Vanlı Esnafın Gözü Kulağı Yeni Açılacak Kapıköy Sınır Kapısında.
Van Ticaret ve Sanayi Odası (VAN TSO) Başkanı Necdet Takva başta sınır kapısını ticarete açılması konusunda gazeteniz Şehranı’ın sorularını yanıtladı. İran’ın Türkiye’ye açılan kapısının Van olduğunu söyleyen Takva, Kapıköy ile ilgili çalışmalarının ve temaslarının devam ettiğini belirtti. Takva ayrıca sınır ticaretinde sadece yapılmayan yolun sorun olmadığını bunun yanı sıra birçok sorunun olduğunu dile getirdi. İŞTE TAKVA’NIN GÖZÜNDEN KAPIKÖY’ÜN SON DURUMU Kapıköy sınır kapısı ile ilgili İran’a birçok ziyaret gerçekleştirdiniz. Bu anlamda sizin Kapıköy ile ilgili ön görünüz nedir? Öncelikli olarak ben her şeyden çok Kapıköy’ü çok yakinen takip ediyorum. Bunun da sebebi şudur: Bu hepimizin üzerinde yoğunlaşması gereken bir konudur. Van’ın yerel anlamda kalkınmasını sağlamanın kısa vadedeki tek çözümü bizim sınır kapımızdır. Ya da sınır kapılarımız. Bizim İran’la tek bir sınır kapımız bulunmaktadır. Bizim İran ile 560 kilometrelik bir sınırımız var. Bu da sınırı en uzun olan ve en yakın olan komşumuzdur. Bu 560 kilometrenin yaklaşık olarak 380 kilometresi Van sınırıdır. Ve Van sınırında da tek bir sınır kapımız bulunmaktadır. Ancak bu kapımız bile ne yazık ki halen istediğimiz düzeyde dış ticaret yapabileceğimiz imkan, olanaklar ve alt yapıya sahip değiliz. Öncelikli olarak şuna hepimizin emin olması gerekiyor. Biz İran ile ticaret yapmadığımız sürece Van’ın ekonomik sorunlarını çözmemiz ya da bir yerel sermaye, bir zenginlik yaratmamız kısa vadede mümkün görünmüyor. Biz ya kamu kaynakları ile Van’ın yaşadığı yerel sorunları çözmek durumundayız. Ya da kamu kaynaklarının ötesinde bizim yeni finans alanlarına ihtiyacımız var. Bunun içinde bizim için en önemli mesele bizim İran pazarı ile erişimimizi kolaylaştıracak yolları bulmamız gerekiyor. İRAN’IN TÜRKİYE’YE AÇILAN KAPISI VAN Bizim bir sınır kapımız var. İşte bizim tarafta Kapıköy ve diğer tarafta Razi sınır kapısı bulunmaktadır. 20 yıldır İran tarafında Kotor deresinde bulunana yol aşağı yukarı 40 kilometre. Bu 8 aylık süre içerisinde be iki defa o yola gittim, inceledim ve gözlemledim. Tabi Türkiye’nin aslında İran’dan başka bir şansı yok. Uluslararası ticaret açısından İran yüz ölçüm bakımından Türkiye’nin iki katı kadar büyük bir ülke. Bunun yanı sıra yer altı ve yer üstü zenginlikleri var ve ayrıca dünyayla da sorun yaşayan bir ülke konumunda yer alıyor. Dünyaya açılan kapısı ise Türkiye ve Türkiye’ye de açılan tek kapısı Van. Şimdi bunları yan yana koyduğunuz zaman işte bildiğiniz gibi 3 ay önce Sayın Başbakan İran’a gitti ve orada bir hedef koydu. 2013 yılında 16 milyon dolarlık bir ticaret hacmi var. 2015 yılı sonu itibarıyla 30 milyon dolara çıkarmalıyız gibi bir hedef koydular. Peki, sizce bu hedefe ulaşılır mı? Ya da şöyle sorayım bu nasıl yapacak? Bunu yapmanın en önemli yollarından bir tanesi Van sınır kapısı olan Van-Kapıköy’dür. Bizim kesinlikle bu hedefe ulaşmamız gerekiyor ve bizimde bu konuda payımızı almamız gerekiyor. Bizde diyoruz ki 2023 hedeflerinde Van’ın dış hacmi yani toplam ihracat ve ithalatını 1 milyar dolara çıkarmak. Ki Van bunu kesinlikle yapabilir. Van’ın bu imkânları, imalat kapasitesi, o girişimcilik potansiyeline sahiptir. Bunun yanı sıra o tüccar adabına sahiptir. Fakat gelin görün ki sıkıntılar büyük. Biz artık atımızı eşeğimizi bıraktır ve İran ile bu sorunu nasıl çözebiliriz onun hesabını yapmaya başladık. Bizim yaklaşımımız budur. Bu yüzden İran’a iki ziyaret gerçekleştirdik. Bunun yanı sıra Kapıköy’e ayrıca ziyaretlerde bulunduk. Son olarak geçtiğimiz ay içerisinde Karama Ekonomik Komite Toplantılarına katılmak için oda başkanlığı düzeyinde ülkede sadece bizler katıldık. 76 kişilik bir iş adamı topluluğu vardı. Van’da da değerli iş adamlarımız orada yer aldılar. Başkale temsilciliğimizin yanı sıra dış ticaretten sorumlu olan arkadaşlarımız orada bulunuyordular. Biz bunu orada da anlattık. Dedik ki; Uluslararası ticaretin geliştirilmesi adına Türkiye’nin İran’dan başka şansı yok. Van’ının da bu anlamda yerel kalkınması ve gelişmesi anlamında bundan başka bir şansı yok. SORUN SADECE YOL DEĞİL! İran’da yapımı bir türlü tamamlanmayan bir yol sorunu var. En azından İran tarafının protokol bazında dillendirdiği konu bu. Şunu sormak istiyorum. Kapıköy’de yaşanılan sorunun tek etkeni yapımı tamamlanmayan yol mudur? İran’da uzun zamandan beridir yaşanılan bir yol sıkıntısı var. Ancak bunun yanı sıra Kapıköy sınırındaki bina sorunları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra 24 saat esasına göre İran’ın saatleri uyumlu değil. Bundan dolayıdır ki saat 4’ten sonra giriş çıkış olmuyor. İran hafta sonu tatilleri ile bizim hafta sonu tatillerimiz bir birini uymuyor. Dolayısıyla bunların tamamı orada çok ciddi bir sorun yumağına dönüştü. Bunun yanında Van’da bir sınır ticareti meselesi var. Sınır ticareti 90’lı yıllarda burada halkın refahına yönelik, kalkınmasına yönelik uygulanan bir yöntemdir ama bu geçen zaman içerisinde sürekli kısıtlamalar yapılarak bugün ki kadük duruma getirildi. Kota sınırı, mevsim sınırı, ürün sınırı, süre sınırı var. Yani var var var. Siz sürekli böyle kısıtlamalar yapılıyor. Yani bu kısıtlamaların ne anlamı var. Madem böyle tümden kaldırın bizde enerjimizi başka yerlere harcayalım. Bizim hükümetten de, yönetimlerden de, etkin konumda bulunan insanlardan da isteğimiz budur. Ya tamamıyla kaldırın ya da etkin bir denetim mekanizmasını oluşturun insanların ticaret yapmasının önünü açın. Yasaklamayla olacak işler değil bunlar. 90 kilometre öteden mazotun fiyatı 50 kuruş ama insanalar burada mazotu 5 liraya alıyorlar. İRAN’A KİMLİKLİ SEYAHAT Mİ GELİYOR? Orada yaşanılan bir zenginlik var. Siz bu konuda ne yaparsanız yapın buradaki insanların o zenginliklere erişimini engelleyemezsiniz. Bu işin fıtratına ve insanın doğasına terstir. Peki, sonuç olarak ne oluyor. İnsanlarımız bir bidon mazot için hayatlarından oluyorlar. Biz İran’la yüz yıllardır kardeş gibi geçiniyoruz. Bizim İran ile bir sorunumuz yok. Bu yüzden iki devletin de bu konuda etkili bir mekanizma ile çalışması gerekiyor. Bakın ben kesinlikle kayıp ekonomiye karşıyım, yasal olmayan ticarete karşıyım. Biz yönetimimiz olarak meseleye böyle bakıyoruz. Ama bizim ticarete konu olan organizasyonları etkin bir denetimle mevzuat ticarete taşımamız gerekiyor. Yöneticilerimizin de konuya bu şekilde bakmaları gerekiyor. Bizler görevden bulunduğumuz süre içerisinde bizlerin bakış açısı budur. Yani İran olmazsa bizim yerel ve bölgesel kalkınmayı gerçekleştirmemiz mümkün değil. İran olmaz ise ülkemizin uluslara arası hacme ulaşması mümkün değil. Her iki ülkenin de bu şekilde düşünmesi gerekiyor. Bakın İran üzerinde ambargo uygulandığı zaman İran yine ticaretini Türkiye üzerinden yapıyordu. Bizler ambargo döneminde bile çok derin sorunlar yaşamadık. Bu yüzden İran yönetiminin de bizimle anlaşmasından başka bir partneri yok. Mademki hal böyle, bizim Karma Ekonomiler Komitesi Başkanımız Sayın Cevdet Yılmaz müthiş bir çaba harcadılar. Ben bunu kendimde yazdım. Sayın Bakan Bey ile her yere gidilir çok sabırlı bir insana kendileri. Biz kendileriyle İran’a birçok ziyaretlerde bulunduk. Bizim o zaman taleplerimizden bir tanesi de, İran’a kimlik ile seyahat etmemizdi. İran ile çok yakın komşuyuz. Biz bunların hepsini orada konuşuyoruz. Maksadımız günden olsun ve samimiyet olsun. VANFEST GELİYOR! Bu sene geçirmiş olduğumuz Newroz’u ve İranlıların bu seneki katılımlarını nasıl görüyorsunuz? Nevroz döneminde çok büyük bir hareketlilik oldu. Bizler son 15 yılın en iyi Nevroz’unu geçirdik. Biz bire bir esnaf ile görüştük ve indirimler yapılsın dedik. Bu konuda haberler yaptık ve insanlarımızın samimi olmalarını istedik. Sosyal medyalarda ve haberlerde duyarlılığımız üst düzeyde tutmaya çalıştık. Ama bunu sürdürülebilir kılmamız gerekiyor. Aşağı yukarı 8-10 İranlı tatilini burada geçirdi, ticaretini ve alışverişini burada yaptılar. Şimdi biz 2015 yılında o tatil dönemine denk gelen dönemde VANFEST alışveriş günleri için üzerinde çalıştığımız bir projemiz var. Bu konuda İstanbul Ticaret Odası (İTO)’nın da bizlere destekleri olacak. Sizde biliyorsunuz ki ilk alışveriş günlerini İstanbul Ticaret Odası yapmıştı. Bizim de şimdi böyle bir projemiz bulunuyor. Biz de inşallah Nevroz dönemlerinde bunu Van’da gerçekleştireceğiz. O dönemlerde esnaflarımız orada bulunacaklar. Belli indirimlerle ve özellikle İran’dan gelen insanlarımızı mutlu etmek amacıyla promosyonlar yapmak, fiyat indirimleri yapmak suretiyle bunu sürdürülebilir kılmamı gerekiyor. “HERKESİN DUYARLI OLMASI GEREKİYOR” Bizim bu konuya bakış açımız tam olarak bundan ibarettir. Sınır kapısında, alt yapıda, oradaki geçişlerde gelen ya da giden vatandaşlarımızın temel sorunları bulunmaktadır. Kapıköy’deki esnafında, orada taşımacılık yapan esnafında bu meselelere böyle bakması gerekiyor. Bizim böyle bir şansımız yoksa eğer o zaman bizim keskin taraflarımızı biraz kesmemiz gerekiyor. İranlı bizim için kesinlikle çok önemlidir bu yüzden o vatandaşlar geldiği zaman orada kesinlikle iyi karşılanmaları gerekiyor. Bu anlamda biz çalışmalarımızı bu şekilde sürdürüyoruz. Genel anlamda baktığımız zaman İran bizim için en önemli pazardır. Bu yüzden bunu sürekli kısıtlamayla ya da yasaklamayla veya ortadan kaldırmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Ne ilimize ve bölgemize ne de Türkiye’nin ileri ki vizyonuna bir faydası yoktur. O yüzden bizim bu zihinsel dönüşümümüzü sağlamamız gerekiyor. Bu anlamda bölgedeki tüm STK’ların ve hatta basının da bunu gündem de tutarak bizim İran ile ticaretimiz kalcı hale getirmek adına herkesin çok duyarlı bir şekilde davranması ve çalışması gerekiyor. Genel olarak meseleye böyle bakıyoruz. Bu herkesin işidir. Bu yüzden bu duyarlılığa herkesin sahip çıkması gerekiyor. OSB 1996’NIN FİNANSMAN ÇIKTISIDIR Bakın Organize Sanayi Bölgesi (OSB) neyin çıktısıdır biliyor musunuz? 1996 yılındaki sınır ticaretinin sağladığı finansmanın çıktısıdır. Yani kimse babasının hayrına öyle bir şey yapmadı. O dönem de oluşan finansman ve kar, yerel ekonomik performans böyle bir ihtiyacın olduğunu ortaya çıkardı. İşte bunlar böyle oluşuyor. Siz burada ticaretin önünü açacak yollar aramazsanız bu kesinlikle olmaz. Ne olur? 30-40 yıllık çatışmalı dönemin yarattığı bir ekonomik suç potansiyeli ortaya çıkar. 1 ton karpuzdan dolayı yargılanan insanlarımız var. 1 ton çaydan yargılanan insanlarımız var. Bunlarda hep ticarete konu olan mallardır. Bunlar yasak mı? Kesinlikle değil. Ama uluslararası ticaretin içine girmediği zaman maalesef yasak haline geliyor. Sırf bu yüzden herkes cezalandırılıyor ve mahkemelere gidiyor. Biz bununla da elbette ki ilgileniyoruz. Şimdilerde ise bir barış süreci var. Bizim de bu barış sürecini iyi bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Bizler bu konuda üzerimize düşeni inşallah yapmaya devam edeceğiz. Bu konuda umutluyuz ama umudumuzu genişletmeye de çalışıyoruz. Ticaretin önü açılsın biz bu ticareti yapacağız. Bu konuda herkes kendine güveniyor. Bende Vanlı ticaretçilerin bu konuyu çok iyi bir şekilde yapabileceğine inanıyorum. Sadece ticaretçilerimiz değil bizim bürokratlarımız ve yerel yönetimlerimizde artık bu kentte kesinlikle ekonomiyi konuşması gerekiyor. İnsanlarımızın enerjilerini buraya harcaması gerekiyor. Bana göre 20 yıl bu bölgede ekonomik hal uygulanması gerekiyor. Bunun yanında kardeşlik hukuklarının da geliştirilmesi gerekiliyor. Bu sadece siyasette yapılan cömertlik ile yapılmaz. Ekonomik alanlara ve ticaret alanlarına da kesinlikle bunun uygulanması gerekiyor. Hiçbir şey eskisi gibi değil her kesimin artık kendisini dönüştürmesi gerekiyor. Bildiğim kadarıyla Tercihli Ticaret Antlaşması da imzalandı. Sizce bu Kapıköy için yeterli bir anlaşma mıdır? Yeterli değil. Ama Kapıköy’ü bu anlaşmayı imzalaması uluslararası ticaret açısından çok önem arz ediyor. Özellikle İran’a karşı ambargoların gevşediği bir dönemde yapılması gereken belki de en önemli antlaşmalardan bir tanesiydi. Türkiye bu anlamda dünyanın diğer ülkelerine göre bir adım önde görünüyor. İran’a sanayi ürünleri verilmesi konusunda 130 kalemlik bir anlaşma var. Tarım ürünleri konusunda da 140 kaleme ilişkin bizler Türkiye tarafı olarak bunlar konu oluşturulmuş. Tabi bu henüz gerçekleşmiş değil. Bunun için alt çalışmaların yapılması gerekiliyor. Bildiğim kadarıyla alt komiteler bu konuda çok ciddi çalışmalar yürütüyor. Bu anlamda ciddi bir hareketlilik olacağını düşünüyorum ama kapıdaki sorunlarımızın giderilmesi gerekiliyor. Şimdi bütün ticaretlerimiz Esendere ve Gürbulak üzerinden gerçekleşiyor. Biz burada sadece seyreden olmak istemiyoruz. İran ile yapılan ticarette hak ettiğimiz düzeyi yakalamamız gerekiyor. Umuyoruz ki sizinle yaptığımız bu söyleyiş ilgililerine ulaşır ve bu konuda neler yapılması konusunda bizlere çözüm önerilerini getirmelerini ve bu konuda bizler ile tartışmalarını bekliyoruz. VAN TSO’nun Ankara ile temasları takip ettiğimiz kadarıyla bir hayli fazla. Ankara’da bu işe en yetkili olan kişiler neler söylüyorlar? Bizim öncelikle bütün proje fikirlerimiz, hükümet nezdinde çözüme kavuşturulması gereken konular öncelikli olarak 8 milletvekilimizden hiçbir ayrım yapılmadan kendileri ile iletişim içerisinde bulunuyoruz. Samimiyetle bir iş birliği geliştiriyoruz ve bu konuda bir tereddüt yok. Bugün bile özellikle kentsel dönüşüm ve deprem sonrası yıkılan binaların kapsam dışı bırakılması bilgi notunu 8 milletvekilimize gönderdik, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderdik. Ayakta hasar görmüş olan binalar harç muafiyetinden yararlanabiliyorlar veya kredi alabiliyorlar. Ama deprem olmuş ve ağır hasar almış bina bu bir şekilde ya devlet tarafından ya da o kişi tarafından yıkılmış. Hal böyle olunca bu vatandaş az önce söylediklerimden yararlanamıyor. Bunun gibi birçok şey daha var bunu örnek olarak veriyorum. Biz sadece bize ulaştırılan değil kendi tespit ettiğimiz sorunları da milletvekillerimize, bürokratlarımıza ve ilgili bakanlıklarımıza iletiyoruz. Tabi çözümlerde orada dile getiriliyor ya da çözüme kavuşturuluyor. Biz aşağı yukarı her gün bunu yapıyoruz. Ama çözümü konusunda dediğimiz gibi bürokraside çok ciddi sorunlarımız var. Bu konuda tıkanıklıklar yaşıyoruz. Ha sorunlar tamamıyla biter mi? Hayır, bitmez. Bir yerde insan varsa muhakkak sorunda vardır. Ama şu da bilinmelidir ki bir yerde insan varsa ümitte vardır. O yüzden Ankara bürokrasisinin bölgesel anlamda bir pozitif bakış içerisinde olması gerekiyor. Çünkü bizim buna ihtiyacımız var. Ankara’da sizin de haberinizde yer verdiğiniz gibi bir temsilcilik Ankara’da açtık. Bu attığımız adımla da inşallah Ankara ile yaşadığımız sevgi aşka dönüşür ve bizlerde istediğimiz sonuçları alırız. Peki, sizce akaryakıt yeniden ticarete dâhil olur mu? Bunun kısa vadede olacağını düşünmüyorum. Petrol ve petrol türevleri sınır ticaretine konu edilmiyor. Bunlar daha çok devlet politikası şeklinde gelişiyor. Bunun tekrardan sınır ticaretine dâhil edilmesi konusunda beklentilerimiz elbette ki var. Ancak bunun kısa sürede ticarete dâhil olacağını tahmin etmiyorum. Örnek olarak bu sene Türkiye’de patates sorunu yaşandı. Bu fiyatlarda bir artışa neden oldu. Biz geçtiğimiz ay içerisinde ekonomi bakanlığımıza patatesinde sınır ticaretine konu edilmesini talep ettik. Bize 2015 kotasında değerlendirilebilir diye bir cevap geldi. Dediğim gibi ani çözümler konusunda biraz bürokratik kısıtlarımız var. Türkiye enerji konusunda petrol ve türevleri konusunda dışa bağımlı bir ülkedir. Dolayısıyla bunun sınır ticaretine konu edilmesi adına hiçbir sakınca yoktur. Yapılması gereken birçok çözüm süreci konusunda yapılacak olan çözümler kesinlikle vardır. Bu geçmişte oldu. Ticaret Van’da çok ciddi anlamda bir değişim dönüşüme de neden oldu. Ama dediğim gibi 90’lı yıllardan sonra her gelen hükümet, her yıl sınır ticaretini sürekli bir şekilde daraltan, kısıtlayan bir anlayışla bugüne kadar gelmiş bulunuyoruz. Mümkün olabilecek bir iştir ama bu kısa vadede gerçekleşecek bir şey değil. TOBB’un modernizasyonu ne durumdadır? Yeni Kapıköy ile ilgi GTI’nin kendi sitesinde yapımı devam eden yeni bir proje görünüyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Yani daha doğrusu yeni Kapıköy için neler söyleyeceksiniz? Bahsettiğiniz proje kesinlikle doğrudur. TOBB derken, TOBB’unda iştiraki l olduğu bizim odamızın da ortak olduğu Gümrük Turizm İşletmeleri A.Ş (GTI) adında bir şirket var. Bunların toplantıları yapılıyor bende elbette ki bu toplantılara katılacağım. Türkiye bütün gümrük kapılarındaki yenilikleri GTI üzerinden yapıyor ve dünyaya da örnek oldular. Bu konuda birçok kapının yapımı da yaptılar. Son olarak işte Iğdır Dilucu kapısının modernizasyonuna ilişkin temel atma töreni yapıldı ve bizlerde katıldık. Şimdi bunun yanı sıra Halkalı Gümrük Kapısı’da çok karlı bir yatırım. Bunun bir Amiral gemisi olarak GTI’ye verdiler. Ama bunun yanın da Dilucu ve Kapıköyü’de yapacaksınız dediler. Şimdi GTI işe ticari olarak bakıyor. İşte biz şimdi buraya yaptık ama biz bu neticede burada istediğimiz geliri elde edemeyiz gibi bir bakış açısında sahipler. Gümrük bakanlığı da işte biz bunu diyelim ki yaptık ve o İran tarafındaki yol açılmaz ise bu sefer burası atıl durumda kalır gibi bir bakış açısında sahipler. Biz ise farklı bakıyoruz. Biz de şunu diyoruz İran tarafındaki o yolun yapılması adına bizim oradaki çalışmamız, teminatımız başlar ise bu karşı tarafta da bir çalışmaya yol açar. İran tarafı o zaman ya bu adamların bakın yatırım yapıyorlar, kapılarını modernize ettiler bizde bu konuda çalışmalar yapalım gibi bir anlaşışa sebebiyet verebilir. Biz bunu zorluyoruz. Ben umuyorum ki bu yılın sonuna kadar bizim tarafımızdaki modernizasyon hayata geçer ki GTI bu çalışmaları yapmış ve şu anda proje ihale aşamasındadır. Dilucu belli bir aşamaya geldikten sonra sanıyorum ki Kapıköy içinde bu çalışmalara yapılacak. Bizde bu konudaki baskılarımızı kesinlikle çoğaltacağız. | |||
4553 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |