkemeKesin hüküm
Ke-en-lem-yekünSanki yokmuş; hiç yokmuş; hiç olmamış gibi
KefaletKefil olma; kefillik, bir kimsenin alacaklısına karşı, o
kimsenin borcunun yerine getirilmesini sağlamak yükümlülüğü altına
girmek.
Keff-i yedEl çekme; vazgeçme; karışmama
KemâlOlgunluk; tamlık; eksiksizlik
Kerhenİğrenerek; istemeyerek; hoşlanmayarak; zorla; zoraki
KesbÇalışıp kazanma; edinme
KesbetmekKazanmak; edinmek; sağlamak
KetmetmekGizlemek; saklamak; sır tutmak
Keyfiyetİş; durum; mesele
KezailikAynı şekilde
KıstâsÖlçü; ölçüt
KışlakKışın hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer. Bir veya
birkaç köy ya da beldeye, ayrı ayrı veya ortak olarak, kış
mevsiminde hayvanlarını barındırmaları ve otundan yararlanmaları
için tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanıla gelen arazi.
KıyâsKarşılaştırma; oranlama; örnekseme
KifâyetKâfi olma; yetme; yetişme; yeterli olma; yeterlilik
Kişisel haklarKişinin maddi ve manevi tüm varlığı ile ilgili bulunan
ve bu varlığın serbestçe geliştirilmesi amacına yönelik olan hak ve
hürriyetlerdir
Kitab'ül-icareİcar kitabı; Mecelle'de kira bölümü (faslı)
Kollektif şirketTicari bir işletmeyi ticari ünvan altında işletmek
üzere hakiki şahıslar arasında kurulan ve ortaklardan hiçbirinin
sorumluluğu sınırlanmamış olan ticari şirkettir.
KonkordatoDürüst borçlunun önerip de en az üçte iki alacaklısının
kabulü ve ticaret mahkemesinin onaması ile ortaya çıkan bir
anlaşmayla, alacaklıların bir kısım alacaklarından vazgeçmesi ve
borçlunun da bu anlaşmaya göre kabul edilen borcun belli yüzdesini,
tamamını ya da daha fazlasını, kabul edilen vadede ödeyerek
borcundan kurtulması.
KontratMukavele; sözleşme
Kuru mülkiyetBir mal üzerinde, (malikin sahip olduğu ayrıcalık ve
yetkilere zarar gelmemek üzere) bir başkasına tanınan intifa veya
sükna gibi fiili kullanma hakkının varlığı durumunda malikin sahip
olduğu mülkiyet hakkı.
Kuvvei müsellahaGüvenlik kuvvetleri
KuyûdKayıtlar; bağlar; deftere geçirmeler
KülfetSıkıntı; zorluk; yük; zahmet; eziyet
KüsurArtık
KüşadAçma; işletmeye açmak
KütübKitaplar
laakalen az
Lâ-akallEn azından; daha aşağı olmaz
Lâfz (lafız)Söz
LâhikYetişen; ulaşan; eklenen; sonradan tayin edilen; yenisi
Lâübâlîİlişiksiz; kayıtsız; saygısız; senli benli
Lâ-yete gayyerSabit; değişmez; bozulmaz
LayihaDilekçe; yazılı dilek; istek; tasarı
Lede-l-hâceHacet,ihtiyaç görüldüğü zaman
Ledelicapİcap ettiğinde
LevâzımGerekli şeyler; malzeme; malzemeler
Livâ'Bayrak; mülkî idarede kazâ ile vilâyet arasında bir derece;
sancak
Lokavtİşveren tarafından kendi teşebbüsüyle veya bir işveren
kuruluşun kararına uyarak işçilerin topluca işten
uzaklaştırılmasıdır
LükataBuluntu; sokakta bulunup alınan sahibi belli olmayan şey.
Maada…başka
Madde-i sabıkaYukardaki hükümler; geçen hükümler; daha önce anılan
maddeler
Maddi edimBorçlunun malvarlığı ile ifa edeceği edim türü
Maddi malTaşınır ve taşınmaz mallar gibi fiziksel varlığı olan,
gözle görülüp elle tutulabilen mal.
MadrûbDövülmüş; darbolunmuş; vurulmuş
Ma'dûdSayılı;
MafevkÜst
MağsûbGasbedilmiş; zorla alınmış mahal yer
Mahalli idarelerKöy, kasaba ve şehir adı verilen belli yerleşim
alanlarındaki mahalli ihtiyaçları gidermek üzere çeşitli kamu
hizmetlerini yürütmekte olan kuruluşlardır
MahcurVesayet altına alınmış kişi; kısıtlı
MahcuzHaczedilen; hacizli; üzerine haciz konulmuş
MahdutSınırlanmış; tahdit edilmiş
MahfuzSaklı; gizli
MahiyetNitelik; bir şeyin aslı, esası, içyüzü
MahkumunbihHüküm konusu
MahlûlHallolunmuş; çözülmüş; mirasçısı bulunmayan ve hükümete kalan
MahrumYoksun; dilediğini, istediğini elde edemeyen
MahsulâtMahsuller; ürünler
MahsupHesap edilmiş; hesaba dahil edilmiş
MahsusÖzgü; özel; müstakil; özel olarak
Makable şâmilGeçmişe dokunan; geçmişe etkili olan; geçmişteki
olayları da etkileyen
Makable teşmilBir hükmün etkisinin geriye yürütülmesi
MakrûnYakınlaştırılmış; yaklaştırılmış; yakın; ulaşmış
MaksûrKasrolunmuş; kısıtlanmış; kısıtlı
MaktuGötürü; belirli; miktarda; değeri biçilmiş; pazarlıksız
MakuleÇeşit; tür; soy
Mal birliğiEşlerin, (evlilik sözleşmesinde birliğe dahil
olmayacaklarını belirttiği mallar istisna olmak üzere) evlenme
zamanında her birinin malik olduğu ve evliliğin devamı süresince
mülk edindiği bütün malların dahil olduğu birlik üzerinde kocanın
(karının şahsi malları hariç olmak üzere) mülkiyet hakkına sahip
olduğu mal rejimi.
Mal OrtaklığıEşlerin, ortaklığa girecek mal ve gelirleri
sınırlandırmamış olduğu ve bunlar üzerindeki mülkiyet hakkını
ortaklaşa kullanarak hiçbir payında bağımsızca tasarruf edemediği
mal rejimi.
MalikMülkiyet hakkı sahibi; bir şeye sahip olan kişi.
MamelekMalvarlığı
MansubAtanmış; nasbolunmuş
MarifetiyleYoluyla;aracılığıyla
MaruzArz olunmuş; bir şeyin karşısında etki altında bulunan
MasarifMasraflar; giderler
Masarifi muhakemeMuhakeme masrafları
MaslahatEmir; buyruk; madde; husus; dirlik düzenlik; iş
MasrûfSarf edilmiş; harcanmış
MatbuBasılı; basılmış
MatlabTalep olunan; istenen şey
MatlubatAlacaklar; istenen şey
MatrahBir verginin miktarını belirtmek için esas alınan değer.
MatufYöneltilmiş; yönelik
MazarratZarar; zararlar; zarar verici; zarar verme
MazbataTutanak
Mazbut vakıfYönetimi devlet tarafından ele alınmış vakıf
MazharErişen; bir şeyden yararlanma; ulaşma
Mazireti sahihaGerçek engel
MazmûnÖdenmesi gereken şey
MaznunZanlı; sanık
MeailSorunlar
MebaliğMeblağlar; tutarlar; ganimetler; paralar
MebânîBinalar; yapılar
MebdeEvvel;başlangıç; prensip; ilk unsur
MebiSatılan şey
MeblâğPara tutarı; akçe
MebnîBuna dayanan; ....den dolayı; ......den ötürü; bu sebeple; bu
yüzden; üzerinde kurulu
MecâriSu yolları; akıntı yerleri; su yatakları; mecralar
MeccanîParasız; bedava
MecmuuTümü; tamamı; hepsi
MecraBir işin gidiş, oluş yolu; akarsu yatağı; su yolu
mecruhiyetyaralama
Me'curKiraya verilen şey; kiralanan
meczumanlaşılan
MeçhulBilinmeyen; tanınmayan
MeçzumAnlaşılan
MedarDayanak; yardım; elverişli
Medarı tatbikUygulanabilir
MedlûlDelillendirilmiş; delil getirilmiş şey; bir kelimeden veya
işaretten anlaşılan
Mefhumu muhalifKarşıt kavram
MefruğunbihDevir konusu şey
MefruğunlehKendisine bir şey ya da hak devrolunan kimse
MefruşatDöşeme; ev eşyası.
MefsuhFeshedilmiş
MehilSüre; önel
MelhuzMuhtemel; gerekebilecek; umulur; beklenir
MemalikÜlke
MemnuMenedilmiş; yasaklanmış; yasak
MemurKamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri
yapmak üzere atanmış olan kişilerdir.
MenYasak etme; bırakmama; durdurma; esirgeme; vermeme; önleme
Men etmekEngellemek; yasaklamak
MenâfiMenfaatler; yararlar; çıkarlar
MenafilYararlar
Menba'Kaynaklar; çıkış yeri
Menfaati ammeKamu yararı
Menfi edimBorçlunun bir şeyi yapmamak şeklinde icra edeceği edim
türü.
Men'i muaraza davasıBir mal üzerinde;başka bir kimse tarafından
ileri sürülen hak veya yapıların el atmanın önlenmesi isteğiyle
açılan dava
MenkulTaşınır; taşınır mal
MenkuzBozulan
MenşeKaynak; kök; başlangıç
MeraBir veya birkaç köy veya beldeye ayrı ayrı veya ortak
olarak,hayvanları otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis
edilen veya öteden beri bu amaçla kullanılagelen arazi
MerbutBağlı
MerhunRehnedilen mal
Mer'iYürürlükte; geçerli
MeriyetYürürlük
MersuleGönderilen
Mesağİzin; ruhsat; cevaz
MesahaÖlçme; ölçümleme
MesailMeseleler
MesâkinMeskenler; oturulacak yerler
Meskûnİçinde insan oturan; oturulan; yerleşilmiş
MesmuDinlenen; dinlenebilir; karar için incelenebilir
Mesnedİsnad edilen şey; dayanılan şey; dayanak; rütbe
MesulSorumlu
MeşfuŞuf'a (önalım) hakkının ilişkin olduğu mal
MeşhudatŞahitlik
MeşrutŞart koşulmuş; şartlı; şarta bağlı
Meşruta tevliyet davasıVakfeden kişinin mütevelliği kime şart
kıldığı yolundaki uyuşmazlıkla ilgili dava
MevaşiKoyun,keçi,öküz,inek gibi hayvanlar; geviş getiren hayvanlar;
hayvan
Mevdaddı mahsusaÖzel hükümler
MevhûmVarsayılan; var olarak kabul edilen; kuruntuya dayanan
MevkufVakfedilen şey
MevridVaracak yer
MevsukiyetSağlamlık
MezkûrZikredilen; sözü edilen; anılan
MezrûâtEkilip biçilmiş tohumlar; ekinler
Mezunİzinli; yetkili; bir okulu (kursu) bitiren kişi
Mezuniyetİzin; yetki; bir okulu (kursu) bitirip diploma alma
MikâpBir şeyin küp olarak değeri (örneğin; metremikâp
MilkKudret; tasarruf; mülk
MinvalŞekil
Miras ŞirketiMirasın açılmasından, bölüştürülmesine kadar, mirasa
dahil olan mal, hak ve borçların oluşturduğu topluluk.
MisillûBenzer; örnek gibi
Muaccelİvedi; peşin; vadesi (eceli) gelmiş; ödenmesi gereken hale
gelmiş.
MuacceliyetBorcun vadesinin gelmiş olması
MuaddelDeğişik
Muaddün-li-l-istiglâlKiraya verilmek üzere yapılmış şey; kiralık
eşya
MuadilDenk; eşit
MuafiyetAffedilmiş olma; bağışıklık; yükümlülük dışında tutulmuş
MuâhedeAntlaşma; karşılıklı ant içme
MuahharSonraya bırakılmış; tehir edilmiş; sonraki
MuallakHavada boşta duran; sürüncemede kalmış
MuamelatMuameleler; işlemler
MuarazaÇekişme; sataşma; birbirine karşı gelme; bir hak talebi;
kavga
MuavinYardımcı
MuayyenBelirli; belli; saptanmış
Muayyen mâ-adâBaşka; dışında
MubayaaSatın alma
MucibinceGereğince; uyarınca
MucipGerektiren; gerektirici; icapcı; öneri sahibi
Mucip sebeplerGerektirici sebepler; gerekçe
MugayirAykırı; zıt; ters
MuhakemeYargılama
MuhammenTahmin edilen
MuharrerYazılı; yazılmış
MuhassasTahsis olunmuş; tayin edilmiş; özgü
MuhataraRiziko; zarara uğrama tehlikesi; tehlike; zarar ve ziyan
MuhayyerlikBir sözleşme ile,belirlenen edimin yerine bir başkasını
geçirmek yetkisi; seçimlik hak
MuhdesatSonradan yapılmış; sonradan meydana gelmiş şeyler; yeni
şeyler
MuhikHaklı; geçerli; uygun; gerekli
Muhkem kaziyeKesin hüküm
MuhtarÖzerk; bağımsız; köyde devlet işlerini gören köyün başı
MuhtelifÇeşitli; değişik; farklı
muhtevîiçeren, barındıran
MukabeleihilmisilKarşılıklılık esası
MukabilKarşılık; karşı
MukaddemÖnce; önce gelen; daha öncede bulunan
MukadderatKader; yazgı; ölçülebilen,sayılabilen şeyler
MukarrerKararlaştırılmış
MukarreratKararlar; kararlaştırılan şeyler
MukataaArazinin belli bir ücret karşılığında kiraya verilmesi;
bağ,bahçe,arsa durumuna getirilen ekim toprağı için verilen vergi
MukaveleSözleşme; akit; bağıt
MukayyetKayıtlı; sınırlı; kaydolunmuş; deftere geçirilmiş
Mukrizİkraz eden; borç veren; ödünç veren
MuktaziGerekli
MunkatiKesilmiş; ara verilmiş
MunkaziBitmek
Munsifaneİnsaflı ölçüde
MuntafîSönme; ortadan kalkma
MuntazırBekleyen; gözetleyen
MurabahaKanunun belirlediğinden fazla faiz alınması; tefecilik
MurakabeDenetleme; kontrol; gözetme
MurisKazandıran; veren; miras bırakan, ölümüyle, hakkında miras
hukuku hükümlerinin uygulandığı kişi; miras bırakan.
MurtabitBağlantılı
MusaddakTasdikli; onaylı
musakkasulu tarla;suyu bulunan taşınmaz
MusakkafÜstü tavanla örtülmüş; tavanı,damı olan;
MusakkafatGelir getiren kapalı (damlı) binalar
MutadAlışılmış; âdet olunmuş; normal
MutalebeTalepte bulunma; istemde bulunma
MutasarrıfTasarruf eden; sancakların en büyük mülki amiri
MutavassıtAracı; aracılık eden; vasıta olan
Mutazammınİçine alan, üstüne alan; kefil olan; ödemeyi üstlenen
MutazarrırZarar gören kimse
MuteberGeçerli; itibarlı; hatırı sayılır; güvenilir; sağlam
MuteberiyetGeçerlik; geçerlilik
Mutlak muvazaaTarafların gerçekte herhangi bir muamele yapmayı
düşünmedikleri halde, sadece üçüncü şahısları yanıltmak amacıyla,
aralarında bir muamele yapılmış gibi göstermeleri
MuttaliÖğrenme; haberdar olma; bilgilenme
muvaceheyüzleştirme
MuvâceheYüzleştirme; yüz yüze gelme
MuvafakatUygun görme; onama; razı olma; rızası olma
MuvafıkUygun; yerinde
MuvakkatGeçici; süreksiz
MuvâzaaDanışıklı işlem
MuvâzeneDenge
Muzâfİzafe edilmiş; bağlı; bağlanmış; katılmış; yönelik
MübâdeleBir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi; değiştirme;
değiş-tokuş; değişim
MübayaaSatın alma
MübâyenetBirbirine zıt olan şeyler, kaideler, iddialar, hükümler
arasındaki görünüş
MübâyinZıt; aykırı; ters
MübeyyinGösterir
MücâvirKomşu olan; yanında bulunan
MücbirZorlayıcı; zorlayan
MücerredSoyut; genel
MücmelKısa ve öz olarak anlatılmış; açıklanmadıkça ne anlama geldiği
anlaşılamayan ibare
MüctemianTopluca; toplu olarak
MüdafiSavunucu; savunan
Müdahalenin men'iTaşınır veya taşınmaz bir mala karşı yapılan maddi
elatma veya sataşmanın, ayni hakka dayanılarak önlenmesi.
MüddeaDavacının dava ettiği şey; dava konusu
MüddeaaleyhDavalı; hakkında dava açılan kişi
MüddeabihDava konusu
MüddeiDavacı; iddia eden kişi
Müddei aleyhDavalı; hakkında dava açılan kişi
Müddei umumiSavcı
müddeiumumiyecumhuriyet savcısı
MüebbetSonsuz; süresiz
MüeccelVadeli; vadeye bağlanmış; zamanı henüz gelmemiş
MüeddîTediye eden; eda eden; doğuran
MüessesKurulmuş; kurulu; tesis edilmiş
MüessirTesir eden; etkili; tesirli
MüeyyidTeyid eden; doğrulayan; kuvvetlendiren
MüeyyideYaptırım; destek; hukuk kurallarının uygulanmasını sağlamak
ve zorlamak için yasalara konulan hükümler; bir kuralın emir ve
yasaklarına uyulmadığı zaman karşılaşılacak olan tepkidir.
Müflisİflas eden kişi; mahkemelerce iflasına karar verilen kimsedir
MühürBazı kişi ve kurumların, yaptıkları işlemi veya koruma altına
aldıkları eşyayı belgelendirmek için kullandıkları kazılı damga vb.
araç.
MükellefYükümlü; ödevli; görevli
MükellefiyetYükümlülük; bir kimseye veya bir şeye yükletilen yüküm;
görev
Müktesipİktisap eden; kazanan; edinen
MülâhazaDüşünce; görüş
MülâhazâtDüşünceler
Mülhak evkaf(vakıf)Vakıf yöneticileri(mütevelliler) tarafından
yönetilen ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenen vakıflar
MülkiÜlke ile ilgili; ülke yönetimine ilişkin
Mülkiyet hakkıKişiye, kanunların öngördüğü sınırlar içinde, sahibi
olduğu maldan ve malın hukuki ve doğal ürünlerinden yararlanma ve o
mal üzerinde tasarruf etme yetkisi veren egemenlik hakkı.
MültezemGerekli görülen; kayırılan
MülzemBağlı
MümâseletBenzeme; benzeyiş; andırma
MümasilÖrnek; misâl; benzeyen; andıran
Mümellek-ün-lehKendisine bir şey temlik olunan kimse
MümellikTemlik eden; mülk olarak veren kişi
MümessilTemsil eden; temsilci
MümeyyizSezgin; temyiz eden; iyiyi kötüden ayırma yeteneğine (temyiz
gücüne) sahip kimse.
MümtâzÜstün; ayrıcalıklı; imtiyazlı
MümteniÇekinen; imtina eden; olamaz;
Mün'akit olmakBir sözleşmenin kurulması; akdin oluşması; üzerinde
anlaşma yapılmak
MünâzaaUyuşmazlık; çekişme; anlaşmazlık
MünaziünfihNiza konusu; uyuşmazlık konusu olan şey; dava konusu
MünbaisDoğan; ileri gelen
MüncerSonuçlanan; şu veya bu sonuca varan
Mündemicİçinde bulunan; (içinde)yatan
Münderecatİçerik; kapsam; içindekiler
MünferidenTek tek; ayrı ayrı; tek başına
Münfesihİnfisah etmiş; bozulmuş; dağılmış
münhalboş, görevlisi bulunmayan
Münhasır..ye özgü; ..ye ayrılmış; ..ye mahsus; sınırlanmış; ayrılmış
MünkasemBölünmüş
MünkatiKesilen; kesilmiş; kesik; aralıklı
Münkirİnkar eden
MünselipKaybetme, keybeden
Müntakilİntikal eden; geçen
müntehapşeçilen,seçilmiş bulunan
MüntehîNihayet bulan; sona eren; son; en son; bir şeyi tamamlayan
MürâdifEş anlam; aynı anlam
MürafaaSözlü duruşma; genellikle Yargıtay'da veya İdare
Mahkeme’lerinde yapılan duruşmaya verilen ad
MüraselâtGönderilen şeyler; mektuplar; yazışmalar
MürettepTertip edilmiş; düzenlenmiş
MürtebitBağlantılı; ilişkili; ilgili
MürtefiKaldırma kaldırılmış
MürtehinRehin alacaklısı; ipotek hakkına sahip
Mürur hakkıGeçit hakkı
Müruru zamanZaman aşımı; bir davanın açılması veya hükmün yerine
getirilmesi için kanunen belirli zamanın geçmesi
Müsaadeİzin; yardım; uygun olma; serbestlik
MüsadereZoralım; bir kimsenin taşınır veya taşınmaz bir malının,
kendi isteği olmaksızın devlet tarafından elinden alınması
MüsamahaHoş görme; göz yumma; tolerans tanıma
MüsâvâtEşitlik
MüsaviEşit; eş düzeyde; aynı seviyede
MüseccelTescilli; yazılmış; kayıtlı; damgalanmış
Müspet edimBorçlunun, belli bir şeyi yapmak ya da vermek şeklinde
olumlu bir davranış biçimi ile yerine getireceği edim türü
Müstacelİvedi; tez; hemen yapılması gerekli
Müstacelenİvedi olarak; acele olarak
Müstaceliyetİvedilik; acil olma hali
Müstagallât-ı mevkufeHayır kurumlarına gerekli geliri sağlamak üzere
vakfedilmiş mallar
MüstehakHak eden
Müstehikİstihkak sahibi; hak kazanmış; haketmiş; layık
MüstelzimGerektirici; doğurucu; sonuç doğurucu
müstemirsürekli, kesintisiz
MüstemirenSürekli,aralıksız
MüstenidenDayanarak; bir şeye dayanarak; delil göstererek
MüstesnaAyrık; istisna olan; kural dışı
Müşâ'Ortaklar arasında beraberce kullanıldığı halde paylara
ayrılmamış şey; ortak mal
MüşâbehetBenzeyiş; benzeme
MüşâbihBenzeyiş; benzeme
Müşârün-ileyhAdı geçen; anılan; ilim ve resmi mevkii yüksek olan
kimse
MüşkilâtZorluk; güçlük
MüştemilâtEklenti
Müşterâİştira edilmiş; satın alınmış
Müşterek mülkiyetBirden çok kişinin, kanun veya hukuki işlem
nedeniyle, bir mala, fiilen bölüşmedikleri belirli paylar oranında
malik olmaları.
MütâlaaGörüş; irdeleme; düşünce
MüteadditBirden fazla; çeşitli
MüteahhidünbihTaahüt edilen,yapılması istenilen şey
MüteahhitTaahhüt eden; yüklenici; belli bir inşaatı (eseri) yapmayı
üstlenen
Müteallikİlişkin; bir şeye dair; ilgili
MüteamelAlışılagelmiş
MütebakiGeriye kalan; artan
MütedâirDair olan; ilişkin; değin
MütedavilElden ele geçen; dönen; dolaşan; tedavül eden
MüteferriEklenti; eklenmiş; ekli; ilişkin; aynı kökten
MüteferriâtTeferruat; ayrıntı
MüteferrikDağınık; çeşitli; ayrı ayrı; türlü
MütegayyibKaybolmuş; yitmiş
MütehammilTahammüllü; dayanıklı
MütehassılDoğan; hasıl olan; meydana gelen
MütehavvilDeğişken; kararsız
MütekabiliyetKarşılıklılık
Mütekabiliyet EsasıBir devletin, başka bir devletin vatandaşlarına
uyguladığı hukuki veya fiili bir davranış biçimine karşılık, diğer
devletin de aynı şekilde davranması.
MütemâyilEğilimli; taraflı görünen
MütemerridTemerrüde düşen (kimse); yapması gereken bir şeyi
yapmamakta direnen
Mütemmim cüzTamamlayıcı parça; mahalli örf ve adete göre, bir
nesnenin esaslı unsuru olan, o nesne yok edilmedikçe veya
parçalanmadıkça yahut niteliği bozulmadıkça ondan ayrılması mümkün
olmayan parçalar, o nesnenin tamamlayıcı parçasıdır.
MütenakısÇelişik
MütenasipUygun; denk
MüterâfikBeraber bulunan; karışık; birlikte
MüterettibSıralanmış; ait olan; .....üstüne düşen; gereken; meydana
gelen; dolayı; meydana gelen
MütesarlülfesatÇabuk bozulan
MüteselsilZincirleme; dayanışmalı; ardı ardına
Müteselsil SorumlulukBirden çok kimsenin, bir borcun veya zararın
(tamamının) ödenmesinden, zincirleme olarak ve tek başına sorumlu
olması.
MütevakkıfBağlı
MüteveffâVefat etmiş; miras bırakan
MütevelliBir vakfın yönetiminin kendisine verildiği kişi; vakıf
yönetim kurulu
MütevellitDoğan; ileri gelen
Müttefik-un-aleyhÜzerine ittifak edilmiş; anlaşma sağlanmış
MüttehazVerilen; ittihaz olunan; kabul edilen; yürürlükte bulunan
MüttehitBirleşik
MüvekkilKendisini vekil ile temsil ettiren kişi; vekil eden.
MüvezziDağıtıcı
MüzaheretYardım; koruma
MüzayedeArtırma; açık artırma
Nafaka yükümüBir kimsenin kanunun öngördüğü yoksulluğa düşmüş olan
yakınlarına yardım etmekle yükümlü olmasıdır.
NâfıaBayındırlık işleri
NağahaniAnsızın
NahiyeBucak; bölge; kenar; kısım; çevre
Nail olmakErişmek; kavuşmak
NaiplikVekâlet
NâkızBozma; kaldırma;
Nâm-ı müstearTakma ad; eğreti ad nasp atama; tayin etme; dikme;
saplama
NâsıbNaspeden; diken; tayin eden; atayan
NâşîNeşet eden; ileri gelen; ötürü; dolayı; sebebiyle
NâtıkBildiren; bildirici; gösterici; söyleyen; konuşan; idrak eden;
düşünen nazara almak göz önüne almak
NavlunDeniz yoluyla yapılan taşıma karşılığında ödenen ücret
Navlun mukavelesiDeniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan
sözleşmedir.
Nazarı dikkatGöz önüne almak
NebâtBitki
Nef'îÇıkar ile ilgili; faydacı
NemaBüyüme; gelişme; kazanç; kâr; getiri; faiz
NesebenSoyla ilgili; soy bakımından
NesepAna baba ile çocuklar arasındaki hukuki bağ.
Neşet etmekDoğmak; ileri gelmek; kaynaklanmak
NeviÇeşit; tür
Nez'Sökme; kaldırma; yoketme
NezaretDenetim; gözetim; bakanlık
NezetmekKaldırmak; ayırmak; ilişiği koparmak
NısfYarım; yarı; yarısı
nısıfyarı pay
NidâÇağırma; bağırma; ünlem
NisapDerece; istenilen had; asıl; esas; yeter sayı; bir kurulun
toplanabilmesi veya karar alabilmesi için gerekli sayıda üyenin bir
araya gelmiş olması
Nispi muvazaaYapılan asıl muamelenin şartlarını ya da konusunu
farklı şekilde göstermeleri
NiyâbetVekillik;
Nizaİhtilaf; çekişme; uyuşmazlık
Nizâm-nâmeTüzük
Nizasız ve fasılasızUyuşmazlık konusu olmadan ve hiç ara vermeden;
ihtilâfsız ve arasız
Nokta-i nazarGörüş; bakış açısı
NukudNakitler; paralar
NükûlVazgeçme; cayma; kaçınma
NümuneÖrnek
OlvecheO şekilde
Orta mallarıYollar, köprüler, camiler gibi herkesin kullanabileceği
kamu malları.
ortaçtümleç olabilen,isim ve sıfat gibi kullanılan fiil asıllı
kelime sıfat-fiil. ör: gelen çocuk, adı batası adam.
Ortak YerlerKat mülkiyetine tabi anagayrimenkulün, kat maliklerince
ortaklaşa kullanılıp yararlanılan yerleri.
Otlak
Ölüme bağlı tasarrufGerçek kişilerin, ölümünden sonra hukuki etki ve
hükümler doğurmak üzere yapmış olduğu hukuki işlem.
Ölünceye Kadar bakma akdiTaraflardan birinin, ölünceye dek bakma ve
kendisini görüp gözetme koşuluyla, malvarlığını veya bir kısım
malları öbürküne geçirme (intikal ettirme) borcu altına girdiği
sözleşme.
Özel haklarŞahıslar ile şahıslar arasındaki ilişkileri düzenleyen
hukuk kurallarından,yani özel hukukundan doğan haklardır.
Özel hukukKişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı.
PaftaKadastrosu yapılan yerlerin ada ve parsellerinin, belli
ölçülerle çizilmiş haritaları.
Parselİmar düzeni bakımından belli ölçüler gözönüne alınarak
sınırlandırılmış arazi parçalarından her biri.
PaydaşBir bütünün belli bir kısmından (paydan) yararlanan; hissedar.
PedavraKöknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak
kullanılan ince tahta; hartama.
RâbıtaBağlantı; bağ; düzen; tertip
RâciRücu eden; geri dönen; ilgisi olan
RahinRehin veren; rehneden
RakabeDevri ve devir alınması olanaklı bulunan şeyin kendisi;
örneğin tarla,köle gibi; mala(şeye) hakim olabilme kudreti; çıplak
mülkiyet
RaptBağlama; bağlanma; iliştirme; bağlaç
RayiçSürüm değeri; geçerli olan
Rayiç DeğerBir iktisadi kıymetin, değerleme günündeki normal
alım-satım değeri; piyasa değeri.
Ref etmekKaldırmak; örneğin itirazın ref'i (kaldırılması)
RefikArkadaş
RehinBir borcun yerine getirilmemesi halinde, alacaklarının teminatı
olmak üzere ve paraya çevirtme hakkıyla birlikte alacaklı lehine
verilen taşınır veya taşınmaz mal güvencesi.
ReisievvelBirinci reis
ResenKendiliğinden; herhangi bir isteğe gerek olmadan; otomatikman
ResimDevlet daire ve kurumlarında görülen hizmet ve yapılan
giderlerin karşılığı olarak, sadece o işle ilgisi bulunan kişilerden
alınan bir gelir.
Resmi gazeteBaşbakanlık tarafından çıkarılan ve kanunların, kanun
hükmündeki kararnamelerin, tüzüklerin ve bazı yönetmeliklerin
yürürlüğe girmesi için yayımladığı gazetedir.
Resmi SenetResmi bir makam ve görevlinin, usulüne göre düzenlediği
veya onayladığı belge.
ResülmâlAnamal; sermaye
ReşitErgin; rüşt yaşını doldurmuş; onsekiz yaşını dolduran veya
onsekiz yaşını doldurmamasına rağmen evlenen veya yasal olarak
erginliğine mahkemece karar verilen kişi
Rûz-nâmeGündem; yevmiye defteri; takvim
RücuDönme; geri dönme; cayma; sözünden dönme; sözünü geri alma; bir
ödemede bulunan kimsenin, bu bedeli, asıl ödeme yapması gereken
kişiden istemesi;
RüçhanÖncelik; üstünlük; imtiyaz
RüsumResimler; devlet dairelerinde ve diğer kamu kuruluşlarında
görülen hizmet ve harcamaların karşılığı olarak alınan vergiler
Rü'yetDavanın bakılmakta olması.
Sâdır olmakÇıkmak
SahihSıhhatli; gerçek; düzgün; doğru; legal; hukuka uygun
SâkıtSusan; herhangi bir görüş bildirmeyen; düşen; düşücü; hükümsüz
SalâhiyetYetki; bir davaya bakabilme
SalahiyetnameTemsilciye verilen yetkiyi üçüncü şahıslara ispatlaması
için verilen yazılı belgedir.
Sâlif-üz-zikrZikri geçen; bildirilen
SalihElverişli; uygun
Saniyenİkinci olarak
SarahatAçıklık; netlik; sarihlik; aydınlık
SarfiyatHarcamalar; giderler
SariBulaşan; bulaşıcı
Satış vaadiBir kimsenin, taşınmaz malını bir başkasına satmayı
(ileride yapılacak satım akdini) taahhüt ettiği sözleşme.
SavcılıkDevlet adına kamu davasını açan makamdır.
SâyEmek; çalışma
SebketmekVâki olmak; yapılmak; olmak; ileri geçmek
SehimPay; hisse
SelbZorla alma; kaldırma; giderme
SelefÖnce gelen kimse
SemenSatış parası; satış sözleşmesinde, satana mal teslimine
karşılık olarak ödenecek para
SemereBir maldan elde edilen ürünler; Tabii Semere
SenedâtSenetler
Sened-i hâkanîTapu senedi
SenevîSenelik; yıllık
Serdetmekİleri sürmek; öne sürmek; ortaya çıkmak; belirtmek
Seyrân-gâhGezme yeri; dolaşma yeri
Sigorta primiSigorta ettirenin sigortacıya ödemekle yükümlü olduğu
ücrettir.
SinYaşanılan süre
SirayetBulaşma; yayılma; geçme
SirkatHırsızlık; çalma; çalınma
SiyanetKoruma
Siyasi haklarHerhangi bir biçimde devletin yönetimine ve siyasi
kuruluşlarına katılmaya yönelik haklardır
Sosyal devletFertlerin sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari
bir hayat düzeyi sağlamayı, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği
gerçekleştirmeyi ödev bilen devlettir.
Sosyal ilişkilerŞahısların birbirleriyle veya toplumla olan
ilişkileridir.
Sosyal kurallarSosyal ilişkileri düzenleyen din, ahlak, görgü ve
hukuk kurallarıdır.
Sosyal ve ekonomik haklarKişinin sosyal ve ekonomik faaliyetleriyle
ilgili bulunan hak ve hürrriyetlerdir.
Sözleşmeİki veya daha çok kişinin, aralarında bir hukuki bağ
yaratmak, bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla,
karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı
hukuki işlem; akit.
Sözleşmeİki veya daha çok kişinin, aralarında bir hukuki bağ
yaratmak, bu bağı değiştirmek veya ortadan kaldırmak amacıyla,
karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan ederek yaptığı
hukuki işlem; akit.
Sözleşmeden DönmeTaraflardan birinin, mevcut sözleşmeden cayması;
sözleşmeden rücu.
SudurVerilen ; çıkan
SuiniyetKötüniyet
SukutDüşme; düşüş
Sureti mahsusaÖzel olarak; özellikle; belli amaçla
Sureti mümtazeÖncelikli
Suveri müsaddakaOnanmış örnek
SübûtSabit olma; gerçekleşme; ispatlama; ispatlanma; kanıtlama
SüknaOturma yeri; oturulacak yer; konut
Sükna hakkıBir evde veya evin bir bölümünde oturma hakkı veren
kişiye bağlı bir irtifak hakkı; oturma hakkı, bir evde veya evin bir
bölümünde oturma imkanı veren bir irtifak hakkı.
SülüsânÜçte iki
Sürekli edimBorçluyu belli bir süre, belli davranış ya da davranış
biçimleri ile bağlı bulunmakla yükümlü kılan edim
Süreli icapBir kimsenin, belli bir süre bağlı olmak niyeti ile beyan
ettiği icap.
Süresiz icapKabul haberinin kendisine ulaşması ile ilgili olarak
herhangi bir süre tayin etmediği icap
ŞagilMeşgul eden; meşgul olmayı gerektiren; işgal eden; bir mülkte
oturan
ŞahâdetTanıklık
ŞahbenderKonsolos
Şahsı âhar (âher)Başkası; üçüncü kişi
Şahsi edimBorçlunun bizzat bedeni ya da fikri gücü ya da yeteneği
ile icra edeceği edim türü
Şahsi haklarAyni hakların aksine, herkese karşı ileri sürülemeyen
haklar; kişisel haklar.
Şahsiyet haklarıŞahısların maddi,manevi ve ekonomik bütünlüğü
üzerindeki mutlak haktır.
Şamilİçine alan; kapsayan; çevreleyen
Şâmil olmakKapsamak; içine almak
ŞârihŞerhçi; şerh eden; bir konuyu ayrıntılarıyla açıklayan
şarkdoğu
ŞayiPay; hisse
Şâyi hisseOrtak (müşterek) mülkiyette, ortaklardan herbirine ait pay
ŞayianOrtaklaşa
ŞefiŞufa (önalım) hakkı bulunan kişi; önalımcı
ŞeraitŞartlar; koşullar
ŞerhŞahsi hakları, temlik (devir) sınırlamalarını ve geçici
tescilleri tapu kütüğünde belirten yazıların (kayıtların) genel adı.
ŞerhKişisel hakların, devir sınırlamalarının ve geçici tescilin,
tapu siciline yazılmasını gösteren terim
ŞerikOrtak; iştirakçi
Şibh (şibih)Benzer; benzeme; benzeyiş
Şifahî beyanSözlü açıklama
şimalkuzey
şirasatış
ŞufaÖnalım; öncelikli alım
Şufa hakkıÖnalım hakkı; mükellefin, hakkın konusu olan şeyi bir
üçüncü kişiye satması durumunda, hak sahibine tek taraflı bir irade
beyanı ile satılan şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan bedel
karşılığında öncelikle kendisine devrini isteme yetkisini veren
haktır, yenilik doğuran haklardandır.
ŞuhutŞahitler
ŞümulKapsam; içine alma; kapsama
ŞüyuPaydaşlık; hissedarlık
TaaddüdBirden çok
TaahhütnameKişinin kendi ad ve hesabına, bir gerçek kişi veya tüzel
kişiye karşı, sözleşmeli ya da sözleşmesiz olarak, bir işin
yapılmasını veya bir şeyin teslimini üstlendiğini gösterir belge.
Taallukİlişiği olma; asılma; ilgi
TaayyünTayin olunma; belli olma; belirme
TabiyetKişi veya şeyleri devlete bağlayan siyasi ve hukuki bağ;
vatandaşlık. yurttaşlık; bağımsızlık
TacirTicaretle uğraşan; bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi
adına işleten kimsedir.
TadâtSayma; sayılma; sayım
TadilDeğiştirme; değişiklik
tafsil etmekayrıntiları ile anlatmak
TağyirBaşkalaştırma; değiştirme; bozma tahakkuk gerçekleştirme;
gerçekleşme
TahaddüsOrtaya çıkmak
TahassulHasıl olma; sonuç olarak ortaya çıkma
TahavvülDeğişme; dönme
TahdîdâtSınırlamalar; kısıntılar
TahfifHafifletme; azaltma
TahkikatSoruşturma
TahlifYemin
TahliyeBoşaltma; salıverme; serbest bırakma.
Tahliye taahhütnamesiKiracının, kiralananı belli bir tarihte
boşaltacağına ilişkin yaptığı yazılı irade beyanı.
TahmilYükleme
TahripHarabetme; yıkma; kırma; bozma
TahrirYazım
TahrirYazma; yazım
TahrirenYazılı olarak
TahsinBeğenme
TahsisEmrine verme; özgüleme.
TahşiyeÇıkıntı yapmak
TahtAlt; aşağı
TahtaniBinanın alt kısmı
Tahtani fevkaniAltlı üstlü
TahvilDeğiştirme; değiştirilme; borç senedi
TahvilatTahviller
TakaddümÖnce gelme; önde gelme
Takarrür etmekKararlaşmak; kararlaştırmak; istikrar kazanan kararlar
TakasVadesi gelmiş, aynı cinsten ve karşılıklı iki alacağın
birbirine sayışılması.
TakrîrÖnerge; anlatma; anlatış; tapuda malını sattığını veya ipotek
ettiğini söyleme
Takrir etmekSağlamlaştırmak
TaksimOrtak mülkiyette bulunan bir malın, ortaklar arasında yapılan
bir sözleşmeyle veya dava açmak suretiyle bölüştürülmesi.
Taksirİradi olarak işlenen bir icra ya da ihmal eyleminden, fail
tarafından istenmemiş olmalarına rağmen, kanunun cezalandırdığı
sonuçların meydana gelmesi hali
TakyitSınırlama; kayıtlama; şarta bağlama; kısıtlama
TakyitKısıtlama
Talâkİslâm hukukunda boşanma
Ta'lıkGeciktirme; askıda bırakılma
TalîmâtnâmeYönetmelik
Tapuyu misilTarafsız bilirkişinin belirteceği tapu; bedel; değer
baha
TarikYol; yöntem
TârikTerkeden; bırakan
Tariki âmmHerkesin geçebilmesi için bırakılan yol; kamunun
yararlandığı yol;
TasarrufBir şeyden yararlanabilme ve o şey üzerinde fiili veya
hukuki işlem yapabilme gücü.
TashihDüzeltme; resmi bir kütüğün, bir hukuki işlemin düzeltilmesi
TasnifDüzen
Tasrih etmekAçıklamak; belirtmek
TasvibDoğru bulma; uygun görme; onaylama
Tatbika medar imzaUygulamaya elverişli imza
TathirTemizleme
TavassutAracılık; ara bulma; aracı olma
TavazzuhAydınlanma
TavzifGörevlendirme
TavzîhAçıklama
Tazammun etmekÖngörmek; sonucu doğurmak; içine almak; kapsamak
TazminatMaddi veya manevi zarara karşılık ödenen bedel; zarar
ödencesi;hukuka aykırı olarak başkalarına verilen zararların
ödetilmesi biçiminde müeyyidedir.
TeadülBeraberlik; denklik; birbirine denk gelme
Teahhur(teehhür)Gecikme; temerrüt
TeâmülÖrf ve adet; öteden beri olagelen, insanlar arasında
yapılagelen belli bir davranış.
TeatiKarşılıklı gönderme
TebaaUyruk; bir devletin hükmü altında bulunan kimseler
TebâdürAkla gelme; hatırlanma
Tebârüz ettirmeBelirtme; ortaya koyma
TebdilDeğiştirmek
TebdilDeğişme; değiştirilme
TebeddülDeğişiklikler
TebeddülDeğişiklik
TebellüğBir tebliği alma; tebliğ edilen bir yazıyı imza ile teslim
alma
TebellürNetleşme; net olarak ortaya çıkma; aydınlanma
TebeyyünOrtaya çıkmak
Tebeyyün etmekSaptanmak ; ortaya çıkmak; aydınlanmak
TebligatBir hukuki işlemin yetkili makamca, ilgili kişinin bilgisine
sunulmak üzere, kanun ve usule uygun olarak yazı veya ilanla
bildirilmesi.
TecditYenileme; tazeleme, açıkça anlaşılacak şekilde önceki borcun,
yeni bir borç kurarak ortadan kaldırılması; yenileme.
TecezzîBölünme; doğranma
TecvîzCeza verme; caiz görme
TedabirTedbirler önlemler
TedarikSağlama; temin etme
TedavülSürüm; elden ele gezme; dolaşma; kullanılma
Tedip hakkıAna babalara tanınmış çocuğa öğüt vermek, ihtirada
bulunmak
TediyeÖdeme; bir borcun ödenmesi
TedricenAzar azar; yavaş yavaş; aşamalı olarak
TedvînHukuku birleştirmek amacıyla,hukukun bir dalı ile ilgili yasa
halinde kurallar koyma
TeehhürGecikme; sonraya kalma
TeemmülDüşünüp taşınma; etraflıca düşünme
TeessüsKuruluş; kurulma; yapılma; yapılanma
TefehhümAnlamak; akıl erdirmek
TeferruatAyrıntı; bölgesel töreye (örfe) veya malikin açık isteğine
göre, bir şeyin işletilmesi veya korunması veya ondan yararlanılması
için sürekli olarak ona tahsis olunan ve kullanışta o şeye bağlı
kılınan yada takılan veya onunla birleştirilen taşınır mallar, asıl
şeyin teferruatıdır.
TeferruğSatın alanın aldığı mülkün ferağ işlemini yaptırması, tapu
kaydını kendi üzerine çevirme
TeffizBkz. tefvîz
TefhimVerilmiş olan kararın veya hükmün,duruşmada hazır bulunan
taraflara yargıç tarafından sözle bildirilmesi
TefrişatDöşeme araçları; bir yeri döşemek için kullanılan eşya
Tefvîzİhale; sipariş etme; havale etme; dağıtım; ısmarlama; bir
taşınmazı belli bedel karşılığında üçüncü kişinin üzerinde bırakma
TehâlüfYargıcın iki tarafa da yemin vermesi; birbirine zıt olma
Tehir ertelemeAra verme
Tek taraflı irade beyanıHukuki bir ilişkide taraflardan birinin, o
ilişki bakımından hüküm ve sonuç doğurmaya yetecek şekilde iradesini
açıklaması.
Tekabül etmekKarşılamak; karşılık olmak
TekaüdEmeklilik
TekâyüdBirbirine hile yapma
TekeffülBirine kefil olma; kefalet verme; garanti etme
TekemmülTamamlanma; olgunlaşma
Tekevvün etmeYaratılma; meydana gelme
TelâfiZararı karşılama; giderme; eksikliği giderme
TelâhukBirbirine katılma; yarışma; hakların yarışması
TelhîsHülasa etme; özetleme; özet
TelifYazma; uzlaştırma
Telif haklarıFikir ürünü eserler üzerinde yaratıcısının sahip
bulunduğu haktır.
Telvis etmekKirletmek
TemadiSürüp gitme; süregelme; devamedegelme; sürme; uzama
TemellükMülk edinme; kendine mal etme; sahip olma; sahiplenme;
devralma
TemerrüdDirenme; borcun ifasında gecikme, bir yükümlülüğün yerine
getirilmesinde oluşan gecikme; direnme
TemettüKâr; kazanç payı; yarar
TeminatBelli bir hukuksal durumu (genellikle borcun ödenmesini)
sağlamak için verilen garanti.
Teminat akçesiBir sözleşmenin kurulması için taraflardan birinin
diğerine vermek yükümlülüğünde bulunduğu para
Temlik1-devir 2- Bir malın veya hakkın, bir hukuki işlemle başkasına
devredilmesi; mülkiyetin nakli.
Temyiz Kudretiİyiyi kötüden ayırma ve makul biçimde davranışta
bulunma yeteneği.
TenâküzÇelişki
TenbihUyarma; uyarı
Tenezzülİnme; alçalma; düşme; kendine aykırı gelen bir işi veya
durumu kabul etme
Tenkisİndirme; azaltma; eksiltme
TenmiyeNemalandırma; artırma; işletme
TensipUygun görme
TenvîrâtAydınlatma; ışıklandırma
Tenzilİndirtme; azaltma
TerâkümBirikme; biriktirme
Tercihe şayanÜstün tutulan; yeğlenen; tercih edilen
Tereke (terike)Miras bırakanın mirasçılarına geçen kalıtı; kalıt;
mirasçılara kalan malvarlığı
Terekküp etmekOluşmak
TeressübâtTortulanmalar; dibe çökmeler; durulmalar
Terettüp etmekDüşmek; doğmak; ait olmak; sırası gelmek; gerektirmek
TerhinRehin olarak verme; emanet bırakma
TerkinSilme; çizme; resmi kütük veya defterde yazılı bulunan bir
konunun (şerhin) çizilmesi
TermimTamir etme; onarma; düzeltme; iyileştirme
TersîmâtResmetmeler; resmini yapmalar; çizmeler
TertipSıra; düzen; düzenleme
TesâhubSahip çıkma; koruma
TescilResmi kütük veya defterlere bir konunun (hakkın) yazılması,
kayıt düşülmesi.
TesellümTeslim alma
TesmiyeAd koyma; isimlendirme; belirleme
TesviyeSonuca bağlama; çözümleme; gereğini yapma; seviye;
düzdüzeltme
TeşevvüşKarışıklık; kargaşalık
TeşmilKapsamına alma; yayma
teşrikyaptığı bir işe ortak almak
TevakkufBağlı olma; durma
TevarüsBir kimseden miras kalma; mirasa konma; kalıtım yoluyla
birinden diğerine geçme
Tevdi etmekVermek; bırakmak; sunmak
TeveccühYönelme; yakınlık duyma; sevgi
TevellütDoğum; doğma
Tevessül etmekBaşvurmak; kalkışmak; girişmek
TevfikUydurma; uygunlaştırma
TevfikanUyarınca; (ona) göre
TevhidBirleştirme
TevkifTutuklama
TevkilVekil olarak tayin edilmiş kimsenin, vekillik yetkisini bir
başkasına devretmesi.
Tevlit etmekDoğurmak
TevliyetVakfın işlerini yönetmek
Tevliyet davasıMütevellilik davası; vakfın işlerine bakma göreviyle
ilgili dava
Tevsî'Genişleme
TevsîkBelgelendirme
TevziDağıtma
TezâyüdArtış; çoğalma
Tezkere-i sâmiyyeSadrazamlık makamından yazılan tezkere
tezyifdeğersiz olarak gösterme, aşağılama
TezyinatSüslemeler
Toplu iş sözleşmesiİşçi sendikaları ile işveren veya işveren
sendikaları arasında yapılan ve iş şartlarını, tarafların hak ve
borçlarını düzenleyen yazılı bir anlaşmadır.
TrampaBir malın başka bir malla veya bir hakkın başka bir hakla
değiştirilmesini konu alan sözleşme.
Tüzel KişiKendisini oluşturan gerçek kişilerin üzerinde ve onlardan
bağımsız bir varlığı ve belirli bir amacı bulunan.
TüzükBir kanunun uygulamasını göstermek veya kanunun emrettiği
işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak şartıyla ve
Danıştayın incelemesinden geçirtilerek Bakanlar Kurulu tarafından
çıkartılan yazılı hukuk kurallarıdır.
UhdeGörev; birinin yapmakla yükümlü olduğu iş; bir işin yapılacağına
söz verme
UhdesindeÜzerinde; sorumluluğunda
UlakHaberci; haber götürücü
UmranBayındır
UmranîBayındırlıkla ilgili; imarlı hale getirme
Umurİşler
UrupArşının sekizde biri
usulşekle ilişkin
Uygulama imar plânıOnaylı halihazır haritalar üzerinde, varsa
kadastral durumu işlenmiş olarak, nazım imar plân esaslarına göre
çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve
düzeni, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama plânlarına
esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntılarıyla
gösteren plân
UyruklukŞahısları veya şeyleri devlete bağlayan hukuki ve siyasi
bağdır.
Uzatılmış mal ortaklığıEvlilik birliğinin, eşlerden birinin ölümüyle
son bulması halinde, sağ kalan eşin, ölen eşin çocuklarıyla birlikte
devam ettirdiği mal ortaklığı rejimi.
Üçüncü şahısBir sözleşmenin, davanın veya icra takibinin
taraflarından olmayan kişi.
Üst hakkıTaşınmaz malikinin, bir başkasına, arsasının üstünde ya da
altında inşaat yapma veya mevcut inşaatı koruma (ona sahip olma)
yetkisi verdiği irtifak hakkı.
VabesteBağlı
VakfiyeVakfedenin vakfa ilişkin bildirimini ve hakimin tescilini
kapsayan belge
VakıfTesis; başlı başına bir varlığı bulunmak üzere bir malın
belirli amaca tahsisi
VarakaBelge; yazılı kağıt
VarantRehin senedi; umumi mağazaya tevdi edilen mallara ve tahıla
ilişkin rehin hakkını gösteren ve bu mallar üzerinde herhangi bir
alacaklı yararına bu hakkın yaratılmasını sağlayan senet
VarîdGelen; vasıl olan; gerçek olan; varolan
VâridâtGelirler; devlet(kamu)gelirleri
VârisMirasçı
Vasıl olmakUlaşmak, erişmek
VasiKanunun öngördüğü durumlarda, küçük veya kısıtlı kişilerin
haklarını korumak üzere mahkeme tarafından atanan kanuni temsilci.
VatandaşlıkBir hakiki şahsı bir devlete bağlayan hukuki bağdır.
Vaz'Koyma; konulma (yürürlüğe koyma)
Vazıyed etmeBir şeye veya bir işe el koyma
VaziyetDurum; hal
VecîbeBorç
Veçhile(bu) yönden; böylece; uyarınca
VediaSaklama
Vefa hakkıHak sahibine, sattığı şeyin mülkiyetinin kararlaştırılan
bedel karşılığında tekrar kendisine devrini, tek taraflı irade
beyanı ile isteme yetkisi veren hak
VehleÖncesi; baş tarafı; dakika; an
Vehle-i ûlâİlk başlangıç; birdenbire
Vekalet SözleşmesiKişinin, bedelli veya bedelsiz olarak, bir işi
yürütmeyi veya yerine getirmeyi başkası adına üstlendiği sözleşme.
VekilVekalet sözleşmesi gereği, müvekkil tarafından ve onun adına
işlem yapmakla yetkilendirilen kişi.
VelayetAna ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki
(kanundan doğan) eğitim ve terbiye hak ve yetkisi.
VelevOlsa bile; hatta; ister; isterse
VeliVelayet hakkına sahip bulunan ana ve/veya baba.
veraset ilamıölenin kanuni varislerini gösteren, mahkemeden alınan
resmi belge, hüküm
VereseMirasçılar
Vergide adalet ilkesiHerkesin mali gücüne göre vergiye tabi
tutulmasıdır
VesaitVasıtalar; araçlar
VesayetKüçük veya kısıtlıların haklarının korunması amacıyla özel
hukuk tarafından düzenlenen ve bir kamu hizmeti niteliğini taşıyan
kurum.
VezâifVazifeler; görevler
VicahîYüze karşı; tarafın yüzüne karşı
VikayeKoruma
Vuku bulmakOlmak; oluşmak; meydana gelmek
Vücut bulmakDoğmak; yapılmış olma
YabancıBir devletin ülkesinde oturan ve o devletin uyruğunu iddia
etmek hakkı olmayan kimselerdir.
YalamukÇam ağacının reçineli kabuğu; soymuk
Yapı(imar hukukunda) karada ve suda, sürekli veya geçici, resmî veya
özel yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve
tamirlerini içine alan sabit ve hareketli tesisler
Yapı alacaklısı ipoteğiBir yapıyı yapanların, o yapıdan doğan
alacaklarını teminat altına almak için koydurdukları gayrimenkul
rehni
Yapı kullanma izniİskân belgesi
Yapı malikinin sorumluluğuBir binanın veya diğer yapı eseri
malikinin, bunların çürük yapılmasından veya korunmasındaki
kusurundan dolayı sorumlu tutulması
Yapı ruhsatıİnşaat izni; inşaat ruhsatı
YargıHukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemelerce belli bir
olaya uygulanmasıdır.
YaylaÇevresi dik bayırlarla çevrili, düz ve yüksek yer; genellikle
yüksek platolarda yer alan, insanların serinlemek ve hayvanlarını
otlatmak için yaz aylarında gidip kaldıkları yer
YaylakBir veya birkaç köy ya da beldeye, ayrı ayrı veya ortak
olarak, yaz mevsimini geçirmeleri ve hayvanlarını otlatmaları için
tahsis edilen veya öteden beri bu amaçla kullanılagelen arazi.
hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer; otlak
YedEl ;elinde bulundurma
Yed'i istirdatMal üzerindeki yitirlmiş egemenliği, tasarruf gücünü
geri almak, yeniden ele geçirmek
YedieminUyuşmazlık konusu şeyin saklanması ve idaresi kendisine
verilen kişi; güvenilir kişi; yediadl
YekûnToplam
Yeni arazi teşekkülüKimsenin mülkiyetinde olmayan yerlerde birikme,
dolma, kayma ya da kamunun malı olan akarsuların yatak veya
seviyelerinin değişmesi gibi olaylarla oluşan toprak parçası.
Yeniden değerlemeVergi matrahının hesaplanmasıyla ilgili ekonomik
kıymetlerin takdir ve tespiti; paranın değer kaybı gözönüne
alınarak, bilançolardaki stoklar, sabit varlıklar gibi kalemlerde
düzeltmeler yapılması.
Yerleşme alanıİmar Plânı sınırı içindeki yerleşik ve gelişme
alanlarının tümü
Yeşil alanŞehir imar plânlarında toplumun yararlanması için ayrılan
ve üzerinde inşaat yapılması mümkün olmayan ve ileride veya şimdiden
park, çocuk parkı vb. hizmet alanı olarak ayrılmış alan
Yönetim planıKat Mülkiyeti Kanunu'na göre anagayrimenkulün
yönetimini düzenleyici hükümler içeren ve bütün kat maliklerini
bağlayan sözleşme
Zabıt defteriEski hukukta, tapu sicili gibi kullanılan defter.
ZabıtnameTutanak
zahiraçık
ZâhireYiyecek; gerektiği zaman harcanmak üzere ambarda saklanan
hubûbat
ZâhirîGörünen; görünüşte
ZailZeval bulma; bitme
ZamanaşımıKanunda öngörülen ve belirli koşullar altında geçmekle,
bir hakkın kazanılmasını, kaybedilmesini veya bir yükümlülükten
kurtulmayı sağlayan süre.
ZaminBir şeyi tazmin eden; kefil
Zevâid (zevait)Vakıfta gelirin dağıtılmasından sonra geri kalan
ZevalSon; bitim; nihayet; yok olma
ZevciyyetKocalık,karılık; karı-kocalık; eşlik
ZımnındaDolayısıyla; için; olarak
ZımnîÜstü kapalı; açık olmayan
Zihni kayıtBir kimsenin bilerek ve isteyerek, asıl iradesiyle
uyuşmayan bir beyanda bulunması
ZikretmekAnmak; anılmak; bildirmek; belirtmek
ZilyetBir şeyi fiilen elinde bulunduran kişi; bir şeyde tasarrufta
bulunan kişi; elmen
ZilyetlikBir şey üzerinde fiili hakimiyet veya bi eşyayı fiili
hakimiyet ve kudret alanı içinde bulundurma demektir.
zinharsakın, asla
zîralt (Kısım)
ZiyaKaybetme; yitme
ZiyadeFazla; çok; aşırı
ZiyadeFazla; çok; aşırı
Zuhur etmekOrtaya çıkmak; doğmak
KAYNAK : ANONİM