|
ŞAİR NABİ Enbiyalar ve evliyalar şehri ŞANLIURFA'da varlıklı ve ilim sahibi bir ailenin çocuğu olarakdünyaya geldi. Kendisi de ilim öğrenmek için Şeyh Yakup Halife'ye teslim edildi.Yakup Halife ona kuzularını gütmekle görevlendirdi. Birkaç günlük çobanlık ederken; içinden kendi kendine soruyordu. 'Ben kuzu gütmeye mi, çobanlık etmeye mi geldim? Bir an önce İstanbul'a gidip de ilmi irfan öğreneyim' diye soruyordu.Manevi yönüyle bunu gören hocası Yakup Halife bir gün onu yanına çağırır. Hocası: 'Yavrum Yusuf, seni İstanbul'a göndermek istiyorum.' 'Hocam İstanbul kim ben kimim? Bu kadar okumuş, ilerlemiş talebelerin varken...' 'Yavrum, sen ilmi doğuştan almışsın,Yusuf gözlerinle gözlerime bak! ' dedi ve bilmesi gerekenleri de transfer ediverdi. Yusuf Nabi İstanbul'a gitti ve edebi şiirlerinden dolayı dikkat çekiverdi. Padişaha kadar bir çok iltifata tabi oldu. Bir çok görevde bulundu. Yusuf Nabi (rah.), 1678 yılında bir kafile ile hac yolculuğuna çıkmıştı. Kafilede devletin ileri gelen paşa da bulunuyordu.Kafile hicaz bölgesine girince Hz. Peygamberi ziyaret aşkı Nabiyi iyice sardı; öyle ki, vücudu bir hoş oldu, uykusu kaçtı, hiç uyumadı. Kafile, gece yarısı Peygamber şehri Medine-i Münevvereye yaklaştı. Kafilede bulunan Eyüplü Rami Mehmed Paşa o esnada kıble tarafına doğru ayaklarını uzatmış uyuyordu. Resul-i Kibriyar17;nın (s.a.v) beldesine girerken arkadaşlarında gördüğü bu manzara Nabiye hiç de hoş gelmedi. Paşayı uyandıracak bir şekilde şu meşhur beyitleri söylemeye başladı: Sakın terk-i edepten, küy-i mahbub-ı Hüdadır bu! Nazargah-i ilahidir, Makam-ı Mustafar17;dır bu. Müraat-ı edep şartıyla gir Nabi bu dergaha, Metaf-ı kudsiyadır, büsegah-ı enbiyadır bu. Açıklaması şöyledir: Edebi terk etmekten sakın! Zira burası Allah-u Tealar17;nın beldesidir. Burası, Hak Tealanın devamlı nazar kıldığı bir yerdir; Muhammed Mustafanın (s.a.v) makamıdır.Ey Nabi, bu dergaha edebin şartlarına dikkat ederek gir. Sakın edebi basite alma.Burası, büyük meleklerin etrafında pervane gibi döndüğü, peygamberlerin eğilip eşini öptüğü bir yerdir. Bu beyitleri işiten paşa, gözünü açtı, hemen kendine geldi, ikazın sebebini anladı, ayaklarını topladı, doğruldu. Nabiye dönerek: -Ne zaman yazdın bunları? Senden başka duyan oldu mu onları? Diye sordu. Yusuf Nabi: -Bunları daha önce herhangi bir yerde söylemiş değilim. Şimdi, sizi bu halde görünce elimde olmadan yüksek sesle söylemeye başladım. İkimizden başka bilen yok! dedi. Paşa: -Öyleyse bu aramızda kalsın, diye ikaz etti. Nabi sustu, yola devam ettiler. Kafile, sabah ezanına yakın Hz. Resulullahın mescidine yaklaştı. Bir de baktılar ki, mescidin minarelerinde müezzinler ezandan önce, Nabinin: r0;Sakın terk-i edeptenr30;r1; beytiyle başlayan natını okuyorlar. Nabi ve paşa hayret ettiler.Mescide girdiler, namaz kıldıktan sonra, hemen baş müezzinin yanına koştular. Nabi, heyecanla: -Allah adına, peygamber aşkına söyle, siz ezandan önce okuduğunuz o beyitleri kimden, nerede ve nasıl öğrendiniz? diye sordu. Müezzin önce cevap vermek istemedi, Nabi ısrar ve rica etti. Bunun üzerine müezzin: -Resul-i Kibriya (s.a.v) Efendimiz, bu gece tüm müezzinlerin rüyasını şereflendirerek: Ümmetimden Nabi isimli birisi beni ziyarete geliyor. Bana olan aşkı her şeyin üzerindedir. Kalkın, ezandan önce, onun benim için yazdığı beyitleri okuyarak kendisini karşılayın, mescidime girişini kutlayın! buyurdu. Biz de Efendimizin emirlerini yerine getirdik, dedi. Nabi, hepten şaşırdı ve heyecanlandı, dayanamadı ağladı. Göz yaşları içinde müezzine tekrar: -O iki cihanın efendisi, gerçekten Nabi mi dedi, O benim ümmetimdendir mi buyurdu? diye sordu. Müezzin: -Evet, Nabi dedi, o benim ümmetimdendir, buyurdu, deyince, Nabi bu iltifata daha fazla dayanamadı, sevincinden düşüp bayıldı. Bir zaman sonra ayıldığında paşayı ve müezzini yanında ağlarken buldu. 1712'de İstanbul'da vefat etti ve kabri Karaca Ahmet mezarlığındadır. (mezarlığın alt kapsından girdiğiniz de, Süleyman Hilmi Tunahan Hz’nin Kabrine varmadan hemen yolun solundadır.) Diğer Ünlü Urfalılar : Mustafa Yılmaz Güney (Türk Sinemasında 1 numara) Melih Gökçek (Ankara Büyükşehir Bld. Bşk.) Şivan Perwer (Kürt müziğinin babası) Ferhat Göçer (Hem doktor hem gerçek bir sanatçı) İbrahim Tatlıses (Ona kelime yetmez) Mirkelam (Urfa-Birecikli Pop Sanatçısı) Müslüm Gürses (Urfa-Halfetili Arabeski Kralı) Nuri Sesigüzel (Urfa-Birecikli Halk Müziği Sanatçısı) Kazancı Bedih (Gazel geleneğinin son temsilcisiydi) Ahmet Özhan (Tasavvuf Müziği Sanatçısı) Uluç Gürkan (Gazeteci-Öğretim Üyesi) Abdulkadir Karahan (Edebiyat Profesörü) Ömer Çelakıl (Kur-an Şifreleri olduğunu İddia eden kişi) Güler Işık (Urfa-Siverekli Halk Müziği Sanatçısı) Seyyal Taner (Urfa-Harranlı Pop Sanatçısı) Bekir Coşkun (Hürriyet Gazetesi Yazarı) Bülent İnal (Dizi Oyuncusu) Ahmet Kanneci (Gitar Virtüözü) Faruk Saraç (Modacı) Hüseyin Peyda (Sinema Sanatçısı) Mahmut Tuncer (Halk Müziği Sanatçısı-Aslen Malatyalıdır) Mehmet Akan (Bizimkiler dizisinin yöneticisi) Nihat Odabaşı (Fotoğraf Sanatçısı) Serdar Tatlı (Hakem) Suut Kemal Yetkin (Roman Yazarı) Şair Nabi (Divan Edebiyatı Şairi) Bekir Yıldız (Hikayeci-Yazar) M.Akif İnan (Memur-Sen'in Kurucusu) |
Duyuru Arşivi |