• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/

İstanbul Van Dayanışma Platformu

Video Arşivi
Araştırma Yazıları
Günün Sözü










TAM EKRAN YAPIN
Arkanıza Yaslanın 
Yumun Gözlerinizi..

 

Haftanın Kitabı

Muhteşem Resimler DEVAM

IslamicART 1    3
Hava Durumu
Takvim
Üyelik Girişi

Okumak Özgürlüktür

Okumak Özgürlüktür

okumak özgürlük

‘Okumak özgürlüktür’ diyor Aliya İzzetbegoviç.  Bu söze,  sözün sahibine ve yaşamına bakılırsa, aralarında sıkı bir ilişkinin olduğuna kanaat getirebiliriz. Zulme uğrayan, ezilen, özgürlüğü kısıtlanan; buna mukabil çok okuyan, çok yazan birinin ağzında bu sözün çıkması ayrı bir önem arz etmektedir.

Biz inananlar olarak çok iyi biliriz ki okumak Allah’ın ilk emridir. Bununla alakalı, gerek Kur’anda, gerek hadislerde gerekse ulema sahasında uzunca yazılabilecek ayet, hadis ve yorumlar vardır. Zaten bunların çoğunu ya biliyoruz ya da bir şekilde duymuşuzdur. Bu bilincin bizde şekillendiğine inanıyorum. Okumanın faydalarını size sıralamak da istemem. Zaten internet ortamında, arama motorlarında ‘okumanın faydaları’ diye yazdığınız anda maddeler halinde yığınla bilgi önünüze serilir. Belki de bu yazıya ihtiyaç olmaz. Dolayısıyla amacım, bu ilmi konuları veya bu maddeleri yeniden sıralamak değildir. Amacım, başkalarının adına değil, kendi adıma; başkalarının deneyimleriyle değil kendi deneyimlerimle okumanın gerekliliğini, özgürlük olduğunu irdelemek; daha doğru bir tabirle, hayata pratik yansımaları olan örneklerle ilgilenmektir. Bu çerçevede bir iki örnekle yazımı özetleyeceğim.

Özgürlük kavramının hepimizin kafasında farklı şekillendiği bir gerçektir. Fakat akla gelen en genel haliyle özgürlük, bağlı ve bağımlı olmama, dış etkenlerden bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir. Bu,  gerek fiziki gerekse ruhi olabilmektedir.

Bağımlı olma durumundan yola çıkarak, okumak, bilmeye vesiledir. Bir şeyi bilmek veya öğrenmek, o şeye hâkim olmak demektir. Sözü geçen bu ‘şey’ , fizik veya metafizik boyutta olabilmektedir. Hâkim olmak; kontrol altına almak, denetlemek veya daha açık haliyle iyi ve kötü yönlerini ifşa etmek, bilmektir. Buradaki  ‘şey’ zararlı mı, zararsız mı? Saldırgan mı, uysal mıdır? Bu yaklaşımları genişletip soyut ve somut zeminde düşünebiliriz.

Burada somut bir örnek vermekte fayda vardır. Çocuk ile soba arasındaki etki tepki ilişkisi hepimizin malumudur. Çocuk ilk etapta bilgiden uzaktır, soba hakkında bilgi sahibi değildir. Dolayısıyla sobaya hâkim değil, onun zararlı veya zararsız olduğunun bilincinde değildir. Korkmadan, çekinmeden elini sobaya uzatır ve aynı hızla geri çeker. Fakat netice olarak bu eylem, çocukta öğrenme, deneyimleme vesilesi olmuştur. Çocuk, soba hakkında bilgi sahibi olmuş, sobanın kendisine karşı tavrını öğrenmiştir. Sobayı tanıyan çocuk, ona karşı gerekli tüm önlemleri alır. Dolayısıyla burada, öğrenmenin verdiği rahatlık sonucu, çocuğun bu eylemden sonra ev içindeki güvenilir ve özgür olma hissine şahit oluruz.

Okumak, her şeyden önce cehalet zindanında isyana kalkmaktır. Zira özgürlük için isyan şarttır. Okumak, iradeyi ön plana çıkarıp, benliğin kölesinden kurtulmadır.  Basit bir örnekle okumak, şu elimizdeki dergiyi çıkarabilmektir. Özgür, özgün ve özünden çıkan yazılar yazabilmek ve bunu kendi değeri kılabilmektir. Tersi durumda; yani okumadan uzak bir yaşamla, başka fikir ve düşüncelere muhtaç, bunların etkisinde kalmaktır.

Özellikle modern yaşam tarzlarının ve çağdaş fikir trendlerinin her tarafımızı sardığı bir süreç içerisindeyiz. Bu yaşam ve trendler pekâlâ bizleri etkilemektedir. Bizleri beraberinde sürükleyip götürmektedir.  Akarsuyun önünde kaya olup, ona yön verebilme gayesinde olmamız gerekirken, belki akarsuyun üstünde bir kütük parçası gibi suyun aktığı her yöne gitmekteyiz. Dolayısıyla bu durumda özgür bir yaşama tarzından öte, bağımlı ve kaygan bir yaşam zemininde yaşamak zorunda kalıyoruz. Bu yaşam tarzı çoğu zaman, kendi öz değerleriyle yaşamak isteyen biz inananlar için içinden çıkılmaz paradokslara sebebiyet veriyor.

Faraza bu akımdan kurtulmanın yollarını irdelersek eğer, cevabını vermemiz gereken üç önemli soru vardır: 1- Bu akım nerden geliyor? 2- Bu akım kimlerden geliyor? 3- Bu akımın neticesi, ulaştığı nokta neresidir?  Bu üç soruya cevap verebildiğimiz sürece bu akıma kapılmaktan elbette kurtulabiliriz. Keza cevap verebilmek de pekâlâ bilmekle alakalı bir olgudur.

Yukarıda modern hayat akımının getirmiş olduğu içinden çıkılmaz, çelişkili ortamdan bahsettik.  Bu modern yaşam akımından en çok etkilenenler elbette gençlerdir. Özellikle sorduğumuz bu üç soruya cevap vermekte zorlanan gençler, meçhul bir hayat akımına sürüklenmektedirler. Bunu toplumsal boyutta ve toplumsal perspektifte değerlendirirseniz görürsünüz ki okumayan gençler, tüm dinamikleriyle mahkûm olmuştur.

Okuyan bir insan -bayan olsun erkek olsun- özgürdür. Aynı zamanda değerlidir. Doğru ve yanlışı bilen, buna gerçekten inanan, dolayısıyla bu bilgiyi çevresine aktarabilen bir bayan veya erkek, doğru tercihte bulunma gücünü elde etmiştir. Tersi durumda, çevresinin etkisindeki yaşam koşullarında kendi kararı yoktur, bağımlıdır; bağımsız değildir, netice itibariyle özgür karar alan değildir.

Okumak özgürlüktür. Bağımlı olmaktan çıkmak, birincil rol almaktır. Okumakta yol vardır, yöntem vardır, yön belirleme vardır. Keza hayata şekil verme, hayatı ve içindekileri yorumlama fırsatı vardır. Nitekim bunu birey bizzat kendisi gerçekleştirir, kişi aldığı bilgi doğrultusunda, bilinçlendiği miktarca hayatına şekil verebilir.

Hayat, beynelmilel olarak iki yola ayrılır. Bizlere göre biri müspet(doğru) biri de marazi(yanlış) yoldur. Artık elde edilen bilginin şekli ve yorumuna binaen bu yollardan biri tercih edilir. Bu yolları şekillendiren şey, alınan bilgi ve bilgi kaynağının özüdür. Doğru bilgi kaynağından müspet yol, yanlış ve kirli bilgi kaynağından marazi yol uzanır. Kişi burada, -ama kötü ama doğru- kendi tercihi doğrultusunda bir yol seçebilir. Zira aldığı bilgi ile kendi tercihinde bulunabilmiştir. Ama her iki durumda da özgürce seçilebilen bir yaşam hakkı vardır.

Peki hiç okumadan geçen bir hayat? Hiç okumadan şekillenen hayat, bağımlı bir hayattır. Özgür bir hayat değildir. Daha doğrusu, bu şekilde yaşayan birey için bir yol yoktur. Hayatı kendisine göre şekillendiremez, her an her tarafa savrulabilir bir yaprak hafifliğindedir. O yerinde dururken kendisini alıp götürecek bir kervan(topluluk) çıkabilir. Birey bu kervanda söz sahibi değildir. Onu istedikleri her yere götürebilirler ve yine ona keyfi olarak muamele edebilmektedirler. Bu kişi hayatta özgür değildir.

Özetle bizler için elzem cümle şu olmalıdır: “Hayatın amacı mutluluktur, mutluluk bilgi ve bilinçle elde edilir; bilgi ve bilinç ile şekillenen yolun ulaştığı son nokta ise Allah’a kulluktur.”

Müslüm BOTAN / Söz & Kalem Ocak- 2014

Muhteşem Komutanlar







Finans - Borsa
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.652334.7912
Euro36.423936.5699
Köşe Yazıları

Diğer Linklerimiz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam65
Toplam Ziyaret23681151
Kim Kimdir?