Sn.Bahçeli'nin Van Depremine ilişkin Meclis Konuşması... Değerli Milletvekilleri, Türkiye üç haftadır Van’daki felaket zincirini ve acı verici doğal afetleri konuşmaktadır. İlk önce 23 Ekim’de meydana gelen 7,2 şiddetindeki birinci Van depremi 604 vatandaşımızı maalesef aramızdan almıştır. İlave olarak ise 9 Kasım tarihinde 5,6’lık bir büyüklükte oluşan ikinci Van depremi de, şimdiye kadar açıklanan rakam doğrultusunda söyleyecek olursak, 40 vatandaşımızın hayatına mal olmuştur. Buna göre Van afeti 644 vatandaşımızın vefatına neden olmuştur. Kamuoyuna yansıyan bilgilerden; sayıları üçbine ulaşan ev yıkılmış, otuz bine yaklaşan ev ise oturulamaz hale gelmiştir. Deprem ne hazindir ki, Van’ı silindir gibi ezip geçmiş, beton bloklar umutları toprak altında bırakmıştır. Van hakikaten ağlamakta, feryatlar şu kış günlerinde daha da dayanılmaz hale gelmektedir. Bir gerçeğin altını kalın olarak çizmek lazımdır: Van’da meydana gelen deprem afeti AKP’nin başarısızlığını ve yetersizliğini bir kez daha tescil etmiştir. Özellikle ikinci Van depremi affedilemez ihmal ve aymazlıklar neticesinde canımızı yakmış ve 40 kardeşimizi bizden koparmıştır. Felaketin başından beri yanlış teşhisler, isabetsiz yorumlar, enkaz üzerinde yapılan siyasi gösteriler, kafa karışıklıkları, siyasal propaganda arayışları depremin faturasını ağırlaştırmıştır. AKP Van ile Erciş arasında erimiş ve makyajı akmıştır. Dünyanın yardımına koşma iddiasında bulunarak milletimizin aklıyla ve zekasıyla alay eden AKP; bırakın bunu Erciş’in, Van’ın elinden dahi tutmakta zorluk çekmiştir. Başbakan Erdoğan; sırf güçlü görünmek ve daha önceden sarfettiği boyundan büyük lafların altında kalmamak için uluslararası yardımları başta reddetmiş ve ama sonra hepsine rıza göstermek zorunda kalmıştır. Mantık ve hareket noktası; AKP’nin alan değil, veren el olduğu safsatasıdır. Bu itibarla, deprem altında kalan kardeşlerimize ilk önce kendi imkânlarıyla ulaşmak esas olacaktır. Çocuklar, analar, babalar acılar içinde kıvranırken, AKP ne yapabileceğini test etmeye ve gücünü sınamaya kalkışmıştır. 188 evladımız yetim kalırken, Başbakan Erdoğan estirdiği yalan rüzgârlarıyla afetin ucundan tutmak isteyenleri geciktirmiştir. Öyle ki, yıkım koordinatörü Başbakan Yardımcısı Van’daki göçükleri kaldırmak, yıkıntı altında kalanları kurtarmak, enkazda çırpınanlara el uzatmak için gelen arama kurtarma ekiplerinin; kendi potansiyelimizi görmek amacıyla bekletildiğini yüzü kızarmadan itiraf etmiştir. Şimdi bu bakan ömrü boyunca bu utancı nasıl taşıyacaktır? Milli birliğimizin yıkılması ve dağılması yönündeki koordinasyon görevini etkili bir şekilde üstlenen bu şahıs, deprem yıkımından sonraki günahlarını nasıl affettirecektir? Bu sözlerin kendisinin ve genel başkanının peşini bırakmayacağını hiç aklına getirmiş midir? Vatandaşlarımız can derdindeyken, AKP kendini deneme derdine düşmüş; büyük bir acımasızlığın ve zalimliğin pençe darbeleriyle yürekleri dağlamıştır. 23 Ekimdeki birinci Van depreminden sonra AKP’nin dağınık, dengesiz, düzensiz ve dejenere olmuş siyasi tutumu Van’ı daha zora sokmuştur. Van’da bulunmak ve enkaz üzerinde gezmekle meselelerin çözüleceğini sanan AKP garabeti, her gelişmeyi, her olayı ve her konuyu siyasi malzeme haline getirmekten çekinmemiştir. Birbiri ardına yapılan çelişkili açıklamalar ve ekranların karşısında sırayla çıkarak depremi siyasal çıkara dönüştürme arayışında olan AKP temsilcileri depremin yarasını daha da kanatmıştır. AKP’li bakanlar, Van’dan naklen yayınlarla bakanlıklarının ve Başbakanlarının takdimini yaparken, ikinci Van depreminin tüm şartları oluşmuş ve 5,6’lık bir sarsıntıyla bir kez daha Van’da gönüller zindana dönüşmüştür. AKP’nin kendini anlatma ve ön alma hezeyanları, birinci Van depreminden sonra hasarlı ve yorulmuş binaların tespitini geciktirmiş, adeta katliam gibi bir felaket vasat bulmuştur. Üstelik Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın; “Büyük depremin olduğu yerde bir daha deprem olmaz. Van ve Erciş en güvenilir bölgedir. Az hasarlı binalara girilebilir.” tavsiyesi öngörüsüzlüğün, riskleri fark edemeyen bir şuursuzluğun bastırılamayan misalidir. Van Valisi’nin ‘evlere girin’ çağrısı da aynı minvalde değerlendirilmelidir. Buradan sormak lazımdır ki; Yöre insanımızı evlerine girmeye davet eden AKP zihniyeti, 9 Kasım’da meydana gelen yıkımın ve toprak altında kalarak can veren kardeşlerimizin hesabını nasıl ve hangi gerekçelere sığınarak vermeyi düşünmektedir? Hala depremi siyasi menfaate çevirme uğraşında olan Başbakan Erdoğan; hasarlı binalara girerek hayatlarını toprak ve beton yığınlarının altında bırakan vatandaşlarımızın vicdani sorumluluğunu nasıl taşıyacaktır? Bayram Oteli’nin çatlayan, yarılan ve yıpranan duvarları, kolonları ve yapısı biliniyorken, hangi akla hizmetle buradaki konaklamalara müsaade edilmiş ve sessiz kalınmıştır? Görev yeri olan Hakkâri’ye helikopterle nakledilmek üzere gittiği Van’da, ikamet ettiği Bayram Oteli’nde enkaz altında kalarak erkenden hayata veda eden TSK mensubu Afşin Kürşat Güler’in vebali kimin üzerine olacaktır? Yalnızca görevlerini yapmak maksadıyla bölgeye gelen, ama deprem çöküntüsünün altında kalan Doğan Haber Ajansının değerli temsilcileri Sebahattin Yılmaz ile Cem Emir’in ve Japonya’dan gelen yardım gönüllülerinin hesabını kimler verecektir? Açıktır ki, özellikle ikinci Van depremi bir cinayettir ve bunun faili de hiç şüpheniz olmasın ki Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Önlem almayan, hasarlı binaları görmezden gelen, yardımları ve çalışmaları bir sisteme sokamadığından kaosa ortam hazırlayan tartışmasız AKP Hükümeti’dir. Buradan depremde vefat eden tüm kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına ve ailelerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Değerli arkadaşlarım, deprem felaketine aldırmadan, hükümet üyesi bakanlar ekranların karşısında dizilerek sözde faaliyetlerini anlatmışlar ve Van’ı sanki açık hava tiyatrosuna çevirmişlerdir. Ne var ki AKP kendini pazarlarken vatandaşlarımız can derdine düşmüştür. Başbakan Erdoğan’ın ikinci depremde yıkılan binaların sorumlularını affetmeyeceklerini dile getirmesi ve yasal sürecin başlayacağını duyurması hala yanlışın başka yerlerde arandığını işaret etmektedir. Özellikle yıkılan otellerle ilgili oturabilir raporu verenleri kafaya takan Başbakan; eğer asıl sorumluyu görmek isterse, en yakınında bulunan boy aynasına bakması yeterli olacaktır. Madem Başbakan Erdoğan müsebbiplerin yakasından tutmaya bu kadar meraklı ve görünürde isteklidir; o zaman hemen harekete geçip kendi bakanlarından ve Van Valisinden işe koyulmasına herhangi bir mani olmayacaktır. Değerli Milletvekili Arkadaşlarım, İkinci Van felaketine AKP’nin sorumsuzluğu, ihmali ve gafleti eşliğinde gelinmiştir. Esasında bunun farkında olan hükümet polemiklerle, klişe sözlerle, temelsiz vaatlerle görüntüyü kurtarmaya çalışmaktadır. Çadır eksiklikleri hala devam etmekte, kışın tüm baskısı ve dayanılmazlığı insanımızı çepeçevre kuşatmaktadır. Kaldı ki depremle sarsılan diğer vatan köşelerinin bile sorunları hala çözülememiştir. Bu yılın Mayıs ayında Simav’da baş gösteren doğal afetlerle ilgili henüz kalıcı tedbirler alınamamış ve endişeler ortadan kaldırılamamıştır. Başbakan Erdoğan ise uçuk ve çapsız beyanlarla vakit öldürmekte, Van’ı kaderiyle baş başa bırakmakta bir beis görmemektedir. Deprem üzerinden rant sağlanmaması gerektiğini söyleyerek muhalefet partilerini zan altında bırakan Başbakan, anlaşıldığı kadarıyla doğruların konuşulmasını, eksikliklerin görülmesini istememektedir. Sıkıştığı ve bunaldığı her konunun siyasete konu edilmemesini dile getiren bu şahsiyetin; aslında istediği tek şey kimsenin sorunlar üzerinden yorum yapmaması ve AKP’yi eleştirmemesidir. İstiyor ki hükümet, tüm hatalarına rağmen alkışlansın, takdir görsün, desteklensin ve gerçekler işitilmesin. Başbakan’ın hezeyanları Erciş’deki konuşmasında bir kez daha görülmüş ve açığa çıkmıştır. Gelecek yılın Ağustos ayına kadar kalıcı konutların yapılamayacağını itiraf eden Başbakan deyim yerindeyse, bu aya kadar ellerinden bir şey gelmeyeceğini ilan etmiştir. Oysaki depremden sağ kurtulanlar, enkazdan çıkanlar soğukla girdikleri mücadeleyi kaybetmeye başlamışlardır. Bebekler, çocuklar ve güçsüzler hayata tutunmakta gün geçtikçe zorlanmakta, perişanlık diz boyu çoğalmaktadır. AKP’li yöneticiler için ise bir sorun ve mesele yoktur. Başbakan Erdoğan; Van’ın yarasını sarmakta geciktikçe ve atalet gösterdikçe bahaneler üretmekte ve saldırganlığını artırmaktadır. Ve elbette kendisinin ve AKP’li yöneticilerin sıcak ve emniyetli konutlarda ahkâm kesmesinde de bir sakınca görmemektedir. Hali hazırda bölgede bulunan hükümet üyelerinin, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin, Ankara’dan giden bürokratların nerelerde kaldığı ve ikametgâh olarak neleri kullandığı hususu bizim aklımıza en çok takılan bir muammadır. Çadırda kalmaya meraklı ve ‘sarayda oturuyorsunuz’ diyerek felaketzede kardeşlerimize istihzayla yaklaşan AKP’nin bir bakanı gerçekten de bu niyetinde samimiyse, vatandaşlarımızla aynı kaderi paylaşacak iradeyi ahlaken göstermekten kaçınmamalıdır. Vanlı kardeşlerimizin dermanı ve takati tükenmişken, fütursuzca gelecek yılın Ağustos ayına kadar dayanmalarının tavsiye edilmesi kabulü mümkün olmayan bir vicdansızlık örneğidir. Van’a müjde olarak sunulan vaatlerin de kısa vadede hiçbir yaraya merhem olması söz konusu değildir. Vatandaşlarımız kara kışa karşı çadır kentlerde hayat mücadelesi verirken sorarım sizlere; √ Esnafa faizsiz kredi vermenin, √ Van’ın büyükşehir olmasının, √ Borçları ertelemenin, √ Meblağı küçük paranın maaş olarak hak sahiplerine ödenmesinin ne gibi yararları olacaktır? Vanlı kardeşlerim çileye ram olmuşken, Başbakan’ın kendisini ve yaptıklarını miting havası içinde sıralaması bir siyasetçinin içine düşebileceği en büyük şuursuzluk ve densizlik girdabıdır. One minute’den sonra, gösterime ‘one man şovu’ sokulmuş; AKP’li bakanlar, kamu görevlileri vatandaşımıza el uzatılması gerekirken, AKP’nin yıkıntıların altında kalan inandırıcılığını kurtarmaya soyunmuşlardır. Bu manzara siyasi ilkelliğin ve izansızlığın zirve noktasıdır. Utanmasızlığın eseri, çatırdayan AKP kalıntısının yerlere serilen saygınlığıdır. Başbakan Erdoğan’ın çalımı, süslü sözleri ve kibri gerçek niyet ve duruşunu gizlemeyecek kadar zedelenmiş ve çürümüştür Çocuklara harçlık vererek kendisini rahatlatmaya, ‘palavracı değilim’ diyerek depremden yara alan itibarını kurtarmaya çabalaması da nafiledir ve asla bir sonuç doğurmayacaktır. Bu itibarla Van depremi Başbakan ve hükümetinin aczini ve yetersizliğini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştır. Diğer taraftan; Erciş’in il olmasına anlamsız ve boş sözlerle karşı çıkan Başbakan bilmelidir ki, palavracılık ve kandırma kendi kartvizitindeki sıfatlardan yalnızca bazılarıdır. Partimiz bu güzide ilçemizin il olmasını istediğinden dolayı bu konuyla ilgili gerekli girişimleri de Meclis zemininde gönül huzuruyla başlatmıştır. Başbakan kaçmamalı, meseleyi yokuşa sürmemeli ve kayıtsızlık göstermemelidir. Hükümet, Van’a siyasi kaygılardan uzak, çıkar hesaplarından arınmış bir şekilde yaklaşmalı ve Türk milletinin sıcaklığı ve şefkatiyle Van’ı çevrelemeli ve burayı kış aylarının insafına terk etmemelidir. Vatandaşımızın hakkını karşılıksız vermeli, Vanlı kardeşlerimizi toplu konut yapacağız diyerek yeni yüklerin ve borçların altına sokmamalıdır. AKP’li bakanlar medya ikonu gibi davranmaktan, ekranlarda sırayla görünerek uydurma sözlerle vakit geçirmekten ve işleri savsaklamaktan artık bir an önce vazgeçmelidirler. Geçici barınağı, meskeni olmayan hiçbir Vanlı kardeşim bırakılmamalı ve çaresizlik içinde uzanan her el kesinlikle tutulmalı ve Van’a sahip çıkılmalıdır. Başbakan Erdoğan, şimdiden Cumhurbaşkanlığı hesaplarıyla kafasını meşgul etmemeli ve millet iradesini layıkıyla temsil etmediği takdirde milli vicdanlarda eninde sonunda mahkûm olacağını unutmamalıdır. |
6115 kez okundu
Yorumlar 31/01/2012 16:13 Sn.Bahçeli'nin Van Depremine ilişkin Meclis Konuşması...diye bir başlık atılmış
.Lakin AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN'ı hedef alan söylemlerden başka bişey yok.Keşke sadece AKP'yi Sn. Başbakanı eleştireceğine,orada yaraları nasıl sarabiliriz'i yada nasıl daha fazla yardım edebiliriz'i konuşsaydın. ama nerdee...
Yıllardır aziz şehitlerimiz üzerinden siyaset yapmak kendisinde bağımlılık yapmış olacakki şimdi de deprem felaketi altında kalan kardeşlerimiz üzerinden siyaset yapıyor.Her seferinde senin zihniyetinde olan birkaç danışmanın önüne koyuyor kağıdı ,sende papağan gibi okuyorsun hepsi bu....
ALLAH AŞKINA SUS BAHÇELİ.gölge etme başka ihsan istemez. Erhan GÜNGÖR |