• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/

İstanbul Van Dayanışma Platformu

Video Arşivi
Araştırma Yazıları
Günün Sözü










TAM EKRAN YAPIN
Arkanıza Yaslanın 
Yumun Gözlerinizi..

 

Haftanın Kitabı

Muhteşem Resimler DEVAM

IslamicART 1    3
Hava Durumu
Takvim
Üyelik Girişi
Onkolog Kanser Olursa ...
Beyin tümörü ve tedavi yöntemlerine ait en son bilimsel çalışmalar. En son çıkan tedavi yöntemleri, en son ilaçlar, en yeni araştırma sonuçları. Doğrudan uluslarası bilimsel sitelerden ve makalelerden Türkçe'ye çeviri.
Onkoloji alanında 30 yıldır çalışan bir bilimadamı ve aynı zamanda bir tıp doktoru olan Prof. Dr. Vincent Castronovo, kaderin bir cilvesi ile 2011 yılında gırtlak kanserine yakalandı ve kendi uyguladığı tedavi yaklaşımı ile bu hastalıktan tamamen kurtuldu.
Prof. Dr. Vincent Castronovo kanser ve beslenme ilişkisi konusunda çalışan dünyaca ünlü Belçika’lı bir bilimadamı ve tıp doktorudur.
Bu yazıyı  kendisi ile 12 Nisan 2012 de Belçika RTL radyosunda yapılan söyleşiden derledik.

Kansere yakalandım

Meslek hayatımı kansere karşı savaşmaya adadım. Bilhassa ölümlere sebep olan metastazların oluşmasını sağlayan mekanızmaların deşifre edilmesi üzerinde uzun yıllar çalıştım.
15 yıldan fazla bir süredir, bilim ve tıp dünyasında fazla üzerine gidilmeyen beslenmenin kötü huylu tümörlerin ortaya çıkmasında ve gelişmesinde oynadığı anahtar rol üzerine yoğunlaştım.
Geçtiğimiz yıl, 2011 yılı Şubat ayında ben de reflüye bağlı olarak gırtlak kanseri teşhis edildi. Sonunda 30 yılı aşkın bir süredir mücadele ettiğim bu kötü hastalık beni kendi evimde yakaladı.

Hem doktor hem hasta olmak

Liege Üniversitesi Hastanesinden uzman bir doktor ekibi ve kendi geliştirdiğim tedavi stratejimle bu hastalıktan tamamen kurtuldum. Hastalıkla geçirdiğim bu serüvenli yolculuktan sonra, eskisinden çok daha sağlıklı bir hayata kavuştum.
Ben her iki tarafi da gordum. Hem doktor hem hasta. Tabii benim meslekten olmam ve bu konu uzerine zaten calışıyor olmam bu hastalığı daha iyi anlamamı ve adımlarımı ona göre atmamı sağladı.
Benim tedavi yaklaşımım 4 unsurdan oluşuyor: Beslenme, Egzersiz, Sevgi ve Dostluk

Reflü deyip geçmeyin

Bende senelerdir reflu sorunu vardı. Bunu çok önemsemedim çeşitli ilaçlarla antibiyotiklerle bunu geçiştirdim.
Ancak sürekli olarak yukarı çıkan bu asit gırtlak dokusunu tahriş ediyor ve enfeksiyonlar oluşturuyor. Buradaki enfeksiyonları önlemek için aldığım antibiyotiklerle beraber gırtlak dokusundaki bağışıklık mekanızması duyarsızlaştı ve oluşabilecek bozuk genetikli hücreleri yokedemedi.
Ben kanser olduğumu son safha da öğrendim.

Kanserin beslenme ilişkisi

Uzun süre kanserin kalıtsal olduğu düşünüldü. Ancak kanser kalıtsal değil çevresel etkenlere dayanan bir hastalık.
Akciğer kanserinin %90 sebebi sigaradır. Bunu herkes biliyor. Mevcut kanserlerin %40 sebebi ise doğrudan beslenme ile ilişkili. Bazı kanser türlerinde bu oran çok daha yüksek örneğin benim uzmanlık alanım olan barsak ve mide kanserlerinin %54ünün sebebi beslenme ile ilişkili.
Araştırmalarımız sırasında biz şüphelendik acaba bu kansere yakalanan hastaların beslenmelerinde herhangi bir şey var mı?
Daha sonra bunu bizim kanser araştırma merkezimizde inceledik. Gördük ki analiz etiğimiz hastaların tamamına yakınında bir beslenme bozukluğu var. Araştırmayı derinleştirdiğimzde bulgularımız şaşırtıcı idi. Vakaların tamamında beslenme ile kanser arasında istatistiksel olarak göze batan doğrudan nedensel bir ilişki var.
Beslenme ile kanser ilişkisini şu şekilde izah edebiliriz. Beslenme bozukluğu bagışıklık sisteminin düzgün calışmamasına yol açıyor, vücudu koruyan hücrelerin üremesi yeterli hammadde olmadığı için yavaşlıyor. Vücutta zaman zaman dış etkenlerle oluşan bozuk genetikli hücreler yok sekteye uğramış bu bağışıklık sistemi tarafından yok edilemiyor.

Şeker zehirli

Çağımızdaki en büyük tehlike şeker. Bundan 100 sene önce  yılda 1kg şeker tüketirken şu an sizin  tüketiminiz 72kg oldu.
İnsan vücudu buna alışkın değil vücuda giren bu kadar şekere karşı ne yapacağını bilmiyor. Vücutta iç iltihaplanma oluşturuyor. Bizi bugün meşgul eden pek çok hastalığın sebebi bu iltihaplanmadır.
Obezitenin tıptaki adı iltihaplanmadır ve sebebi şekerdir.
MS hastalığı bir iltihaplanma hastalığıdır. Beynin bazı bölgeleri iltihaplanma yüzünden dopamin üretemez hale gelir. MS hastalığının sebebi bu dopamin üretememedir.
Kanserinde gelişmesi için ortamı hazırlayan bu iltihaplanmadır.

Yetersiz beslenen zenginler

Yetersiz beslenme yiyeceğin az olduğu fakir ülkelerin sorunu değil. Günümüzde zengin saydığımız batı ülkelerinde bir yetersiz beslenme söz konusu.
Tükettiğimiz besinlerin çoğu endüstride işlenip rafine ediliyor ve faydalı herşeyden arındırılıyor. Örneğin ekmek buğdayın en faydalı olan kabuğu atılarak yapılıyor. B12, protein ve demir gidiyor geriye saf nişasta yani şeker kaliyor.
İlginçtir ki gıda endüstrisinin diğer bir kolu da bu artıklari alıp bunlardan vitamin destek ürünleri yapıp bize ayrıca satıyor.

Palmiye yağı zehirli

Bize hayvansal yağların kötülüğünden bitkisel yağların iyiliğinden bahsedilir. Oysa bitkisel bir yağ olan palmiye yağı toksik bir yağ .
Maalesef palmiye yağı gıda endüstrisinde en çok kullanılan yağdır. Bugün süpermarket raflarında gördüğünüz ve üzerinde “bitkisel yağ” yazan yiyeceklerin neredeyse tamamında palmiye yağı kullanılır. Çünkü diğer yağlara göre sıcaklığa çok dayanıklıdır. Gıdalar işlenirken uygulanan yüksek ısılı işlemlere dayanıklıdır.  Bu yağ ayrıca uzun süre yapısı bozulmadan durabilir. Bu şekilde hem yiyeceklerin raf ömrü uzatılmış olur hem de fabrikada yağı depolama ve üretme maliyeti düşürülür.
Son zamanlarda gıda şirketleri yaşanan ekonomik kriz yüzünden karlılıklarını koruyabilmek için  maliyet düşürmeyi iyice ön plana aldılar.. Örneğin diğer yağların yerine palmiye yağı kullanılması onların karlı kalabilmesine yardım ediyor. Bu yüzden daha çok şirket bu yağı kullanmaya başladı.
Ben herkesi uyarıyorum bu yağ toksiktir, kanserojendir lütfen palmiye yağı bulunduran yiyeceklerden uzak durun. Henüz bu yağın kullanımı yasaklanmadı ancak yaptığımız baskılarla Avrupa Birligi geçtiğimiz günlerde palmiye yağı bulunan gıdaların üzerinde bunun açıkca yazılması için bir yasa çıkardı. Bundan önce sadece bitkisel yağ yazıyorlardı. Bitkisel yağ dedikleri ise çoğu zaman bu palmiye yağıdır.

Kanseri nasıl yendim

Önce tıbba güvendim. Ancak bununla bırakmadım beslenmemi planladım ve besin destekleri kullandım.
Kemoterapi sırasında probiotikler kullandım. İnsanın barsağında bizim için vazgeçilmez olan bakteriler vardır. Bu bakterilerin bizim için hayati önemi vardır. Bunlar olmadan bazı besinleri hazmedemeyiz. Ayrıca gerekli bazı enzim ve vitaminlerin üretilmesini sağlarlar. İlginç bir nokta şu, geçtiğimiz günlerde aslında beynimiz ile barsakta yaşayan bu bakteriler arasında karşılıklı bir iletişim olduğu bulundu. Kemoterapi sırasında maalesef barsaklardaki bu bakteriler ölüyor. Bu yüzden onları yenilemek için probiotik kullandım. Probiotikler bu bakterilerin uyur halde bulunduğu kültürüdür. Bunlar barsağa yerleşir ve azalan veya yok olan barsak florasını yeniler.
Bunun yanısıra vitamin hapları aldım. Mineraller aldım.
Omega-3 yağlarını düzenli olarak beslenmeme dahil ettim.
Yeteri kadar protein aldım.
Kızartmaları kestim.
Hepsinden önemlisi ise şeker almayı kestim.
Doktorlarım çok açık fikirli idi benim getirdiğim önerileri her zaman değerlendirmeye aldılar. Böyle bir şansım oldu. İletişimim diğer hastalara göre çok daha kolay oldu.

Çiğnemenin önemi

Memelilerin beslenmesinin ilk ve en önemli aşaması çiğnemedir. Maalesef sosyal yaşam biçimimiz ve değişen ve rafine olan gıdalar bizleri çiğneme davranışından uzaklaştırdı. Çiğnemek bizler biyomekanik bir olaydır ve vücutta bazı sistemleri harekete geçirir. Bunun yanısıra parçalanan gıdalar kolayca hazmedilir. Barsaklarda oluşan gazların sebebi iyi çiğnememedir.

Önerdiğimiz kanser tedavisi

Biz merkezimizde hastalara bir kan testi yaparak hangi vitamin, mineral ve yağlarin eksik olduğunu tespit ediyoruz.
Buna göre hastaya uygun bir beslenme planı oluşturuyoruz. Çünkü zaten bir kere yetersiz ve yanlış beslenme yüzünden insan hasta olmuş. Hastalığın tedavi sürecinde bu yanlış mutlaka giderilmeli ve vücutta eksik olan ne varsa beslenme ile yerine konulmalı. Aksi halde bir iyileşmeden söz edemeyiz.
Yiyecekleri çiğneyin ve strese kapılmadan yavaş yavaş yiyin. Yemek yemeyi aceleye getirmeyin yemek için kendinize zaman ayırın.
Yağlı balıkları tüketmeyi ihmal etmeyin. Ton balığı tüketin, bu balığın içinde yüksek miktarda vücut için dışardan alınması şart olan yağ asitleri bulunur. Bu yağ asitlerini vücudumuzun çalışması için gereklidir. Ancak vücutta üretemeyiz dışardan alınması gerekir.  Haftada en az 3 kez yağlı balıkları tüketin.
Şekerden uzak durun. Şekeri ve türevlerini (nişastalar, karbonhidratlar) hayatınızdan çıkarmaya çalışın. Hızlı şekerleri kesinlikle tüketmeyin.
Brokoli tüketin. Bunun içinde kanserin metastaz yapmasını önleyen bir madde var.
Yağları pişirmeyin. Yakmayın. Üzerinden duman çıkan bir yağ toksiktir. Sıcaklık yağların kimyasal yapısını değiştiri onları zehirli hale getirir. Yağı mümkünse pişmenin son aşamasında ekleyin.
Brokoli ve diğer sebzeleri tüketirken bunları suda kaynatmayın. İçinde faydalı olan herşeyi suyuyla atarsınız. Tüketirken bunu ağır buharda pişirin. Yağını da sonradan ekleyin üstüne.
Kanınızdaki bakırı azaltın. Bunun için ıspanak tüketin.
Kızartmalardan uzak durun. Palmiye yağı ve ayçicek yağını kullanmayın.
Gülün.

Profesör Dr. Vincent Castronovo kimdir

Profesor Vincent Castronovo, Belçika’da Liege Üniversitesi Onkoloji Araştırma Merkezinin yöneticisi ve aynı üniversitenin tıp fakültesi bölüm başkanı.
Pek çok ödül almış bir bilimadamı. Saygın uluslarası tıp ve bilim dergilerinde yayınlanmış iki yüzden fazla makalesi bulunuyor. Klinik onkoloji alanında çalışma yapan bir bilimadamı olmasının yanısıra, kendisi aynı zamanda bir tıp doktoru ve cerrah. Amerika’da ulusal kanser arastırma enstitütüsünde uzun yıllar çalışmış ve 1992 yılında ilk Metastaz Araştırma Laboratuarını kurmuştur.
 
 

Hıçkırık problemi kemoterapide sık rastlanan bir yan etki
Kanser konusunda yapılan araştırmalarda gözardı edilse de aslında yapılan çalışmalar kemoterapi gören her 3 hastadan 1′nde hıçkırık görüldüğünü gösteriyor. Sağlıklı insanlarda ise geçmeyen hıçkırıkların sebebi beyin sapında bulunan tümörler olabilir.
Hıçkırık, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diyafram kasının istem dışı olarak birden kapanması sonucu ortaya çıkar. Bu istem dışı hareketin Frenik sinir veya Vagus siniri adı verilen sinirlerin uyarılması sonucu olduğu bilinmektedir. Çok sık görülse de genelde harici hiçbir tedavi gerektirmeden kendiliğinden geçen bir durumdur. Basit hıçkırıklar çoğunlukla mide gazı, sıcak ve baharatlı yemekler ve sinir bozukluğundan kaynaklanır.
Ancak kemoterapi gören hastalarda durum biraz daha farklıdır. Araştırmalar kemoterapi gören hastaların %30 kadar büyük bir kısmında geçmeyen hıçkırıklar görüldüğünü tespit etti.
Konu hakkında araştırma yapan Japonya Chiba Üniversitesi sağlık bilimleri merkazinden Prof.Dr.Takiguchi bu sorunun özellikle tedavi sırasında kullanılan Dekort (Dexamethasone) tarafından oluşturulabileceğini söylüyor. Daha önce yapılan çalışmalar Dekortun hıçkırık gibi bir yan etkisinin olduğunu kanıtlamıştı.
Kemoterapi gören beyin tümörü hastalarında görülen bir başka rahatsızlık olan bulantı ve kusma yine hıçkırığı kontrol eden vagus siniri ile ilgilidir. Kemoterapi sonucu bulantı görülen hastalarda bunu engellemek için bazı ilaçlar mevcuttur.
Basit hıçkırıklarda ise ağızdan alınan bir kaşık sirkenin hıçkırığı durdurduğu görülmüştür. Bunun sebebinin sirkenin genizde bulunan sinirlerin uyarılmasına yol açması olduğu düşünülüyor. Genizdeki sinirler ile hıçkırığa sebep olan sinirler anatomik olarak birbirleri ile ilişkilidir.
3 yıldır geçmeyen esrarengiz hıçkırığın sırrı
11 Ocak 2010 yılında İngiliz basınında 3 yıl süren bir hıçkırığa yakalanan gencin en sonunda tedavi edildiğini bildiren haberler yayınlandı.
Christopher Sands adlı 26 yaşındaki bir genç 2007 yılında başlayan ve 3 yıldır günde 12 saat kadar süren hıçkırık nöbetleri geçirmekteydi. Christopher’ın bu durumu İngiliz basının dikkatini çekmiş, katıldığı bir TV showunun ardından İngilterenin dört yanından bu gence çeşitli hıçkırık tedavisi önerileri gelmişti. Ne doktorlar ne halk ilaçları bu gencin hıçkırıklarını dindirmeyi başaramamış. Bu durum Japon TVsinde de haber olarak yer almış ve genç programa katılmak üzere Japonya’ya  davet edilmiş. Programa konuk olarak katılan bu konuda 15 yıldır çalışan hıçkırık uzmanı Dr. Condo hıçkırığın sebebini incelemek icin gence bir beyin taraması yapmak istemiş. Yapılan MR taramasında, gencin beyin sapında 1,2cm çapında bir tümöre rastlanmış. İngiltereye dönen gence yapılan ameliyatla tümörün %60ı alınmış ve genç bundan sonra hıçkırıklarından kurtulmuş.
Müzisyen olan genç hıçkırıklarının onun gitar çalmasını imkansız hale getirdiğini söylemekte. Tümör alındıktan sonra hıçkırıklar kaybolmuş. Operasyon yüzünden ayaklarında bir miktar hissizlik yaşadığını ancak bununda uygulanan fizik tedavi ile yakında tamamen geçeceğini umduğunu söylüyor. Uzmanlar şayet bu tümör zamanında tespit edilmeseydi gencin hayatına mal olabileceğini bildiriyorlar.
KAYNAKLAR:
Hiccups as an Adverse Reaction to Cancer Chemotherapy, Yuichi Takiguchi, Reiko Watanabe, Keiichi Nagao, Takayuki Kuriyama, Chiba University, Chiba, Japan. Journal of the National Cancer Institute, Vol. 94, No. 10, 772, May 15, 2002 © 2002 Oxford University Press
Musician cured after brain tumour that could have killed him is diagnosed, Chris Green, Monday, 11 January 2010, The Independent, Mystery of three-year hiccup ordeal solved
  
12489 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Muhteşem Komutanlar







Finans - Borsa
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Köşe Yazıları

Diğer Linklerimiz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam175
Toplam Ziyaret23679670
Kim Kimdir?