Van'da yaşamın iki yönü 'sallanıyor' İlginçtir; bir milyonluk şehirde insanların eğitim ve sağlık sorunlarının had safhada olması. Evet ilginçtir bütün bu sorunlar varken, insanların sürü mantığından ilerleyip tepki gösterememesi… Son günlerde duygusal moda bağlanmış gidiyoruz. Hemen her şeyde meydana gelen depremlerin arkasına gizleniyoruz. İstemekten yoksun, haklarımızın ne olduğunun dahi bilincinde değiliz. Sadece kabuğumuza çekilmiş olayları akışına bırakıyoruz. İlgimi çeken iki konu var, Van’da; Toplumun seyrinde olduğu, kayıtsız kaldığı hiçbir şekilde ses çıkarmayıp sadece oluruna bıraktığı… Birincisi eğitim İkincisi sağlık. Hayati derecede önemli bu iki konunun, Van’da savsaklamasının nedenleri karşısında hepimiz süt dökmüş kedi gibiyiz. Sessiz sedasız seyrindeyiz gasp edilen haklarımızın… Eğitim ve sağlık sorunlarının Van’da hangi seviye ve standartlarda olduğunu biliyor musunuz? ya da haberiniz var mı desem, kaç kişi çıkıp evet bu doğru diyecek? ya da birazdan rakamsal değerler üzerinden tartıştığımızda fikirlerinizi merak ediyorum. Eğitimden başlayalım! Türkiye geneli yapılan sınavlarda; son açıklanan rakamlara göre, Van şuan 81 il arasında 79. sırada yer alıyor. Bunun adı iflastır. Tabiri caizse, iflas hafif kalır bu sıralama karşısında. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın sınavlarda başarısızlık göstermesinin nedenleri tabi ki her zaman olduğu gibi bu yıl da tepkisiz bırakarak oluruna bıraktık ya da meydana gelen depremlerin bahanemiz olduğunu düşünerek geleceğimize gölge düşürenlere, yöneticiler karşısında susmakla yetindik. Özelikle son 10 yıldır en alt sıralarda yer aldığımızı sorgulayan tek bir kişi veya kurum yok. Dershanelere binlerce TL yatıran anne ve babaların sessiz kalması da ayrıca tartışılır. Aslında normaldir sürü mantığında bir halkın çocuklarının başarı sıralamasında 79. sırada yer alıyor olması pek de sorgulanacak bir durum değil. Dedim ya o kadar sorumsuz bir milletiz, her şeyi oluruna bırakmış gidiyoruz. “Uyuyormuş gibi yapan bir milleti uyandıramazsın” diyor Kızılderili kabile reisleri. Keşke biz uyuyormuş gibi yapsak! Ama biz gerçekten uyuyoruz! Daha evvel eğitimde 78. sırada yer alan Van, maalesef deprem sonrası hasarlı okullarda verilen eğitimle bir sıra daha düşerek 79. sıraya geriledi. Yani bu eğitimde battığımızın resmidir. Bunun nedenlerini şöyle özetleyebiliriz; Birincisi: Okullarda çocuklarımızın 50-60 kişilik sınıflarda eğitim alıyor olması. Bir diğer konu ise: Üniversiteden çıkan genç öğretmenlerin Van’da stajlarını yaparak, deneyimli olarak Batı illerine gitmesi ve ayrıca sözleşmeli öğretmenlerin yoğun olarak bu bölgede bulunuyor olması. Ve her yıl olduğu gibi yine bilindik sonuçların karşımıza çıkıyor olması pek de şaşırtıcı değildir. Tabii bunda Milli Eğitim Müdürlüğünün suçu yok mu derseniz, o ayrı mesele. Ben ne müdür, nede müdürlük göremiyorum Van’da liyakatsizlerden müdür olacağı kanısında değilim. Şimdi diğer konumuza geçelim… Sağlık. “İnsanın en büyük hazinesi sağlığıdır” deyimini bilmeyeniniz yoktur. Evet, sanırım bu deyimi belirtip ağızlarda sakız olmasını sağlayanlar, yaşadıkları ülke veya şehirlerin üst düzey sağlık standartlarına uygunluğunu görmüşlerdir. Deyimin doğuşu da bundandır Eğer bu günlerde hastanelere yolunuz düşmüşse, belirttiğim deyimin size ve hastalarınıza yapılmış en büyük hakaret olduğunu içlenerek görürsünüz. Van sağlık alanında çökmüş durumda! 80’li yıllarda tüp kuyruğunu filmlerde görenleriniz olmuştur. Van İpekyolu Devlet hastanesinde aynı görüntülere konu olmuş. Hasta ve yakınları uzunca bir kuyruk oluşturmuş, içerde koşuşturan sağlık personelleri ve doktorlar. Sözünü ettiğim yer: Van İpekyolu Devlet Hastanesi Acil Servis Bölümü Doktor dediğim; biri pratisyen biri uzman. Kuyrukta bekleyen hasta yakınları 10-15 dakika aralığıyla içeriye alınıyor. O esnada mahkumlar ya da trafik kazası geçirenler ya da durumu ağır olan özürlü vatandaşlar getiriliyor… Ve kuyruk yerinde sayıyor. Sabır taşıyor! Sırada bekleyen hasta yakınlarının sabrı taştıkça hastalarda fenalaşıyor. Muayenenin yapıldığı acil serviste doktorlar gergin. Soru sormak delikanlılık ister bu durumda. Zaten doktorların da yanıtlayacak kadar zamanları yok! Topu topu iki doktor ve 6 sağlık personeli var. Bir oraya bir buraya koşturuyor. Müthiş bir yoğunluğun yaşandığı bu hastanenin acil servis bölümüne, günlük giriş yapan hasta sayısı ortalama 800 ila 1000 arası. Vardiyalı bakan toplam doktor sayısı 4 ve 12 sağlık personeli. Gel de aklınca şifa bekle günde 150-200 hasta bakan doktordan! Günde yaklaşık olarak 800 civarında hasta girişi yapılan bu hastanede sadece 8 yatak bulunuyor. Yani müşahede odası 8 yataktan oluşuyor. dördü kadın dördü erkek için! Bu tablo Sağlıkta Van insanına verilen önemin ifadesidir özetle… Tabii sırada beklerken dikkatimi çekiyor, gelen hastalar. Merakla doktorların tepkisini sezmeye çalışıyorum bağırıp çağırmalar olacak mı, doktor ve hasta yakınları arasında. Ya da hasta yakını tarafından terslenen doktor olacak mı? Çünkü çok ağır işliyor ve yoğunluk had safhada. Müşahede odasının 8 yataktan oluştuğu bu hastaneye, hastane demek herhalde en büyük ahmaklık olur. Burası Van’ın en büyük Sağlık Ocağı. Hatta Sağlık Ocağı şartları ve standartları bu hastaneye göre çok daha yüksek ve konforlu. En azından gelen hasta sayısı belli ve doktorun psikoloji sağlam. Farklı algılamanızı istemiyorum Burada doktorları suçlamak niyetinde değilim. Gelin görün ki, darp olaylarıyla bir süre önce gündemden düşmeyen Van ve Van’da hastasına çare arayan hasta yakınlarını biraz anlamak gerek. Yüzlerce hastaya yetişmek onlara çare dağıtmayı ilke edinmiş doktorlar gecikince ister istemez tatsız olaylar yaşanıyor. Öteki taraftan hasta yakını da hastasıyla yakından ilgilenmesini bekliyor doktordan. Yoğunluk baya artınca, durum tartışmalarla bitiyor. Kısacası giriş yapan hasta sayısına baktığımız zaman bir doktor bu şartlarda ortalama 150 ila 200 arasında değişen hastaya bakıyor. Bir doktora yapabileceğiniz en büyük hakaret olsa gerek; türlü hastalıklarla gelen hastalarla ilgilenmesini istemek ve ondan hastalara tedaviyi uygulamasını beklemek. Yani sağlıklı bir tedavi beklemek imkânsız bu şartlarda. Ayrıca depremden bu yana Van merkezde darp edilen doktor sayısı toplam olarak bir elin parmak sayısını geçmiyor. Darptan kastım: Hasta yakını ve doktorlar arasında geçen sözlü tartışmalar. Bütün bunları bildiği halde bizi keriz yerine koyup, demeçlerinde 70 doktor açığından söz eden, Sağlık Müdürünün de sanırım en iyi bahanesi de Torba Yasası sonrası zorunlu tayinleri bekliyor olması. Pasif olmak bu olsa gerek. Yeterli doktor barındıramayan, hastanelerde neler olup bitiğini bilmeden çıkıp açıklama yapması acizlik olsa gerek bir müdür için… Bir müdürün, torba yasasına bel bağlayarak durumu geçiştirmesi de tartışılır… Aslında depremde UMKE’nin de desteğini alarak iyi bir performans sergileyen Sağlık müdürlüğü, bünyesindeki personellerin çabasını Müdür Bey ramazan ayında çöpe attı. Nedenini de çok merak edecek olursa, gidip hastanelerdeki kuyrukları görüp hem utanır, hem de belki doktorların neden Van’a gelmediğini anlar. Bence sağlık müdürünün o kadar açıklama yapması hiçbir şekilde ayıplarını örtmeye yetmez. Belki ülkede doktor açığı vardır. Belki doktorlar Van’a gelmek istemiyor olabilir bunu anlarız ama sadece ramazan ayında acil servislerde doktorların sayısı artırabilirdi sevgili Acar… Eğitim ve sağlıkta bu kadar köhne bir zihniyetle yönetiliyor olmamız düşündürücüdür. Neden bu halde olduğumuzu sorgulamamız gerektiğine inanıyorum. Günde 150 ila 200 hastaya bakan bir doktoru “neden Van’da kalmıyor” diye yadsıma hakkınız yoktur. Ona hakaret etme hakkınız olmadığı gibi ondan çare ve çözüm gibi bir beklentiniz de olamaz. Çünkü bu şartlarda doktorların psikolojik sorunları bile buna elverişli değildir. Yoksa doktorlar “Doğu gibi bir yere gelmiyor” demek akılsızlıktır. Aynı şekilde 50-60 kişilik sınıflarda eğitim vermeye çalışan bir öğretmenden, sağlıklı bir eğitim vermesini istemek en hafif tabiriyle ahmaklıktır. Yine bu şartlarda son sıralarda yer almamız sorgulanamaz ve olacağı da budur. Açıkçası olması gerektiği yerdedir… Tüm bu sorunların yaşanması ve bizlerin uyutulmasının bir nedeni olabilir. Ya bizler çok cahil bir toplumuz kendi haklarımızdan mahrum bırakılan ya da devlet yalakası atanmışların iyi bir tablo sergileme yöntemidir; tayinini verenlere karşın. Bunun adı geçmişte kader konulabilirdi ama şimdi kader olarak görmüyoruz. Bunun adı toplumsal cehalettin bizlere dikte ettiği zorbalıktır… Yıl 2012… Deprem sonrası yüz binlerce Vanlı, batı illerinde modern yaşam şartlarını az da olsa gördü. Bence artık duygusal moddan feragat edip hakkımız olanı fazlasıyla istemektir bize düşen. Yoksa Toplumsal cehalet böylesi yöneticileri kaçınılmaz kılar… Necdet Tam - vanbulten |
6601 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |